
Toplum: Tarihsel gelişme icinde, aynı toprak parcası uzerinde birlikte yaşayan ve ortak bir uygarlığı olan, yaşamlarını surdurmek, bircok temel cıkarlarını gercekleştirmek icin işbirliği yapan insanların tumu.
İşte biz bunu bir turlu tam anlamıyla gercekleştiremedik ve her gecen gun de bu noktaya ulaşmaktan koşarak uzaklaşıyoruz. Yakın tarihimize baktığımızda boyle bir butunleşmeyi hicbir zaman gercekleştiremediğimizi gorebiliriz, ancak hep gunun birinde başarabileceğimiz umuduyla yaşadık.
Fakat geldiğimiz noktada, 2016 yılında, şoyle bir bakıyoruz da ulke olarak, toplum olarak birlikte yaşama yonunde değil, tam aksi istikamette bir yol izliyoruz. Olabilecek, ihtimal dahilindeki tum ayrışmaları zerresine kadar yaşıyoruz. Tekmeler, yumruklar, kufurler, otekileştirmeler, şemsiyeyle şofor dovmeler, vs. eşliğinde bir ayrışmaya doğru hızla ilerliyoruz.
Mesela dun bir video duştu internete, zinanın, fuhuşun artmasının sebebinin kız cocuklarının okula gitmesi olduğunu duşunen bir meczup bunu insanlara yaymaya gayret ediyor. Kadınların sokağa cıkmaması yetmez, dayısının, amcasının, kuzeninin de karşısına cıkmasın istiyor, herkes bunu yaşasın istiyor. Bu dilin, bu cehaletin internette yayınlanması, yayılması icin cevaz dahi veriyor ki herkes bu muthiş(!) fikirleri duysun.
Sonra bir bakıyorsun kimisi kıyafetini beğenmediği birini, onlarca kişinin gozu onunde hunharca tekmeliyor. Başka birisi cıkıp “tekmelenen kızı unutma akıllı ol o.ospu!” diye tehdit savurabiliyor. Ulkeyi yonetenlerden bunlara karşı şiddetli bir tepki bekliyoruz, ama bir bakıyorsun onlar “tekmelemeyin mırıldanın” diye akıl veriyor. Eski değil, daha bugun, yuzlerce insan taşıyan metrobusun şoforune yoğun trafikte, seyir halinde saldırıyor birisi. Sebebini bilmiyoruz henuz, ama “klimayı acar mısın?” dediği icin yolcuyu bıcaklayan metrobus şoforunun hikayesi cok eski değil. Bunun sebebi de incir cekirdeğini doldurmayacak bir şey cıkacak, belki de şofor “akbil bastın mı sen?” dediği icin yuzlerce insanın hayatı tehlikeye atıldı. Birlikte yaşamayı oğrenmeyi beklerken, oğrenmek bir yana en temel gerekliliklerini bile unutuyoruz.
Ulke bir linc, hoşgorusuzluk, tahammulsuzluk, şiddet sarmalının icinde debeleniyor. Herkes, diğer herkesin kendi istekler, zevkleri, inancları, duşunceleri, vs. doğrultusunda yaşasın istiyor. Hande Kader ’i hatırladınız mı? Yakılarak katledilen trans birey… Bir insanı yakarak katletme noktasına nasıl geldik biz? 15 Temmuz ’da yaşadığımız darbe girişiminde oldurulen insanları, sonrasında linc edilen askerleri unuttuk mu?
Gucu eline gecirenin diğerlerini sindirmeye calıştığı, herkesi kendi gibi yaşamaya zorladığı bir ulke olduk. Mağdur olmanın gucuyle iktidar olup, farklı cevrelerden, farklı kitlelerden her gun yeni mağdurlar yaratmak icin cabalayanları goruyoruz. Sanki diğer gunlerde cok normalmişiz gibi, bir de OHAL kuşatmasında hergun yaşananları ibretle, korkuyla izliyoruz. Toplum: Bir arada yaşayan bireylerin oluşturduğu canlılar topluluğu… Biz sadece canlı topluluğu olabildik, birlikte yaşamanın ne demek olduğunu maalesef oğrenemedik. Peki gunun birinde birlikte yaşayabileceğimize dair umutlarımıza ne oldu? Birbirine saygılı, hoşgorulu, insanları otekileştirmeyen bir toplum olabilecek miyiz? Bu sorunun cevabı maalesef hayır, bu gidişle hayallerimizde yaşattığımız hoşgorulu topluma ulaşmamız imkansız. Cunku bunu besleyen ateş halen ortada duruyor ve bu ateşi en tepeden en alta kadar canhıraş bir şekilde besliyoruz. Ve en kotusu de bu ayrışmışlık normalleşiyor… İnsanlığın normalini unuttuk, kendi vahşi, hoşgorusuz, tahammulsuz normalimizi yaratıyoruz.