Gunumuzdeki politik hataları, ekonomik sorunları, toplumsal meseleleri duşunduğumuzde her zaman olduğundan daha fazla ozlem ve takdirle andığımız; diplomasi ustası, askeri deha ve hemen her alanda gururumuzun haklı kaynağı Ulu Onder Ataturk, ove ove bitiremediğimiz ve şuphe duymadığımız tarihi kişilik.
Gerekli gorduğunde diplomatik arenada da ders niteliği taşıyan eylemlerde bulunan Ataturk, kıvrak zekasıyla attığı her adım sayesinde topluma liderlik etmeyi surduruyor.
Ataturk ’un Turk toplumu icin onemini ortaya koyan birkac tarihi ayarını listeledik.
1. Mustafa Kemal, İngiliz komutanın masasına gitmeyi reddeder İşgal yılları… Osmanlı ordusunun buyuk coğunluğu terhis edilmiş, orduda kalanların da silahlarına el konulmuştu. Yani ordu, aslında yoktu.
Beyoğlu ’nda fink atmayı seven İtilaf Devletleri ’nin askerleri, sectikleri şık mekanlarda boy gostermeyi adet edinirler. O işgal gunlerinden birinde Pera Palas ’ta caka satan işgal kuvvetlerinin askerleri tek bir yone doğru bakmaya başlar; koşede oturan Osmanlı subayına. Dikkat cekme konusunda zorlanmayan Mustafa Kemal ’dir o subay. İşgalin komutanlarından General Harrington, Canakkale ’de efsaneleşen Mustafa Kemal ’in masalarına “teşrif etme”sini teklif etmeye karar verir. Harrington, bu amacla garsonu Osmanlı subayının masasına gonderir. Garson, talebi iletmesinin ardından Harrington ’un yanına gelir ve Mustafa Kemal ’in sozlerini aktarır: “Bizim adetlerimize gore ev sahibi davet eder, misafir de bu davete icabet eder. Kendileri burada misafirdir. Onlar, masama gelebilirler.”
2. Mustafa Kemal ’den Sultan Vahdettin ’e: “İngiliz guclerine yaranmak isteyenler beni kandırmaya calışıyor” Milli Mucadele ’nin başlamasına cok bozulan İngilizler, Mustafa Kemal ’in başını cektiği direnişi engellemenin yollarını ararlar. Padişah Vahdettin ’e talimat veren İngilizler, Mustafa Kemal ’in geri doneceğini umarlar.
Turlu baskı yontemlerine hatta tehditlere rağmen boyun eğmeyen Turkiye ’nin gelecekteki Ebedi Şefi, umutları bir bir kırar ve hem İstanbul ’daki teslimiyetcilere hem de işgalcilere korku salmaya devam eder.
Bugunlerde İstanbul ’a telgraf ceken Anadolu direnişinin lideri, Vahdettin ’e tarihi bir ayar verir. İşte o telgrafın ilgili bolumu:
“Padişahım! Hatırlarsanız; bana verilen gorevlerin yapılması sırasında yabancıların ve bozguncuların mutlaka yalan dolana başvurup engeller cıkarması ihtimallerini daha İstanbul ’da iken, konuşmam sırasında belirtmeye calışmış ve boyle durumlar karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki paşaların duştuğu duruma giremeyeceğimi de ilave etmiştim… İşte milli vicdanın ciddi bicimde uyanışını ve ortaya cıkışını, uygun gormeyenler, vatanın zararına da olsa İngilizlere yaltaklanmayı meslek edinen zayıf karakterliler, bu kez beni kandırarak İstanbul ’a getirmeye calışıyorlar.”
3.”İhtimal Bazı Kafalar Kesilecektir!” Kurtuluş Savaşı ’nın başarıya ulaştırılması yeni ve dev bir soru işareti oluşturuyordu. Oyle ya; yedi duvel dize getirilmiş, Turk toprakları temizlenmişti. Peki şimdi ne olacaktı? Yonetim, yeniden tum Osmanlı topraklarını ve devletin tum kaynaklarını işgal guclerine teslim eden, direnenlere “sakın ha!” diyen İstanbul ’a ve dolayısıyla Padişah Vahdettin ’e mi teslim edilecekti?
Bu soru işaretlerini gidermek isteyen Rauf Bey (Orbay), Gazi Paşa ’nın da olduğu sofrada goruşlerini sunar ve Vahdettin yanlısı tutumunu belli eder. Rauf Bey ’e destek veren bir başka onemli isim Refet (Bele) Paşa ’dır. Onun goruşu de saltanat tarafını umutlandıracak turdendir.
