Her sabah aynada gorduğunuz yuze, bir de taşıdığınız mirası duşunerek bakın.
Atalarınızdan kalma hangi yaşamın izlerini taşıyorsunuz?
Bu nesil, ne kadar yıllık bir seruvenin sonunda bu aynadaki hale geldi?
Savaşcı mıydın, yoksa ciftci mi? Kimlerle evlendin? Gezgin miydin? Neler yedin, nasıl yaşadın?
Bahsi gecen aynadaki yuz, 100 milyonlarca yıllık bir evrimin sonucudur ve yemek yemek, nefes almak, gormek, iletişim kurmak ve birbirimizi gorup tanımlama / kimliklendirme gibi kullandığımız en belirgin ozellikleri yansıtır.
Peki modern insan yuzu bu şekilde gorunmek icin nasıl bir değişimden gecti? Yani kısacası başımıza neler geldi?
Bu sorular Profesor William Kimbel ’ın da aklını kurcalamış olacak ki, kendisi bu konuda calışmalar yurutmekte. Kendisi, Arizona Eyalet Universitesi ’nde; İnsan Kokenleri Enstitusu ve Virginia M. Ullman İnsani Gelişme ve Toplumsal Değişim Okulu ’nda Doğal Tarih ve Cevre Profesorudur.
Profesor Kimbel da dahil olmak uzere, insan yuzunun evrimi konusundaki uzmanların sekizi, bu dort milyon yıllık hikayeyi anlatmak icin işbirliği yaptı ve makale bu hafta Nature Ecology & Evolution dergisinde yayımlandı.
Ne Yersen Osundur
Atalarımız iki ayakları uzerinde dik durup yurumeye başladıktan sonra -yani en az 4,5 milyon yıl kadar once-, bu iki ayaklı yaratığın iskelet yapısı oldukca iyi şekillendi. Uzuvlar ve parmaklar zaman icinde uzamaya ya da kısalmaya başladı. Ancak tum bu yolculuk sırasında “iki ayaklının” işlevsel mimarisi gelişti.
Yine de tum bu gelişen ozellikler ve uzuvlar bir yana dursun, kafatası ve dişler; zamanın kısa tarihi icinde izleyebileceğimiz, turumuzun evrim macerasının detayarını acıklayan zengin bir kutuphane sunmaktadır. Yuzun değişen yapısındaki ana faktorler arasında; buyumekte olan bir beyin, canlılığın devamı icin gerekli olan solunum ve tum enerji taleplerine karşılık adaptasyon bulunur.
Ancak diyet ve beslenme konularında yaşanan en temel değişimlere cevap verebilmek icin, cene, diş ve yuzdeki değişiklikler meydana geldi. Bilim insanları her 6 yılda bir bedenimizin baştan aşağıya yenilendiğini soylerler. Bu durumda eskiden “ne yersen osundur” denilirdi. Bugun goruyoruz ki yediklerimiz yalnızca bedenimizi değil, bedenlerimizin icinde taşıdığımız milyonlarca yıllık bilginin de değişmesine neden oluyor. Yani tam anlamıyla, biz ve bugune dek gelmiş olan gelişimimiz, aslında tam anlamıyla ne yediklerimiz…
İlkel İnsan & Sapien
Diyet ve beslenme alışkanlıkları, bugune dek yuz şeklindeki evrimsel değişimlerin acıklanmasında buyuk rol oynamıştır. İlk insan ataları, buyuk cene kasları ve yanak dişlerinin yardımıyla ancak parcalanabilecek zorlu bitki ceşitlerini besin olarak yediler. Bu nedenle yuzleri, bu yaşam bicimine karşılık gelecek şekilde derin ve buyuk kas grupları icermektedir.
Ayağa kalkıp yurumeye başladığımızdan beri, dunya uzerindeki başka hicbir turun sahip olmadığı bir avantaja sahip olduk. On ayaklarımız boşa duştu ve alet kullanmak icin ozelleşerek, zaman icinde yetenekli ellerimize donuştu. Cevre değişip kurudukca, daha az ormanlık koşullarında -ozellikle son 2 milyon yılda- erken Homo turleri, yiyecekleri parcalamak veya eti kesmek icin duzenli olarak aletler kullanmaya başladı. Ceneler ve dişler daha az zorlu bir yiyecek kaynağını parcalamak icin tekrar şekil değiştirdi ve daha duz ve narin bir gorunume burundu.
Moderniteyle Birlikte Gelen Zerafet
Buna karşın insan yuzuneki evrimsel değişiklikler her zaman tamamen mekanik faktorlerden kaynaklanmaz.
Sonucta insan yuzu, sosyal etkileşim, duygu ve iletişimde onemli bir rol oynamaktadır. Bu değişikliklerin bazıları kısmen sosyal bağlamda yonlendirilebilir. Atalarımız sonuc olarak cevre tarafından zorlandılar ve kultur ve sosyal faktorlerden giderek etkilendiler. Zaman icinde, farklı yuz ifadeleri oluşturma yeteneği, muhtemelen sozsuz iletişimi de arttırmıştır.
Buyuk, cıkıntılı kaş sırtları, Homo erectus ve Neandertaller gibi kendi cinsimiz Homo ’nun, soyu tukenmiş bazı turlerine ozgudur.
Peki yuzdeki bu değişime neden olan adaptasyon izleri, hangi fonksiyonu yerine getirmek icin meydana geldi?
Orneğin Afrika buyuk maymunları, baskın, agresif ya da tamamen saldırgan oldukları durumlarda iletişim kurmalarını sağlayan guclu kaş sırtlarına sahiptirler.
İşbirliğiyle Gelen Ehlileşme
Benzer sosyal işlevlerin atalarımızın ve soyu tukenmiş akrabalarımızın yuz şeklini etkilediği sonucuna varmak muhtemelen oldukca guvenlidir. Bugune dek izlediğimiz evrimsel yol boyunca, belki de sosyal bağlamda daha az agresif ya da daha fazla işbirliğine hazır olmak icin gelişmemiz yuzunden-, buyuk ve keskin kopek dişleriyle birlikte; kendi turumuzde artık buyuk kaş sırtları da kayboldu.
Profesor Kimbel, “Biz gecmişimizin bir urunuyuz” diyor. “İnsan olduğumuz sureci anlamak, bizim kendi anatomimize merakla bakmamızı ve anatomimizin farklı bolumlerinin moderniteye giden tarihsel yol hakkında ne soylediğini sormamızı sağlıyor.”