Listemizin ikinci kısmında mimari yapılara ağırlık verdik. Hatta bir kısmı, 2007 ’de “Dunyanın Yeni Yedi Harikası” secilen eserlerden oluşuyor ve yine pek coğu da UNESCO Dunya Mirası Listesi ’nde. Tarihi yeniden yazdıracak niteliklere sahip bazılarının ise bu listeye alınması bekleniyor.
Tarihci Yuval Noah Harari, “tarihin en buyuk aldatmacası” olduğunu duşunduğu “Tarım Devrimi” icin “İnsanlık icin daha iyi bir beslenme veya daha cok keyifli zaman yaratmadı. Daha ziyade nufus patlamasına yol acarak şımarık seckinler yarattı” derken sanırım bugun geldiğimiz noktayı da cok net bir bicimde ozetliyor. Fakat bu surec icerisinde, catışmasız, sınıfsız, eşitlikci ve dayanışmanın olduğu bir donem var mıydı diye sorarsanız, sizi gecmişimizle ilgili bilgilerimizi derinden sarsan “Catalhoyuk” ve “Gobeklitepe” maddelerine alalım. Yapay ada yapacak kadar suyla icli dışlı olmuş, aynı zamanda muhendislik harikası devasa genişlikteki yapıları merak ediyorsanız mesela, “Nan Madol” ve “Angkor Wat” maddelerine bir goz atmalısınız. Ya da Canakkale ile İzmir arası bir mesafeden, dort bin metre gibi oksijenin az olduğu bir yuksekliğe taş taşıyarak, “Tiwanaku” şehrini inşa edenlerin derdi neydi dersiniz? Colun ortasında, Guneş ’in altında renkten renge giren, kayalara oyulmuş bir şehir ilginizi cekiyorsa eğer; “Petra” maddesine bakmalısınız.
Biz bu listeye, uygarlıkları tarafından “ozenle” korunan ve yaşatılan, konumu itibariyle de bugunku şehirlerle butunleşik hale gelmiş “Kolezyum” ve “Atina Akropolisi” kadar bilindik, ama hala hakkında yeni keşifler yapılan, hem yeni hem eski “Dunyanın Yedi Harikası”nın “onur uyesi” ile başlayalım.
1. Giza Piramitleri
Genel kanı, Keops (Khufu), Kefren (Khafra), Mikerinos (Menkaura) adlı piramitlerin bir kompleks sayılarak “Dunyanın Yedi Harikası” kapsamına alındığı. Piramit yapımı sadece Antik Mısır ’a ozgu olmamakla birlikte, ilk en iyi orneği, İmhotep ’in Firavun Djoser adına yaptığı Sakkara piramidi. Adı “Sulh ve sukundan gelen” anlamına gelen ustalar ustası İmhotep, Hipokrat ’tan cok once modern tıbbı kullanmış bir hekim. Mimarlık, muhendislik ve astrolojide soz sahibi, yazarlık, rahiplik ve vezirlik yapan, cok yonlu bir alim. Onun olumunden yaklaşık 80 yıl sonra; Keops piramidi 20 yılda yapılmış. Once, yapımında calışacak 200 bin kişinin yaşayacağı bir kent yapılmış. Taş bloklar piramide 300 m mesafedeki taş ocağından taşınarak inşaat alanına yığılmış. 1990 ’a kadar piramitlerin koleler tarafından inşa edildiği sanılıyordu. Tesaduf sonucu ortaya cıkan bir ustabaşının mezarı, ihtişamı ve duvarlarındaki işlemlerin guzelliğiyle bu insanların kole olmadıklarının anlaşılmasını sağladı. Her biri, en az 1,5 ton ağırlığında olan iki milyon taş bloktan yapılmış. Bu blokların nasıl yerleştirildiği henuz anlaşılmış değil. Bir teoriye gore; yapılan spiral bir rampaya cıkarılan taş bloklar, ust uste konuluyordu. Rampa camur kaplanıyor, sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyor. Bir diğerine gore ise, taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyor. Piramitler icin yeni teoriler geliştiriliyor ve sadece firavun mezarı olmadıkları, astronomik bir gozlemevi, ozel bir inanc icin tapınak gibi cok amaclı yapılar oldukları duşunuluyor. Muhendis ve piramit araştırmacısı Robert Bauval, piramitlerin Orion takımyıldızının kemer yıldızları olan Alnilam, Alnitak ve Mintaka yıldızlarının gokteki konumlarına gore dizildiğini ve bu yıldızların izduşumleri olduğunu bulmuş.
