
Ardına bakmadan gitmek, ardında bir şehri bırakıp gitmek, sırtına cantayı atıp gitmek, bi koşu gidip donmek – gitmek de donmemek, onu oyle bırakıp gidebilmek…
Yol filmlerinin ruhu, Red Kit gibi her macerayı ucu gorunmeyen bir patikadan giderek bitirmektir. Bu gidişin illa oyle aşırı romantikli – şiirsel olması da gerekmez. Hatta tam tersine yol filmleri sıklıkla bol argo icerir; cunku karakterler asi, yollarsa gercektir.
Sinemanın en samimi tarzıdır yol filmleri, daha cok kırık ya da arıza kalpler uzerine inşa edilmişlerdir, temellerinde ozgurluk yatar. Aslında yol filmi denen şey, şoyle bir dolaşmaya cıkmakla aynıdır, sadece doneceğiniz yer ve zaman tam belli olmayabilir. Nihayetinde film, kim bilir başa neler neler gelecek 🙂
Yol hic bitmez uzar gider demek afili laf; ama bunun icin once bi kac doz gaz veren yol filmi kuru uygulayalım dedik.
Her şey cok guzel olacak
Her zaman bulunmaz o kadar candan muzikler, o kadar samimi ve doğal oyunculuklar. Son nefesini verdiğini sanırken, “Benzin dokup adam yakılır mı” diye soran Cem Yılmaz ’ın o anı, her kuşağa nasip olmaz.
Her şey cok guzel olacak, uzun ve ince bir yol filmi; icinde Beyoğlu ’nun rutubetli sokakları, Bodrum ’a gitme coşkusu ve hayallerin bir anda yanıp kul olması anlatılan. Filme cuk oturan iki adam Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson, vitesi boşa alıp kayan o icten diyaloglar, en guzel muzikler ve bu kadar “en”i, bu kadar izlenesi kotarabilmiş bir yonetmen, Omer Vargı. “Her şey Cok Guzel Olacak”, sağlam bir yol filmi. Hem asfalt ağlatan, hemen keskin virajlarda bile gulduren cinsten.
Filmin kendi kadar unlu “Bu ne bicim hikaye boyle” klibini hatırlamayan yoktur, tasavvuf muziği sanatcısı Sami Ozer sayesinde insanın kanına işleyen parca, Turk Sinemasının da en etkili film muzikleri arasında.
Lord Of The Rings – Yuzuklerin Efendisi / 2001
Yol hic bitmez, uzar gider
Başladığı kapıdan
Az gittik uz gittik ama
Gucum yettikce yola devam
Bacaklarım yorulsa da
Yururum varana dek ana yola
Yollarla işler birleşir orada
Bilmem yolculuk sonra ne yana…
Bu dizeler nasıl bir gizemle ve nasıl bir yolla karşı karşıya olduğumuzu ilan ediyor. Tamam, Yuzuklerin Efendisi klasik anlamda bir yol filmi değil, icinde lastikli bir taşıt falan yok; ama bu da zaten klasik bir yol filmi listesi değil. Sonucta Hobbitleri, Elfleri, Cuceleri, Trolleri ve Orkları bu filmle tanıma fırsatını bulmuşuz. Bunları tanırken turlu turlu yollardan, en acayip patikalardan, hic gormediğimiz dunyalardan gecmişiz. Yol filminin maksadı “gitmek”se, Yuzuk Kardeşleri, Orta Dunya ’dan kalkıp Sauron ’un kara topraklarına kadar gitmemişler mi? Oyleyse Yuzuklerin Efendisi yol filmlerinin fantastik efendisidir diyebiliriz.
