Şarkıcı, soz yazarı, şair, edebiyatcı, senarist, oyun yazarı ve aktor…
58 yıla sığdırdığı bu kadar mesleğin yanında, belki de asıl şaşırtıcı olan, neredeyse hepsini eşine az rastlanan bir kalitede icra ediyor oluşu… Sesiyle, şarkı sozleriyle ve hissettirdikleriyle yıllardır eskimeyen ve halen dahi yaptığı her işle adından başarıyla soz ettiren, ozel bir adam Nick Cave.
Dinleyene de, dinlemeyene de cok şey kaybettiren bu ebedi karizma ikonunu doğum gununde bir liste ile selamlayalım istedik.
Buyuk Bir Sesin, “Kucuk Kıta”da Başlayan Yolculuğu İngiliz Dili ve Edebiyatı oğretmeni Colin Cave ile kutuphaneci Dawn Cave ’in cocuğu olarak 22 Eylul 1957 ’de, Avustralya ’da dunyaya gelen Nick Cave ’in muzikle tanışıklığı kilisenin cocuk korosunda gercekleşti. Ailedeki sıkı ahlaki kodlara karşın, oğrenim hayatı suresince cok fazla disiplin problemi yaşayan bir cocuk olan Nick Cave ve okulun disiplin kurulunun en cok misafir ettiği oğrencilerin başında geliyordu..
13 yaşında okuldan atıldıktan sonra ailenin Melbourne banliyolerine taşınması sonrası buradaki eğitimine yatılı ve akşam okulu oğrencisi olarak devam etti. Yeni coğrafyasına uyum sağlamak onun icin zor olmadı. Zira aykırı ve ofkeli karakterinin serpilip, buyumesi icin elverişli tum şartlar orada fazlasıyla mevcuttu.
Asi, Ofkeli Ve Beladan Uzak Duramayan Genc bir Avusturalya ’lı
Cocukluk ve genclik yılları ailevi sebeplerle, ulkenin hem kırsalında, hem merkezi sayılabilecek yerleşim bolgelerinde, hem de banliyolerinde gecti. Seyir halindeyken yapılan bu keskin şerit değişikliklerinin, ileride sahip olacağı karanlık ic dunyasının şekillenmesindeki tesiri ne olcude oldu bilinmez, ancak 19 yaşındayken bir trafik kazasında babasını kaybetmesi onun icin hayli keskin bir viraj oldu. Hırsızlık suclamasıyla alıkonulduğu polis karakolundan onu almaya gelen annesi, haberi verdiğinde kendisini dev bir girdabın icerisinde buldu.
Varoluş Sancılarının İlk Emareleri ve Sonu Asla Gelmeyecek Bir Anlam Arayışı
Babasının vefatı, onun ruhunda besteleyeceği hicbir şarkının, yazacağı hicbir cumlenin ve kazanacağı hicbir başarının tamamlayamayacağı bir boşluk meydana getirdi. Bu olaydan sonra kelimelere anlam aramaya, bildiğini duşunduğu neredeyse her şeyi sorgulamaya başladı.
Liseden sonra resim okumaya karar verse de muzik yapma isteği daha baskın geldi ve okuldan ayrıldı. Uyuşturucu bağımlılığı da bu donemde başladı.
The Birtday Party Yılları
Okuldan arkadaşları Mick Harvey , Phill Calvert, John Cochivera ile kurduğu Door Door grubu , ilerleyen yıllarda Boys Next Door, son olarak da The Birthday Party ismini aldı.
70 ’ler punk ’ını onceleyen proto-punk turunde, Lou Reed, David Bowie ve Alice Cooper gibi sanatcıların coverlarıyla başlayan bu birliktelik, 1977 ’den 1983 ’te Mick Harvey ’in grubu dağıtmasına kadar, post- punk turunde orijinal bestelerle yola devam etti. Bu donem Nick Cave ’in soyleyiş tarzındaki tiyatral dokunuşların keşfi acısından da onemliydi.
Kapı Ardına Kadar Acılıyor…
The Birthday Party ’nin yolculuğu sona erdiğinde, yepyeni bir hikaye ilk cumlesini kurdu ve 1984 yılından gunumuze dek aktif halde muzikal yaşamını surdurmeyi başaran ve onlarca klasiğe imza atan The Bad Seeds donemi başladı. Gerisi zaten tarih…
Hasat Zamanı
The Firstborn is Dead (1985),Tender Prey (1988), Let Love In (1994), Murder Ballads (1996), Nocturama (2003), The Boatman ’s Call (1997), Push the Sky Away (2013), Dig Lazarus, Dig (2008) albumleri, Nick Cave and the Bad Seeds diskografisinin en muhteşem mahsulleri olarak tarihteki yerini aldı.
Kusursuza Yakın Bir İşbirlikci
Nick Cave ’in kariyeri boyunca hayat verdiği olağanustu duet performansları icin de bir parantez acmamız gerek, elbette.