2. Angkor Wat
Kambocya ’da yuze yakın tapınak, mezar ve antik kalıntının bulunduğu 1000 km2 ’lik bir alan. Khmer dilinde “Angkor” şehir anlamına geliyor, “Wat” ise tapınak. 630 yıl hukum suren Khmer Krallığı doneminde inşa edilen tapınakların en bilineni. Efsaneye gore Kambocya; denizlerin hakimi, ulu ejder Naga ’nın kızı ile Brahman Hintli genci Kaudinya ’nın birlikteliğinden meydana gelir. Kaudinya bir gun teknesiyle dolaşırken prensesi gorur ve aşık olur. Prensesin babası denizlerin hakimi Naga, kızına evlilik hediyesi olarak, egemenliği altındaki bolgenin tum sularını kendisine cekip ortaya cıkan bu toprakları verir ve Kambuja Krallığı boyle kurulur. 12. yuzyılda Khmer Kralı Suryavarman II tarafından, Hindu tanrısı Vişnu adına Angkor Wat inşa edilir. 13. yuzyılda komşu ulke Tayland ’dan gelen saldırılar artar ve buna daha fazla dayanamayan krallık, 14. yuzyılda başkenti Angkor ’dan şimdiki başkent Phnom Penh ’e taşınır. Dort asır boyunca terk edilmiş ve orman tarafından sarılıp sarmalanmış olarak kalan bu kadim tapınaklar, 1858 ’de Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilir. Khmer Krallığı ’nın başkenti ve gucunun simgesi olan Angkor Wat, 400 km2 ’lik bir alana yayılıyor. 12. yuzyılda bir milyondan fazla insanın yaşadığı ve Avrupa ’daki herhangi bir katedralden daha geniş olan Angkor Wat, dunyadaki orta cağ dini yapılarının hicbirine benzemiyor. 13. yuzyılda Hindu tapınağından Budist tapınağına donuşturulen Angkor Wat, yalnızca buyukluk olarak değil, su uzerine inşa edilmesi bakımından da şimdiye kadar gercekleştirilen en carpıcı muhendislik projelerinden biri. Duzgun şehircilik planlarıyla geniş bir su dağıtım şebekesi kuran Khmer halkının zirveye ulaşan yontma taş işciliği ve yapı sanatının bir şaheseri.
3. Nan Madol
Pasifik Okyanusu ’ndaki Caroline Adaları ’ndan birinde kurulmuş Nan-Madol, bin yılda inşa edilen şehir olarak biliniyor. Kanallarla birleşen yuzlerce kucuk yapay adalardan oluşan Nan Madol ’a “Pasifik ’in Venedik ’i” deniyor. Yapımına, volkanik Pohnpei (Ponape) adası uzerinde MS. 1. ya da 2. yuzyılda; yapay adacıkların inşasına ise 8. ya da 9. yuzyıllarda başlanmış. Bu adacıklar ancak 12. ya da 13. yuzyılda tamamlanabilmiş. Ana adanın dışında 92 yapay adacıktan oluşan Nan Madol ’daki kazılarda, ev hayatıyla ilgili yapı kalıntıları yetersiz olsa da, buluntuların tamamının dinsel, torensel ya da yonetsel amaclı olduğu duşunuluyor. Kentin yapımında boyları 4,5 metreden, ağırlıkları ise beş tondan başlayan, doğal olarak altıgen şekilli bazalt sutunlar kullanılmış. Bu sutunların toplam ağırlıklarının 250 milyon ton olduğu sanılıyor. Ağır bazalt sutunlar Pohnpei ’deki bir ocaktan, sahilin guneydoğu kıyısındaki bolgeye taşınmış. Adada ve yakınlarında metal kaynağı bulunmuyor. Yani kenti yaptığı duşunulen yerliler, taş aletlerle kurmuşlar bu şehri. Konuyla ilgili bilimsel bir acıklama yapmaya calışan uzmanlar, siyah bazalt blokların sallarla taşındığını, halat ve eğik rampalar yardımıyla yerlerine konduğunu soyluyorlar. Nan Madol ’u inşa eden Saudeleurlar, bu taşları sadece kırmadan ve buyuk miktarlarda taşımakta değil, ustaca kullanmakta da yetenekliymişler. Bircok bina asıl yuksekliklerine dair bilgi veremeyecek kadar yıpranmış durumda. Tam olarak ne olduğu bilinmiyor ama Nan Madol ’un guneydoğudaki başka bir adada yaşayan Kosraeliler tarafından işgal edildiğine dair bir soylenti var. Bugun ayakta kalan binaları gezmek icin bot turları duzenleniyor, ada sakinlerinin bir kısmı şehrin hayaletli olduğuna inanıyor.
