
Balkan denildiğinde akla genelde kaos, muzik, savaş, curcuna gibi şeyler gelir. Balkanların gecmişinde yaşadığı siyasi seruvenler, kozmopolit yapısı ve bu yapıdan kaynaklanan catışmalar bu bolgedeki ulkelerin oncellikle kulturlerini, dolayısıyla da sinemalarını etkilemiştir.
Neredeyse her ulkenin sinemasına yansımıştır yaşanan acılar, kederler ve sevincler. Tum duygularını oldukca yoğun yaşamayı seven halkların yaşadığı bu bolgede; ister istemez savaşlar daha vahşi, duğunlerse daha hareketli ve renklidir. Bu da Balkan filmlerinin kendilerine has bakış acısı, mizahı ve kederi ile sinemaseverlerin gonlunde apayrı bir yer tutmasını sağlar.
Bu bolgenin sinema madeninden cıkmış en nadide eserlerini tanıtmadan evvel, yuzlerce filmden oluşan bir liste yapmamak icin listemizde yer alması gereken bazı filmlere yer veremediğimizden dolayı şimdiden ozur dileriz. Ayrıca bu liste Emir Kusturica filmleri de icermemektedir. Cunku kendisini “Balkanların Bağrından Kopan Emir Kusturica ile İlgili 15 Carpıcı Bilgi” listesinde tek başına ele aldık. Meraklısına duyurulur.
1. Kurduğumuz tum hayallere rağmen değişmeyen dunyanın şerefine: Ulis ’in Bakışı
To vlemma tou Odyssea; 1995
Listemize, komşu ulke Yunanistan ’ın usta yonetmeni Theo Angelopoulos ’un, ulkemizde “Ulis ’in Bakışı” olarak cevrilen “To vlemma tou odyssea” filmi ile başlıyoruz. 1995 yılında cekilen filmi bir “Yunan filmi” olarak etiketlemek yanlış olur. Cunku film, Balkanların buyuk bir bolumunde geciyor ve oraların hikÂyesini, gecmişini ve kederini uzun uzadıya anlatıyor.
Filmde; 35 yıldır Amerika ’da yaşayan bir yonetmen, filminin gosterimi icin memleketi Yunanistan ’a doner. Ancak daha sonra bu ziyaret farklı bir hal alır. Yonetmen, Balkanlarda cekilmiş olan ilk filmin yonetmenleri Manaki Kardeşler ’in kayıp uc film bobinini bulmak icin Balkanlarda bir yolculuğa cıkar. Film ilerledikce, aslında bu yolculuğun yonetmenin kendi hayatına yonelik icsel bir yolculuk olduğunu anlarız.
Ulis ’in Bakışı ’nda yonetmen bizi yenilgi ile tanıştırıyor ve bunu, bir zamanların kurtarıcısı olarak gorulen bir kişinin yıkılan heykelinin kayboluşunu uzunca gostererek yapıyor. Ulis ’in Bakışı bir yenilginin, yıkılan hayallerin hikÂyesidir. Bu yuzden, kadehimizi kurduğumuz tum hayallere rağmen değişmeyen dunyanın şerefine kaldırıyoruz!
2. Girit ’te mutluluğun peşinde: Zorba
Alexis Zorbas; 1964
Mihalis Kakogiannis, nam-ı diğer Michael Cacoyannis ’in cektiği filmi coğumuz ya izledik ya da filmin hikayesini az cok kitabından biliyoruz. Filmlerde bizi en cok etkileyen şeylerden biri, belki de en onemlisi kendimizden gorduğumuz parcalardır. “Film bizi anlatıyor” der, onu icselleştiririz.
Ancak Zorba bunun tam tersine bizi anlatmıyor. Cunku film bizden cok, hayatımız boyunca imrendiğimiz karakteri ve yaşamak istediğimiz hayatı, yani hayalimizi anlatıyor. Bu yuzden de film izleyen herkeste bir ozlem tadı bırakıp gidiyor. Filmin başkarakteri Zorba; hayatın zorluklarına alışmış, hatta onlara rağmen mutlu olmayı oğrenmiş biri…
Hayatını hoyratca ve ozgurce yaşayan bu yaşlı adam kendisini mutlu ettiği kadar etraftaki adalıları da mutlu etmeyi başarıyor. Filmin sonunda yaşadığımız ozlem de, hayatımızda eksik olan zorbaya karşı hissettiğimiz ozlemden başka bir şey değil.
