Karşı cinsle ilişki kurmakta zorlananlar karamsarlığa kapılmasınlar. Yalnız kalpleri onaracak ilac nihayet bulundu. Bu mucizevi ilacın adı matematik! Romalı fizikci Caldarelli, mutluluğu yakalamak icin 4 oğutte bulunuyor.

Son 40 yıldır matematikciler insanları eşleştirme konusu uzerinde kafa yoruyor. Bu cabaların sonunda elde edilecek bilgilerin ışığı altında, fiziği, ekonomi bilimini, hatta robot teknolojisinin geleceğini daha iyi anlayacağımıza inanıyorlar. Kaldı ki matematikcilerin bu cabaları boşa gitmiş sayılmaz. 40 yıllık birikimlerinin sonunda ortaya cıkan birkac basit kural, sevgiyi bulma, yaşamı sevdiğimizle paylaşma konusunda cok onemli ipucları iceriyor.

İnsanlar kendi kendilerine yuzyıllardır şu soruyu soruyor:"Dışarıda bu kadar cok insan dolaşırken, ben nicin yalnızım? Nicin kendime uygun bir eş bulamıyorum?" Matematiksel acıdan sorunun tanımı bu kadar basit. Ancak cozumu icin aynı şeyleri soylemek mumkun değil. İnsanların tercihlerini değerlendirmek, herkesin mutlu olduğu optimum cozumu bulmak gorunduğu kadar kolay değil. Ne kadar zor olursa olsun, problem cozulduğu zaman herkesin bir eşe sahip olacağı ve bu eş ile de memnun mesut yaşayacağı konusunda yaygın bir iyimserlik hakimdir. Oysa oykunun sonu her zaman bu kadar mutlu bitmeyebilir.

Eş bulma ve aşık olma konusunu bilimsel acıdan inceleme modası ilk once 60'lı yıllarda başladı. 1962 yılında Kaliforniya Universitesi'nden David Gale ve Lloyd Shapley , kuresel eşleştirmenin mumkun olduğu tezini ortaya attılar. Basit bir algoritma kurarak, "Sabit evlilik problemi" olarak bilinen sorunu cozmeye kalkıştılar.

100'er kişilik gruplar

Bu algoritma şoyle kurulur: Bir bilgisayar 100 kadın ve 100 erkekten oluşan bir grup insanı ele alır. Herkes, karşı cinsten olanları cekicilik derecesine gore rasgele (gelişiguzel) bir sıra icine yerleştirir. Bu sıralamada "Guzellik bakana gore değişir" goruşu hakimdir. Bu nedenle 7 numaralı erkeğin, ortalama olarak nicin 26 numaralı erkeğin ust sıralarında yer aldığı konusunda acıklayıcı bir neden arayışına girilmez. 7 numaralı erkek, buyuk bir olasılıkla kadınlardan birinin listesinde on sıralarda yer alırken, başka bir kadınınkinde alt sıralara duşebilir.

Her secim iki kenarı keskin bıcak gibidir. Her erkek, kadınların her birini gelişiguzel bir şekilde sıraya dizer. Bu aşamadan sonra bilgisayarda randevulaşma cılgınlığı başlar. İlk erkek, listesinin en ust sırasındaki kadına cıkma teklif eder. Kadın kabul eder; başka bir erkekten teklif almadığı icin boyle bir fırsatı geri cevirmesi icin hicbir neden yoktur. 1 numaralı erkek mutludur; o sırada sectiği kadın da mutludur. Daha sonra sıra 2 numaralı erkeğe gelir; o da kendi listesinin en ust sırasındaki kadına teklifini yapar. Bu kadın 1 numaralı erkek tarafından secilmedi ise, teklifi kabul eder. Bu işlem, son erkek de teklifini tamamlayıncaya kadar surer.