4. Sacsayhuamán Duvarları
Sacsayhuamán, Peru ’nun Cusco şehirinin uc km dışında bulunan bir İnka kalesi. Denizden 3.555 m; yani Machu Picchu ’dan bile daha yuksekte. Bu yapıyla ilgili en unlu teori, kalenin şehrin en tehlikeli girişini koruduğu yonunde. Gercekten de, İspanyol istilasında yuzlerce savaşcı bu duvarlarda tahkim edilmiş, istilanın ve depremlerin de etkisiyle, kale tahrip olmuş ve gunumuze kalenin yalnızca beşte biri ulaşabilmiş. Sacsayhuamán, istilacılara karşı gosterdiği kuvvetli savunmayla aynı zamanda İnkaların guc ve enerjilerini de kanıtlamış. Capı yaklaşık 100 m olan daire şeklindeki arenalar gibi cok sayıda ozel duzenlenmiş ve kutsal olma ihtimali yuksek olan yerlerin varlığı, savunmanın bu derece kuvvetli oluşunun nedeni olarak goruluyor. Yukardan bakıldığında bir Puma şeklinde tasarlandığı iddia edilen Cuzco şehri goz onune alındığında, Sacsayhuamán ’ın bu pumanın başı olarak inşa edildiği yonunde iddialar da bulunuyor. İrili ufaklı, cok ceşitli şekillerdeki devasa kaya parcalarının lego gibi birbirine gecirilmesiyle hicbir harc kullanılmadan yapılan duvarlar, İnkalar ’ın muhteşem taş işciliğinin en guzel ornekleri ve en ilginc ozelliklerinden biri de zik-zak cizecek şekilde inşa edilmiş olmaları.
5. Stonehenge
Stonehenge, Neolitik Taş Devri ile Bronz Cağı arasında en az beş kademede oluşturulmuş bir anıt. Londra ’nın 130 km batısındaki Salisbury Duzluğu ’nde eskiden dinsel torenler icin kullanılan ve Kelt rahiplerinden oluşan Druidler ’e atfedilen bu cember yapının, astronomi, geometri, meteoroloji ve paganizmle ilişkisi olduğu sanılıyor. Stonehenge adı eski İngilizcede “asılı taşlar” anlamında. Druidler bu taş cemberi kullanmışsalar da, bunun başlangıcının İngiliz adalarındaki Neolitik insanlara kadar uzandığı tespit edilmiş. Keskiyle yontulmuş, duzgunleştirilmiş, dışarıdan yerel bolgeye taşınmış ve hala 17 ’si sapasağlam ayakta olan dik konumdaki 30 taştan oluyor. Kavisli hale getirilerek dik duran taşların uzerine yerleştirilen lento (kiriş) taşları, cember şeklinde kapı boşlukları oluşturuyor. Stonehenge ’in cemberi bolen ve yapının girişinden gecen ekseninin 21 Haziran yaz donencesine gore konumlandırılmış olması; buna karşılık, İrlanda ’da aynı zamanlarda inşa edilen Newgrange anıtının 21 Aralık kış donencesine gore yapılmış olması dikkat cekici. Bugune kadar sırları cozulemeyen yapının yapılış amacı son araştırmalarla ortaya kondu. Daha onceleri, Guneş-uzay gozlemevi, guneş saati veya UFO iniş yeri olabileceği iddia edilen Stonehenge, MO. 3000 ’de İngiltere ’nin en buyuk mezarlığıymış ve beş yuz yıl boyunca mezar alanı olarak kullanılmış. Gok bilimci Sir Fred Hoyle ise işaret taşlarının dış halka etrafında hareket ettirilmesiyle Stonehenge ’in tutulmaları onceden tahmin etmek amacıyla kullanılabileceğini ispatlamış. Yapının bir benzeri ise Rusya Başkurdistan ’daki Ucalı Buluntuları.
