Direnişin tarihi somurunun tarihi kadar eskidir. Once gunde 12 saat, haftada altı gunluk calışma takvimine direnirsin. Sonra emeğinin karşılığını almak icin, iş guvenliği icin. Sonra insanca yaşamak icin, hatta daha guzel bir dunya icin. Ağaya, beye, paşaya, krala, politikacılara…
Hayatın bu kadar merkezinde olan bir konu, işcilerin gecmişten bugune ezilişi, somuruluşu; kapitalizme, neo-liberalizme karşı mucadelesi beyaz perdede elbette yerini buldu. Yerli, yabancı pek cok film ve belgesel cekildi. Kameralar fabrikalara, madenlere, atolyelere cevrildi.
Biz de 1 Mayıs İşci Bayramı vesilesiyle 1 Mayıs ’ta unutulmaz işci emekci filmlerini hatırlatalım, izleyelim, izletelim istedik!
“İşciler Birleşin”: Maden
(Y: Yavuz Ozkan O: Cuneyt Arkın, Tarık Akan, Hale Soygazi, 1978)
Kotu koşullarda işletilen bir maden ocağı, gocuk altında kalan işciler, koşulların iyileştirilmesi icin mucadele eden devrimciler… Maden sahibi, işcileri yatıştırmak icin goz boyayacak her yolu denerken, madenciler once patronlarına sonra da bir turlu haklarını korumayan sendika ağalarına direneceklerdir. Her an olum tehlikesiyle burun buruna calışan madenciler, filmin finalinde “İşciler birleşin” sloganıyla bir araya gelirken, “Maden” Altın Portakal ’da En İyi Film Odulu ’nu aldı. Kutahya Tuncbilek ’te cekilen filmde işciler ve yore halkı da rol aldı. Başrol oyuncularından Tarık Akan bu filmle birlikte yakışıklı salon erkeği tiplemesinden uzaklaşıp politik filmlere yoneldi.
Gazap Uzumleri (The Grapes of Wrath)
(Y: John Ford O: Henry Fonda, Jane Darwell, Charley Grapewin, 1940)
ABD ’de Buyuk Buhran yıllarında fakirleşen Oklahomalı bir aile, doğup buyudukleri Dust Bowl bolgesinden kuraklık, işsizlik ve ekonomik kriz nedeniyle ayrılmak zorunda kalır. Joad Ailesi, mevsimlik işler icin careyi Kaliforniya ’ya gitmekte bulurken, yalnız değildir. Kaliforniya yoksullukla mucadele eden binlerce kişi icin de bir kacış durağıdır. John Steinbeck ’in aynı adlı romanından John Ford ’un sinemaya uyarladığı film, en iyi edebiyat uyarlamaları arasında sayıldı ve ABD Ulusal Film Arşivi ’nin korunma altına alınması gereken filmler listesine girdi. Roman defalarca sinemaya uyarlanırken bu versiyonu iki kategoride Oscar kazandı.
İki tarafa da yaranamayan film: Her Şey Yolunda (Tout Va Bien)
(Y: Jean-Luc Godard, Jean-Pierre Gorin O: Yves Montand, Jane Fonda, Vittorio Caprioli, 1972)
Calıştığı radyonun Fransa muhabiri Suzanne ve eskiden Yeni Dalga ’nın onemli yonetmenlerinden kocası Jacques bir sosis fabrikasına, fabrikanın muduruyle roportaja gittiklerinde bir surprizle karşılaşırlar. Grevdeki işciler fabrikayı işgal edip muduru rehin almıştır. Ama bu direnişten işverenleri de, sendika da memnun olmayacaktır. Fransız sinemacılar Godard ve Gorin bu filmde sol ruzgÂrların estiği 1968 ’ten birkac yıl sonra, sınıf catışmasına odaklanırken politik acıdan Marksist, bicemsel olarak da Brecht ’ci bir yapı kurdu. Film guclu bir kapitalizm eleştirisi yaparken, işcilerin beklentilerini karşılayamayan sol orgutleri de aynı sertlikte eleştiriyor. Bu yuzden de gosterime girdiğinde hem sağın hem solun tepkisini cekti.