3. Bedeni başkalarının elinde olanların hikÂyesi: 4 Ay, 3 Hafta, 2 gun
4 luni, 3 saptamÂni si 2 zile; 2007
2007 yılında Cannes Film Festivali ’nde Altın Palmiye kazanmayı başaran bu başyapıt, Romanya sinemasının başarılı yonetmeni Christian Mungiu tarafından cekildi. Filmde; kurtajın yasak ve buyuk suc olarak kabul edildiği Cavuşesku Romanya ’sında, istemediği bir cocuğa hamile kalan bir kadının hikÂyesi anlatılıyor.
Mungiu, bu filminde baskıcı ve totaliter iktidarın giderek ulkenin her alanında yarattığı etkiyi gozler onune seriyor. Filmde oyuncuların doğal performansları ve muziksiz atmosfer, filmi sinemasal olarak guclendiren diğer etkenlerden.
4. Cokuşe pedal sallamak: Doğu-Batı-Doğu
Lindje, Perendim, Lindje; 2009
Arnavut sinemasının post-komunist doneminin en onemli yonetmenlerinden Gjergj Xhuvani ’nin cektiği “Lindje-Perendim-Lindje”, son zamanların en başarılı Arnavut filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Filmde yıllarca dış dunyadan izole bir şekilde yaşamış olan komunist Arnavutluk ’a, yıllar sonra Fransa ’dan bisiklet yarışı davetiyesi gelmesi ile gelişen olaylar ele alınıyor.
Arnavutluk, parti tarafından secilen ulusal bisiklet takımını yarışa yollamayı kabul eder. Boylece Arnavut vatandaşları yıllar sonra ilk defa Batı ’da organize edilen bir etkinliğe katılabilecektir. Ancak daha İtalya ’ya varır varmaz, Arnavutluk ’ta komunizmin cokmesi haberi bisikletcileri cok zor bir durumda bırakır. Beş parasız kalan bisikletciler evlerine bisikletlerini surerek donmeye karar verir. Bisikletcilerin yol boyunca yaşadıkları, Balkanların 90 ’lardaki halini gozlerimizin onune serer.
5. Faşizme inat yetimhane cocukları: Duvardaki Cicekler
Lulekuqet mbi mure; 1976
Komunist Arnavutluk doneminde cekilmiş en başarılı yapımlardan biri olan “Lulekuqet Mbi Mure”de, başrolu bir yetimhanede kalan cocuklar ustleniyor. Gercek hayatta da yetimhanede yaşayan cocukların oynadığı filmde, Nazi işgali sırasında yaşananlar ele alınıyor. Başta iyi niyet ile gelen İtalyanların zamanla kendi ideolojilerini yaymaya başlamasıyla, ulkede gitgide kotuleşen duruma bir yetimhane penceresinden tanık oluyoruz.
6. Sırpların kanayan yarası: Yara
Rane; 1998
Yugoslavya İc Savaşı sonrası bu ulkelerde yaşanan travmalara, en iyi sinema eserlerinde tanık olabiliriz. Bunlardan bir ornek de, Yugoslavya İc Savaşı ’nın son gunlerinin yaşandığı Belgrad ’ın durumunu anlatan “Rane” (Yara) filmidir.
Yugoslavya ’nın cokuş ve yozlaşma surecini, iki genc arkadaşın -Svaba ve Pinki- sokaklardan mafya dunyasına uzanan hayat hikÂyeleri uzerinden anlatan Yara; Sırp halkının savaş zamanında icinde bulunduğu ruhsal durumu tum cıplaklığıyla ortaya koyuyor. İlk filmi olan Yara ’da harika bir performans sergileyen Dusan Pekic; Kosova Savaşı sırasında, 2000 yılında aşırı dozdan hayatını kaybediyor.
7. Silah elinizdeyse o zaman haklısınız: Tarafsız Bolge
No Man ’s Land; 2001
Yonetmenliğini Danis Tanovic ’in yaptığı bu film hakkında yazmaya, filmin 2002 yılında “Yabancı Dilde En İyi Film” Oscar Odulu ’nu havaya kaldırmayı başardığını hatırlatarak başlayalım. Film, bir Sırp ile iki Boşnak askerin -ki bu Boşnak askerlerden biri bir mayının uzerinde yatıyor- tarafsız bolgede mahsur kalması ile gelişen trajikomik bir hikÂyeyi ele alıyor.
