
Bilimin bugunku noktaya gelmesi, belki de en cok “aykırı” bilim insanları sayesinde oldu. Elde edilenlerle yetinmeyen, araştırmaya doymayan, surekli ve her şeyden şuphe eden bu aykırı bilim insanları, daima ezber bozdu ve aslında bizim bugunumuzu etkiledi.
İşte şimdi size tam da boyle bir adamın, yaptığı deneyle psikiyatri bilimini nasıl derinden sarstığından bahsedeceğiz. Karşınızda, psikiyatri tarihine damgasını vuran Rosenhan Deneyi.
“Rosenhan Deneyi” ya da diğer adıyla “Pat Deneyi”, Stanford Universitesi Oğretim Uyesi psikolog David Rosenhan tarafından gercekleştirildi
Rosenhan ’ın yola cıkma nedeni, akıl sağlığı yerinde olmayan hastalara konulan tanıların doğruluğunu irdelemekti. Ve o, psikiyatri dunyasını derinden sarsacak deneylerini, 1973 ’te Science dergisinde “On Being Sane in Insane Places”(Akıl Hastanelerinde Akıllı Olmak Uzerine) isimli makalesinde yayınladı. Makaleyi yayınlamadan once de ceşitli universitelerde sunmuş ve buyuk ilgi gormuştu.
Rosenhan ’ın unlu makalesi şu soruyla başlar. Zaten bu soru, deneyin yapılış amacını da en iyi acıklayan kısımdır:
“Pek cok cinayet davasında, savunma tarafındaki unlu psikiyatrlar, sanığın akıl sağlığı yerinde olmadığından ceza sorumluluğunun bulunmadığını iddia ediyor. Savcılık tarafında yer alan, en az onlar kadar unlu başka psikiyatrlar ise, aynı kişinin akıl sağlığını yerinde bulup ceza sorumluluğu var diyor. Peki, bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı ve akıl sağlığının derecesi anlaşılabilir mi?”
Psikiyatri dunyasında bir donum noktası sayılabilecek bu deney, iki aşamadan oluşuyordu
İlk aşamada uc psikolog, bir psikiyatr, bir oğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, birbirinden bağımsız olarak halusinasyon şikayetiyle aynı kliniğe başvurdu. Rosenhan, aslında son derece sağlıklı olan deney grubundan, kliniğe yattıktan hemen sonra şikayetlerinin ortadan kalktığını soylemelerini istedi. Gruptaki kişiler de aynen boyle yaptı. Ancak klinikten ilk taburcu edilen kişi bile, yedi gun boyunca orada kalmak zorunda kaldı. Hatta bu sahte hastalar arasında “hafif şizofreni” tanısı koyulan biri de vardı.
Klinikten cıkan sahte hastalar, sonrasında farklı bircok kliniğe de benzer şekilde başvurdular. Ve Rosenhan ’ın ekibinin hasta olmadıklarına doktorları ikna etmesi, ortalama 19 gun surdu. Aralarından biri, 52 gun boyunca klinikte tutuldu.
Birinci aşaması gercekleştirilen deneyin basında buyuk yankı bulmasının ardından Rosenhan ’a bir klinikten bir istek geldi. Ve bu istek, deneyin ikinci aşamasının oluşmasına neden oldu
Klinik, Rosenhan ’dan bu kez sahte hastaları kendi kliniklerine gondermesini ve deneyi yeniden gercekleştirmesini istedi. Rosenhan da kendisine gelen bu teklifi kabul etti. Asıl carpıcı sonuc da boylece ortaya cıkmış oldu.
Sahte hastaları akıl hastalarından ayırma garantisi veren klinik, bir hafta icinde gelen 193 hastadan 41 ’inin “sahte hasta” olabileceğini soyledi. Bu 41 hastadan 19 ’u ise muayene edilerek kliniğe kabul edildi. Oysa Rosenhan kliniğe hic sahte gondermemişti.
Rosenhan ’a meydan okumak amacıyla deneyi ikinci kez gercekleştirmesini isteyen klinik, aslında Rosenhan ’ın cok carpıcı bir gerceği gozler onune sermesini sağladı
Rosenhan ’ın deneyinin ilk aşamasında, kliniklerin tamamının deney ekibindeki 8 kişiye hastalık teşhisi koyması, psikiyatri dunyasını adeta yerinden oynattı. Ulke genelinde bircok klinik Rosenhan ’ın deney sonucunu kabul etmedi. Ondan deneyi bir kez daha gercekleştirmesini isteyen klinik de bunlardan biriydi. Rosenhan bu meydan okumaya cevabını, deneyin sonucuyla verdi.
“Psikiyatri kliniklerinde, akıl sağlığı yerinde olanla, olmayanı ayıramadığımız apacık ortada.”
Rosenhan, unlu makalesinde deneylerinin sonucu hakkında şu cumleri soyler:
“İkiden fazla psikiyatri uzmanının normal zannettiği, buna rağmen kliniğe yatırılan 19 kişi, gercekte normal miydi, yoksa akıl hastası mı? Hicbir zaman bilemeyeceğiz. Psikiyatri kliniklerinde, akıl sağlığı yerinde olanla, olmayanı ayıramadığımız apacık ortada.”
Sonuc olarak, Rosenhan ’ın ulkesini ayağa kaldıran deneyi, Amerikan Psikiyatri Birliği ’nin “Akıl Hastalıklarının Ayırıcı Tanısında El Kitabı” isimli rehberini 3. kez değiştirmesini sağladı
Aynı zamanda hukuk ve psikoloji profesoru olan Rosenhan, bu deneyiyle, sadece akıl hastalıkları teşhisinde goz onunde bulundurulması gereken kriterleri değiştirmedi. Bunun yanında, yargılama konusundaki yasalara psikolojinin girmesi ve juri seciminde psikolojiden yararlanılması gibi onemli değişikliklere de on ayak oldu.