Aslında kader ağlarını cok once orer ve tarihin en buyuk diktatoru Adolf Hitler ve tarihin en buyuk komedyeni Charles Chaplin, 1889 yılının bir Nisan ayında sadece 4 gun arayla doğarlar. Biri tum dunyayı ele gecireceğini sanan kanlı bir katilken, diğeri katil faşisti tum dunyaya rezil eder ve milyarlarca insanı haline guldurur.
Trajedi ve komedi arasında sadece ince bir cizgi var
Buyuk Diktator ilk gosterimini 15 Ekim 1940 yılında New York ’da iki sinemada yaptı. Filmin asıl dağıtımı 1941 yılında oldu.
Buyuk Diktator ’den once de Charlie Chaplin ’in filmleri Nazi Almanyası ’nda yasaklıydı. Naziler Chaplin ’in Yahudi olduğunu duşunuyorlardı
II. Dunya Savaşı atmosferinde ilk defa bu kadar carpıcı ve net politik mesajlar taşıyan bir sinema filmi gosterime girer. Film, bir Yahudi berber ve Hitler ’in savaş doneminde benzerlikleri dolayısıyla karıştırılmasını konu eder. Buyuk Diktator, sinema tarihinin onemli eserlerinden biri olmasının yanında ilginc olaylara da vesile olur.
Herkesin korktuğu kanlı diktator şapşik bi adama donuverdi
Chaplin, Hitler rolu icin sıkı bir calışma donemine girer ve filmin sonunda Hitler icin “Tam anlamıyla şu ana kadar karşılaştığım en iyi aktorlerden biriydi” der.
Chaplin daha başından niyetini belli ediyor
Film, “Diktator Hynkel ve Yahudi Berber arasındaki tum benzerlikler tesadufidir” notuyla acılırken henuz ilk dakikalarında savaşın ve Hitler ’in o ihtişamlı karizmasıyla dalga gecmeye başlar.
Balkanlar ’da keklenen Alman askerleri
Savaş esnasında balkanlarda bir grup direnişci filmin bir kopyasını gizlice ele gecirir ve o sırada gosterimde olan başka bir filmle değiştirir. Film izlemeye sinemaya gelen Alman askerleri duruma uyanana kadar hayli gulerler, sonra olayı fark ettiklerinde salondan cıkarlar.
Adolf Hitler de dayanamamış
Ja, das bin ich! – Aa tıpkı ben!

Nazi Almanyası ’nın kultur bakanlığında calışırken Amerika ’ya kacan bir gorevli Hitler ’in filmin kopyasını istettiğini ve tek başına iki defa seyrettiğini soyler. Chaplin, “Hitler ’in ne duşunduğu bilmek icin her şeyimi verirdim” diye yanıtlar.
Buyuk Diktator ’deki tek hedef Hitler değildir donemin diğer faşisti Mussolini de unutulmaz
İki diktatorun askeri karizmalarını cizen bu sahnenin etkisi tum dunyada yıllarca surer

Filmde Almanya diktatoru Adolf Hitler, “Tomania başkanı Adenoid Hynkel”, İtalya başkanı Mussolini ise “Bacteria Diktatoru Napolini” olarak yer alır.
“Buyuk Diktator” bir hayır kurumuna destek icin Roma ’da 1944 yılında gosterilir. Hitler ’in sahnelerine hayli gulunurken sıra Mussolini yani Napolini ’ye geldiğinde salon sessizliğe boğulur. Filmin gosterimi yasaklanır. Mussolini bir yıl sonra idam edilse de film 1961 ’e kadar yasaklı kalır.
Mussolini ’nin faşist rejimi doneminde, eşi (aslında ilk metresi) Rachele Mussolini, faşist ev kadını ve anne modeli olarak tasvir edilmiştir.
Rachele Mussolini ve Hitler dansı, ikisinin de bulundukları konum itibariyle dalga gecildikleri efsane sahnelerden

İtalya ’da yasak kalkınca film vizyona girer ve buyuk başarı yakalar; ama o zaman bile Mussolini ’nin eşi rolundeki Madame Napolini sahneleri ailenin hayatta kalan uyelerinden korkulduğu icin kesilir. Filmin sansursuz hali ancak 2002 yılında gosterilebilir. Eser tum diktatorleri ve faşizm taraftarlarını cileden cıkartmıştır. İspanya ’da da General Franco ’nun olduğu 1975 yılına kadar yasaklanır.
