
Kadınlara yonelik sistematik ayrımcılık, toplumun her alanında kendini belli ediyor. Eşitsizliğin yarattığı ucurum, bizleri care olarak “pozitif ayrımcılığa” yoneltiyor. Aradaki acık kapanana kadar kadına erkeklere gore daha fazla hak tanınması oneriliyor. Ancak kadınlara haklarını vermeye yonelik “pozitif ayrımcılık” catısı altında yapılan bazı uygulamalar pozitif ayrımcılığın ne kadar yanlış anlaşıldığını, saptırıldığını gosteriyor. Hazır gundemde bu kez “kadın universiteleri” acma mevzusu varken konuyu masaya yatırmak istedik. İşte pozitif ayrımcılık gibi gorunen ama aslında cinsiyetci olan uygulamalar!
1. Bursa ’da kadınlara oncelikli vagon uygulaması Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmayı, arka planda onları “yuceltmekle” ya da “narin canlılar” olarak tanımlamakla eşdeğer tutan bu uygulama, işin ne kadar yanlış anlaşıldığını gosteriyor. Kadınlara toplu taşımada sırf kadın olduğu icin yer vermek, zaten bir ayrımcılıktır; ama pozitif ayrımcılık değildir. Cunku bu duşuncenin ardında “Kadınlar fiziksel olarak dayanıksızdır.”, “Kadınlar erkeklerin icinde rahatsız olabilir (bu duşunce kadınları sosyal yaşamdan kısıtlar)” gibi bozuk inanclar yatar.
Ayrıca bu uygulama, o vagona binmeyi tercih etmeyen kadınlar icin de dolaylı yoldan mesaj veriyor 🤦*♀️. Pozitif ayrımcılıkta amac, kadınların bu şekilde ikinci gruba atılarak onlara ozel bir uygulama yapılması değildir; onları erkeklerle eşit seviyede gorup alamadıkları haklarını almalarını sağlamaktır.
2. Sadece kadınların binebileceği pembe otobus yapılması Yukarıdaki resim, meselenin ne kadar yanlış anlaşıldığının tablosu aslında. Kadınlara ozel vagon acılmasına benzer şekilde pembe otobusler de aslında cinsiyetci bir uygulamadır. İstanbul ’da pembe metrobus, Malatya ’da pembe trambus ve Kahramanmaraş ’ta “kadınlara ozel” otobus şeklinde gundeme gelen uygulamalar da kadınları sosyal hayatın dışına iten bir sorundur. Hatta Van ’da da benzer bir uygulamanın yapılması icin imza kampanyası başlatılmış, kadın erkek fark etmeksizin kampanyaya destek verenler olmuştu.
Pembe otobuslere neden karşı cıkmamız gerektiğini anlatan nedenlerle ilgili yazımızı okumak icin buraya tıklayın.
3. Kız liseleri gibi karma eğitim yapmayan okulların olması Bu uygulama ulkemize Osmanlı ’dan kalan bir sistem. Osmanlı ’da elit kesim kızlarını okula gonderirken halk arasında boyle bir şey pek yaygın değildi. Erkeklerin eğitimi on plandaydı. Hatta Bekir Onur ’un “Turkiye ’de Cocukluğun Tarihi: Cocukluğun Sosyo-kulturel Tarihine Giriş” kitabında belirtildiği uzere, Osmanlı ’da kadınlar erkeklere mektup yazmasın diye okuma yazma bile oğretilmediği belirtilir.
Ancak Osmanlı ’nın gec donemlerinde kadınlar icin okullar acılmaya başlandı ve bu okullar (donemin koşullarına bu şekilde uygun gorulduğu icin) kız okulları catısı altında acıldı.
Yani Osmanlı ’da kadınların eğitim alması icin pozitif ayrımcılık yapılarak (belki o donem buna pozitif ayrımcılık denmiyordu ama bugunun koşullarında değerlendirildiğinde pozitif ayrımcılık yorumu yapılabilir) onlara ozel okulların acılması ancak bunun gunumuz Turkiye ’sinde de surdurulmesi, cinsiyetcilik yapıldığını gosteriyor. Hatta eğitimde cinsiyetlendirmenin yapılması ve bu bağlamda acılan okulların cinsiyet kalıp yargılarına uygun bir mufredatı uygulaması (orneğin kız meslek liselerinde tasarım, cocuk gelişimi gibi kadınlara uygun olduğu duşunulen bolumler var) yapılması cinsiyetcilik yapıldığını kanıtlıyor.
4. Kadın universiteleri Kadın universiteleri de tıpkı kız liseleri uygulamasında olduğu gibi kadınları tecrit eden, onları sistemden soyutlayan bir uygulama. Osmanlı ’da ilk kadın universitesi 1914 ’te İnas Darulfununu adıyla acılmıştı. Benzer bir uygulama şimdi tekrar gundeme geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya ’da fahri doktora unvanına layık gorulurken unvanı verecek olan Mokugawa Kadın Universitesi ’nde yaptığı konuşmada “Japonya ’daki 800 universitenin 80 ’i kadın universitesi. Bu benim icin cok anlamlı. Bizde boyle bir şey yok, olması halinde de neler olur o ayrı bir soru işareti. Japonya ’daki 80 kadın universitesini, buyukelcime gorev veriyorum, incelemek suretiyle ulkemde de bunun adımını inşallah atacağız” demişti. Şimdi ise pek cok kadın, kendilerine ozel olarak acılacak universitelere karşı cıkıyor.