6. Gobeklitepe
Dunyanın bilinen en eski kult yapılar topluluğu. Şanlıurfa ’daki bu yapıların ortak ozelliği, T bicimindeki 10-12 dikilitaşın cember planda dizilerek, aralarının ve etrafının taş duvarlarla orulmuş olması. Esasen bu “dikilitaş”lar, insan vucudunu uc boyutlu olarak betimleyen stilize tarzda yontular. Coğunun uzerinde insan, el ve kol, ceşitli hayvan ve soyut semboller, kabartmalarla ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir oyku anlattığı, bir mesaj taşıdığı duşunuluyor. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ordekleri ve akbaba en sık gorulen motif. Burası kesinlikle ama kesinlikle bir yerleşim alanı değil, kult merkezi, ibadet alanı ve tapınak olarak tanımlanıyor. Tarım ve hayvancılığa geciş aşamasındaki son avcı-toplayıcı gruplar tarafından inşa edilmiş. Ustelik de oldukca gelişmiş ve derinlikli bir inanc sistemine sahip bu insanlar, bu yapıları gunumuzden en az 11.600 yıl once yapmışlar. Gobeklitepe ’nin bir kult merkezi olarak kullanımının MO. 8 bin dolaylarına kadar devam ettiği ve bu tarihlerden sonra ustu acık bu tapınakların toprak ve molozla bilerek ve ozellikle kapatılıp gomulerek terk edildiği, başka ya da benzer amaclarla bir daha kullanılmadığı anlaşılıyor. Konumu itibariyle cok geniş bir bolgeyi gorebildiği gibi kendisi de cok geniş bir bolgeden gorulebiliyor. Gobeklitepe ’de kullanılan kirec taşı, her yerde bulunmayan oldukca sert ve bolgedeki en kaliteli kirec taşı olarak kabul ediliyor. Bir kult yapı grubu inşa etmek icin burasının secilmesinde muhtemelen bunların etkisi buyuk. Bilim dunyası, gocebe kucuk gruplar halinde orgutlendiği duşunulen avcı-toplayıcı toplulukları bugune kadar oldukca basit standartlarda yorumlamıştı. Ancak Gobeklitepe, boylesi faaliyetleri gercekleştirebilmek icin kalabalık grupları bir araya getirmekteki organizasyon gelişkinliğinin, kişisel sanatsal becerilerin ve rituel itkilerin, bir ceşit sanat anlayışının ve arayışının varlığını ortaya koyuyor. Avcı-toplayıcıların bir araya gelip buyuk bir toplum oluşturması ve bunu tarımın ortaya cıkmasından once yapmaları, Tarım Devrimi ve buyuk yerleşim yerlerinin eşzamanlı ortaya cıktığı fikrini gecersiz kıldı. Bunun yerine, yılın belli zamanlarında torensel amaclarla bir araya gelen Gobeklitepelilerin evlilik ve başka turlu ilişkiler kurma olanaklarının arttığı; gelişen “toplumsal ilişkiler”in de yerleşik olmayı daha mantıklı kıldığı duşunuluyor.