Filmde savaş hakkında bircok noktaya değinen yonetmen Tanovic, Birleşmiş Milletler ’in işlevsizliğini de kullandığı gondermeler ile izleyicilere ustaca gostermeyi başarıyor. Ancak filmin en onemli noktası, genelde ustu ortulen bir gerceğin tum cıplaklığıyla paylaşılması; “Eğer silah elinizdeyse o zaman haklısınız…”
8. Rumenlerin sessiz cığlığı: Sessiz Duğun
Nunta Muta; 2008
Son donem Romanya sinemasının yuz akı yapımlarından başka biri de Turkceye “Sessiz Duğun” olarak cevrilen, “Nunta Muta”. Horatiu Malaele yonetmenliğinde cekilen bu filmde, 1950 ’lerin komunist yonetimindeki bir Rumen koyunde gecen olaylar ele alınıyor.
Filmde, iki genc aşığın Stalin ’in olumu ile ulkede yas ilan edilmesi yuzunden etkilenen duğun hikÂyesi anlatılıyor. Ancak genc cift bu yası bir engel olarak gormuyor ve ne pahasına olursa olsun duğunlerini gercekleştiriyor.
9. Tarafsızlığın dayanılmaz ağırlığı: Yağmurdan Once
Pred Dozdot; 1994
Milcho Manchevski ’nin ilk filmi “Yağmurdan Once”, Yugoslavya İc Savaşı ’nın Makedonya ’daki etkilerine değinen bir başyapıt. Coğu Balkan filminde olduğu gibi bu filmde de savaşın ve nefretin insan hayatına acımasızca yansımalarına tanık oluyoruz.
Hıristiyan Makedonlar ile Musluman Arnavutlar arasındaki gerilimi anlatan film; acıklı bir, hatta iki aşk hikÂyesine de ev sahipliği yapıyor. Makedon sinemasının en onemli yapımlarından olan Yağmurdan Once ’nin başrolunde Yugoslav sinemasının onemli isimlerinden Rade Serbedzija yer alıyor.
Filmin kahramanı Alex ’in hayatı gercek hayattaki Serbedzija ’nınki ile oldukca benzerlik gosteriyor. Zira Rade de aynı Alex gibi Yugoslavya İc Savaşı ’nda taraf tutmamak icin ulkeyi terk etmek zorunda kalıyor. Cunku ne Sırp olan anne ve babasının yanında Belgrad ’da, ne de karısı ve cocuğunun bulunduğu Zagreb ’de kalabiliyor.
Filmdeki kahramanımız Alex de Rade gibi taraf tutmuyor ve ulkeden ayrılmayı tercih ediyor. Yağmurdan Once, dramatik yapısı ve kaliteli oyunculuklarının yanı sıra etkili muziği ile de seyirciyi yakalamayı başaran cok ozel bir film.
10. Gecmişten bir tutam kara mizah: Şarkı Soyleyen Kim?
Ko to Tamo Peva; 1980
Bu film, Emir Kusturica ’nın “Underground” (Yeraltı) filminden tanıdığımız senarist Dusan Kovacevic ve Prag Film Okulu mezunu yonetmen Slobodan Sijan tarafından ortaya cıkarılan bir başyapıt. 1980 ’de cekilen film, 1941 yılında Belgrad ’ın Naziler tarafından işgal edildiği gunde geciyor.
Belgrad ’ın civar koylerinden gecerek şehre giden eski bir otobus ve bu otobus icinde bulunan insanların o gun yaşadıklarını konu alan film, kara mizahı ile unlu Yugoslav sinemasının en guzel orneklerinden biri konumunda. Filmde bahsi gecen kulustur otobus, aslında burokratik ve ekonomik anlamda cokmeye yakın olan Yugoslavya Krallığı ’nı temsil ederken; otobusun icinde bulunan birbirinden farklı insanlar ise bu krallık icinde yaşayan farklı toplumları temsil ediyor.
