
Nilufer Şasev Ozbek Biyografisi Babasının yargıc olmasından dolayı bircok ilde cocukluğu gecen Nilufer Şasev Ozbek, Balıkesir İvrindi ’de doğdu. İlk Orta ve lise oğrenimini İstanbul ’da tamamladı. Sanata yatkınlığından dolayı lisans eğitimini plastik sanatlar uzerine yapma kararı aldı. Marmara Universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi Seramik ve Cam Bolumu ’nu bitiren sanatcinin oğrenciyken yaptığı calışmaları ceşitli karma sergilerde yer aldı.
Oğrenim gorduğu yıllarda uzunca bir sure edebiyata da yoneldi, ozellikle biyografileri inceledi. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra bir donem biyografi kitapları yazdı. Yuksek Lisans yapmak icin Yeditepe Universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi ’ne girdi ve Resim bolumunde master ’ını tamamladı. Bu donemde yaptığı eserleri ceşitli sergilerde yer aldı.
Ressamların eserleriyle psikolojik profili arasındaki etkileşimler ilgi alanına girdiği icin, yuksek lisans tezini “CAĞDAŞ SANAT AKIMLARI RESSAMLARININ PSİKOLOJİK DURUMLARININ ESERLERİNE YANSIMASI” konusunda hazırladı
Son donem resim calışmalarında ağırlıkla “jilet” imgesi ile one cıkan ressam, halen Ergin İnan Sanat Atolyesi ’nde ve kendi ozel atolyesinde calışmalarını surdurmektedir
Evli ve bir cocuk sahibi olan Nilufer Şasev Ozbek, İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi ’nde Felsefe eğitimine de devam etmektedir.
“Jilet Giyinmiş Kadın” isimli yapıtı bu cercevede anlam kazanmaktadır. Kadının uzerinde bulunan Straplez elbisenin tamamı jiletten oluşturulmuştur. Bu keskin jiletler hem tehlikeyi işaret etmekte hem de jiletler başka bir objeye donuşturulerek şiddet kabul edilebilir seviyeye cekilerek işlevsizleştirilmektedir.
Aslında Ozbek ’in vurgulamak istediği şey bunların da otesine gecerek, kadın-guzellik, guzellik-cinsellik, cinsellik-sahiplenme, sahiplenme-tehlike sarmalına da bir gonderme olarak okunabilir. Sadece kadının değil, kadının istemi dışında ona dokunmaya calışacak ellerin de kesileceğinin bir uyarısıdır bu.
Sanatcı nicin yaratır, yaratmanın kaynağı nedir, yaratıcılık sureci nasıl işlemektedir ve yaratıcılığın motivasyonları nelerdir?” gibi sorulara psikanaliz, Freud ’un calışmalarını referans alarak ‘bilincaltı ’ cevabını vermişti. Boylece insan zihnini topografik ve yapısal olarak ele alan Freud, esas vurguyu bilincaltına yaparak, sanatcının bastırma sureci sonunda başta cocukluktan kalma kompleksleri olmak uzere tatmin edemediği arzu ve isteklerini sanatı yoluyla doyuma ulaştığını one surmuştu.
Sanatcı psikolojisinin, biyografisinin, kişilik yapısının ve bilincaltı gibi hususi ozelliklerinin, eserine yansıdığı uzerine temellenen psikanaliz, sanatcıya donuk bir eleştiri kuramıdır.
Freud ’un bu analizlerini esas alarak, “İkinci Bolum”de “Ressamın Psikolojik Durumu”nu incelerken, sanatcının ruhsal gel-gitlerini, ahlak anlayışını, zevklerini, uzuntu, acı, keder, sevinc, heyecan, mutluluk gibi duygularını resme yansıttığından ve aynı anda da kendi aydınlanma ve bilinclenme seruvenini yaşadığından bahsetmiştik. Bunun yanısıra, cevresel/donemsel faktorlerin de sanatcının eserleri ve yaratıcılığı uzerinde olumlu/olumsuz sonuclar yarattığı soylenebilir.