Thelma ve Louise / 1991
-Yol filmi bu. -Yok yok, bu bir feminist film! -Kacıp gidiyorlar işte, yollara duşuyorlar, yani yol filmi. -Kimden kacıyorlar, erkeklerden! Yani, feminist film. Hatta erkeklerden intikam almak icin, onların ilahı olan Brad Pitt ’i kotu gosteriyorlar filmde, kesin feminist film. -Brad Pitt erkeklerin değil kadınların ilahı bikerem, kesin yol filmi… Bu boyle uzar gider, illa bir tarza sıkıştırmaya da gerek yok bu klasiği, hem biri hem diğeri olabilir.
Thelma ve Louise, yollardaki maceraları sayesinde yıllardır populer kulturun en cok bilinen ikilileri arasında.
Im juli – Temmuz ’da / 2000
Yolda guneş yukseliyordu guneye giderken! Bulutsuzluk Ozlemi ’nin bu sozleri, Temmuz ’dayı gayet iyi anlatıyor. Bir guneşin peşinden, Turkiye ’ye yolculuk başlıyor. Hatta o yollardan yıllarca gecmiş Fatih Akın, Romanya sınırında bir polisi canlandırıyor. Koş Lola Koş ’dan da hatırladığımız Moritz Bleibtreu yine acayip acayip bakıyor.
Yoksa turk yonetmenler yol filmlerinde daha mı başarılılar diye sorduran film, temmuz ayının kokusunu yuzumuze ufleyip, muzikleriyle de kulağımızın pasını alıyor.
Paris, Texas / 1984
Almanyaya kadar gidip, Wim Wenders ’ e uğramamak olmaz. Yol filmlerinde vitesi 5 ’ alıyoruz.. 5. filmimiz Paris Teksas! Yanlış bir beklenti olmasın, ortada bir yolculuk var ama Paris ve Teksas arasında değil. Zamanında İstanbul Film Festivali ’nde de gosterilen film, Wenders ’ın en iyilerinden. Yol filmi cekmeye Dennis Hopper ’ın Easy Rider ’ından esinlenerek başlayan yonetmen bu işin gercek ustalarından.
Easy Rider / 1969
Neymiş bu Wim Wenders ’ e esin kaynağı olan eser bir bakalım. Bi defa Easy Rider, traktorden sonra yolda giden en acayip şey olan Harley Davidson ’ların filmidir. 1960 ’ların Amerika ’sında gecen filmin afişi aslında bir cok şeyi ozetler: İki motosikletli Amerika ’yı aramak uzere yola cıktılar, fakat bulamadılar.
Peter Fonda ve Dennis Hopper aradıkları şeyin ne olduğundan emin miydiler biz de bilemeyiz ama buldukları asla hoşlarına gitmeyecekti. Easy Rider, 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kutuphanesi tarafından “kulturel, tarihi ve estetik olarak onemli” filmler arasına secilerek, ABD Ulusal Film Arşivi ’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.
Before Sunrise – Gun Doğmadan/ 1995
İşte tabanvayın en cok kullanıldığı yol filmlerinden. Viyana sokaklarında biraz edebiyat, biraz felsefe, biraz karşılıklı kur yapmaca ve aşk. 90 ’larda ortaya cıkmış en şaşırtıcı filmlerden diyebiliriz Before Sunrise icin.
Seveni o kadar cok oldu ki, filmdeki yıldızların yaşlarıyla eşdeğer ilerleyen devam filmleri de cekildi. Cunku aşk ve ilişkiler uzerinde konuşacak cok şey var. Gez dolaş bitmez, ulkeler aş konuş, yine bitmez.
Devam filmlerinden “Before Sunset – Gun Batmadan” hatta bir de animasyon olarak biraz daha farklı kafada “Waking Life- Hayata Uyanmak” var. Bitmedi vatandaş, 2013 yılında Ethan Hawke ve Julie Delphy ’i ebeveyn olarak gorduğumuz “Before Midnight – Geceyarısından Once” var. Hepsini toplamalı sırayla sakin sakin izlemeli. Konuşarak bazı şeylerin cozulebildiğini ve fakat kimi şeylerin hayatın sonuna kadar aynı kaldığını, cok da zorlamamak gerektiğini gormeli.
