Her şey yolunda giderken zihinsel anlamda guclu olmak kolaydır, gercek gucumuz sıkıntılı bir durumla karşılaştığımızda ortaya cıkar. Sistem neden bu şekilde kurulmuş, boyle olması gerekli miydi, sorularının cevabı elbette ayrı bir mevzu ama; sevdiğimiz birini kaybetmek, sağlık problemleri, ilişkilerimizde yaşadığınız sorunlar, maddi anlamda sıkıntıya duşmek, her insanın hayatında en az bir kere yuz yuze geldiği zorluklardır. Duştuğumuz sıkıntı hakkındaki duşunme bicimimiz, sebat etme yeteneğimizi olumlu ya da olumsuz yonde etkiliyor. Kendimizle uretken bir ic diyalog geliştirmemiz, zihinsel anlamda guclu olmanın en verimli yollarından biri. Surekli olumlu ve gercekci duşunceleri tekrarlamak, bizi geriye ceken olumsuz duşuncelerden kurtarabilir. İşte, zor zamanlarda hatırlamamızın faydalı olacağı duşunce bicimleri…
1. Bunu atlatabilmek icin gerekli her şeye sahibim
“Ben bunu yapamam” ya da “Bu hic adil değil” ve buna benzer şeyler duşunmek, yenilmiş hissetmemize neden olacaktır. Daha fazla şeye ihtiyac duyduğumuz konusunda ısrarcı olmak yerine, ihtiyacımız olanlara zaten sahip olduğumuzun farkına varabilmeliyiz. Bu surec kimi zaman cok sancılı olabilir, kendimizi yetersiz hissedebiliriz. Ama her zaman, cozum odaklı duşunmeye calışmak gerekiyor. Cozum uretmek ise, gercekten durust bir bicimde, tum samimiyetimizle kendimizle ilgili sorunların tespitini yapabilmekten geciyor. İyi gozlemlenerek yapılmış bir sorun tespitine bulunabilecek cozumler kalıcı ve sağlam oluyor. Oncelikle, bu hayatta şu an olduğumuz yere kadar gelebilmişsek, bazı becerilerimizin, arac ve kaynaklarımızın olduğu aşikar. Hayat oncelikle kendimizi keşfetme surecidir. Hic kimse bizden ustun değil ve biz de hic kimseden daha ustun ya da daha aşağıda değiliz.
2. Gercekten onemli olan; kendi değerlerime gore yaşamaktır
Verdiğimiz karara katılmayan ve bu yuzden bizi sevmeyen insanlar olacaktır. Bizim işimiz herkesi memnun etmek değil. Bu, başkaları tarafından istenmeyen kararlar anlamına gelse bile, kendi değerlerimize gore yaşamak icin yeterince cesur olmalıyız. Herkesi memnun etmeye calışmak, bir başarı olcutu değil, tersine başarısızlık olcutudur. Sevilmek, dunyanın en guzel duygusu… Ama herkes tarafından sevilmek; bir kişiliksizlik belirtisi… Hangi ozelliklere sahip canlılara değer verdiğimize bir bakalım; cunku ornek aldığımız o varlıkların taşıdıkları değerler, aynı zamanda kendimiz icin de belirlediğimiz “değer standartları”nı oluşturuyor. Yalnızca değerli bulduğumuz varlıklar tarafından takdir edilmek, bizim icin değerli olmalıdır. Kimse onaylamıyor ve aldığımız karar yalnızca bize doğru geliyorsa, bunun sonuclarının getireceği yararın ve zararın sorumluluğu da tumuyle bize aittir. Başarısız olduğumuz taktirde, bununla yuzleşebilecek, gereken neyse yapabilecek ve bu kararın sonuclarıyla yaşayabilecek guce sahip olmamız gerekir. Ortak değerleri paylaştığımız insanlara, aldığımız kararları danışmak, onlarla fikir alış verişinde bulunmak ise elzem bir gerekliliktir, ayrıca bilgeliktir de… Cunku kararlarımızdan her ne kadar biz sorumlu olsak da, sevdiklerimiz ve bizi sevenler de bu durumdan etkilenirler… Bu da unutmamamız gereken ayrıca bir sorumluluk.
3. Başarısızlık, başarıya giden yolun bir parcasıdır
Başarısızlık, hic eğlenceli değil; kabul. Fakat bu sebeple kendi kendimize dovunmenin, bize bir faydası olmayacak. Her bir başarısızlığı, daha iyi olmak icin, yeni sınırları zorladığımızın birer kanıtı olarak gorebiliriz. Bu başarısızlıkların, daha guclu buyumek ve daha iyi olmak icin bir fırsat olduğunu unutmamalıyız. En onemli dersler başarısızlıklardan alınır ve bu, en buyuk başarıdır. Başarı elde ettiğimizde ise oğrendiğimiz tek şey, oncelikle cabalarsak, istediğimizi başarabileceğimiz duygusunun getirdiği ozguvendir. “Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil” der Samuel Beckett. Bu soz, hicbir zaman başarılı olmayacağımız anlamına gelmez. Aldığımız onca yenilgiden sonra, elde edeceğimiz başarının cok daha kalıcı olacağı anlamına gelir. Başarıya ne derece kolay ulaşılırsa, değeri ve sağlamlığı o derece azalır.
