
Yazılarında Ataturkculuğu, barışı, duşunce ozgurluğunu, ulkenin bağımsızlık ve butunluğunu savunan Abdi İpekci, ulkemizde katledilen ne ilk ne de son gazeteciydi.
Bugun onun cirkin bir saldırıda hayatını kaybedişinin 37. yılı. Biz de yaşam oykusu, duşunceleri ve birkac anısıyla anmak istedik Abdi İpekci ’yi.
İstanbul Macka ’da başlayan yaşam
Abdi İpekci, 9 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul ’da doğdu. Babası Cevat Bey, annesi ise Vesime Hanım ’dı. İlkokulu evlerinin karşısındaki Işık İlkokulu ’nda okudu. Kucuk yaşta iki ablasını kaybetti.
Basın dunyasında yenilik yapmak isteyen cocuk
İlkokuldan sonra Galatasaray Lisesi ’ne kaydolan İpekci buradan 1948 yılında mezun oldu. Okul yıllığında kendisiyle yapılan soyleşide gelecek hak­kındaki projeniz nedir sorusuna, “Matbaacılıkta inkılap yapıp memlektimizde baskı tekniğini ve sanatını Avrupa ayarına yukseltmeyi; ceşitli konularda yayın yaparak siyaset, fikir ve sanat alemin­de hareket yaratmayı duşunuyorum” diye cevap vermişti.
Gazeteci olmaz bundan
Liseden sonra hukuk fakultesinde oğrenimini surduren İpekci gazeteci olmak istiyordu. Amcasının yakın arkadaşı olan, Vatan gazetesinin sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman ’la goruşerek Vatan gazetesinde calışmaya başladı. Fakat buradaki calışması 15 gun surdu. Yalman ’ın amcasına, “Gazeteci olmaz bundan, siz bunu tuccar yapın” dediğini oğrendi.
Kore ’de yapılan askerlik
Bu sozler onu yıldırmadı, onun icin gazetecilik bir tutkuydu. Daha sonra Yeni Sabah gazetesinde muhabir olarak calışmaya başladı. 1949 ’da Yeni İstanbul gazetesine gecti. Ardından İstanbul Ekspres ’te Yazı İşleri Muduru olarak calıştı. Askerliğini Kore ’de yedek subay cevirmen olarak yaptı.
Genel yayın yonetmeni İpekci
Askerden donen İpekci, 1954 yılında Milliyet gazetesinde calışmaya başladı. Once Yazı İşleri Muduru, ardından Genel Yayın Yonetmeni oldu. Abdi İpekci ’nin yonetimindeki Milliyet, her gecen gun tirajını arttırıyordu. 1956 yılında Sibel İpekci ile evlendi.
2000 yılını gormek istiyorum
Abdi İpekci, yine okul yıllığında sorulan “Kac ya­şına kadar yaşamayı istersiniz” sorusuna da “2000 senesini gormeyi cok istiyorum” cevabını vermişti. Ne var ki İpekci, 1979 Şubatında Teşvikiyedeki evinin onunde, otomobilinin icinde silahlı saldırıya uğrayarak olecekti.
Yıpratılmaya calışılan gazeteci
Abdi İpekci Milliyet gazetesine basın dunyasında onemli bir yer kazandırırken ceşitli suclamalara da maruz kalıyordu. 1970 ’li yıl­larda kendisini yıpratmak isteyenler, İpekci ’nin “Donme” olduğunu gundeme getiriyorlardı sık sık…
“Donme” de ne demek?
Galatasaray Lisesinden arkadaşı gazeteci Or­han Karaveli, “donme” suclamasının daha lise yıllarında gundeme geldiğini belirterek bir anısını aktarıyor:
Mudur yardımcısı rahmetli Ferruhzat Turac yanımdan gecerken klasik sert donuşunu yapmış ve, “Maşallah, Abdi ile pek kaynaştınız” demişti. Şaşırmıştım;
-Ne olmuş kaynaşmışsak?
-Onun donme olduğunu bilmiyor musun?
Allah Allah! Donme de ne demekti? 15 yaşındaydım ve bu soz­cuğun ne anlama geldiğini henuz bilmiyordum. Oturup araştırmış ve Galatasaray gibi, insanların kokeni uzerinde durulduğuna o za­mana kadar hic rastlamadığım ornek bir eğitim yuvasında boyle bir oğretmenin barınabiliyor olmasına hayret etmiştim.
Turk ve Turkiye ’ye gonul vermiş bir adam
Karaveli şoyle devam ediyor sozlerine:
Birtakım bağnaz kafalar bu pırıl pırıl Turk gazeteci ve aydını­nı, 1 Şubat 1979 ’da oldurulunceye kadar rahatsız etmeyi surdur­du sonraki yıllarda da. Bir kez, Milliyetin Nur-i Osmaniyedeki yeni binasına beni cağırarak:
– Yahu Orhan, bu kafatascı ve yo­bazlar gene beni dillerine doladılar. Gene bir “Abdi İpekci donmedir” nakaratı tutturdular gidiyor. Sence ne yapmalıyım? Bir cevap vermeli miyim gazetede bunlara?
– Boş ver be Abdi. 300 yıllık gecmişteki bu ‘olay ’dan başka ser­mayesi olmayan bu adamlarla dalaşmaya değer mi? Bırak ne der­lerse desinler. Butun Turkiye biliyor seni de onları da. Keşke se­nin onda birin kadar Turk ve Turkiye ’ye gonul vermiş olabilseler­di…
Arabasının icinde vurulan gazeteci
1970 ’li yıllardaki anarşi ve terorun onlenmesi icin iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yonetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, cağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekci, 1 Şubat 1979 gecesi ne yazık ki İstanbul Mackadaki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından olduruldu.
Gıyabında idam cezası
Mehmet Ali Ağca, İpekci suikastinden idamla yargılanırken 1979 yılında ulkenin en iyi korunan askeri cezaevlerinden biri olan Maltepe Askeri Cezaevi‘nden kacırıldı ve Bulgaristan ’a gecti. Gıyabında olum cezasına carptırıldı. 13 Mayıs 1981 ’de Papa II. Jean Paul‘e de suikast duzenleyen Mehmet Ali Ağca 2000 yılında İtalyadaki aftan sonra Turkiye ’ye iade edildi.
Ve idamdan on yıl hapse
Mehmet Ali Ağca ’nın İpekci cinayetinden aldığı olum cezası 1991 yılında yururluğe konulan İnfaz Yasası gereği 10 yıl hapse cevrildi. Başka suclardan da cezası olan Ağca, 18 Ocak 2010 tarihinde cezasını tamamlayıp (!) hapisten cıktı.
Abdi İpekci barış ve dostluğun simgesi
1980 yılında Abdi İpekci anısına, Turkiye ile Yunanistan ’da ortak bir calışma cercevesinde, iki yılda bir verilmek uzere Abdi İpekci Barış ve Dostluk Odulu konuldu. İstanbul ’un Zeytinburnu ilcesinde Yedikule Zindanları civarında bulunan spor salonuna da Abdi İpekci Spor Salonu ismi verildi.