Amerikalı esas oğlan gercekten de esaslı bir oğlan, Avrupalı esas kız gercekten de esaslı bir kız. Trende tanışan gencler, sadece bir gunde birbirlerine aşık olup, yine bir trende ayrılırlar. Yol filmlerinin en genci, en romantiği, en felsefisi, en sanatlısı, en şehirlisi, en devamlısı ve en guzellerinden biridir bizce, Gun Doğmadan.
One Week – Son Yolculuk / 2008
Gectiğimiz yuzyılın genclik dizilerinden Dawson ’s Creek ’in yıldızı Joshua Jackson başrolde. Bu elemanın ismi sizin de aklınıza eski kovboy filmlerinde elinde turtayla sinirli sinirli oğluna seslenen anneyi getirmiyor mu: Caşua Ceksin Endruuvs, cabbuk verandaya gel, senni kucuk haylaz adam!
One Week, kısıtlı omru kalan Ben Tyler ’ın hayatını sorgulamak icin motosikletle Kanada yollarına duşmesini konu ediyor. Baştan uyaralım, eğer motosikletiniz var ama calıştığınız yerde ya da okulunuzda izniniz-tatiliniz yoksa, bu filmi izlemeyin. Hem motosiklet sahibi, hem Kanada ’ya hayran, hem de yıllık izni olmayan biriyseniz filmi izlemeyi bırakın yazıya dahi devam etmeyin. Vallaha, sizin icin soyluyoruz, Kanada yollarının akıl alan guzellikleri ve motorla yol qeeyfi iş – okul hayatına karşı tum motivasyonunuzu kırabilir. Olsun hayat uzun diyelim, belki bir gun…
Almost Famous – Şohrete Bir Adım / 2000
Muzik sevdalısı bir bıdığın donemin en alengirli Rock grubuna kendini kabul ettirmesi, onlarla turnelere cıkması, hatta yavaş yavaş haberlerini Rolling Stones ’a yazmasını anlatan film, hem muzik hem sinema tutkunları icin unutulmazlar arasında.
Kendisi de gencliğinde Rolling Stones ’a yazılar yazan ve “muzikli” filmleri buyuk bir sevgiyle kotaran yonetmen Cameron Crowe icin “Almost Famous” cok kıymetli; cunku aslında bu film biraz da Crowe ’un kendi hikayesi. Penny Lane karakteriyle Kate Hudson ’ın uzun sure akıllardan cıkmayan bir performans sergilediği film, eğlenceli ve duygu dolu bir yol hikayesini, unlu bir rock grubunun turnesine iliştiriyor.
Neposlusni – Haylaz / 2014
Bu seneki (2014) İfistanbul ’da seyrettiğimiz “Haylaz” iki kafadan catlağın, tatlı mı tatlı, şirin mi şirin hikÂyesini anlatıyor. Bak yeminlen yeriz onları, o kadar sevdik. Sırbistan ’dan gelen bu iki cici isyankarın aşk ve arkadaşlık dolu yolculuğunu cok seveceksiniz.
Leni ve Lazar, 20 ’li yaşlarının ortalarında, hayatlarına daha yon verememiş iki eski arkadaştır. Leni, biraz depresiftir ve yaz mevsimini babasının eczanesinde calışarak gecirecektir. Lazar, 3 sene yurt dışında kaldıktan sonra babasının cenazesi icin kasabaya geri doner ve ortalığı birbirine katar.
Şeytan tuylu değil, şeytanın ta kendisi olan Lazar, Leni ’yi de alır yanına bisikletleriyle duşerler yola. İki fırlama zaten cocukluktan yanıklardır birbirlerine. Pedalladıkları her yerde başka tiplerle karşılaşır, tanımadıkları duğunlere katılır, yer – icer – dans eder, sıvışırlar.