4. Tek yapabileceğim; elimden gelenin en iyisi…
Kendimizden “mukemmellik” beklememiz yarardan cok zarar getirir. Gercekten ihtiyacımız olan bir iş goruşmesindeyken ya da denemek icin sadece son bir şansımız kaldığını sandığımız durumlarda, hicbir hataya yer olmadığı duşuncesine kapılmak, bizi sınırlandırır, gerer ve anksiyete yaratır. Başkalarından beklemek yerine, oncelikle biz kendimize karşı merhametli olalım. Bu, bir şeyi nicin yapamadığımızla ilgili mazeret ya da bahane uretmekten daha ote bir kavram. Bu, ne olursa olsun; şartlar elverdiği olcude yapabileceğimizin en iyisini yaptığımız konusunda ic huzura sahip olmamızla ilgili… Mukemmel olmadığımızı kabul etmek ve hatalarımızdan ders alarak daha iyi olabileceğimizi bilmek; performansımızın daha da artmasında motive edici bir durum.
5. Bundan beş yıl sonrası, olacağını duşunduğum kadar onemli olmayacak
Duygusal olarak yaşadığımız acıların, kaygıların ve karmaşanın sonsuza kadar surmeyeceğini kendimize hatırlatalım… Boyle bir buhranın icindeyken, sanki hic bitmeyecekmiş gibi geldiği malumdur. Hepimizin gectiği bu benzer ya da aynı sureclerin bir daha yaşanmaması icin, elimizden geleni yapsak da; kimi zaman elimizde olmayan sebeplerle tekrar tekrar kendimizi aynı durumun icinde buluyor da olabiliriz… Bu sıkıcı kısır donguden kurtulmanın bir yolu var mıdır bilmiyoruz. Fakat bizi oldurmeyen şeyin daha guclu kıldığı da acık… İş goruşmelerinde, sanki dunyanın ya da ulkenin ve hatta kendi yaşantımızın bile, tum gidişatı sadece bizim kontrolumuzdeymiş gibi; “Beş yıl sonra kendinizi nerede goruyorsunuz?” şeklinde sorular soran işverenlerimize, plan yapmanın ne derece gecersiz olabileceğini anlatabilecek birkac yaratıcı ve esprili cumle bulabileceğimizi biliyoruz. 😀 Hayatımızın bu “Beş yıllık kalkınma planları” icin gayet net gozlemleyebileceğimiz bir durum tespiti yapalım: Şu anda yaşadığımız acılar, sıkıntılar, hatta onları yaratan olaylar, insanlar ve belki boyle bir durumdayken bize cok yardımı dokunan kişiler bile; muhtemelen beş yıl sonra ya hayatımızda olmayacaklar ya da gunluk yaşantımızda yer almayacak kadar uzakta kalacaklar. Elbette uzun yıllar hayatımızı paylaşmayı planladığımız insanları, bu tespitten azade tutabiliriz. Ama kimin ne olacağı, nerede olacağı, gercekten hic belli olmuyor. Carpe diem…
6. Zannettiğimden daha gucluyum
Savaş, kıtlık ya da doğal afetler gibi cok geniş capta pek cok insanın hayatını etkileyen felaketler dışında, cok ciddi bir sağlık problemi ya da cok sevilen birinin kaybı, kişisel hayatımızda başa cıkılması en guc durumlardır. “Bu durumdan asla kurtulamayacağım” ya da “Bir daha asla mutlu olamayacağım” gibi yıkıcı tahminler, her ne kadar o an, icinde bulunduğumuz duygusal durumun bir dışa vurumu olsa da, kendimizi daha da kotu hissetmemize yol acacaklardır. Cunku kendimize cozum uretmek icin hicbir yol bırakmıyoruz… Azıcık dahi olsa, bir umudumuz olmalıdır ve ne olursa olsun ona tutunmak gereklidir… Zorluklar, daha once varlığından dahi haberdar olmadığımız pek cok guclu yanımızı ortaya cıkarır ve aslında bize, bunları yaşarken kullanma fırsatı verir. Kullandıkca bu yeteneklerimizin daha da geliştiğini gorur, deneyim kazanırız. Atalar, “işleyen demir ışıldar” diye boşa dememişler…
7. Hissettiğim rahatsızlıkla başa cıkabilirim
Kendimizi en rahat hissettiğimiz alan icinde kalmak, o an itibariyle en cazip gelen şeydir. Ama zor zamanları atlatabilmek adına, farklı bir şeyler yapmak ya da hep yaptığınız bir şeyi, farklı yapmak hem gereklidir hem de iyi gelir. Bu fikre başlangıcta hepimiz direniriz. İşte bu noktada, bizi sevenler devreye giriyor. Onların sozunu azıcık da olsa dinleyip, sinemaya gitmek, bir yerlerde birer kadeh bir şey icmek ya da en ferahlatıcısından havadar bir ortamda yuruyuşe cıkmak gibi onerilerine icabet etmek, ruh sağlığımızın iyileşmesi acısından gercekten cok onemli. (Başta gonulsuzce hareket etseniz de, sonrasında yanınızdakine “iyi ki yapmışız” diyeceğinize garanti veriyoruz. ) Korku, hayal kırıklığı, acı ve umutsuzluk gibi duygular bizi cok rahatsız eder, adeta yaşarken oluyormuş gibi hissettirirler ama oldurmezler, surundururler 😀 Bu duygularla, sebepleriyle ve kaynağıyla kendi icimizde yuzleşmeye hazır ve istekli olmak, bu rahatsızlıkla başa cıkabilmek acısından kendi yeteneklerimize olan guvenimizi artıracaktır.