5. Ev hanımlarına emeklilik Bu haberin bazı haber sitelerinde “ev hanımlarına emeklilik mujdesi” diye verildiğini de gormuşsunuzdur. Hic calışmayan ev hanımlarına emeklilik vermeyi oneren bu uygulama, kadınları evlerine kapatan ve bu sistemi surduren bir yapıya canak tutuyor ne yazık ki. Oysa amac, kadının sosyal hayata katılımını ve iş hayatında kendisini gostermesini sağlamak olmalıydı, onu otelemek değil😔
6. “Kadınlarımız toplumun temel taşıdır, ailenin direğidir. Kadınlar bu ozellikleriyle pozitif ayrımcılığı hak etmektedirler.” deyip kadınlar icin ayrı bir spor salonu acılması Yozgat ’ta Vali Abdulkadir Yazıcı, kadınlar icin ayrı acacakları spor salonu hakkında şunları soylemişti: “Bugun 8 Mart Dunya Kadınlar Gunu oncelikle tum kadınların kadınlar gununu tebrik ediyorum. Kadınlarımız toplumun temel taşıdır, ailenin direğidir. Kadınlar bu ozellikleriyle pozitif ayrımcılığı hak etmektedirler. Bizde Yozgat ’ta boyle bir pozitif ayrımcılığa giderek sadece kadınlara ozel Kadın Termal Aquapark ve Spor Kompleksi yapıyoruz. Ozellikle Yozgat ’ta yaşayan ve omrunu ailesine adamış, sosyal hayatın mahrumiyetini yaşayan anneler, kızları ve buluğ cağına gelmemiş erkek cocuklarının eğleneceği, spor yapacağı, hareketli aktivitelerini yapabilecekleri nadide ve orneği az bulunan bir tesis olacak.”
“Kadınlar ailenin direğidir” sozu butun kadınlar adına konuşmayan, kapsayıcı olmayan bir soylemdir. Bu sozlerin ardından kadınların pozitif ayrımcılığı hak ettiklerinin soylenmesi ikinci bir ayrımcılığa sebebiyet verir. Zira hak verilmez, alınır; hak, alındığı zaman haktır.
7. Kadınlara daha uzun doğum izni verilirken erkeklere tanınan surenin az olması Cocuğu doğuran kadındır ancak ona bakacak kişinin sadece kadın olması gerektiği anlayışıyla kadınlara verilen doğum izninin erkeklere verilenden daha uzun olması pozitif ayrımcılıkmış gibi gorunen ama aslında cinsiyetcilik olan bir diğer uygulamadır. İş Kanunu ’na goreulkemizde kadınlara verilen doğum izni 16 haftadır, bu sure 6 ay ucretsiz izin olacak şekilde uzatılabilir. Ancak babalar icin 5-10 gundur.
Avrupa ’da bu uygulamada toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanması icin ceşitli duzenlemeler yapıldı.
Orneğin İsvec ’te annelik izni diye bir şey yok, yerine 16 ay ebeveyn izni var ✅. Babaların da bu izni kullanmasını desteklemek amacıyla erkeklere iznin 1 ayını kullanmak zorunda olma şartı getirildi. Ustelik eşit izin kullanan ebeveynler toplumsal cinsiyet eşitliği ikramiyesinden de faydalanabiliyor💰Hollanda ’da annelere 16 hafta ucretli izin, babalara 2 gunluk ucretli izin ve 26 haftalık yarı zamanlı ucretsiz ebeveyn izni var. Fransa ’da anneler icin 16 hafta ucretli izin, babalara 11 gun ucretli izin, 3 yıla kadar ucretsiz ebeveyn izni uygulaması kullanılıyor. 8. Kadın işcilerin evlendikten sonra işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatından faydalanabilmesi ancak erkeklerin faydalanamaması Kadın işciler icin 1475 sayılı İş Kanunu ’nun 14. maddesinin 1. fıkrasında kadınların evlendikten sonra kıdem tazminatı alabileceğiyle ilgili şu ifadelere yer veriliyor:
“Feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl icerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işcinin olumu sebebiyle son bulması hallerinde işcinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı suresince her gecen tam yıl icin işverence işciye 30 gunluk ucreti tutarında kıdem tazminatı odenir”
Bu uygulamanın ilk etapta kadınlara pozitif ayrımcılık amacıyla yapıldığı duşunulse de aslında onları evde kalmaya, calışmamaya teşvik edici olduğu acıktır. Boyle bir hakkın sadece kadınlara tanınması, erkeklere tanınmaması ise uygulamanın pozitif ayrımcılıktan ziyade cinsiyetci olduğunu gosteriyor.
Kaynak: 1, 2, 3, 4