7. Tiwanaku (Aymara)
Bolivya ’da İnka oncesi kulture ait onemli harabelerin bulunduğu deniz seviyesinden 4000 m yuksekte kucuk bir şehir. Kızılderili bir halk olan Aymara dilinde Tiwanaku ’nun anlamı “merkezdeki taş”. Şehrin MO. 1500 ’den MS. 1200 ’e kadar, Titikaka Golu cevresindeki Kolomb-oncesi bir kulturun dini ve yonetimsel merkezi olduğunu soyleyen tarihci ve arkeologlar arasında bu şehri kuran uygarlığın kimler olduğu ve hukum surduğu donem hakkında farklı ve celişkili goruşler mevcut. En cok kabul edilen goruşe gore; soz konusu uygarlık, Titicaca Golu ’nun guney kıyılarında “Guneş Kenti” adlı arkeolojik sit alanı civarında doğmuş. Tiwanaku şehri eskiden hemen golun kıyısında bulunuyormuş. Buharlaşmayla birlikte gol o zamanki genişliğini kaybetmiş; şehir bugun kıyıya yaklaşık 20 km uzakta kalmış. Tiwanaku kentinde, bu kadar cok buyuk yapının dikilmiş olmasının sebebleri henuz bilinmiyor. Tamamen astronomik bilgilere dayanarak kurulmuş bu yerleşim birimini inşa ederken tonlarca ağırlıkta taşlar 300 km uzaklıktaki taş ocağından getirilmişler. MO. 100 ve MS. 1000 arasındaki donemden kalma seramik eşyaların yaşlarının belirlenmesi ile kronolojik evreler az cok anlaşılmış ama bu kultur hakkında cok az bilgi mevcut. Eserler, sozkonusu uygarlığın mimaride ve taş işciliğinde son derece ileri olduklarını ortaya koyuyor. Kentteki en onemli anıtlar yedi katlı olan Akapana piramidi ile astronomik gozlemlerin yapıldığı duşunulen Guneş Kapısı adlı anıt. Guneş Kapısı, 3 m yukseklikte, 3,75 m genişlikte ve 10-12 ton ağırlığında tek bir andezit bloktan yontulmuş. İnkalar bolgeye geldiklerinde Tiwanaku ’yu terk edilmiş bulmuşlar. Eski bir İnka efsanesine gore; insanlar gelmeden once burada tanrılar oturuyormuş.
8. Nemrut Dağı
Adıyaman ’da bulunan Nemrut Dağı doruğunda Kommagene Kralı Antiochos ’a ait tumulus ve dev heykeller bulunuyor. Eski cağlarda Komagene olarak anılan bu bolgede, I. Mithradates tarafından bağımsız bir krallık kurulmuş, krallık onun oğlu I. Antiochos ’un egemen olduğu yıllarda onem kazanmış. MS. 72 ’de Roma ’ya karşı yapılan ve kaybedilen savaş ile krallığın bağımsızlığı sona ermiş. Tumulus, 2150 m yukseklikte, Fırat Nehri gecitlerine ve ovalarına hakim tepe uzerinde. Kralın kemiklerinin ya da kullerinin anakayaya oyulmuş odaya konulduğu ve 50 m yuksekliğinde ve 150 m capındaki tumulus ile ortulduğu duşunuluyor. Girişi kuzeyden olan tumulusun batısında dini torenlerin yapıldığı teras şeklindeki avlular var. Her iki terasta da aslan ve kartal heykelleri arasında yuksekliği 7 m ’ye ulaşan oturur vaziyette dev heykeller sıralanıyor, bunlar yazıtları ve kabartmaları olan ortostad (dik olarak konulan buyuk taş bloklar) ’la cevrilmiş. Yeri gelmişken belirtmekte faide var: Kommagene (Nemrut) Krallığı ’nda, Nemrut isminde bir kral bulunmaz ve bu krallığın isim dışında, İslam kaynaklarında İbrahim ’i ateşe attıran zalim kral olarak resmedilen ve burnuna sinek kacarak olduğu anlatılan Nemrut ’la hicbir ilgisi yok. Krallığın kuruluş tarihi, tek tanrılı dinlerin atası sayılan ve MO. 2000 ’li yıllarda yaşayan İbrahim peygamberden yaklaşık bin yıl sonra.