Turkali ’nin kaleminden: Karanlıkta Uyananlar
(Y: Ertem Gorec O: Fikret Hakan, Beklan Algan, Ayla Algan, 1964)
Babasının olumunden sonra boya fabrikasının başına gecen Turgut, işleri eline yuzune bulaştırır ve fabrikayı yabancı sermayeye kaptırır. Turgut ’un teknisyen arkadaşı Ekrem ise, başta onunla gezip tozarken, zamanla işcilerin safına gececek ve ait olduğu yeri bulacaktır. Turkiye ’de 1960 sonrasında değişen ekonomik ve siyasal yapıyı sınıf kavramıyla irdeleyen Karanlıkta Uyananlar, ilk işci-sendika-grev filmi olarak Turkiye sinema tarihine gecti. Vedat Turkali ’nin senaryosunu yazdığı ama o donemde sansurden gecmediği icin isminin cıkarıldığı film, donemine gore epey esaslı bir burjuva sınıfı ve kapitalizm eleştirisi ozelliği taşıyor.
Tohumlar Yeşerince (Germinal)
(Y: Claude Berri O: Gérard Depardieu, Miou-Miou, Renaud, 1993)
Etienne Lantier makinist şefliğinden kovulunca Montsou ’ya gelir ve yaşlı madenci Maheu ile tanışır. Sosyalist Lantier, 13 ayını madende gecirir ve bu sırada işcileri kotu calışma koşullarına karşı bir araya getirip orgutlemeye karar verir. Émile Zola ’nın aynı adlı romanından 1993 ’te uyarlanan Germinal, 1860 ’larda kuzey Fransa ’da, uzlaşmaya yanaşmayan maden işcilerinin şiddetli ve gercek grev oykusune odaklanıyor. Bugune kadar beş film, iki de TV uyarlaması yapılan Germinal, Zola ’nın kaleme aldığı donemde de heyecanla karşılandı ve işci sınıfı arasında onemli bir yer tuttu. Hatta Zola ’nın cenazesinde toplanan işciler “Germinal! Germinal!” diye bağırdı.
Kızgın Fırınların Saati (La Hora de los Hornos)
(Y: Fernando E. Solanas, Octavio Getino O: Fernando E. Solanas , Maria De La Paz , Edgardo Suárez, 1968)
“Şimdi kızgın fırınların saati, hadi alevlerin ışığından başka hicbir şey goremesinler…” Che Guevara
Avrupa auteur sinemasına karşı siyasal Ucuncu Sinema ’nın gorsel manifestosu niteliğindeki uc bolumluk belgesel, Amerikan emperyalizmi ve Arjantin ’deki aristokrasiyi eleştirirken, sosyalist devrimin onemli simgelerinden birine donuştu. Solanas ve Octavio Getino 1968 ’de cektikleri bu filmde Arjantin ’deki yeni somurgecilik donemine odaklanırken, elbette işten cıkarmalara ve ağır şartlarda calışmak zorunda kalan işcilere de kameralarını cevirdi.
Bereketli Topraklar Uzerinde
(Y: Erden Kıral O: Tuncel Kurtiz, Erkan Yucel, Nur Surer, 1979)
Orhan Kemal ’in 1954 ’te yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan filmin senaryosunu başta Mahmut Tali Ongoren yazdı. Erden Kıral ’ın beğenmemesi uzerine, oyuncu Tuncel Kurtiz senaryoyu elden gecirdi. Kıral 1979 ’da sıkıyonetimce yasaklanan filmin izini 12 Eylul 1980 Askeri Darbesi doneminde kaybetti. Yapımcılardan Nurettin Sezer negatifleri korumak icin İsvec ’e goturdu. Film, negatiflerin bulunmasının ardından yeniden gosterime girdi. Cukurova ’ya gelip ağır şartlar altında calışan Kose Hasan, Pehlivan Ali ve Yusuf adlı uc arkadaşın başından gecenleri anlatan film, işcilerin yaşadıkları haksızlıklara odaklanıyor.
Guneşli Pazartesiler (Los Lunes al Sol)
(Y: Fernando León de Aranoa O: Javier Bardem, Luis Tosar, José Ángel Egido, 2002)
“İki yoldaş yolda karşılaşmışlar. Biri demiş ki: Bak komunizm hakkında soylenen her şey yalanmış. Diğeri ise şoyle demiş: Evet ama daha kotusu de kapitalizm hakkında da soylenen her şey doğruymuş.” İspanya ’nın liman kenti Vigo ’da işten cıkarılan altı tersane işcisinin oykusunu anlatan Guneşli Pazartesiler, kapitalizmin sonuclarına, somuruye ve işci sınıfının sorunlarına merceğini cevirir. Hicbir karakteri merkeze almayan filmde aynı kaderi paylaşan milyonların oykusu masaya yatırılır.
