Umberto Eco Biyografisi İtalyan edebiyat eleştirmeni, akademisyen, gazeteci, işaret bilimcisi (diğer adıyla gostergebilim), roman yazarı ve yenicağ filozofodur. Entellektuel bir dille ele almış olduğu polisiye romanı "IL Nome Della Rosa" (1980, Gulun Adı) ile geniş kitlelerce tanınır hale gelmiştir. Gostergebilimin, Ortacağ oğretilerinde, İncil tefsirlerinde, yazınsal teorilerde, gizemli ve kurgusal olayların acıklanmasında birleştirici - butunleştirici bir unsur olarak kullanılabileceği hususuna dikkatleri cekerek, bu farklı bilim dalının kullanım alanının genişletilebileceğini savunmuştur. Gunluk hayatta karşılaşılan bircok kulturel fenomeni, duşunsel temelden yazınsal acıklamalara donuşturen ve bunları işaretlerin teorik bir oğretisi şeklinde kurgulayan kişi olarak bilinmektedir. Tam bir Ortacağ uzmanıdır ve beş dili anadil seviyesinde konuşabilmektedir. Yazarın ilgi cekici soyadının kaynağı bilinmese de, nufus mudurluğunden bir memur tarafından, yetim olan buyukbabasına verildiği ve muhtemelen "ex caelis oblatus" (cennetten gelen armağan) soyleminin kısaltılmışı olduğu duşunulmektedir.
Duşunsel alanda "Dedalus" takma adıyla bilinen unlu yazar, 5 Ocak 1932'de İtalya'da kucuk bir kasaba olan Alessandria'da dunyaya geldi. Muhasebeci olan babası Giulio, hukumet tarafından savaşa cağırılınca, annesi Giovanna ile birlikte Piedmontese dağlarının eteğinde kucuk bir kasabaya yerleştiler. Bu savaş surecinde, yaşadıkları kırsalda duşunsel hayatı şekillenen Eco, faşistlerle partizanların siyasi erk mucadelesini heyecanlı ama dingin bir ruhla izledi. Sozkonusu surec sonraları, unlu duşunurun otobiyografi tadında yazacağı, ikinci romanı "Foucault's Pendulum"un altyapısını oluşturacaktı. Hukukcu olmasını isteyen babasına karşılık Eco, hukuk eğitimini yarıda bırakarak, kendi ilgi alanlarının izinden gitti ve Torino Universitesi'nde Ortacağ Felsefesi ve Edebiyatı eğitimi aldı. 1954'te eski filozoflardan olan din duşunuru Thomas Aquinas ve onun Ortacağda oluşturduğu ekolun estetik anlayışı uzerine yazdığı bitirme teziyle felsefe doktorasını tamamlayan yazar, kendisinin duşunsel yorumlarından ve estetik ifade tarzından cok etkilenen, universite hocası Luigi Pareyson'un "Estetica for Lettere Italiane" eserinin eleştirisini yazdı. 50'li yılların başlarında, entellektuel bir Katolik militan olan Eco, doktorasından sonraki yıllarda dini inanc sistemini sorguladı ve dinin varlığını inkar ederek Roma Katolik Kilisesinden ayrılmaya karar verdi.
1954 - 1959 yılları arasında unlu yazar, Milan'da, İtalyan devlet televizyonu RAI'de kulturel programlara editorluk yapmaya başladı. Bu editorluk deneyimi Eco'ya, medyanın gozuyle modern kulturun eleştirisini yapma fırsatı verdi. Aynı zamanda prefosyonel yazın calışmalarına başladı. 1956'da doktora tezini daha geniş bir perspektifle detaylı olarak ele aldığı ilk kitap calışması "Il Problema Estetico di San Tommaso"yu yayınlayan Eco, aynı zamanda Torino Universitesi'nde duzenlenen konferanslara konuşmacı olarak katılmaya başladı. Sonrasında ise, avangard yazarlar, muzisyenler ve ressamlar arasında bir iletişim ağı kurarak, bilginin paylaşımına onculuk etti.