Brecht epiğini benimsemiş bir yonetmen olan Sijan, bu filmde anlatım dilini guclendirmek icin cingeneler ve onların muziğini ustaca kullanıyor. Kısacası,http://listelist.com/yugoslavya-tarihi/ Yugoslav tarihine ve mizahına yakın olanların gozunden kacmaması gereken harika bir yapıt.
11. Bitmesini istemediğimiz bir yolculuk: Haylaz
Neposlusni; 2014
Gecen sene !f İstanbul ’un keşif kategorisinde izleyicilerle buluşan ve Turkceye “Haylaz” olarak cevrilen film, son donem Balkan filmlerinden başarılı bir ornek sunuyor. Filmde birbirine ruh ikizi diyebileceğimiz kadar benzeyen sıradışı tipler, Leni ile Lazar ’ın hikÂyesi anlatılıyor.
Babasının cenaze toreni icin uzun vadeli seyahatinden donen Lazar, gerek yolculuk boyunca yaşadığı tecrubeler gerek ise ulkeden uzak kalması nedeniyle; evinde kendini yabancı gibi hisseder. Evine bir turlu ayak uyduramayan Lazar, cocukluktan beri hoşlandığı Leni ile birlikte ulke kırsalına doğru bir bisiklet turuna cıkar.
Bu yolculuk; zaten “sıradışı” yapıları olan cift ve yol boyunca karşılaştıkları sıradışı olaylar ve insanların da varlığıyla oldukca renkli, bir o kadar da eğlenceli bir maceraya donuşuyor.
12. Bir garip Bulgar hikÂyesi: Şark Oyunları
İztocni Piesi; 2009
62. Cannes Film Festivali ’nde “Yonetmenlerin 15 Gunu” bolumunde gosterilen film, Bulgar yonetmen Kamen Kalev ’in yazıp yonettiği ilk film olma ozelliğine sahip. Turkceye “Şark Oyunları” olarak cevrilen film, Bulgaristan ’da yaşayan İtso ve Gregoria adlı iki kardeşin aileleri ile olan sorunlarını ele alıyor.
Bulgar kardeşlerin yolu, Turkiye ’den Almanya ’ya yolculuk eden bir Turk ailenin Sofya ’da mola vermesi ve mola verdikleri otelin Neo-Naziler tarafından saldırıya uğraması sonucu, bu aile ile kesişir. Bu arada ailenin kızı Işıl ile İtso ’nun arasında bir yakınlaşma doğar.
Filmde uyuşturucu bağımlısını oynayan ve yonetmen Kalev ’in yakın arkadaşı olan Christo Christov, film cekildikten kısa bir sure sonra gercekten uyuşturucudan hayatını kaybetmiştir.
Saadet Işıl Aksoy ve Kerem Atabeyoğlu ’nun da yer aldığı Şark Oyunları, şimdiye dek mevcut politik sorunlar yuzunden; gerceklerden cok, mitler ve onyargılarla tanıdığımız Bulgaristan ’da var olan gunluk hayat ve sorunları anlamak acısından oldukca onemli bir yapım. Nasekomix tarafından seslendirilen “Inject Me With Love” adlı parca da filmin izleyicideki etkisini artırıyor.
13. HikÂyesi olmayan dilenci aclıktan olmeye mahkûmdur: Hayırsever
Filantropica; 2002
“İnsandaki şefkat duygusunu tetikleyen o gizemli kucuk makine nedir acaba? Soyleyeyim; hikÂyedir. Uzattığınız el, bir hikÂye anlatmıyorsa havanızı alırsınız” gibi diyalogların bulunduğu film, Rumen sinemasından harika bir kara mizah orneği…
“Hayırsever”, Nae Caranfil tarafından 2002 senesinde cekildi. Konusuna gelince; Romanya ’da bir ozel okulda oğretmenlik yapan ve aynı zamanda bir yazar olan Ovidiu, az bir maaş ile gecimini zar zor sağlamaya calışan bir memurdur. Ovidiu bir gun sarhoş bir şairin yonlendirmesi ile “Hayırseverler Derneği” adlı bir kuruma gider ve hayatı bir anda inanılmaz derecede değişir. Filmi izlerken, Romanya ’nın da yakın tarihte ulkemizde yaşanan bircok duruma benzer olayla karşılaştığını fark etmemek mumkun değil.