İşte Ozgur Dunya (It ’s A Free World)
(Y: Ken Loach O: Kierston Wareing, Juliet Ellis, Leslaw Zurek, 2008)
İşci dostu Ken Loach, bu filminde 10 yıldır donemlik işlere girip cıkan, kıt kanaat gecinen 30 yaşındaki mağdur anne Angie uzerinden gocmen işcilerin sorunlarını perdeye taşıdı. Boğazına kadar borclanan Angie bu durumdan kurtulmanın yolunu gocmen işcilere iş ve barınak sağlamakta bulur. Onların komisyonlarını cebe indirirken, yasadışı pek cok işe de bulaşır. İşcilerin sırtından kazandığı paralarla zenginleşen Angie, adeta kapitalist bir canavara donuşurken, Loach da İşte Ozgur Dunya ’da sıkı bir sistem eleştirisinden geri kalmaz.
Zerre
(Y: Erdem Tepegoz O: Jale Arıkan, Ruchan Calışkur, Ozay Fecht, 2012)
Zerre ’de gercek fabrika mekÂnına ve işcilere yer veren yonetmenin bu ilk filmi, son donem Turkiye sinemasının mesafeli durduğu gecim derdine ve işsizlik meselesine odaklandı. Zeynep, calıştığı tekstil atolyesinden kovulunca, annesine ve hasta kızına bakmak icin evinden epey uzakta, şehir dışında haftalık yevmiye ile calışmaya başlar. Belediyede kadrolu bir işin hayalini kuran genc kadın, artık gayriinsanî koşullarda calışıp barınmak zorundadır. O ve ailesi hayat mucadelesi verirken, Zeynep birileri icin hep istismara acık ve yeri doldurulabilecek bir işgucunden ibarettir.
Norma Rae
(Y: Martin Ritt O: Sally Field, Beau Bridges, Ron Leibman, 1979)
Norma Rae ’nin sıradan hayatı kasabaya gelen New Yorklu sendikacı Reuben Warshowsky ile tanışmasıyla değişir. O, artık orgutlu mucadeleye katılmaya karar vermiştir. Gecesini gunduzune katarak işcilerin hakları icin mucadele edecektir. Norma ’nın politik bilinclenmesiyle değişen hayatına odaklanan film, Crystal Lee Sutton ’ın gercek yaşam oykusunden uyarlandı ve ABD ’nin guneyinde kucuk bir kasabada yaşayan bir fabrika işcisi kadının hikÂyesini beyaz perdeye taşıdı.
Demiryol http://vimeo.com/29096831
(Y: Yavuz Ozkan O: Tarık Akan, Fikret Hakan, Sevda Aktolga, 1979)
“Demirin soğukluğu ve sertliği, doşendiği yerdeki bitkileri oldurup, ciceklere yaşama şansı tanımazken; bazı cicekler bu demirlere inat, rayların arasından yeşermekte hÂlÂ. Direnmenin azmiyle.”
Demiryolu inşaatında calışan işcilerin sermayeye karşı direnişini anlatan film, cekildiği donemde Turkiye ’deki toplumsal ve siyasal durumun aynası gibiydi. Devrimci mucadelenin ivme kazandığı 1970 ’lerde işcilerin grevini ve siyasi fikir ayrılıklarını anlatan konusuyla o sene sansure takılan uc filmden biriydi. Hatta bu durumu protesto eden sinemacılar, filmlerini yarışmadan cekerek 1979 ’da Altın Portakal ’ın yapılamamasına vesile oldu. Yapılamayan yarışma 2011 ’de Gec Gelen Oduller başlığı altında, o donemin jurisi ile yeniden değerlendirildi ve bu sayede “Demiryol” Antalya ’dan dort odulle dondu.
Kilimanjaro ’nun Karları (Les Neiges Du Kilimandjaro)
(Y: Robert Guédiguian O: Ariane Ascaride, Jean-Pierre Darroussin, Gérard Meylan, 2011)
Tersane işcisi ve sendika temsilcisi Michel, tersaneden kurayla cıkarılacakların arasına kendi adını da yazar ve 19 arkadaşıyla birlikte işini kaybeder. Tazminatını ve Kilimanjaro Dağı ’nı gormek icin aldığı Tanzanya biletlerini de silahlı ve maskeli iki adama kaptırır. Tesadufen soygunculardan birinin kendisiyle beraber işten cıkarılan arkadaşı olduğunu oğrenen Michel icin kendini sorgulama zamanı gelmiştir. Acaba o, yıllar icinde sınıf mucadelesinde, ideallerinden odun vererek bir burjuvaya mı donuşmuştur? Adını sanılanın aksine Ernest Hemingway ’in kitabından değil, Pascal Danel ’in meşhur şarkısından alan film, Victor Hugo ’nun “Les Pauvres Gens” (Yoksul İnsanlar) adlı şiirinden esinlendi.