Gosteri dunyasının en cok bilinen anlarından biri
Dunya savaşının en carpıcı figurlerinden olan Alman Silahlanma Bakanı ve aynı zamanda Hitler ’in en cok onem verdiği konu olan dev yapılar bırakma hastalığının (diktatorler boyledir) uygulayıcısı konumundaki baş mimarı Albert Speer film icin, “Mukemmel bir Hitler tasviriydi” yorumunu yapar. Ayrıca Albert Speer, Chaplin ’in filmde dans ettiği unlu Dunya şeklindeki balonundan, Hitler ’de de gercekten olduğunu; ama Hitler ’in balonunun daha buyuk olduğunu soylemiştir.
Tum dunya onu konuşsa da Chaplin kimseye yaranamaz
General Dwight Eisenhower, Buyuk Diktator ’un Fransızca altyazılı bir kopyasını ister. Amacı Nazi işgalinden kurtarılan Fransa ’da filmin gosterimini sağlamaktır. Tum dunyada etkili olan filme rağmen Chaplin bir sanatcı olarak surekli itham ve zorluklarla karşılaşır.
Ya sev ya terk et USA versiyon
Donem safları sıkı tutmanın donemidir. Chaplin ’den beklenti de tam bir Amerikalı olması yonundedir. Yalnız Amerikalıların anlayamadığı şey Chaplin ’in Londra doğumlu olmasıdır. Olsun, Amerikan vatandaşlığına neden gecmediği bile dert edilir.
Eleştiriler arasında Hitler ve Mussolini ’yi kotulerken, Stalin ’e karşı yorumsuz kaldığı da vardır
Zaman iktidara yanaşmadan ve yalanmadan ureten sanatcılar icin zorlu zamanlardır. Chaplin ’e de her yandan ithamlar gelir. Komunist imaları bitmek bilmez. Aslında ilk komunist suclamaları “Modern Zamanlar” filminden sonra gelmeye başlamıştır. Her zaman ezilen insan olan Şarlo tiplemesi, Modern Zamanlar ’da vahşi kapital duzeni konu eder.
Chaplin filmdeki bant uretim sahneleri icin onceden gezdiği Ford fabrikasından esinlenmiştir. O zaman da muhafazakarlar filmi aşırı solcu bulmuş, solcuların bir kısmı da her zaman olduğu gibi yapımı “yetersiz” olarak değerlendirmişlerdir. Neymiş efenm cozumu gostermiyormuş. Sanki gorevi ya da işi oymuş gibi. Bi bitmediniz!
Bıyıkların en unlusu
Buyuk Diktator, Chaplin ’in sinema tarihinin en unlu aksesuarı olan ‘Little Tramp – Kucuk Serseri” bıyığını kullandığı son filmi olmuştur. Bu tanım, Şarlo serisinden bildiğimiz sessiz filmlerde, hikayenin gidişini anlatan yazılarda Şarlo ’yu ifade etmek icin kullanılırdı. Bıyığın artık Hitler ’le cok ozdeşleştiğinden bu kararın alındığını soyleyenler olur; ama Chaplin anılarında, sesli filmlere gecişte artık ne yazıları ne de bıyığı kullanmak istemediğini belirtir.
Buyuk Diktator ’den insanlık konuşması
Finaldeki o cok etkili ulusa sesleniş konuşmasında (tam hali yazının sonunda) Chaplin, şuphesiz biraz da kendine gelen eleştirilere cevap verir. Bu durum komediyle arasında fark etmeden kalın hatlar cekmesine sebep olur. 1941 ’in Ocak ayında, ulusal radyoda Buyuk Diktator ’un kimilerince eleştirilen o unlu son konuşmasıyla halka aynı mesajı tekrar verir. Artık siyasi bir figure donuşur.
İyi ki bilmemişsin
Savaşın sonunda Chaplin, Nazi konsantrasyon kamplarının gercek korkuncluğunu bilseydi filmi asla yapamayacağını itiraf eder.
Nerdeyse Napolyon ’u da canlandıracaktı
Chaplin ’in asker ve otoriterliğe olan ilgisi Hitler ’le sınırlı değildi. Unutulmaz sinemacı cok uzun suredir bir Napolyon projesi de planlıyordu. Napolyon ’un hayatı Chaplin ’in cocukluğundan beri ilgisini cekmişti. Hatta annesi kucukken onu gorunuş olarak Napolyon ’a benzetirdi. Sanatcı projeyi 900 sayfayı bulan bir senaryoya da doktu ama filmini yapamadı.
