Henuz Ege bolgesi yavaş şehirleri, organik tarımı, butik işletmeleri, kucuk otelleri, şirin kıyılarıyla populer olmamıştı. Ege, o zamanlar da doğaldı, hatta bugune gore cok daha doğal, sakin, huzurlu ve temizdi de. Ege ’nin o ozlenir hÂli aslında ulkenin geneline de hakimdi. Dertsiz tasasız değildik yine, ne zaman dertsiz tasasız oldu ki zaten ulke. Ama yine de daha bir doğru ve durust gibiydi. İnsan icin derler ya hani “oturmasını kalkmasını bilir” diye, ulkemiz de daha bir oturmasını kalkmasını bilir gibiydi o donemler.
Turk insanı icin hep soylenen, bizlerin de kendini bilir bir duygusallıkla hafiften gururlandığımız, misafirperverlik, sıcaklık, yardımseverlik, gibi kavramların sozde değil ozde yaşandığı donemlerdi. Ulke ikiye, uce, dorde, beşe bolunmuş değil, yolda gorduğune nefretle bakar değildi. Ortak değerler hÂl ortak gibiydi. En azından milli takımın maclarına herkes sevinir, belirli gunler ve haftalarda birlikte coşar, gururlanırdı.
İşte o gunlerin ruhunu tam olarak benliğinde biriktirmiş bir guzel insandı Ozay Gonlum. Anadolu ’nun kulturel zenginliğini, Ege guneşi gibi ışıldayan yuzunde toplamıştı. “Ağzımda bal gibi tatlı bir turku” dizelerinde gecen o turkunun ozanı gibiydi Ozay Gonlum. Adı gibi, ay gonullu, “gocuman” bir sesti.
Bugun ulkenin batısı Anadolu ’ya comar diyor, Anadolu batıya hain gozuyle bakıyor, iki taraf oturup aynı turkuyu dinleyip, aynı filme gulemiyor bile. Olsun varsın, Ozay Gonlum ’u cıkartmış toprakta hic umut kesilir mi? Onun benzersiz ozelliklerini, hem kendi dilimizden hem de kendi Denizlili ağzından listeleyelin dedik. Okuyuverin gaari.
Gonlum, Turk Halk Muziği ’nin benzersiz ustadı
Denizli Erkek Sanat Enstitusu ’nde fark edilmeye başlanmıştı bile. Henuz 16 yaşındaydı ve Turk folklorunun en onemli isimlerinden Muzaffer Sarısozen ile tanışmak uzereydi. Sarısozen de onun gibi bir Anadolu cocuğuydu. Sivas doğumlu Muzaffer Sarısozen, Sivas Valiliği tarafından muzik oğrenimi gormesi icin İstanbul Belediye Konservatuvarına gonderilmiş, sonrasında Sivas ’a donerek oğretmenlik yapmış, Turk muziğine yaptığı katkılar goz onune alınarak sonradan Ankara Devlet Konservatuvarı folklor arşivine atanmıştı. Ozay Gonlum ’un ulkenin, turku ve oyun havalarına gonul vermiş en onemli ismiyle tanışması hayatındaki onemli basamaklarında oldu. O da tıpkı Sarısozen gibi, hayatının kalanını Turk ezgilerine ve renkli yoresel kulturlere adayacaktı.
200 turkunun derleyicisi veya kaynak kişisi olarak bir yetenek abidesi
Ozellikle, “Denizli ’nin Horozları” (Cil Horoz), Coz de Al Mustafa Ali, “Sultan seccadesi, Asmam Cardaktan, Cemile ’min Gezdiği Dağlar Meşeli, Osmanım ’ın Mendili, Adım adım Denizli ’nin yolları, Şu Dağlar Tepe Tepe gibi turkuleriyle biliniyordu.
Sadece bir muzik insanı değil, karşısındakini sanatının cok yonluluğuyle buyuleyen alcakgonullu bir ustattı
Anadolu ’da belki binlerce yıldır varlığını surduren, hikaye ve soylenceleri kuşaklara aktaran anlatıcı geleneği Ozay Gonlum ’un dilinden başka bir guzel damlıyordı.
Turkulerin arasına girer, izleyiciyle direkt ilişki kurar, hem meddahlığını yapar, hem muziğine devam ederdi
Calan soyleyen, gulduren, heyecanlandıran, sonra yeniden calan soyleyen, gulen gozleriyle icimizi ısıstan, gercek tek kişilik dev kadroydu Ozay Gonlum. TRT ’nin takım elbiseli resmiyeti icinde hem usulune uygun turkulerini soyler, hem de araya kattığı mektuplarla Anadolu ’nun yuce gonulluluğunu resmederdi.
Turku seveninden sevmeyenine, televizyon izlemek isteyeninden istemeyenine herkesi ekrana kilitlerdi İnanılmaz etki gucuyle kusleri bile yan yana oturtur, ekrandan anlattıklarıyla birlikte gulmelerine vesile olurdu. O ekrandayken kimse televizyonun onunden kalkıp gitmez, farzı misal musikiden hoşlanmayan evin huysuz ihtiyarı bile televizyona, radyoya kulak kabartırdı.