Her ne kadar The Birthday Party ile ortaya cıkan post-punk provakatoru kimliği ve yıllar icerisinde evrildiği “Alternatif Rock ’ın Karanlık Prensi” imajı onu diğer muzisyenlerle bir araya gelebilecek bir fotoğrafa yerleştirmese de, Cave harikulade işbirliklerine imza atmayı başardı. Johnny Cash ’le birlikte seslendirdiği “I ’m so Lonesome I Could Cry”, yeni dalganın Marilyn Monroe ’su Debbie Harry ile icra edilen “Free to Walk”, Shane McGowan ’la coverlanan Louis Armstrong klasiği “What a Wonderful World” bunlardan sadece bazıları…
1996 cıkışlı The Bad Seeds başyapıtı, Murder Ballads ’ı da es gecmeyelim tabi. Albumde o donemde sevgilisi olan P.J Harvey ile seslendirdiği “Henry Lee” ve Cave hanesine ekstra popularite yazdıran Kylie Minogue dueti “Where The Wild Roses Are Grow” buyuk sukse yaptı.
Yeni Arayışlar ve Grinderman ile Gelen Başarı 2006 ’da kendi deyimi ile“Kariyerindeki The Bad Seeds ağırlığını hafifletmek…” adına, Grinderman projesini hayata gecirdi. Piyanonun başına oturan Nick Cave ’in, yanına Warren Ellis ve Martyn P. Casey ’i alarak oluşturduğu, ilk albumleriyle muzik otoritelerin bol miktarda ovgusune mazhar olan Grinderman projesi, ikinci albumleri Grinderman 2 ’yi piyasaya surdukten bir yıl sonra, 2011 ’de nihayete erdi.
Edebiyata Giriş 101
Edebiyat dunyasındaki calışmalarıyla, piyanonunki kadar daktilo tuşlarına da maharetli dokunuşlar gercekleştirdiğini kısa surede kanıtlayan Nick Cave ’in kısa oyunlarından ve şarkı sozlerinden oluşan kitabı “King Ink” 1988 ’de, ilk romanı “And The Ass Saw The Angel” ise 1989 ’da yayımlandı. Onemli başarı elde kitap, Time Out dergisinden “Yılın Kitabı”odulunu aldı. And The Ass Saw The Angel ’ın Altıkırkbeş yayınları tarafından “Ve Eşek Meleği Gordu” adıyla Turkce ’ye cevrildiğini de hemen hatırlatalım. Yine dilimize cevrilen, seks bağımlısı bir satıcıyı merkeze aldığı ikinci romanı “Bunny Monro ’nun Olumu” de 2009 yılında okuyucusuyla buluştu.
İlhamın Şifreleri…
Kendisini en cok etkileyen eserlerin adı sorulduğunda 3 kitabın adını soyluyor ve babasının 12 yaşlarındayken ona okuduğunu soylediği Nabokov klasiği Lolita ’yı en tepeye koyuyor.
İlk ucteki diğer kitaplar ise Dostoyevski ’nin Suc ve Ceza ’sı ve İncil. İncil ile ruhen kurduğu ozel ilişkiyi sık sık dile getiren Cave, İncil ’in 1989 yılındaki basımının onsozunu yazdı.
Populer Başarı Sembollerine İhtiyac Duymadan Varolabilen Bir Karizma
Kitapları, senaryoları ve filmleri onlarca adaylık ve odul sahibi olan Nick Cave ’in odul kavramıyla munasebeti, aslında her zaman o kadar da sağlıklı olmadı. 1996 ’daki Mtv Muzik Odulleri ’nde başvuruda bulunarak “En İyi Erkek Şarkıcı” adaylığını, odullerin yarışmacı doğasının kendisine ters geldiğini one surerek iptal edilmesini istedi.
Hem Yazdı, Hem Oynadı
Sanatın pek cok dalında yeteneğini comertce sergileyen Nick Cave, bizleri kendisinden beyaz perdede de mahrum bırakmadı. Wim Wenders filmi “The Wings Of Desire” da, bir The Bad Seeds konseriyle sahneden bizlere selam cakan Nick Cave, kallavi oyunculuk performanslarıyla da 1989 ’da J. Hillcoat filmi “Ghosts… of the Civil Dead” ve 1991 yapımı Brad Pitt ’li, Samuel L. Jackson ’lı “Johnny Suede” filmlerinde rol aldı.
Hillcoat ile olan işbirliği, senarist olarak katkıda bulunduğu The Proposition(2006) ve Lawless ’ta (2012) devam etti.
Nick Cave ’in Yeryuzundeki 20.000 Gunu Kendisinin 24 saatini anlatan belgesel turundeki bu leziz yapımda, onun ic dunyasına, catışmalarına ve dertlerine oldukca sahici bir bakış acısıyla tanıklık etme fırsatı buluyoruz. Kariyerindeki donum noktalarını, aile hayatını, hırslarını, buhranlarını ve “Nick Cave olma halini” epey muntazam bir seyirlikle izleyiciye sunan film, Sundance Film Festivali ’nde “En İyi Yonetmen” ve “En İyi Kurgu” odullerinin sahibi oldu.
Bonus: Mısır Carşı ’sında Nick Cave olmak…
İstanbul ’daki konseri zamanı Nick Cave ’in Turk usulu acık gomleğiyle, elde tespih Mısır Carşı ’nda alışveriş yaptığı yıllardır muzik basımızın şehir efsaneleri arasında ust sıralardaki yerini koruyor… Hayran forumlarıdan gorduğumuz kadarıyla, bir dahaki teşrifinde kendisini Mısır Carşı ’sında bekleyecek yuzlerce seveni olduğunu rahatlıkla soyleyebiliriz.