Reklam pazarlama ve buyuk bir produksiyon
Buyuk Diktator ’un tanıtımlarında odak nokta filmin Chaplin ’in ilk sesli işi olmasıydı. Slogansa: Siz guluyor, Chaplin ise konuşuyor olacak! Film donemin şartlarına gore hayli geniş imkanlar kullanılarak cekilmişti.
Bir yanda antisemitizm diğer yanda Chaplin ’in komedi gucu
Yahudi karşıtlığı Avrupa kadar olmasa da Amerika ’da da vardı. Buyuk Diktator ’un gosterime girmemesi icin ceşitli gruplar dağıtımcıları ve sinema salonlarını acıkca tehdit ettiler. O donemin Hollywood ’u gunumuzden biraz farklıydı da. Orneğin sansur kurulu başkanı Joseph Breen adlı kişi sıkı bir Yahudi duşmanıdır ve Chaplin ’i de pek sevmemektedir.
Sinema ve intihal durumları
Chaplin filmin hakları icin bir intihal davasına da konu oldu. Konrad Bercovici adlı Romanya cingenesi gocmen bir yazar (o donem Chaplin ’le arkadaştır) filmin kaynağının kendi yazdığı Yahudi bir berberin Hitler ’le karıştırılma hikayesi olduğunu iddia etti ve Chaplin ’e 5 Milyon Dolar ’lık bir dava actı.
Anlaşmaya gore Chaplin ’in bu fikir karşılığında Bercovici ’nin yazdığı cingene hikayelerinden birini filme cekmesi gerekiyordu; ancak Chaplin buna uymamıştı. Bercovici iddiasını kanıtlayınca mahkeme davayı 95.000 Dolar ’a kapattı. Konrad Bercovici sonradan para değil sadece filmin sonunda kendi adının da gecirilmesini istediği yonunde mektuplar yazsa da Chaplin ’den bir cevap alamadı.
Tum dunya yanarken
II. Dunya Savaşı ’nın en kanlı zamanlarında Chaplin filmini duruma gulmenin imkansız hale geldiğini duşunduğu icin gosterimden cekmek istedi.
Buyuk Diktator ve Alman konsolosu
Amerika II. Dunya Savaşına girmeden once Almanya ’yla arayı cok bozmamak icin Avrupa ’yla ilgili cok fazla film yapmamaktadır. Ozellikle Almanya ’nın konsolosu George Gyssling bu konuda cok hassastır. Buyuk Diktator bu politikanın kırıldığı hatta darmadağan edildiği ilk film olur.
Oturma iznin yok Şarlo
Komunist suclamalarıyla Chaplin ’in iki ayrı defa Amerika ’ya girişi yasaklanır. Bunlardan ikincisini 1952 Eylul ’unde, unlu Limelight (Sahne Işıkları)‘ın acılışı icin Londra ’ya gittiğinde oğrenir. Amerikalılara gore onlar Chaplin ’i hep sevmiş ama o Amerika ’ya ihanet etmiş, Amerika ’yı kucumsemiştir. Bu aslında o devirde “Seni yine komunist ilan ettik” anlamına gelmektedir.
Oturma iznin sende kalsın ama iki Oscar ’ını alırım Chaplin ailesiyle İsvicre ’ye taşınır ve Amerika ’ya 1972 Nisan ’ına kadar adım atmaz. 1972 ’de adım atmasıysa kazandığı Oscar icin olacaktır. Amerika bir kere daha sever, suclar, reddeder ve sonra ama bak cozum yine aslında bende diyerek Oscar verir.
Bonus: Kendi ağzından Charlie Chaplin
“…ben Charles Spencer Chaplin, 16 Nisan 1889 ’da Londra ’da dunyaya geldim. Babam usta bir gulduru oyuncusuydu, annem operet şarkıcısıydı, daha sonra varyete tiyatrolarında da calıştı. Cocukluk yıllarımı Londra ’nın yoksullar mahallesi Bast Side ’da gecirdim. Babam kendini ickiye verince, evde ocak kaynamaz oldu. Sıcak bir corba icin kardeşim Sidney bircok kez yardım kurumlarının kapısını calmak zorunda kaldı. Ben onunla gidemiyordum, cunku ikimiz aynı pabucları ortaklaşa kullanıyorduk. Babam, bizi buyuk bir yoksullukla baş başa bırakarak oldu…”
Bonus 2: Unlu final sahnesi konuşması Chaplin ’in hayatı ile ilgili bir diğer listemize buradan ulaşabilirsiniz.