1958 - 1959 yılları arasında askerlik hizmetini yerine getirdikten sonra, Ortacağ duşunsel felsefesiyle ilgili olan "Sviluppo Dell'estetico Mediavale" adlı ikinci kitabını kaleme aldı ve RAI'deki işini kaybetti. Bu eser Eco'yu, Ortacağ felsefesinin onde gelen duşunurlerinden biri ilan etmedi; ancak yazarın babasını, doğru mesleği sectiği konusunda ikna etmeyi başardı. Yazarın edebiyatcı ve oğretici kimliğinin yukselişe gecmesinin, işini kaybettiği donemle kesişmesi, aslında Eco icin ozellikle duşunsel ve edebi bir kariyerin onunu actı. Cunku 1959'da, Milan'da faaliyet gosteren Casa Editrice Bompiani'de kıdemli editorluk yapmaya başladı. Yine aynı yıl, entellektuel bir magazin dergisi olan II Verri icin, her ay "Diario Minimo" adını verdiği koşesinde yazmaya koyuldu. Avangard duşuncelere ve dilbilimin kurallarına sadık kalmak suretiyle, magazinel kulturun ve modernleşen dunyanın yozlaştırdığı bircok parodiyi, eleştirel bir soylemle ele almak, Eco icin oldukca eğlendirici hale gelmişti. Unlu edebiyatcı sonraları, kaleme aldığı bu makaleleri "Misreadings - Diario Minimo]]]" (Yanlış Okumalar) adı altında bir kitapta topladı (1963). 1961'de, sureli bir yayın olan Marcatré'nin kurucuları arasında yer aldı.
50'li yıllar boyunca, yazınsal kariyeri sayesinde, işaretlerin anlamı, estetik anlayışı, iletişim ve duşunsel oğretilerle ilgili fikirlerini geliştirme fırsatı yakalayan edebiyatcı, bunlar uzerine bircok deneme yazdı. Sozkonusu denemelerinden derlediği "Opera Aperta" (Acık Yapıt) adlı kitabını 1962'de yayınlayan Eco, bu calışmasında moderniteye ilişkin kavramların geleneksel koklerine indi ve farklılıkları eleştirel bir bakışla ortaya koydu. Aynı yılın Eylul ayında, Alman bir sanat eğitmeni olan Renate Ramge ile hayatını birleştirdi.
Artık tanınmış bir koşe yazarı haline gelen Eco'nun bircok makalesi, Il Giorno, La Stampa, Corriere della Sera, La Repubblica, L ’Espresso ve Il Manifesto gibi İtalya'nın buyuk basın-yayın kuruluşlarında yer alarak okuyucuyla buluştu. Aynı zamanda akademik kariyerine devam etmek icin 1964'te Milan'a yerleşen unlu edebiyatcı, gelen bir teklif uzerine, Floransa Univeristesi'nde Gorsel İletişim Profesoru olarak ders vermeye başladı. 1966 yılında ise, Milan Politeknik Okulunda, Gostergebilim Profesoru unvanıyla kariyerini surdurmek icin Milan'a geri dondu. Aynı yıl yazdığı Le Poestische di Joyce: dall "summa" al "Finnegans Wake" adlı kitabını okuyucunun beğenisine sundu. Milan'da bulunduğu surec icerisinde, işaretlerin anlamı ve gucu uzerine teoriler geliştirmeye başlayan Eco, teorilerini s gostergebilim kitabı, 1968'de yayınladığı "La Struttura Assente"dir. Eco'nun Ortacağ estetiğine yonelik ilgisinin, gittikce kulturel değerler ve edebiyat gibi daha cok insanın buluşabildiği ortak paydalara doğru donuşum gostermesiyle birlikte, yazar daha sonra, gostergebilim felfesini bu dallar uzerinde yeniden şekillendirerek, La Struttura Assente'yi takrar duzenleyecek ve 1976'da "A Theory of Semiotics"i yazacaktı.