Bu bağlamda, Nilufer Şasev Ozbek ’in son donem resim calışmalarıyla psikolojik profili arasındaki etkileşimler irdelenebilir.
Nilufer Şasev Ozbek ’in son donem resim calışmalarına bakıldığında ağırlıkla “jilet” imgesinin one cıktığı gorulecektir. Bu imgenin, aynı donemde yaptığı diğer eserine de sirayet etmesinin yanı sıra, kendi otoportresiyle resmettiği “Jilet Giyinmiş Kadın”, yine kendi bedenini bir obje olarak kullandığı “Jilet Kanatlı Melek” ve “Tarlabaşı” calışmalarında da jilet imgesi direkt kullanılmaktadır.
Jilet ’in sozluk anlamına bakıldığında “İnce celikten yapılmış iki yanı ya da tek yanı keskin tıraş bıcağı” diye tanımlanır. (TDK Sozluk)
“Jilet gibi” sozcuğu gunluk hayatımızda cok sık kullanılır. “Jilet gibi adam”, “jilet gibi pantolon”, “sozleri jilet gibi”.. Buradaki kasıt, duzgun, keskin, odun vermeyen anlamlarını icermektedir. Diğer yandan yine toplumumuzda cok sık kullanılan “jilet atmak” deyimi ise, “kendine jilet ile zarar vermek veya jilet ile birine saldırmak” şeklinde tanımlanmakta ve yazar Kerim Korcan ’dan “İki jilet at, ciceğe yatmış hasta gibi hurda et yuzunu!” alıntısıyla tanımlamasını temellendirmektedir.
Evet, cok acıktır ki toplumumuzda “jilet” kavramının kullanıldığı yer, Kerim Korcan ’dan yapılan alıntıda da cok bariz gorulduğu uzere “kesmek, parcalamak, odun vermemek” uzerine kuruludur. Toplumumuz yaşadığı sorunları ve aldığı yaraları iyileştirmek yerine “jilet atmak”la cozmektedir. Yani sorunlar kesilip atılmaktadır. Ve bu kesip atma eylemini yapanlara, toplum hayranlık duymaktadır. Dolayısıyla bu haliyle de toplum, evlerden, sokaklardan başlayarak hayatın butun dokusuna yayılan kabullenilmiş, alışılmış bir şiddetle ve gizli bir “tehlikeyle” yuz yuzedir.
Nilufer Şasev Ozbek ’in kişilik karakterinde ise jiletlemek yani “kesip atmak” eylemine ve şiddetin icselleştirilerek kabul gormesine odun vermemek vardır. Ozbek, kesip atmayı değil, yaşamında karşılaştığı sorunlarda da “iyileştirmeyi”, “sağaltmayı” yontem olarak tercih etmektedir.
Yapıtlarında, hayatın her alanında karşılaşılan gorulen/gorulmeyen “tehlikelere” dikkat cekerken, aslında bir yandan da “şiddet aracı” olan objeyi başka objelere donuşturerek “oyun” oynamaktadır. “Evet, evlerden sokaklara, sokaklardan kamusal alanlara yayılan bir şiddet/tehlike var ama bu sorun gizlenerek değil acığa cıkartılarak cozumlenebilir” demektedir Ozbek. Eserlerindeki mesaj yalın ve nettir: “İyileştirmek istediğin hastalığı acığa cıkart!”.
Ozbek profilindeki bu ozelliğini, etkileyici uclu eserinde cok yalın bir şekilde ortaya koymuştur. Şoyle ki bu yapıtlarında; jilet giyimli bir kadın, jilet kanatlı bir melek ve jiletten camaşırlarını kurutmak icin asan Tarlabaşı semtini ana tema olarak tercih etmesi, bu tercihlerinde ne kadar dirayetli olduğunu da gostermektedir.
Ozbek ’in “Jilet Kanatlı Melek” eserini detaylı irdelemek icin once “kanat” sembolunun tarihsel anlamlarına bakmak gerekecektir.