Dunya promiyerini Sundance Film Festivali ’nde yapan Sırbistan filmi Haylaz, derinlikli bir hikÂye yerine, sulu tatlı bir meyveye atılmış koca bir ısırık gibi.
Motorcycle Diaries – Motosiklet Gunluğu / 2004
Che Guevera ’nın oğrenciliği ve sonrasında Guney Amerika ’da yuce bir amac icin duştuğu yolları konu alan film, yuzyılın en buyuk devrimcisinin idealist yaşamının bir donemine ışık tutuyor. Genc Che ’yi filmde tam adamı diyebileceğimiz Gael García Bernal canlandırıyor.
Peru, Kolombiya ve Venezuela yollarını aşan, Caracas ’a kadar devam eden yolculukta Che ve arkadaşı Granado, 500 cc ’lik 1939 model Norton marka bir motosikletle akla hayale gelmeyecek yollardan geciyor.
Yolda Peru ’da bir sure bir cuzam kolonisinde gonullu olarak calışan Che ’nın, Guney Amerika ’nın ozgurleşmesi icin yaptığı bu mucadele, ozgurluğun en net yansıması olan yola duşme kavramıyla dramatize ediliyor.
Che ’nin yolculukta tuttuğu notlarından filmleştirilen “Motorcycle Diaries” Amazon kıyıları eşliğinde ve ozgurluk rotasında seyreden gercekci ve hayli carpıcı bir yol filmi.
U turn – U Donuşu / 1997
Gıcık karakterin ne kadar gıcık olabileceği biraz da karşısındaki oyuncunun nasıl bir durumda olduğuna bağlı. Eğer ki karşısındaki bahtsız, U Turn ’deki Sean Penn ’in duştuğu durumdaysa, yani gıcık olana katlanmaya eli mahkumsa, gıcık olan azar, coşar, pis pis guler, keyfine keyif katar. U Turn ’un unutulmaz tamircisi Darrell (Billy Bob Thornton) konu gıcıklıksa Arizona collerinde bin akbaba gucundedir.
Sean Penn ’in kaderini de belirleyecek o u donuşunun, ilk cezası manyak tamirci Darrell ’ın kucağına duşerek kesilir. Harlin ’in garajı olay yeridir; Ama Darrell, Harlin değildir. Ayrıca Sean Penn ’in acelesi vardır ve colun ortasında Darrell ’a muhtacdır. Mustang ’inin patlayan radyator hortumunu ancak Darrell tamir edebilecektir.
Sean Penn ’in guneş gozluğu ukalası hali, şişe dibi gozluklu Darrell ’ı cileden cıkarır ve sinema tarihinin en gıcık karakterlerinden biri uyuduğu garajdan uyanır. U Turn, bir u donuşuyle tepetaklak olan bir hayatın ve Jennifer Lopez ’in ilk defa duzgun bir filmle izleyiciyle buluşmasının filmi. Daha once sadece Anaconda gibi dandiri filmlerde gozuken seksi latino, bu filmle dunya capında bir yıldız olmaya doğru koşacak.
Road Trip – Geyik muhabbeti / 2000
Nasıl ki 90 ’larda Kevin Smith, 2000 ’lerde Jim Carrey efsanesini yaratan Farrelly kardeşler, devamında dolu dizgin gelmiş Judd Apatow, durum komedisi ve beklenmedik olaylar mizahında eşik atlamışlarsa, Todd Phillips ’te aynı geleneği Road Trip ve Hangover serisinin “dev eğlence anlayışı” ve “ay cok eğlendik, kesin başımıza bişey gelecek” yaklaşımıyla surdurdu.
