“The Pixar Theory”, tum Pixar filmlerinin birbiriyle ilintili bir zaman cizelgesine bağlı bir ana temadan ilerlediğini savunan, Jon Negroni tarafından gecen sene ortaya atılmış cılgın mı cılgın bir teori.
Toy Story ’den beri yapılmış her Pixar filmini iceren zaman cizelgesi, kanıtlarıyla desteklendiğinde size de acayip mantıklı gelecek. Aslında cıktığı 2013 tarihinde baya olay olmuştu teori, ama o zamanlar biz buralarda değildik o yuzden de ortaya cıkışının yıl donumunde sizlerle paylaşmayı uygun gorduk.
Filmler arasında simultane bağlar kurduğunda acayip mutlu olan bunyeler beri gelin. Zira bu teoride filme dayalı cıkarımdan başka bir şey yok!
Zaman cizelgesiyle birlikte Pixar filmleri teorisi, gonderdik gelsin!
Her şey Brave ile başladı (14. – 15. yuzyıl)
Pixar ’ın anlattığı en erken donem hikayesi olan Brave, Ortacağ İskocya ’sında geciyor. Pixar Teorisi ’nin mihenk taşlarından olan hayvanların insan gibi davranarak kimliklenmesi durumunu ilk kez Merida ’nın sihri (şu kucuk ucan hayaletimsi yaratıklar) keşfetmesi ve bunun sonucunda annesinin ayıya donmesiyle gormuş oluyoruz. Buyuyu yapan yaşlı kadının dukkanında sadece hayvanların değil, butun eşyaların hareket edebildiğini ve film devam ettikce bu yaşlı kadının her kapı gecişinde kaybolduğunu goruyoruz. Bu noktada bu cadıyı başka bir Pixar filminden tanıyacağınızı belirtmemiz gerekiyor! Cok kıyak değil mi?
Yuzyıllar sonra, Brave zamanında denenen buyuler sonucu hayvana donen insanlar hayvanlar arasında yeni bir populasyon oluşturuyor, bu sırada teknolojinin de gelişmesiyle super kahramanlar ortaya cıkıyor ve her Pixar filminde gormeye alıştığımız insan, hayvan ve makineler arasındaki savaş anlatılmaya başlanıyor.
The Incredibles ile ilk super kahramanlar doğdu (1950 – 1960)
Super kahramanlar dunyada varlıklarını gizleyerek korudular, ta ki 60 ’lara kadar. The Incredibles ’taki Syndrome ’u hatırlar mısınız? Syndrome olmadan once de ozenti bir kahraman olan Buddy, super gucleri olan insanların olumunu getirecek iki tehdit yarattı; kendi kendine hizmet edebilen yapay zeka “Omnidroid”ler ve Sıfır Noktası Enerjisi (Zero Point Energy). Bu iki icat, makinelerin insanları ilk kez tehdit olarak gordukleri an olarak Pixar evreninde onemli bir nokta olarak karşımıza cıkıyor.
Bu enerjiyle kimin ne yaptığı ise cok hoşunuza gidecek ve teorimizin bir sonraki noktası olacak; dalga boylarında gezen goze gorunmez bir enerji ceşidi olan Sıfır Noktası Enerjisi ’ni “oyuncaklar” emmeye başlıyor ve insan sevgisiyle harmanladıkları guclerini bu enerjiden elde ediyorlar. Bu da bizi bir sonraki adımımıza, yani Oyuncak Hikayesi ’ne (Toy Story) goturuyor.
Toy Story ile enerji aktarımı oyuncaklara gecti (1997 – 1998)
Oyuncakların hayat bulduğunun ilk işaretlerini gormeyi Syndrome ’un (The Incredibles) teknolojik kahramanlıklarına borclu olduğumuzu soylemiştik. Duygusal nesneler olan oyuncaklar insan sevgisinin onları hayatta tutacak bir guc formu olduğunu oğrenerek can buldular. Toy Story ’deki oyuncaklar ise sahiplerinden uzaklaştırıldıklarında başlarına neler geldiğini gorduğumuz bir dizi canlı oyuncağın hikayesi.