Stockholm ’de calışmaya: Otobus
(Y: Tunc Okan O: Tuncel Kurtiz, Tunc Okan, Aras Oren, 1974)
Turkiyeli işcilerin iş bulma umuduyla hurda bir otobusle İsvec ’e yolculuğunu ve orada yaşadıklarını anlatan Otobus, odağına gocmen işci meselesini alır. Stockholm ’e varınca paraları ve pasaportları calındıktan sonra bir alışveriş merkezinin onunde kaderlerine terk edilen gocmenler, ne yapacaklarını şaşırır. Otobus, cekildiği donemde Turkleri kucuk duşurduğu gerekcesiyle sansure uğradı. Ama Danıştay kararıyla gosterim izni aldı. Bu iddiayı desteklemek icin filmde, Turklerin bayat ekmek ve soğan yediği, trafik kurallarına uymadığı, gole işeyen işcilerin ellerini yıkamadan sofraya oturduğu sahneler gerekce gosterildi.
İşci Sınıfı Cennete Gider (La Classe Operaia Va In Paradiso)
(Y: Elio Petri O: Gian Maria Volontè , Mariangela Melato , Gino Pernice, 1971)
Lulu Massa, patronları tarafından sevilen, tam da kapitalist duzenin aradığı bir işcidir. Bu yuzden de arkadaşlarıyla arası pek hoş değildir. Aynı fabrikadan arkadaşı bir gun, “Yatağında olmeyeceksin, bu fabrikada oleceksin” dediğinde “Ne fark eder ki!” diyecek kadar kendine yabancılaşmıştır. Ama bir gun parmağını kaybedince gerceklerle yuzleşir ve giderek politikleşir. Hatta onceden kucumsediği Maocu oğrencilerle ilişkiye gecip işci grevinin liderliğini ustlenir.
Barselona ’nın arka sokakları: Biutiful
(Y: Alejandro González Iñárritu O: Javier Bardem , Blanca Portillo , Maricel Álvarez, 2010)
Barselona ’da parlak vitrinlerle dolu ışıltılı caddelerin turistlerce bilinmeyen arka yuzundeyiz. Burada insanlar “Beautiful”u dilleri donduğunce “Biutiful” diye telaffuz ediyorlar. Yasadışı işlere bulaştığı icin polisle devamlı sorun yaşayan Uxbal, bir yandan hastalıkla boğuşurken diğer yandan gecimini insan simsarlığı yaparak kazanıyor. Avrupa artık işsizlikle uğraşıyor. Yıllar once kapılarını davetkÂrca actığı gocmen işcilere yer yok oralarda. Yine de şansını deneyenler elbette var. Onlar da her turlu kotu koşula razı, istismara acık kacak gocmenler. Sonrası trajedi…
Fabrikanın Kalbi (Corazón de Fabrica)
(Y: Ernesto Ardito, Virna Molina, 2008)
Arjantin ’in onemli seramik fabrikalarından Zanon Seramik Fabrikası, işciler tarafından işgal edilir. Kendi işadamları ve hukumetleri tarafından yağmalanmış, yoksullaştırılmış ulkede, patronları olmadan yeniden uretime başlayan işciler artık ozgurdur. Bir utopya gerceğe donuşurken onları boykot edenlere karşı yılmadan savaşmak zorundadırlar. Arjantin ’de 1999-2002 ekonomik krizinde kapısına kilit vurulan binlerce fabrikadan biri olan Zanon, işciler tarafından işgal edilerek yeniden uretime başladı. 2008 ’de eski sahipleri kriz zamanı terk ettiği fabrikayı geri almak isteyince işciler, fabrikanın kamulaştırılması icin mucadeleye başladı ve ortaya bu belgesel cıktı.