Hollywood ’ta Amerikan Pastası ’yla başlayan son 10 yıldaki “pic cocuk” karakterlerini ustası Seann William Scott, bu filmde de yola mola vermeden devam ediyor. Road Trip, adı ustunde daha kontağı cevirmeden ben bir yol filmiyim diyor. Konusu mu? Dort liseli yola cıkıyor işte, makara kukara

Yol / 1982
Ulkemizde 1999 yılına kadar yasaklı olan acı ve zulum dolu bir yol filmi “Yol” Yılmaz Guney ’in senaryosunu ceza evinde yazdığı Yol ’u, onceki filmlerinde asistanlık yapan Şerif Goren cekti. Filmde, darbe sonrasında sıkı yonetimin zorlu gunlerinde İmralı ’daki Yarı Acık Cezaevi ’nden verilen izinle koylerine, evlerine gitmek isteyen beş mahkumun yolda yaşadıkları zorluklar ve insan hayatının dramı konu ediliyor.
Şerif Goren ’in ulkeden İsvicre ’ye kacarken negatifleri de yanında goturup orada kurgulaması ve dublajını yaptırmasıyla son aşamada tamamlanan Yol, 1982 yılında Cannes Film Festivali ’ne yetiştirildi ve o sene “En İyi Film” dalında verilen Altın Palmiye odulunu Costa Gavras ’ın “Missing” (Kayıp) filmiyle paylaştı. Yani dunyanın 1982 ’de izleyip odullendirdiği filmi bizler ancak 1999 yılında izleyebildik. Hatta 1989 yılında, Samsun ’da bir evde video kasetle Yol filmini izleyen beş universite oğrencisi gozaltına bile alındı.
About Schmidt – Schmidt Hakkında / 2002
Bu filmi izlediğinizde Altınoluk, Edremit, Burhaniye ucgeninde takılan tum emekli amcaları, dedeleri daha iyi anlayacak onlara saygı duyacaksınız.
Coğu yol filminde olduğu gibi akıp giden hayata kapılıp boğulduğunu gec anlayan bir karakterin hikayesi. İşin carpıcı tarafı Jack Nicholson ’ın canlandırdığı Schmidt ’in yoldan geri donecek zamanının olmaması. Schmidt, yaşını başını almış yolun sonuna yaklaşmış…
Ailesi ve işiyle meşgulken bir sorun yaşamayan Schmidt, emekliliğinin ardından karısını kaybetmesiyle tepetaklak olur. Yaşlı adam zaten bunalımın eşiğindedir. Karısına ona aşık olduğu icin mi yoksa başka caresi kalmadığından mı kendisiyle evlendiğini soracak kadar yaşamını irdelemeye başlamıştır. Ustelik kızı da, uygun gormediği bir adamla evlenme planları yapmaktadır.
Yaşanmışlıkların anlamını – anlamsızlıklarını sorgulamak icin, kendi icin bir şey yapmak ya da sıradan hayatından kacmak icin gaza basar Schimdt. Peki bu yaptığı hayatı icin bi işe yarar mı? Yuzleşmek her zaman iyidir; hele ki yuzleşen Jack Nicholson ’ın adamı duvara civileyen ifadeleriyse.
Garden State – Eve Donuş /2004
Yola cıkma hazırlıklarından biri de muziktir. Hazırlarsın en karışığından şarkı listesini, yaparsın adını artık tarzına gore “Yolların Kralı” ya da “King of the Road” artık benzin bitse de o gazla bi 5-6 kilometre daha gidersin. Yolda muzik onemli.
Zamanının en absurt komedilerinden “Scrubs” ın yıldızı Zach Braff, filmi yazmış, yonetmiş ve başrolunde de guzelce oynamış. Andrew adında genc ve kariyeri pek de parlak olmayan bir aktoru canlandıran Braf, annesinin olumu uzerine uzun suredir gitmediği doğduğu şehre doğru yola cıkar.
Bu ana kadar icimize karalar bağlatan film, bundan sonra ara ara bir genclik ve anılar guzellemesi formuna donuşur. Cold Play, Nick Drake, Iron and Wine ve Remy Zero gibi isimler eve donuş yolunda Andrew ’a yardım eden, yolumuza ve filmimizin havasına hava katan isimler arasında. Bu anlamda Garden State adeta uzunca bir video klip gibi.