Bir kadın, halihÂzırdaki eşinden daha cazip olduğuna inandığı başka bir erkekten teklif aldığı zaman, bu teklifi kabul eder; hayal kırıklığı icindeki eski eş ise yeni eş arayışına girer. Bu durum sonunda oyle bir noktaya gelir ki, herkes beraber olduğu kişiden memnun ve hoşnuttur.

Bu basit ornekte kadın ve erkek, kişisel standartlarına gore tercihlerini yapmıştır. İcinde bulundukları toplum da onları bu uyumlu davranışlarından dolayı odullendirir. Gale ve Shapley bu şekilde herkesi eşleştireceklerini kanıtlarlar. Bu duzende bazı goz suzmeler, kacamak bakışmalar olsa dahi, herkes kendi capında mutludur.

Kişilerin gelişiguzel saptanmış tercihlerine bağlı olarak, herkesi birden fazla şekilde eşleştirmek ve aynı zamanda dengeyi korumak mumkundur. Ancak bazı cozumler diğerinden daha iyidir. Hangi cozumun daha iyi olduğunu saptamak icin şu yonteme başvurulur: Eşlerin birbirlerine uygun gorduğu tercih sırası matematiksel olarak toplanır, mutluluğu tanımlayan bir sayı elde edilir. Bu sayı ne kadar kucukse toplum o kadar mutludur.

En ideal cozum , herkesin ilk tercihi ile birlikte olmasıdır. Bilim adamları mutluluğu optimize etmek icin algoritma yazabilirler, ancak bencillik ve birbiriyle catışan cıkarlar nedeniyle ideal bir kuresel cozume ulaşmanın pek de gercekci bir ideal olmadığı goruluyor.

Mutlu aşk!

Bugunun koşulları ile Gale ve Shapley'in donemindekiler arasındaki fark azımsanmayacak kadar buyuktur. Yeni milenyumda beklentiler eskisinden cok farklıdır. Roma Universitesi'nden fizikci Guido Caldarelli sabit evlilik problemini bugunun koşullarında yeniden ele alarak, mutlu aşk arayışında yeni kuramlar geliştirdi. Fribourg Universitesi'nden Andrea Capocci ile birlikte surdurduğu calışmada Caldarelli, kucuk bir değişiklik yaparak, sonucların buyuk olcude değişebileceğini ortaya koydu. Bu kucuk değişiklik guzellik kavramının modele eklenmesiydi. İki bilim adamı, bu şekilde kuresel mutluluk kavramının yalnızca iyi niyetli bir duş olduğunu kanıtladı.

Caldarelli ve Capocci, "Europhysics Letters" isimli bilim dergisinde yer alan makalelerinde, Gale ve Shapley'in gelişiguzel fonksiyonlarına "Vogue faktoru" adını verdikleri dış gorunuş faktorunu de eklediler.

İkilinin gercekleştirdiği calışmada herkese "U" ile gosterilen bir guzellik katsayısı yuklenir. Bir toplumda guzelliğin ne denli etkili olduğunu gosteren U katsayısı, sıfıra eşit olduğu zaman guzelliğin hic bir onemi olmadığına işaret eder. Bu modelde herkes, eski modelde olduğu gibi, potansiyel eşler tarafından gelişiguzel bir şekilde değerlendirilir. Bu durumda, Caldarelli'nin oyununa katılan 1000 erkeğin her biri listesindeki 1000 kadının icinde 70'in uzerinde değer bictiği kadını secer. Ancak U, 0'dan buyuk olduğu zaman guzellik faktoru, gelişiguzel faktorun uzerine cıkar ve guzel olan kadınlar listenin ust sıralarında yer almaya başlar.