Toprağın Tuzu (Salt of the Earth)
(Y: Herbert J. Biberman O: Rosaura Revueltas, Will Geer, David Wolfe, 1954)
New Mexico ’da cinko madenlerindeyiz. Meksikalı madenciler, Amerikalı işcilerle aynı haklara sahip değiller. Bu ayrımcılık, elbette Anglosakson işverenlere karşı cetin bir greve gebedir. Konusu kadar cekim sureciyle de dik başlılığı elden bırakmayan Toprağın Tuzu ’nun başına gelmeyen kalmadı. Filmin yonetmeni ve yapımcısı komunist cadı avına karşı cıkan “Hollywood Onlusu” uyesiydi. Yapımcı Paul Jarrico ’nun anlattıklarına gore, rejimi devirmeyi planladıkları iddiasıyla Hollywood ’tan dışlandıkları icin, rejim karşıtı bir film yaparak, cezaya uygun bir suc işlemeye karar vermişlerdi. Zaten Hollywood ’un kara listesinde yer alan ekip, bu filmle iyice mimlendi ve defalarca tehdit edildi. Amator oyuncuların ve işcilerin rol aldığı filmin setinde arbede ve darp olayları bile yaşandı. Toprağın Tuzu pek cok eyalette yasaklandı ve 1965 ’e kadar ABD sinemalarından uzak tutuldu.
Dunyanın Sahibi Kim? (Kuhle Wampe – Wem Gehort Die Welt?)
(Y: Slatan Dudow O: Hertha Thiele, Ernst Busch, Martha Wolter, 1932)
Sıradan bir Alman işci sınıfı ailesine konuğuz. Weimar Almanyası ’nda ekonomik sıkıntılarla ve işsizlikle uğraşan Bonike Ailesi, bir sure sonra evlerini boşaltıp Berlin civarındaki Kuhle Wampe denilen cadır kente taşınacaklar. Kuhle Wampe boş mide anlamına da geldiği icin kampın adı bile manidar. Bertolt Brecht ’in Ernst Ottwald ile birlikte senaryosunu yazdığı ve bazı bolumlerini yonettiği film, sanatcının epik kuramının en iyi uygulamalarından biriydi. Film 1932 ’deki galasından dokuz ay sonra Nazilerin iktidara gelmesiyle devlet başkanını, adaleti ve dini aşağıladığı gerekcesiyle yasaklandı. Hatta Brecht ve filmin yonetmeni Dudow, ulkelerini terk etmek zorunda kaldı.
Klasik Bonusu 1: Grev (Stachka)
(Y: Sergei M. Eisenstein O: Aleksandr Antonov , Grigori Aleksandrov , Mikhail Gomorov, 1925)
“Orgut, işci sınıfının her şeyidir. Kitle orgutleri olmaksızın, proletarya bir hictir. Orgutlenme, eylem birliğidir; akıllı mudahaledir” Lenin ’in bu sozleri filmin de ozetiydi aslında. Sergei Eisenstein ’ın filmografisindeki ilk uzun metrajlı bu sessiz film, emekcileri haklarına sahip cıkmaları icin sinema aracılığıyla uyandırmayı hedefledi. Carlık Rusyası ’nda bir fabrikadaki grev planları, işciler arasındaki kostebekler sayesinde patronların kulağına gider. Bir işci haksız yere hırsızlıkla suclanınca kendini asar ve işciler bunun uzerine direnişe başlar. Baştaki grev heyecanı yavaş yavaş kan kaybederken, sistemin tum bileşenleri de grevcileri durdurmak icin işbirliğine başlar.
Klasik Bonusu 2: Bisiklet Hırsızları (Ladri Di Biciclette)
(Y: Vittorio De Sica O: Lamberto Maggiorani , Enzo Staiola, Lianella Carell, 1948)
Tekniği ve estetiği acısından İtalyan Yeni Gercekcilik Akımı ’nın simgelerinden kabul edilen Bisiklet Hırsızları ’nda kamera sokağa indi ve II. Dunya Savaşı ’ndan sonra yana yakıla iş arayan bir emekciye cevirdi yuzunu. Roma ’nın banliyolerinden birinde yaşayan ve gecim derdi ile boğuşan Antonio Ricci iki yıldır işsizdir. Oğluna bakmak ve karnını doyurmak icin iş bulma kurumunun kapısını aşındıran Antonio, nihayet bir gun afiş asma işi bulur. Ama kurumun bir koşulu vardır. Bu goreve talip olanların bisikleti olmalıdır. Baba oğul guc bela bir bisiklet edinirler. Bu bisiklet bir sure sonra calınır. Ama ekmek teknelerinin calınması ile dertleri bitmeyecektir.