Arizona Dream – Arizona Ruyası / 1992
Belki tam anlamıyla bir yol filmi değil; daha ziyade sana bir yol gorundu filmi. Adında ruya geciyor daha ne olsun… Alaska ’da başlıyor, balık sudan cıkıyor ve ucmaya başlıyor, bundan uzun yol mu olur?
Sudan cıkan, colde ucan ve duşunmeyen; cunku zaten her şeyi bilen balığın yolculuğuyla başlayan Emir Kusturica hikayesi, kah bir ağacın tepesinde, kah catlaklarla dolu bir evde, kah bir eskimo iglo ’sunda suruyor. Artık Sezen Aksu ’nun “yigeni” konumuna gelen Goran Bregovic ’in unutulmaz muzikleri de bu yolculuğumuza fon oluyor.
Duşle gercek arasında gidip gelen film aynı zaman yonetmenin ilk İngilizce filmi. Iggy Pop ’un da katkılarıyla efsaneleştirdiği filmin muzikleri senelerdir eskimeyenler arasında.
Mermaids – Deniz Kızları / 1990
Dunyanın sayılı catlak yıldızlarından Cher bir anne, buyuk kızını canlandıran henuz kariyerinin başlarındaki Winona Ryder rahibe olmak istiyor(oyle anaya boyle kız) ve en kucuk kız nefes tutmayı takıntı haline getirmiş bir yuzme delisi, onu da o donem tam bir bacaksız olan Christina Ricci oynuyor.
Hayal kırıklığı ile son bulan bir ilişki sonrasında Bayan Flax her şeyini toplayıp yaşadığı kasabadan taşınır ve iki kızıyla duşer yollara. Yol filmlerinde Deniz Kızları ’na mutlaka yer vermeliydik. Cher, filmde o lafı boşa etmiş olamazdı: Araba ozgurluktur, basar gider ve her şeyi geride bırakırsın…
Elizabethtown / 2005
Yuzuklerin Efendisi ’nin soğukkanlı artisti Legolas ’ı, sus pus duran, uzun uzun sonsuzluğa bakan halleriyle karşımızda. Ooylece duruyor ve bu sefer attığı oklar hedefi tam bulamıyor.
Orlando Bloom, calıştığı şirketi 1 milyon dolar zarara uğratarak kovulan bir tasarımcıyı canlandırıyor. He he! Artist ooyle olursun işte (kıskanıyos noolmuş.)
Orlando Bloom, her zamanki soğukkanlı oyunculuğunu burada da yenilerken, desteği Tom Petty, Ryan Adams, My Morning Jacket gibi fon muziklerinden alıyor. Tıpkı Garden State gibi bu da hayli muzikli bir yola duşme filmi, sebebi hemen alt paragrafta.
Yonetmen Cameron Crowe gibi bir muzik aşığının ellerinden cıkma olan film, her ne kadar kendinden 1 sene once cekilmiş Garden State etkisini bırakamasa da Crowe ’un her filmine gosterilmesi gereken saygıyı hakkederek listemize giriyor. Almost Famous ’la kalpleri zaten fethetmiş olan Crowe, adeta filmin muzikleri uzerine rol yazmış. Bir roportajında dediği gibi, bu sevgili yonetmenimize gore duyguları anlatmanın en iyi yolu oyunculukla muziğin ic ice gectiği anlar.
Sideways – Yanyol / 2004
Moliere yuzyıllara meydan okuyan oyunu Cimri ’de “Yaşamak icin mi yemeli yoksa yemek icin mi yaşamalı” der. Bizim elemanların derdi şarap icin yaşamalı, aşk icin sevmeli, bu uğurda yollara duşmeli, olayları fazla buyutmemeli, daha da cok kadını sevmeli, sonra dayak yemeli…
Modern hayatın ezip gectiği iki kafadar, kafalarını toplamak icin bir haftalık seyahate cıkar. Biri yazar olma hayalleri kuran İngilizce oğretmeni, diğeri de az unlu bir oyuncudur. Soylemeye gerek var mı bilmiyorum ama bu yolculuk ikisinin de hayatlarında derin izler bırakacaktır.
