
Paracelsus Biyografisi 16. yuzyılın onemli bilim insanlarından ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilir. Paracelsus modern tıbbın yanında, modern farmakolojinin (ilacbilimi) de kurucusu olarak nitelendirilebilir. Paracelsus, 17 Aralık 1493 tarihinde İsvicre ’de Zurich yakınlarında doğmuştur. Tam adı Philippus Aureolus Theophrastus Bombastus von Hohenheim ’dir. Babası Wilhelm bir kimyager ve doktordu. Annesini genc yaşta kaybeden Paracelsus, babasıyla birlikte Guney Avusturya ’ya, Villach şehrine taşındı. Babası burada, genclerden maden analisti ve maden şefi yetiştirmeyi amaclayan bir okulda kimya, mineroloji ve metalurji dersi veriyordu. Paracelsus yerel din adamlarından ve Lavanttal'daki St. Paul Manastırı manastır okulundan derin bir humanist ve teolojik eğitim aldı. Almanca konuşan Paracelsus, Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra 16 yaşında Basel Universitesi'nde tıp okumaya başladı, ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği icin ceşitli bilim merkezlerine yolculuklar yaptı. Viyana'ya taşındı, 1515 yılında Ferrara Universitesinde eğitimine devam etti. Daha sonra cerrahlık yaptı.
Muayene ettiği zengin insanlardan cok fazla ucret alıp, buna karşılık yoksulları parasız tedavi ederdi. Romalı hekim Celsus ’la oteki geleneksel doktorlarla uyuşamadığı cok fazla nokta olduğu icin Paracelsus (para, Yunanca ’da ”karşı” anlamına gelir) adını aldı. 1517 ile 1524 yılları arasında, Avrupa ’da bir dizi kapsamlı yolculuğa cıktı. Gezileri onu İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, İngiltere, Almanya, İskandinavya, Polonya, Rusya, Macaristan, Hırvatistan, Rodos, Konstantinopolis (İstanbul) ve hatta muhtemelen Mısır'a goturdu.
Bu seyahat doneminde, Paracelsus bir ordu cerrahı olarak kaydoldu ve Venedik, Hollanda, Danimarka ve Tatarlar tarafından yapılan savaşlara katıldı. 1524 yılında eve dondu, Salzburg'a yerleşti " ve 1527'ye kadar orada kaldı.
On bir yaygın hastalığı ve bunların tedavisini ve ilk tıbbi ilkelerini tanımlayan “Elf Traktat” ve ‘Volumen şifalı Paramirum'u kitaplarını yazdı.
Paracelsus 1527 yılında Basel Universitesinde profesor olarak calışma başladı. Bu sure zarfında Basel Universitesi'ndeki Hollandalı Ronesans humanisti Desiderius Erasmus Paracelsus'un tıbbi becerilerine tanık oldu ve iki bilim insanı, tıbbi ve teolojik konularda bir mektup diyalogu başlattı.
Paracelsus, tıp alanındaki mevcut otoritelere karşı acıkca meydan okuyan davranışları nedeniyle Martin Luther ile karşılaştırıldı.
1528 yılında Alman doktor, astrolog Lorenz Fries ile Colmar'da ve kısa bir sure Esslingen'de kaldıktan sonra 1529'da Nurnberg'e taşındı.
Almanca konuşan İsvicreli doktor ve kimyager Paracelsus, gunun tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı cıkmış ve bunun sonucunda, biraz da cılgın tavırlarıyla, bir tur sembole donuşmuştur. Cılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir gostergesidir. Akademik olan her şeye meydan okumuştur. Zamanında uygulanan tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı cıkmış ve mucadele vermiştir. Aklı surekli calışan, kuramlar ureten biridir.
Onun, gecmişle olan savaşının en somut şekli, butun universitenin gozu onunde İbn-i Sina, Hipokrat ve Galen gibi otoritelerin kitaplarını ve onların takipcilerinin calışmalarını tunc bir tencerede sulfur ve nitrat kullanarak yakmasıdır. Boylece, Orta Cağ'da dogmatik hale gelen Galen, İbn-i Sina gibi, yeni gelişmelerin onundeki engeller olarak gorduğu hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu.
Bu hareketiyle buyuk bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsus, hemen hicbir yerde fazla kalamayıp, kent kent dolaşmıştır. Paracelsus, tıp eğitiminde geleneksel olarak kullanılan Latince yerine derslerini Almanca vermiştir.
Yaşamının geri kalan kısmında Avrupa ’yı dolaştı ancak bir yerde asla 2 yıldan fazla kalmadı. Avusturya‘da oldu.