Kanat, ucma fonksiyonunu sağlayan bir arac oluşundan oturu yukselme, ilahi olana yonelme, yuksek enerjiler kullanma, sevgi gibi yuksek seviyeli bilgi alma ve yayma, ruhsallık ve semavi duşunceyle ilişkilendirilen bir semboldur. Kanat sembolu; kartal, şahin, leylek gibi kanatlı kuşlarla olduğu gibi insan, boğa, at, yılan gibi ucamayan hayvanlarla ve yıldız, guneş gibi goksel sembollerle de ilişkilendirildiği gorulmektedir. Sembolun ceşitli şekillerde kullanımlarına Asur, Pers, Aztek, Maya, Mısır, Hitit uygarlıklarında ve Hint geleneklerinde olduğu gibi, Anadolu ’da da kanatlı arslan, kanatlı arslan-insan ve kanatlı balık-at sfenkslerine rastlanmıştır.
En genel anlamıyla ele alındığında kanatlar ruhsallığı, ruhsal aydınlanmayı, yuksek bilgiye erişmeyi, imajinasyonu ve duşuncenin gucunu temsil eder. Yunanlılar sevgi ve zaferi kanatlı figurlerle resmetmişlerdir ve Atena, Artemis, Afrodit gibi bazı ilaheleri de onceleri kanatlı olarak betimlemiş, daha sonra bunu değiştirmişlerdir.
Eflatun ’a gore kanatlar zekanın semboludur, bu nedenle bazı efsanevi hayvanlar kanatlıdır, bu, o hayvanlara atfedilen o sembolik niteliklerin yuceltilmesinin tasviridir. Pelops ’un atları, Pegasus ve Ceres ’in yılanları da bu kapsamdadır. Kanatlar ayrıca bazı nesnelerde de bulunur, orneğin kahramanların miğferlerinde, gunumuzde tıpta kullanılan Kaduse ’de ve Jupiter Kultu ’ndeki şimşekte gorulur. Dolayısıyla kanatların formunun ve doğasının sembolun ruhsal niteliklerini ifade ettiği gorulmektedir. (Salt, 2006)
Hıristiyan sembolizminde kanatların her zaman doğru olanın zihnini aydınlatan adalet guneşinin ışığı olduğu soylenir. Kanatlar aynı zamanda hareketi de ifade ettiklerinden dolayı bu anlam aynı zamanda aydınlanmadaki ya da ruhsal evrimleşmedeki surekliliği ifade etmek icin aydınlanma kavramı ile de birleşir.
Neo spiritualist goruşe gore, kanat sembolu, butun bu ifade ettiklerinin yanı sıra, kanat cırparak yukseğe cıkma eylemini icerdiğinden icsel ozgurleşmeyi de temsil ettiği soylenebilir.
“Jilet Kanatlı Melek” eserinde Ozbek, oturan bir kadın figurune iliştirdiği parıldayan jiletten kanatlarla, yukarıda aktarılan geleneksel imgeler ve soylemlere adeta meydan okumaktadır. Kadın jiletten kanatlarını acıp her an ucmaya yeltenen bir hareketle oturmakta ve direkt bize bakmaktadır.
Bu bakış, gunumuz dunyasında her şeyin değiştiği gibi imgelerin, iceriklerin ve anlatıların da aslında değişmiş olduğunu “soran” bir ifade taşımaktadır. Resme gri tonların hakim oluşu, hayatın yeşil tonlarına zıt bir gonderme icermekte; gunumuzde kanatların ucma/yukselme fonksiyonunu, ilahi olana yonelme, yuksek enerjiler kullanma, ruhsallık ve semavi duşunceye kavuşma işlevlerini sorgulamaktadır.
Nilufer Şasev Ozbek ’in “Tarlabaşı” yapıtı şiddetle/tehlikelerle kutsanan bir toplumun “yaralarının” gorunur hale getirilmesinin, yani bir anlamda da “jilet atılmasının” iyi bir orneğini oluşturmaktadır.
Nilufer Şasev Ozbek ’in mail adresi aşağıdadır:
https://nilufersasevozbek.com/