Hayatta herkesin, kendinden bir şeyler bulduğu, icindekileri dokebildiğine inandığı muzik grupları vardır. Biraz karanlık, biraz taşkın… Nasıl hissettirdiğini ise o muzik grubuna koru korune bağlı insanlar anlayabilir sadece. Kısa sureli hayatların icerisinde, kendimiz ile ozdeştirdiğimiz, bir bağ bulabildiğimiz toplulukları keşfetmek, gokkuşağının sonundaki hazineye ulaşmak gibidir bazen.
Sozu fazla uzatmadan; dinleyicileri icin bir muzik grubu olmaktan cok ote bir oluşuma değinmek isteriz…
Kaotik, cileli bir disiplin ile ayakta durabilen dunyanın bizlere bıraktığı miras; JOY DIVISION
Her şey 4 Haziran 1976 tarihli Sex Pistols konseriyle başlıyor…
Ekonomik buhranların arasındaki gencler konseri izliyorlar, Johnny Rotten her şeye, herkese nefretini kusuyor…
Bernard Sumner bu konserin hemen ardından Warsaw ’ı kuruyor, sonrasında da grup, Joy Division ’a evriliyor.
Peki Joy Division ismi nereden geliyor?
Nazilerin uyguladığı bir tur korkunc uygulamadan alıyor ismini grup.
Safkan aryanlar yaratabilmek adına, kullanılan kadınlara verilen bir isim; Joy Division…
Grubun faşizmle alakası olmamakla birlikte, bu cirkin uygulamaya karşı bir taşlamadır gruplarının ismi.
Anarşist bir yıkım…
Ian Curtis ’in sozleri o kadar keskindi ki, Bernard Sumner, Peter Hook, Stephen Morris daha 20 ’li yaşlarında başında buyuk bir patlama yaşıyor.
Woodsworth, Ginsberg, Brautiagan, Ballard ve Burroughs kitaplarıyla yatıp kalkan bir adam; Ian Curtis…
1979 Unknown Pleasures 1980 Closer adlı 2 studyo album ile tum tarzlarını ortaya koyuyorlar ve muzik tarihinde bir kırılma yaşatıyorlar…
Ian Curtis, buyuk bir icsel sıkıntı icerisindeki omrunde daha 19 yaşındayken lise aşkıyla evleniyor…
Eşi Deborah bir kız cocuk getiriyor dunyaya… Ian artık bir aile babası oluyor.
Yaşadığı sara krizleri, kaotik tarzı her gecen gun uzerinde buyuk bir baskı oluşturuyor Ian ’ın.
Sonra bir gun Annik ile tanışıyor ve aşık oluyor…
Bir tarafta aşkı bir tarafta eşi ve cocuğu… İcinden cıkamıyor durumun…
Ve “Love Will Tears Us Apart” şarkısındaki gibi aşk onları ayırıyor… Ustesinden gelemiyor her şeyden once kendine ihanet edişine… Sevgisizliğine bir bahane bulamıyor.
1980 yılı, 18 Mayıs gunu, sakince eve giriyor Ian, kendini bir camaşır ipiyle asıyor…
Geride, bir dizi icsel patlama dolu Joy Division şarkıları bırakıyor…
Bir de bir kız cocuğu… Natalie Curtis…
(intiharından 5 gun once cekilen son fotoğrafı…)
Natalie, babası ve O ’nunla beraber arkadaşlarının yaptığı muzik icin şunları soyluyor; “Uc yaşımdayken annem; babam Ian Curtis ’in ben henuz bir yaşındayken olduğunu ve bir şarkıcı olduğunu anlatmıştı. Şarkıcı bir babamın olması bana, tuccar bir amcamın olması kadar normal geldi. “Love Will Tear Us Apart”ı radyoda dinlediğimi hatırlıyorum ve bir bicimde tanındığını anlamıştım, ama onu asla bir şohret olarak duşunmedim. Buyuyordum, ne ben ne de annem oyle goz onunde değildik. Joy Division da cok populer değildi, daha cok kult bir gruptu.
“Butun muzikleri Joy Divison kadar kaliteli sanmıştım.”
“Closer” albumlerini ilk dinlediğimde babamların yaptığı muziğin bu dunyanın dışından bir şey olduğunu duşundum. Ve dunyada butun muzikler o entelektuel duzeyde yapılıyor sandım. Sonra biraz daha buyudum ve her şeyin babamın muziği kadar olağanustu olmadığını keşfetmekle bir sarsıntı yaşadım.”
The Cure, New Order, The Smiths, Bauhaus, Tool, Red Hot Chili Peppers, Moby… Hepsinde Joy Division ’dan esintiler bulabiliyoruz…
Sonsuz yankılar, cozulmesi neredeyse imkansız bir muzik…
Gelmiş gecmiş en başarılı ve kult gruplardan biri olan Joy Division ve Joy Division ’un esas adamı Ian Curtis, hayatlarımızda buyuk izler bıraktı. Sesinden, icindeki korkuları hissedebildiğimiz kayıtlar kaldı geriye. Herkes taklit edebilecek, deneyecekti ama kimse Ian Curtis ya da hicbir grup asla ve asla Joy Division olamayacaktı…