Paracelsus, hastalıkların dort sıvı arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını soyleyen eski Yunan duşuncesine inanmıyordu. O, vucuda giren bir zehirin hastalıklara neden olduğunu duşunuyordu. Zaman zaman hastaları, sahip oldukları hastalığın belirtilerine benzer belirtiler yaratan ilaclar kullanarak tedavi ediyordu. Bu, vucuttaki doğal koruyucuları guclendirerek bedeni iyileştirme yontemi olan homeopatinin ilk bicimiydi.
Temel tezi iatrokimya olan Paracelsus'a gore, bir cerrah butun bitkileri tanımak, bilmek zorundadır; onları nasıl kullanacağını, onların cok hızlı mı yoksa yavaş mı etki ettiğini bilmek zorundadır. Ayrıca, onların etkilerinin bilinmesi gerekir, etkilerinin kaslar mı, kemikler mi yoksa damarlar uzerinde mi olduğunun cerrah tarafından bilinmesi lazımdır. Orneğin balsamın kırık icin mi, yoksa yaralarda mı etkin olduğunun bilinmesi gerekir. Buna ilave olarak, yaranın acık ve korumasız olmasına gore, uygun bir pansumanla, yarayı temizleyip, onu dış etkilerden korumalıdır. Mumkun olduğu kadar doğanın tedavi gucunun yarayı iyileştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu da her şeyden once iyi beslenme ile mumkun olur.
Aynı şekilde, Paracelsus, yeni cerrahi ile ilgili olarak şoyle demektedir: Cerrahi, insanın kemiklerini ve diğer yapısını bilmek zorundadır; aksi takdirde nasıl teşhis koyabilirsiniz? Sadece dış yapıyı bilmeniz yetmez, aynı zamanda ic yapıyı da bilmek zorundasınız, butun ven ve arterleri, sinirleri, kasları ve ic organları bilmelisiniz.
Paracelsus modern tıbbın yanında, modern farmakolojinin (ilacbilimi) de kurucusu olarak nitelendirilebilir. Pek cok kimyasal madde uzerinde araştırmalar yapmış ve antimonu bulmuştur ki, daha sonra 17. ve 18. yuzyıllarda antimon, iatrokimya goruşlerini destekleyenler tarafından sıkca ilac olarak ya da ilac karışımları icinde kullanılmıştır; bu tip ilaclara arkana tipi ilaclar denir. Paracelsus'un bazı terimleri Arapca'dan aldığı soylenir, alkol terimi de buna ornek gosterilir.
Paracelsus, kısa bir hastalığın ardından 24 Eylul 1541 tarihinde Salzburg, Avusturya ’da 48 yaşında olmuştur. Mezarında yazan “Olumle yaşamı takas etti (Vitam cum morte mutavit) “ sozu, olumunun bilincli bir tercih olduğunu cağrıştırmaktadır.
Paracelsus doneminin tıpcı ve doktorlarından cok rahatsızdı. Bu rahatsızlığını defalarca kez dile getirmiştir ki Paragranum kitabında şu dizeleri bence isyanının en net ifadesidir;
“Bilinmeyen sebeplerden kaynaklanan hastalıkların sayısı, mekanik sebeplerden kaynaklananlardan cok daha fazladır ve bu tur hastalıklar icin hekimlerimizin hicbir caresi yoktur, bu hastalıkların sebebini bilmedikleri icin onları tedavi edemiyorlar. Yapabildikleri tek şey hastayı gozlemlemek ve hastalığı hakkında tahmin yurutmektir. Hasta, kendisine verilen ilac ona zarar vermeyip iyileşmesini engellemiyorsa kendini şanslı saymalıdır. En sevilen hekimlerimizin en iyileri en az zarar verenlerdir. Fakat ne yazık ki, bunlardan bazıları hastalarını cıva ile zehirlemiş, kimileri de onların hacamat yuzunden kanamadan olmesine neden olmuştur.
Bazıları o kadar bilgilidir ki, bilgileri akıllarından butun sağduyuyu alıp goturmuştur, diğerleri ise hastaların sağlığından ziyade kendi ceplerini duşunuyorlar.
Bir hastalık kendini hekimin bilgisine uydurmak icin değişmez, hastalığın sebebini anlamak zorunda olan hekimdir. Bir hekim doğanın hizmetkÂrıdır, duşmanı değil; doğaya hayat icin mucadelesinde rehberlik etmeli, akıldışı mudahalesiyle iyileşmenin onune yeni engeller cıkarmamalıdır. ”
Donemin bu vahim durumu icerisinde Paracelsus, bitkilerden ve metallerden ilaclar yapmış, hermetik anatomiyi ve manyetizma prensiplerini (hatta Carl Jung ’a gore psikolojiyi de) kullanarak insanları tedavi etmiştir.