9. Catalhoyuk
Bugune kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Neolitik ve Kalkolitik Cağ yerleşim merkezi. Tarım devriminin de ilk yaşandığı yerlerden biri. Konya ’nın guneydoğusunda, gunumuzden yaklaşık 9 bin yıl once kurulmuş. Hoyukler kabaca iki bin yıl boyunca kesintisiz iskan edilmiş. Yerleşimde 10 bin kişilik bir nufusun yaşadığı kabul ediliyor. Bir koy yerleşimini aşıp neredeyse bir megapol haline gelen Catalhoyuk ’te boylesi buyuk ve organize bir toplumda rastlamayı beklediğimiz pek cok şey mevcut değil: Yonetici bir sınıf yok. Krallar ve ayrıcalıklı evleri yok. Ticaret yoluyla diğer bircok Neolitik yerleşimle iletişim kurdukları halde guvenlik gucleri ya da silahlı bir sınıf yok. Ayrıcalıklı bir ruhani sınıf da yok, hatta diğerine ustun tutulan bir cinsiyet bile yok! Buyuk olasılıkla Catalhoyuk ’te etkinlikleri duzenleyen ve temel kuralları koyup denetleyen ihtiyarlar heyeti benzeri bir yapı vardı. Kazı başkanı Ian Hodder ’ın, “eşitlikci koy fikrinin doruğa ulaştığı yer” diye tarif ettiği siyasi otoriteden yoksun, sınıfsız Catalhoyuk nasıl binlerce yıl ayakta kaldı? Bu dev koyde gunluk hayatın merkezinde tartışmasız bir şekilde “ev” vardı. Catalhoyuk evi, aynı anda hem barınak, hem atolye, hem mutfak, hem tapınak, hem de mezarlıktı. Fazla mı geldi? Şoyle tarif edelim; her ev hem ozerk bir alan, hem de butunun bir parcasıydı. Haneler kendi ekmeğini kendi yapıyor, yağını kendi elde ediyor, kullanacağı boncuğu buyuk olcude kendi uretiyordu. Evde yaşanıyor, evde uretiliyor, evde ibadet ediliyor, hatta oluler bile eve gomuluyordu. Bazı evler, bazı urunleri diğerlerinden daha fazla uretiyordu belki ama hicbir hane, temel yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi bırakacak kadar tek bir şeyin uretimine ve takasa bel bağlayamıyordu. Bu durum eşitlikci bir toplum doğuruyordu ve bir evin veya ailenin tum koye egemen olmasını engelliyordu. Bolgedeki evler birbirleriyle cok ic ice, bitişik ve sıkışık duzende yapılıyordu ve evlere catıdan giriliyordu. Evlerin damları ozellikle sıcak mevsimlerde toplumsal faaliyetlere alan sağlıyordu. Bu da sıkı bağlarla orulu bir toplum yaratıyordu. Egemenlik olmayınca ortaya farklı bir kavram cıktı: Dayanışma. Hoyukte nelerin yapılabileceği ya da yapılamayacağı, kendiliğinden oluşan bir ortak kimlik tarafından belirleniyordu. Yapılan araştırmalar, Catalhoyuk neolitik kulturunun devamına ilişkin bir ipucu vermediği gibi yerleşimin terk edilmesinden sonra bu kulturun gerilediğini ortaya koyuyor.
10. Chichén Itzá
Meksika ’nın Yucatán Yarımadası ’nda, Kolomb oncesi donemde kurulmuş bir Maya kenti. Muhtemelen bir donem de Yucatan ’ın dini merkezi. Efsaneye gore kent; 10. yuzyılda Quetzalcoatl onderliğindeki Toltekler ’ce alınmış. Chichen-Itza ’daki en onemli yapı, Kukulkan Piramidi. Mayalar bu piramidi astronomi ve matematik bilgilerini ortaya koymak istercesine belirli bir sistemle inşa etmişler. Orneğin dort cephesinin her birinde 91 basamak yer alıyor, bu iki sayının carpımı olan 364 sayısına en tepedeki duzluk de eklendiğinde bir yıldaki gun sayısı olan 365 ’e ulaşılıyor. Konumlandırılışı itibariyle; ilkbahar ve sonbahardaki ekinoks donemlerinde gelen ve bu piramidin cıkıntılarına vuran guneş ışıklarıyla; merdiven basamaklarının dibinde bulunan iki yılan başı yontusu, S ’ler cizen bir govde uzantısına burunerek izlemesi pek keyifli bir ışık-golge oyunu oluşturuyor. Bu iki başlı yılan, Kukulkan adıyla bilinen tanrı. Bu ışık-golge oyunu da onu ululamak icin incelikle tasarlanmış. Ayrıca piramiti inandıkları yeraltı alemi katlarının sayısı olan dokuz farklı duzey halinde duzenlemişler. Piramidin tepesinden bakıldığında kentteki tum yapılar gorulebiliyor.