Ve o meşhur gun gelip catar. Mustafa Kemal ’in TBMM ’de kursudeki konuşmasını dinleyen ve Cumhuriyet ’in ilan edilme kaygısını taşıyan Refet Paşa ile Rauf bey ’in de aralarında bulunduğu milletvekilleri heyecanla karışık merak icindedir.
İşte o tarihi ayar: “Efendim, Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Turk Milleti ’nin hakimiyet ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de Turk Milleti bu mutecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzuubahis olan, ‘millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız ’ meselesi değildir. Mesele zaten emr-ivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, kesin olacaktır. Burada ictima edenler, Meclis ve herkes, meseleyi tabii karşılarsa, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde yine hakikat, usulu dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”
4. Ataturk, İtalya ’yı davet ediyor: “İsterseniz gelip Hatay ’ı alabilirsiniz” Gundemde Hatay meselesinin olduğu zamanlar… Avrupa ’da yukselen faşizmin mimarlarından kucuk enişte Mussolini, gozunu Hatay ’a diker. Ataturk ’ten randevu talep eden İtalyan elcinin de laf arasına sıkıştırmak istediği Hatay meselesi Ataturk icin de onem taşır. Malum, o donem Hatay anavatana henuz katılmamıştı.
Ataturk ’le konuşan İtalyan elci: “Ekselans, dun Roma ile yaptığım goruşmede Hatay meselesini konuştuk. Hatay ’ı almak istiyoruz. Bu kararımızı size bildirmem istendi.”
Kısa suren sessizliği Ataturk bozar ve elciden birkac dakika izin isteyerek odadan ayrılır. Donduğunde mareşal uniformasını giydiği gorulen Ataturk, silahını da kuşanmıştır. Telefonu eline alarak Fevzi Cakmak ’a bağlanmak istediğini belirtir. Telefonun diğer ucuna bağlanan Cakmak ’la konuşan Ataturk ’un ağzından; “Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay ’ı almak istiyorlarmış. Hazır mıyız?” sozleri dokulur. Fevzi Paşa ’dan “hazırız” yanıtını alan Ataturk elciye donerek; “Biz hazırmışız. Roma ’ya haber verin, isterlerse gelip Hatay ’ı alabilirler.” sozlerini sarf eder.
Hatay, 1939 ’da yapılan bir referandum sonrası Turkiye ’nin şehirlerinden biri oldu. İtalyanlar ise orayı almaya cesaret edemediler.
Not olarak duşmemiz gereken bir başka “Hatay” ayarı da Fransız “dostlara” verilmişti. Fransız gazetelerinin 1930 ’ların sonuna doğru “Mustafa Kemal hasta. Hatay ile ilgilenemez” soylemlerinin ardından doktorlarının “olum fermanınızı imzalamak olur” uyarılarına rağmen sıhhatini gostermek icin o unlu tren yolculuğunu yapmış ve ayrıca 19 Mayıs torenlerinde de boy gostermişti. Fransız dostlar, Hatay ’ı almayı duşunup Ataturk ’e kafa tutamadığı gibi İkinci Dunya Savaşı ’nda da birkac haftalık sure icinde Hitler ’e boyun eğmişti.
5. Bağımsızlığı onemseyen Ataturk ’un İngiliz komutanına verdiği ayar Dunyanın beklemediği bir direnişle savaş alanında başarı kazanan Turkler, zaferlerini masa başında tamamlamayı ve taclandırmayı alışkanlık haline getirmişti. Ebedi Şef Ataturk ’un Kurtuluş Savaşı sonrasında en cok onemsediği konulardan biri de bağımsızlıktı. Osmanlı Devleti ’ni her gecen gun curuten, bitiren “ic işlerine mudahale” edilmesi Ataturk ’un kırmızı cizgilerinden birini oluşturuyordu.
İngiliz komutana da tarihi bir ayar veren Ataturk, bakın İngiltere ’ye nasıl kafa tutmuştu…
Azınlıkları Turkiye ’nin ic işlerine mudahale etmek icin bahane goren İngiltere ’ye Ataturk ’ten sert tokat gelir Evet, Kurtuluş Savaşı bitmiş, istiklal icin silahlı mucadele zaferle sonuclanmıştı ancak İngiltere ’nin somurge umudu ve arzusu son bulmamıştı. Oyle ya, Guneş Batmayan İmparatorluk olarak nam salan koca İngiltere, dağılan Osmanlı Devleti ’nin yerinde bitmek isteyen “bir avuc Turk”e mi pabuc bırakacaktı?
İngiltere, işte tam da bu nedenle İzmir ’iin karşısında Ege sularında savaş gemileri bulundurmaya devam ediyordu. O donanmanın komutanı Ataturk ’u ziyaret edip “azınlıkları” bahane ederek Londra ’ya mujde verme peşindeydi.