1971 yılında, Bologna Universitesi'nde yine Gostergebilim profesoru olarak dersler vermeye başlayan Eco, teorilerine ve felsefik duşuncelerine sağlam bir altyapı oluşturma surecine girdi. 70'li yıllar boyunca, işaretlerin duşunsel cozumlemeleri ile ilgili teorilerini surekli geliştirerek, bunlar uzerine bircok kitap yazdı. 1973 yılında, birtakım gazeteler icin kaleme aldığı makalelerden "Il Costume di Casa" adıyla yine bir derleme kitabı oluşturdu. 1974 yılına gelindiğinde, başkan yardımcılığını yuruttuğu Uluslararası Gostergebilim Oğretileri Derneği icin ilk defa bir konferans duzenleyen unlu edebiyatcı, bu oğretinin, diğer bilim dallarının amaclarına yonelik eleştirel bir bilimsel davranış şekli olduğunu belirtti ( 1979'da bu konferansta değindiği onemli konulara ilişkin soylemlerini kitap haline getirerek, A Semiotic Landscape adıyla yayınladı). Bu calışmalardan sonra, 70'li yılların sonlarında bir gostergebilim profesoru olarak unlenen Eco, bilimsel kariyerinden roman yazarlığına doğru hic umulmadık radikal bir donuşum gosterdi.
1980 yılında, işaretlerin gizemini, yaşamlarımızdaki karmaşık varlığını, kurgusal; fakat acık bir dille vurguladığı ve polisiye roman turunde işlediği "The Name of the Rose" (Gulun Adı) adlı calışmasını yayınladı ve eser dunya capında muazzam bir yankı uyandırdı. Eco'nun bu romanı yazmaktaki amacı, gostergebilime duyduğu ilginin şekillenmeye başladığı donemden beri tuttuğu notları, yayınladığı makaleleri ve bircok calışmasını butunleştirerek; bu bilimi, Ortacağın egzotik havası icinde geniş kitlelerin bilgisine sunmaktı. Sozkonusu amaca ulaşmaktaki en verimli aracının da, roman turunde yazılmış bir kitap olacağını duşundu. Alt-turun polisiye olmasının nedeni ise, işaretlerin gizemini okuyucuya tam olarak yansıtabilmekti. Gundelik hayattaki bu izleri, ancak analitik bir bakış acısıyla gorebilirdik; zira esrarengiz olan da buydu. Zaten kitabın adındaki "gul" de sembolik bir figurdu ve kısa ama zengin bir anlatımı ifade ediyordu. Kısacası Gulun Adı, cağdaş ve sade soylemlerle Ortacağ doneminin gizemine ışık tutuyordu. Roman, edebiyat dunyasında da buyuk beğeni topladı; cok olumlu eleştiriler aldı. Bundan sonra, Umberto Eco adı, sadece bilimsel ve akademik bir anlam taşımayacak; yazarın unu tum dunya edebiyat cevrelerince zikredilir hale gelecekti ( Yayınevi sadece otuzbin kopya satmayı umuyordu; ancak roman dokuz milyon kopyalık bir satış rakamına ulaştı). Gunumuzde dahi etkileri surmekte olan kitabın bircok dile cevirisi yapıldı ve Eco roman yazarları camiasına cok saygın bir şekilde girmiş oldu. Romanın bu beklenmedik başarısı, edebiyatcının uluslararası bir yazar kimliği edinmesini sağladığı gibi, medyanın ve dunya kamuoyunun da ilgisi birden uzerine cekildi. Ardından, Fransız film yapımcısı Jean - Jacques Annaud romanı, aynı adla film senaryosuna uyarladı ve 1986'da beyaz perdeye aktardı. Filmde Sean Connery, F.Murray Abraham ve Christian Slater gibi unlu oyuncular rol aldı. Ancak dikkat cekmekten pek hoşlanmayan Eco, bu yapımda emeği olmadığını belirterek medyanın ilgisinden uzak durmayı secti ve bu arada akademik calışmalarına devam etti.
Eco, Semiotics and The Philosophy of Language (1984) ve The Limits of Interpretation (1991) gibi akademik ve bilimsel calışmalarına da devam etti. 1986'da yayınlanan "Art and Beauty in the Middle Ages" (Ortacağ Estetiğinde Sanat ve Guzellik) adlı calışmasında yazar, Ortacağ kulturunun farklı evrimlerini klişelerden uzak, gercekci bir bakış acısıyla yeniden ele alarak, donem insanlarının sanat ve guzelliğe ilişkin estetik anlayışlarını orataya koymaya calıştı.