11. Petra
Urdun ’un Lut Golu ile Akabe Korfezi arasında kalan 100 km2 ’lik bir alana yayılmış antik şehri. MO. 400 ile MS. 106 yılları arasında Nebatiler ’e başkentlik yapmış. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını surdurmuş. MS. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan oturu gozden duşen kent, zaman icinde unutulmuş. Ta ki, kayıp bir antik kentin soylentilerinin peşinden 1812 ’de buraya gelen İsvicreli kaşif Johann Burckhardt tarafından tekrar keşfedilinceye kadar… Nebatilerin altın cağının gostergesi, buyuk sutunlu girişi ve oymalarıyla 39 m yuksekliğinde, 25 m genişliğindeki “El-Hazne” ve Roma doneminde yapılan 7 bin kişilik amfitiyatro en bilinen yapılar. Kumtaşından oluşan kaya bloklarına oyulmuş tapınaklar, amfitiyatro, mezarlar ve rolyefler, Guneş ’in acısına gore pembe, kırmızı, turuncu ve sarıya donuşerek bir renk cumbuşu yaratıyor ve ozellikle gul kurusu renginden oturu şehre “Gul Şehri” de deniyor. Sıra dışı bir halk olan Nebatiler, koken olarak gocebe bir kabile. Arap yarımadasından gelmişler, ticaret yollarını kontrol etmeleriyle tanınmışlar. Gazze ’den Şam ’a, Kızıldeniz ’den Basra Korfezi ’ne kadar onemli bir ticaret kavşak noktasında olan bu kervan şehri, Arabistan, Mısır, Suriye, Hindistan Yunan ve Roma ’yı birbirine bağlıyormuş. Batıda Romalılar ve Helenistik donem Yunanlılarıyla ve doğuda Perslerle ticaret yapan Nebatiler, ozellikle tutsu ve baharat ticareti konusunda oyle maharetliymişler ki, Petra kendi doneminde dunyadaki en zengin şehirlerden biri.
12. Machu Picchu
Bugune kadar cok iyi korunarak gelmiş Peru ’da bulunan bir İnka şehri. And Dağları ’nın zirvesinde, 2.430 m yukseklikte, Urubamba vadisi uzerinde kurulmuş. İnkalı bir hukumdar olan Pachacutec Yupanqui tarafından MS. 1450 yılları civarında inşa ettirilmiş. İspanyol istilacılar 1532 ’de bolgeyi işgal ederken, sık dağlar arasında, ulaşılması guc, gozlerden ırak bir konumda olduğundan şehri fark etmemişler ve bu sayede zarar gormeden bugunlere gelmiş. 200 ’den fazla yapı ve merdiven sistemi kuru taş yontemiyle, yani harc kullanılmadan inşa edilmiş ve şehrin birbirine bağlanan merdiven sisteminin uc bin basamağı bugun gayet iyi durumda. Pek fazla yazılı kaynak bulunmadığından kuruluş amacı ve anlamı bugun hala tartışma konusu. O zamanlardaki adı bilinemeyen şehir ismini, eteklerinde tarım alanı olarak kullanılan teraslarının bulunduğu, anlamı “eski zirve” olan Machu Picchu dağından alıyor. Şehrin sonunda ise “genc zirve” demek olan Wayna Picchu yukseliyor. İcinde, 100 ’den fazla insan iskeletinin bulunduğu 50 ’den fazla mezar keşfedilmiş. Bugun daha cok kabul goren goruşe gore; şehir, 700 kadar İnka asil ve din adamına ev sahipliği yapmış. 1912-13 yıllarında ABD ’li bir amator arkeolog ve senator olan Hiram Bingham tarafından keşfedilmiş. Şehirde altın bulunduğu ve bunların Bingham tarafından ABD ’ye kacırıldığına dair spekulasyonlar var. Yerli halk, şehri daha onceden bildiklerini ve Bingham ’ın bu yeri keşfetmediğini soyluyorlarmış. Her gun ortalama iki bin kişinin ziyaret ettiği şehir gocme tehlikesiyle karşı karşıya. UNESCO, harabelerin zarar gormemesi ve onceki senelerde can kaybına yol acan, şehre ulaşımı sağlayan raylı hatta da zarar veren toprak kaymalarına istinaden, gunluk ziyaretci sayısının en fazla 800 olmasını talep ediyor. Bunun dışında şehre yuruyerek ulaşmak isteyenler, -ki en otantik ve guvenli olanı- birkac gun suren tur programlarıyla eski İnka Yolu ’nu kullanıyorlar.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31.