8. Duşuncelerimin, hislerimin, hareketlerimin tum kontrolu bende
Dunyanın, ulkenin ve hatta hayatımızın tum kontrolu bizde olmayabilir ama duşunce, his ve hareketlerimizi kontrol etmek irademiz kapsamındadır. Hayatımızda olup bitenlerle ilgili olarak başkalarını suclamanın bize sandığımız kadar faydası dokunmayacak. Hayatımızı mahvettikleri gibi, duzeltmelerini bekliyorsak, cok bekleriz. 😀 Onları hayatımıza alma kararını veren biz olduğumuza gore, birini suclayacaksak oncelikle kendimizden başlamamız gerekiyor. Onların hayatımızda olmalarının tek sebebi yine biziz, hayatımıza zarar verdilerse, biz musaade ettiğimiz icin verdiler ve bu zararı engellemek istiyorsak onları hayatımızdan cıkarmak da yine bizim kararımız olmalı. Kendi duşunce, his ve davranışlarımızın kontrolunu ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Kararlar alarak ve bu kararları, mazeret ya da bahaneler uydurmadan, ne kadar zor olduğunun farkında olsak da; yılmadan usanmadan uygulayarak…
9. Daha once de duştum ama ayağa kalkmasını bildim…
İnsan, duştuğu yerden kalkar. Nereden, nasıl ve neden duştuğunu bilirse daha cabuk kalkar; kalkmakla da kalmaz, bir daha aynı yerden, aynı şekilde ve aynı sebepten oturu duşmemeyi de oğrenir. Gecmişte yuzleştiğimiz zorlukları hatırlamak, o mucadeleleri nasıl atlattığımızı yeniden gozden gecirmek bu sebeple hem moral, hem metanet ve hem de cesaret verebilir. Yalnız butun bu olumlamalar tek başına hayatımızın değişmesine elbette yetmeyecek. Duşunce bicimimiz, zihinsel gucumuzun uc temel faktorunden yalnızca biridir. Sağlıklı bir oz konuşma, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacak, zor zamanlarda daha verimli hareket etmeniz icin ilham verecektir.
BONUS: İnanc
Gercek donuşum, işimize yaramayan inanclarımızı kırıp, onları tamamen hayatımızdan cıkardığımızda ve yerlerine empati, ortak akıl ve deneyimle percinlenen inanclar edindiğimizde olur. Buna ek olarak; yaşamdan elde etmek istediğimiz sonuclara ulaşmış kişilerin inanclarını benimsersek, bir sure sonra biz de onlar gibi oluruz. Gecmişimiz, geleceğimiz demek değildir. Bir şeyi “yapamam” diyorsak; yapmayı mutlaka denemeliyizdir. Cunku asla, asla dememek gerekiyor. İhtiyacımız olan her şey, bize her an sunulur sadece bunu fark edebilmek gerekiyor. Aynı bicimde, ne kadar cok verirsek, o kadar cok kazanırız. Guclu inanclar, sadece okumakla edinilmiyor. Oncelikle, duzenli olarak tekrarlanmalı ve deneyimlerle birlikte icselleştirilmeliler. Her sabah kendimize 20 ila 40 dakika ayırmayı ve edindiğimiz duşunce bicimlerini tıpkı bir egzersiz gibi tekrarlamayı ihmal etmemek gerekiyor. Kolay değil, bir haftada hic değil, icselleştirme eyleminin suresi kişiden kişiye değişiyor. Ama en azın bir ay boyunca bunu denemekle hicbir şey kaybetmeyecek aksine belki de cok şey kazanacağız.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4.