Gulun Adı'nın fikirlerini ve iletmek istediği mesajları tam olarak yansıtmadığını duşunen Eco, başka bir roman yazmaya koyuldu. Edebiyatcının 1988'de yayınlanan ikinci romanı "Foucault's Pendulum" (Foucault Sarkacı) yine buyuk bir başarıya imza atarak, Eco'yu, dunyanın onemli roman yazarları arasında ust sıralara yerleştirdi. Bu calışmasında unlu edebiyatcı, irrasyonel duşuncenin Ortacağ'a uzanan felsefik - tarihsel surecini ele almış; pozitif bilimlerin gelişmesine katkıda bulunan, ama hep geride kalmış olan gizli bilimlerin varlığından bahsetmiştir. Romanın başarısının ardından, 1992'de "How to Travel with a Salmon" (Somon Balığıyla Yolculuk) derleme kitabını yayınlayan Eco, militanizm, bilgisayar jargonları, futbol fanatizmi, jet-mail, fax makineleri gibi bircok yenicağ kavramını, tarih - bilim ve insan dongusunde eleştirel bir ironiyle konu ettiği yazılarını biraraya getirdi.
1994'te, yazarın ucuncu roman calışması "The Island of the Day Before" (Onceki Gunun Adası) yayınlandı. Aslında Eco, oykusel kurgusu olan başka bir kitap daha yazma niyetinde değildi. Ancak "katışıksız doğa" hakkında yazmak istedikleri kendiliğinden hikayesel bir nitelik kazandı ve elbette yine tarihin farklı zamanlarında uc boyutlu bir anlatımla ortaya cıktı. 1997'deki Kant and the Platypus adlı bilimsel - felsefik deneme calışmasında Eco, algılarımızın ne kadarının bilişsel idrak yeteneğimize, ne kadarının da dilbilgisi kaynağımıza dayandığını Pascal, Aristotales, Heidegger gibi duşunurlerin oğretilerinden yola cıkarak cozumlemeye yoneldi. 1995'teki "The Search for the Perfect Language" (Kusursuz Dil Arayışı) kitabıyla unlu edebiyatcı, iletişimin temeli olan dillerin cokluğu ve farklılığının, aslında iletişim gucumuzu sınırlandırdığı duşuncesini, Babil Kulesi'nin Tanrı'nın lanetiyle yıkılması sonucunda ortak dili kullanan insanların dilde de ayrışmasını efsanesini baz alarak acıklamakta; "Kusursuz dil" hayalinin gercekliğini de sorgulamaktaydı.
2000 yılına gelindiğinde, inanc sistemlerimizi sorguladığı "Belief or Non-Belief?" (İnanc ya da İnancsızlık Yuzleşme) gibi yazarın daha ziyade eleştirel yonunu; yine kusursuz dil utopyasına değindiği "Baudolino" gibi duşunsel yonunu acığa cıkaran yapıtlarını yayınladı. Son olarak, 2004'te beşinci romanı olan "La Misteriosa Fiamma Della Regina Loana" (Kralice Loana'nın Gizemli Alevi) 'yı kaleme aldı.
Doneminin onemli duşunurlerinden biri olarak kabul edilen Eco ’nun uluslararası boyutta pek cok odulu ve İtalya, Almanya, Fransa ’dan devlet nişanları ve şovalye unvanları vardır.
Ortaya koyduğu cok yonlu yapıtlarla bircok odule layık gorulen Eco'nun arşivinde ağırlığı olanlar, Strega, Viareggio, Anghiari, Medicis ve McLuhan Teleglobe odulleri olarak sayılabilir.
Umberto Eco, icinde 30.000'den fazla kitabın bulunduğu geniş bir kutuphaneye sahip olan Milan'daki evinde yazın calışmalarına halen devam ediyor. Bir kız ve bir erkek cocuğu olan saygın edebiyatcı, Bologna Universitesi'nde İletişim Bilimleri Programı'nda eğitmenlik gorevini surduruyor ve haftalık yayınlanan L'espresso'da koşe yazarlığı yapıyor. Halen gunde birkac paket sigara iciyor ve gece gec saatlere kadar calışıyor.
Bir suredir kanser tedavisi goren Umberto Eco, 19 Şubat 2016 tarihinde İtalya'da kendi evinde 84 yaşında yaşamını yitirdi.