Toy Story 2 ile oyuncaklar dunyasında daha derinlere daldık(1999)
Oyuncak Hikayesi ’nin devam filminde oyuncakların insanlardan izole edildiklerinde bunun onlar icin tehlikeli bir durum olduğunu oğreniyoruz. Bu filmde, cansız nesnelerin hayata geliş amaclarını sorguladıklarını gorme fırsatı buluyoruz. Bu varoluşcu sıkıntıya ornek olarak Jesse ’nin sahibi Emily ’ye onu terk etmesinden doğan kırgınlığını gosterebiliriz.
Finding Nemo ile insan hayvan catışmasının temellerine indik(2003)
Pixar Teorisi ’nin cıkış noktası olan hayvanların kişilik kazanması olgusunu belki de en bastıra bastıra soylenen haliyle gorebileceğimiz film Finding Nemo (Kayıp Balık Nemo). Okyanusta, denizin derinliklerinde cok gelişmiş bir su altı dunyasıyla karşı karşıyayız. İnsanların cevreyi kirlettiğini ve hayvanlar uzerinde deneyler yaptığını oğreniyoruz. Dory uzerinde deney yapılan balıklardan biridir ve bu yuzden cok unutkandır. Cevreyi kirlettikleri ve balıkları yakalayıp hapsettikleri icin insanlara karşı bir kızgınlık oluşur. Bu bircok filmin konusunun temelini oluşturacak mevzu zira Pixar ’ın Monsters, Cars, Wall-E gibi filmlerinde neden hic insan olmadığı bu ayrıntıda gizli.
Ratatouille (2007)
Ratatouille filminde hayvanların insanlar gibi davranışlar sergilemeye başladıklarını goruyoruz. Hepsinin değil ama bazılarının ki bu da bizi Brave filminde buyu sonucu hayvana donen insanlara goturuyor. Remy ’nin zamanında bir insan olduğunu ve buyuyle hayvana donuştuğunu de bu noktada rahatlıkla soyleyebiliriz. Filmde Remy yemek yapmak istiyor, kısa sure sonra bir grup insanla birleşip kendini gosteriyor ve antagonist ’i Şef Skinner kayboluyor. Sizce nereye gidiyor? Hayvanların insanlar gibi hareket ettiğini ve bazı gorevleri onlardan daha iyi yerine getirdiklerinin bilgisiyle ne yapıyor? Bu nokta bizi Up filmine getiriyor ama zaman cizelgemizde sırada Toy Story 3 var.
Toy Story 3 (2010)
Bakın en ustteki gorsel, Buzz Lightyear ’ın pili, BNL şirketine ait.
Uc yıl icinde oyuncaklar dunyasında cok şey değişir. Oyuncaklar fiziksel ve duygusal olarak insanların suistimalinden sıkılırlar. Ayı Lotso insanlığa karşı harekete onculuk eder. Kendi turunu korumaya karar vermiştir.
Bunu yaparken de bir cocuk yuvasında, orada sanki komun sistemi gibi yaşayan oyuncaklar varmış ve bir de babaları gibi onları koruyan bir oyuncak ayı varmış gibi davranmayı ihmal etmez. Woody ve arkadaşları bu cocuk yuvasına gittiklerinde komun sistemine mensup oyuncakların başındakiler sahipsiz oldukları icin ozgur olduklarına dair uzun bir nutuk cekerler.
Bunu duyan Woody Takımı diğerleriyle beraber yaşamaya başlar. Ama esas oğlan Woody, masaya yumruğunu koyar ve “Bakın” der, “Hepimizin ayakları altında Andy ’nin adı yazıyor. Biz ona aidiz. Orada bi evimiz ve kurallarımız var. Hadi koyumuze geri donelim.” Komun icinde yaşamaya devam ederlerken bir bakarlar ki, orası da zaten kotu komunizmmiş. O baba ayıcık bi diktatormuş adeta. Boylece pişman olurlar ve eve geri donmeye calışırlar.

Film bu noktada Pixar Teorisi ’nden bağımsız olarak bu tarz sosyalist gruplaşmaların hicbir zaman organik olmadığını, her zaman arkasında bir kontrolun olduğunu ve asıl ozgurluğun sahiplerinizin sizi yumuşak yumuşak manipule ettiği kapitalist dunyadır tarzı bir yere bağlanır. Bunu da araya sokalım