Bu calışmanın sonucları sade ve sıradan olanlar icin oldukca moral bozucudur. Guzellik soz konusu olduğu zaman, guzel olarak değerlendirilenlerin arasında değilseniz, ilk tercihinizi elde etme şansınız cok duşuktur. Butun erkeklerin en guzel kadının peşine duştuğu bir ortamda, listenin en sonundaki kadınla yetinmeniz gerekebilir. "Guzel olanların daha buyuk şansa sahip olduğu bu oyunda, genel mutsuzluğun artması da kacınılmaz" diye konuşan Caldarelli, "Guzel kavramının herkes icin aynı olduğu bir ortamda, daha fazla sayıda insanı mutlu etmek olanaksızlaşır" diyor. Medyanın tum gucuyle insanlara, evrensel bir guzellik kavramını aşılamaya calıştığı gunumuzde, standart bir guzellik anlayışı giderek kok salmaktadır. Peki bu durumda eş seciminde guzellik ilk plana mı cıkıyor?

Yanıtlanamayan sorular

"Bu soruyu yanıtlamak gercekten cok zor" diye konuşan University of East London'dan sosyolog Merl Storr, "Caldarelli'nin modelinde bu soruların yanıtları yok" diyor. Bu tur tartışmaların icine girmek istemeyen Caldarelli, bu eleştiriyi şoyle yanıtlıyor: "Fizikciler sosyologların ilgi alanlarına mudahale etmemeye gayret etmelidir." Aslında Storr gibi sosyologlar da bu konuya pek sıcak bakmıyorlar, cunku onlara gore guzellik kavramına en akılcı acıklamayı evrim kuramı getirmektedir.

Darwin'ci estetik kuramını savunan Teksas Universitesi'nden Profesor Dev Singh , "Bizi eş seciminde yonlendiren ilk etmen guzelliktir. Bu durtunun onune gecmek mumkun değildir. Ureme kalitesi ile guzellik arasında doğrudan bir bağ vardır. Bu durtu bizi farkında olmadan yonlendirir. Bir kadına gidip 'benim cocuğumu doğurmak ister misin?' diye sorulmaz. Onu eş olarak secmekle dolaylı olarak kaliteli cocuklara sahip olmak isteriz" diyor.

Ote yandan guzellik arayışları bir anlamda sosyal ve kulturel etmenler tarafından yonlendirilir. "Evrim istek ve arzularımızı belirler, gercek hayattaki davranışlarımızı değil" diye konuşan Singh, "Tercihlerimizi de evrim şekillendirir. Oysa seciminiz nihai tercihinizi yansıtmayabilir. Eşi henuz 19 yaşında olan 60 yaşındaki bir adam, genclik ve guzelliğin her şey olmadığını savunur. Pragmatizm coğunlukla davranışlarımızı yonlendirir; evrimle gelen guzellik aclığımızı bir şekilde bastırmasını oğreniriz" diyor.
Caldarelli, bilimsel calışmalarının ışığı altında mutluluğu yakalamak icin şu pratik cozumleri oneriyor:

1. Ders: Guzellik faktorunden cok gelişiguzel faktorunu yeğleyin. Buna "kişilik" faktoru adını da verebilirsiniz. Kişilikli bir birey olmaya calışın, yaşam felsefenizi hoşgoru ve iyi niyete oturtun.
2. Ders: Carpıcı bir guzelliğe sahip değilseniz, girişimci olmanız gerekir. "Karar veremiyorum" veya "Cok cirkin" şeklindeki yakınmalarınızı bir kenara bırakın. Yoksa yaşamınız boyunca yalnızlığa mahkum olduğunuz gibi, elinizdeki ile yetinmeyip gozleriniz hep "daha iyi"yi arayacaktır.
3. Ders: Herkesi ait olduğu yere oturtun. Hic kimseye "işe yaramaz" yaftasını yapıştırmamaya gayret edin.
4. Ders: Matematik her zaman sucun başkasında olduğunu kanıtlar. "Surekli sucun bende mi yoksa cevrenin mi olduğunu sorarım" diye konuşan Amsterdam Universitesi'nden Theo Nieuwenhuizen , "Ancak her zaman matematiksel algoritmalar yoluyla yalnızlığımın benden değil, toplumsal aksaklıktan kaynaklandığını kanıtlayıp rahatlarım. Dolayısıyla benim ilacım matematik" diyor.

Reyhan Oksay
New Scientist, 28 Ekim 2000