Yaş da fark etmezdi, cocuklar, anneler babalar… Ozay Gonlum ’e herkes bayılırdı Başka hicbir şeye benzemeyen sazıyla cocuk aklımızı yerinden oynatırdı Ozay Gonlum. Sazının adı “Yaren”di. Cura, bağlama ve coğuru tek bir sazda birleştirdiği kendi tasarımı bir muzik aletiydi elindeki. Karakterinden yansıyan bol ahenkli renkler, tek bir saza sığmamış, careyi yeni bir keşif yapmakta bulmuş gibiydi. Bu kimselere benzemeyen adam, cocuk zihinler icin buyulendikleri bir kahramandı. Duşunsenize bir kahraman ki halk muziği sanatcısı!
Halk uzerindeki bu etkisi donemin “kamu spotlarına” da yansıdı https://www.youtube.com/watch?v=PLbusebJsMY
Gonlum ’un “Coz de Al Mustafa Ali” turkusu 80 ’lerin meşhur KDV reklamlarına uyarlanmıştı. Tum karakterlerini Gonlum ’un oynadığı reklam bir donemin sloganıydı.
2000 yılında aramızdan ayrılan Ozay Gonlum ’u bir de o eşsiz şivesiyle Hey Dergisi ’ne verdiği roportajından dinleyelim
“Uc yaşında ağız mızıkasına başlamıştım. Denizgli ’de oluveriyo.. Benim bubam candırma assubayı idi, accık gezdik kısım kısım ama. Şinci uc yaşındayken, dort yaşında, anam mızıgamı dutmuş, sandıga goyuvemiş”
…Derken gaari, 11 yaşında ortaokulda mandoline başlayıvedim
Sona, iki, uc yıl accık da keman deyolar, onu da calıvedim. Birkac deneme metod bitidim. Kulakları cınlasın, İsmail Acar adlı oğretmenimin. O benlen cok uğraştıydı. Bi noktada sevemedim onları. Bizim evin yanında bir huseyin ağabeyim vardı, pabuşcu… Onlara gittiydik bigun… Onlarda bi dene saz asılıydı, duvarda. Aldım elime, calıveedik şoole.. Kulağım accık dolgun ya, bi turku cağırıverir gibi oluvemişim.
… ’Huseyin dayı, sen bunu satan mı? ’ dedim
‘5 lire ver, senin ossun ’ dedi. Yıl 1953 filan. Ve getidim, caldım onu duumadan.. 12 saat duumadan, calıp cığırdım. Oylesine seviyodum ki… 1962 yılında eskerden geldim. Ama 1957 ’de gelmiştim Ankara ’ya… Rahmetli Muzaffer Sarısozen ’den buyuk ruh almıştım. 1967 yılında Ankara Radyosu bir sınav acdı, dediler. Anonslar oluyodu. Kurs sonunda sanatcı yapceklermiş.
…250 lirayla Ankara ’da netcez a ’kideş? Ben gimiyom dedim
Bi akadaşım vardı ‘sen kendini ne sanıyon len ’ didi. O zaman kooleden neleden neleden gelenle narasın. Giidik sınava. Zeybek cığırttılaa. Eh, efelik var ya serde ‘Tukusunu de cığırem mi ’ dedim. ‘Cığır ’ dedile. Meğe, benim sesim vamış da, benim haberim yokmuş. Piyonodan bi sesler verdi birisi. Meğer, benim sesimin bir iyi tınısı da varmış.. Tuttular kazandın dediler. Emme yarım saat kaldım orda. İkinci, ucuncu sınava luzumat gormemişler. Sonra girdik buyuk kurula. orda kocaman teelettiler *gaari. uc dene peşkir * eskittim siline siline. şimdi dayılarımın, amcalarımın, teyzelerimden bi turku duydum mu cıkarıveriyom notasını hemencecik. Asmam cardaktan vamış sizin listede. Şincik herkes okuyo ya gaari… Bizim Denizli ’nin horozlarına yakıvemişler onu.
…Size isterseniz onu deyiverem ha
“Eee… İşte boyle deyiverip gidiyoz gaari. Benim icimden rahatsız olduğum bazı şeyler va. Sen onları bi yol, yazıve gazivetene. Şincik halk muziğinde besteler yapıyoolaa. Halkın bağrından cıkma bir ezgi ile oturup buda bi a ’kideş dattiri duttiri cığırıyoo… Olmaaaz. Yuzlerce, binlerce kişi dolaşalım tum Anadolu ’yu. Ben şimdiye kadar 300 dolaştım. Bi de ulusal Turk muziği yaratılmasından yanayım. Sen bunu da yazıve gazıviteye, gocuman gocuman. Sadece bağlama calınsın demiyom. Bak Fikret Kızılok mu ne vaa. ‘Soole sazım ’ diyo.. Hepsi oyle olsa.. Ezgileri, kendi formları icinde bırakaraktan ama.”
Bonus: 1981 yılbaşı gecesi Ozay Gonlum dilekleri