Amiral ’i ağırlayan Ataturk, İngiliz komutanın ağzındaki baklayı cıkarmasını bekliyordu. O baklayı; “Ulkenizdeki vatandaşlarımız ve himayemizdeki azınlıkların durumu ne olacak?” sorusuyla cıkaran İngiliz komutan aldığı cevapla bozulur. Cunku Ataturk, ic işlerine mudahale etmeyi amaclayan bu soruyu; “Suc işlemeyenler guvende olacaktır. İşleyenler ise mahkemelerimizde yargılanacak ve gereken cezayı alacaktır.” cevabıyla savuşturmuştu.
Amiral sert taşa carptığını fark etmez Ataturk ’un bu cevabına ofkelenmeye başlayan İngiliz, olağanustu durumlar yaşandığını ve Rumlar ile Ermeniler bu olağanustu zamanda birtakım “şımarıklıklar” yaptıysa bile onların mazur gorulmesi hezeyanını dillendirir. Ve İngiliz amirale gore “hoş gorulmesi gereken” bu “şımarıklıklar” cezalandırılırsa tum dunya Turkler aleyhine kıyameti koparırdı.
Amiralin sozlerinde “tehdit” hisseden Ataturk, gulumsemekten vazgecip kaşlarını catmaya başlar:
“Şu ‘efendi devlet ’ rolunu bir kenara koyunuz amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeciniz! İngiltere ve muttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını duşunmem! Bunlar memleketimin ic işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına musaade etmem! …Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yuzen leşlerini herhalde gormuş olmalısınız! Turk ordusu asayişi sağlayacak gucte olduğu gibi, limanı boşaltacak guctedir de… Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!
İngiliz komutan beklemediği bir tokat yiyince “savaş” tehtidinde bulunur Ataturk ’un tokat gibi carpan bu sozlerinden sonra şaşıran amiral; “İngiltere ’ye savaş mı acıyorsunuz?” sorusunu dile getirince beklemediği bir başka tokat yer. Ataturk; “Savaş acmak mı? Yoksa siz hala Sevr Antlaşması ’nın yururlukte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu coktan yırttık… Karşımda oturabiliyorsanız bunu, sizi konuk saymama borclusunuz. Bizim gozumuzde ‘barış antlaşması yapmamış ’ iki devletiz. Savaş hukuku yururluktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan cekmeniz hususunda sizi uyarıyorum.” der ve noktayı koyar.
Ataturk o tarafa bakmıyordu İngiliz Hukumeti, bu sert gecen goruşmenin ardından Ankara ’ya bir nota verir. “Muzik notası” olmayanından… Bu nota ile goruşmedeki sozlerinden doğrulanmasını isterler. Ankara ise aynı şekilde teyitte bulunur ve İngiltere ’ye karşı taviz verilmeyeceğini kanıtlar. Sonrasında ise Ankara ’nın istediği olur ve Ege ’nin mis suyunda karaya oturan İngiltere, birkac saat icinde demir alır, tum donanmayı geri ceker.
Salih Bozok ise o anları; “Verilen zaman bittiğinde, buyuk İngiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik. O ise, o tarafa bakmıyordu bile…”
6. Ataturk “uşaklığı oğretemediği” icin yakınıyor Falih Rıfkı Atay ’ın tarihci Enver Behnan Şapolyo ’ya dayandırdığı anıya gore tahtı devraldıktan sonra Ataturk ’u ziyaret eden 8. Edward Turkiye ’ye gelir. Edward, kendisi icin duzenlenen yemeğin konuğu olmanın verdiği keyifle etrafına gulucukler sacarken garsonlardan biri elindeki tepsiyi devirir. Ortalık buz kesmişken Ataturk devreye girer ve Edward ’a donerek; “Milletime her şeyi oğrettim ama uşaklık etmeyi oğretemedim.”
7. Konya İsyanı ’ndaki balans ayarı Kurtuluş Savaşı surerken comak sokmak icin ellerinden geleni yapan işgal gucleri ve İstanbul Hukumeti, Milli Mucadele karşıtı olan isyanları da koruklemeyi ihmal etmiyorlardı. 1920 ’nin ortasında patlayan Konya İsyanı da bu Milli Mucadele ’nin başarısız olması icin malum kesimlerce desteklenen bir kalkışmaydı.
Ozgurluğe ket vurulması icin turetilen bu girişim karşısında Mustafa Kemal‘in ofkeli olduğu gozlemleniyordu.
Mustafa Kemal, isyanın bastırılması icin gercekleştirilen bir toplantıda etrafındakilere elindeki sigarayı iki parmağının arasında sondurur ve gerekli mesajı verir: “Ateş nerede cıkarsa cıksın, o ateşi iki parmağımın arasında boyle ezeceğim!”
Kaynak: 1 2 3 4