Sideways, En İyi Film (Muzikal-Komedi) dalında Altın Kure kazanmıştır. Filmden enteresan bir bilgi vermeden gecmeyelim. Paul Giamatti ’nin oynadığı Miles karakteri film boyunca ictiği şaraplarda Merlot yerine Pinot ’yu tercih eder ve Merlot uzumunu her seferinde fena ezikler. Bunun etkisi kısa zamanda gercek piyasada da gorulur ve Merlot satışları gozle gorulur derecede duşer.
Little Miss Sunshine – Kucuk Gun Işığım / 2006
İsmi en guzel filmler listesi yapsaydık zirveye kesinlikle “Kucuk Gun Işığım” oynardı. Arı maya tombişliğinde bir şirinenin cocuk guzellik yarışmasına katılma cabasını konu alan film, genelde guldururken kim zaman da ailenin “dev kaybeden” hallerini gordukce insanı cileden cıkarıyor.
Boylesi bi aileyi komple terapiye yollasak psikoloji bilimi derin yaralar alır. Zaten duşunun ki baba hayat kocu, kelin ilacı olsa durumu yani. Dede uyuşturucu bağımlısı, amca biseksuel ve oğrencisiyle yaşadığı aşktan kalbi kırık. Erkek kardeş konuşmuyor, cocuğa aileden daral gelmiş, sadece yazarak iletişim kuruyor. Yetmez gibi ucak parası bulamadıklarından evin en kucuğu şirineyi yarışmaya goturmek icin bir vosvos minibuse doluşuyorlar.
Bircok festivalden odulle donen filmde o donem ki yaşına(10) gore akıl almaz bir performans sergileyen Abigail Breslin buyuk sansasyon yaratmıştı.
Tracks – Coldeki İzler / 2013
Bu seneki (2014) IKSV ’de uluslararası yarışma bolumunde gosterilen Tracks, genc bir kadının donemin inanılmaz guc koşullarında gercekleştirdiği bir yuruyuşu konu ediyor.
Havasından mı suyundan mı bilinmez Avustralya ’dan cıkan coğu oyuncu beyazperdede şahane işler yapıyor. Son donemde canlandırdığı karakterlerle hayli dikkat ceken Mia Wasikowska ’da onlardan biri. 2013 yılında yer aldığı iki filmde de (Only Lovers Left Alive – The Double) ozellikle film festivallerinde hayli dikkat ceken Mia (samimi olmayı seviyoruz) Tracks ’de de carpıcı bir oyunculuk sergiliyor.
Yol kavramını, doğayla bir olma, butun olma ve kişinin sınırlarını test etme zorluğuyla butunleştiren film, izlemesi keyifli ama cetrefilli bir macera.
Yazar Robyn Davidson ’ın kendi anılarını kaleme aldığı aynı adlı kitabından uyarlama olan Tracks ’te, Mia Wasikowska yazar Davidson ’ı canlandırıyor. Yazarın kopeği ve dort deveyle 1977 yılında Avustralya collerinde yaptığı efsanevi yolculuk o donem dunyada buyuk ses getirir.
National Geographic yolculuğu haberleştirmek icin bir muhabir gorevlendirir. Film buyuleyici goruntuler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken; genc bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikÂyenin gectiği coğrafya nedeniyle somurgeciliğe kadar pek cok temaya da değiniyor.
Tracks, bu aralar vizyona da geldi. Kucuk bir not, eğer filmi sinema salonunda izleyeceksiniz yanınızda mutlaka bir şişe su bulundurun, yakıyor! (ciddiyiz)