Canlılar yaşadıkları ortamlarda başkalarını istemiyorlar. Adı ustunde başka geliyor, yabancı, bilinmeyen, “değişik” geliyor. Martıların takıldığı bir catının uzerinde kargalar uctuğunda gokyuzunde nasıl kıyamet koptuğunu hepimiz biliyoruz. Ama işte kuş sonucta, başka bir yaşam formu. Bizler hani insan olarak cok ustunduk, superdik ya… Noolcak bu kıt kalmışlığımız acaba. Bu koca gokyuzu hepimize yetmez mi? Gokkuşağının her rengi birbirinden farklı olduğu icin guzel değil mi? Maalesef kimilerine gore değil. Oyle olsa, Bursa ’da oldurulen travesti İrem ’in annesi, “Koskoca dunyaya sığdıramadılar evladımı” diyerek ağlamazdı.
Malum gectiğimiz Pazar gunu İstanbul Taksim ’de Onur Yuruyuşu vardı. Polis hicbir gerekce gostermeden yuruyuş yapmak isteyen kitleye saldırdı. Hem de ne saldırmak. Biber gazı, plastik mermi, gaz, jop elinde ne varsa… Bir silah cekip vurmadıkları kaldı.
Diyeceksiniz ki malum olanı neden defalarca yazıyor ciziyorsunuz. Cunku yazmak cizmek lazım. Bıkmadan usanmadan direnmek, caba sarf etmek lazım. İnsanoğlunun her uygarlığında, her doneminde bu boyle olmuş. Maalesef “insan olmak” hep zormuş. 50.000 yıldır modern davranışlara sahip olduğumuz soyleniyor. Duşunsenize ELLİ BİN YIL! Geldiğimiz noktada insan hÂl kendine benzemediği icin başka insanı kesiyor.
Sadece bizde de değil. İnsan hakları konusunda bizden cok daha hassas Batı toplumlarında da bireysel hak ve ozgurlukler kolay kazanılmadı. Yani “Herkes, dil, ırk, renk, din, cinsiyet, zart zurt gozetilmeksizin kanun onunde eşittir” kalıbı, sadece bir kek kalıbı kadar ciddiye alınıyor.
İlk olarak 34. İstanbul Film Festivali ’nde karşımıza cıkan Pride – Onur adlı film sayesinde LGBTİ mucadelesinin İngiliz halini de adeta bir kek kalıbı tatlılığıyla izlemiştik. İzlemeyenler en kısa zamanda gorsun diye, film hakkında bir kac eğlenceli bilgi vermek isteriz. Spoiler yok, sadece filmin konusuna şoyle bir bakış atıyoruz…
Bu arada başlığı Uğur Vardan ’ın Radikal ’de filmle ilgili yazdığı yazıdan yuruttuk. Naapalım cok guzeldi.
1984 yılındayız, İngilizlerin bugun hÂl en az yarısının nefret ettiği Thatcher donemi
Demir leydi de denilen Thatcher, Birleşik Krallığı MuhafazakÂr Partisi ile birlikte tam 11 yıl yonetti. 90 ’larda cocuk olanların Ronald Reagan, Mihail Gorbacov ve Andreas Papandreu ’yla birlikte en net hatırladığı isimlerden biridir Thatcher. İşci sınıfını ezip gecen politikalarıyla bilinir. Bizim Ozal ’ın kadın versiyonu.
Filmde muhafazakÂr partinin, muhafazakÂr toplumunun, en muhafazakÂr meslek gruplarından biri olan madenciler on planda
On planda olan sadece madenciler değil. Aslında her şey bir grup gay ve lezbiyen kafadarın başının altından cıkıyor. Filmin guzelliği de biraz bu karşıtlıktan kaynaklanıyor. Bir yanda muhafazakar madenciler diğer yanda gay ve lezbiyenler.
Thatcher maden ocaklarını kapatmak isteyince madenciler ulke capında greve gider
Ustelik filme konu olan grup ulkenin daha da tutucu olan Wales – Galler bolgesindedir

Gay ve lezbiyenler, biraz da topluma kendi seslerini duyurmak icin madencilere yardım etmek isterler. İyi ama mutaassıp, mutenasip, gelenek goreneklerine bağlı, orflu adetli takılan, artık nasıl tanımlarsanız tanımlayın bir kitledir madenciler. Gencleri delikanlı, yaşlıları bizdeki kahvede Gozcu, Posta okuyan amcaların muadili tiplerdir. Haliyle gaylerden gelecek yardım Mr. Bean ’den gelsin derler.
Cabalarına yanıt alamayan kafadarlar pes etmez ve LGSM (Lesbians and Gays Support the Miners) adıyla aktivist bir grup haline gelirler
Turkcesi “Lezbiyen ve gayler madencileri destekliyor” olan grup sokakta para toplamaktan, basında isimlerini duyurmaya kadar ellerinden ne geliyorsa yaparlar.
Muhafazakar madenciler yavaş yavaş aymaya başlar
Thatcher da sozum ona muhafazakardır ama uyguladığı neo liberal politikalar madencileri işsiz gucsuz bırakır. Basın desen Turkiyemizdeki yağcı yandaşlardan farkı yok. Ama diğer yandan bizim LGSM ’li parlaklar canla başla didinmekte. Sonucta iki ayrı uc yavaş yavaş yakınlaşmaya ve birlikte mucadele etmeye başlar.
Tam da Gezi ’de birbirleriyle alakasız gruplar olarak “bu daha başlangıc dememiz” gibi
Hem de yaşlı genc fark etmeden

Gercek bir olaya dayanan film, başta da dediğimiz gibi 1984 yılında geciyor; yani gunumuzden 31 yıl once. Gay ve lezbiyenlerin donemin İngilteresinde kimliklerini tanınır kılmak icin girdikleri mucadele komedi drama turunde. Klişe olacak ama hayatın kendisi gibi. Başa gelen olaylar biraz huzun biraz kahkahayla izleniyor ve girilen mucadele hayatları değiştiriyor. Yazmak cizmek lazım demiştik ya hani, bıkmadan usanmadan direnmek, caba sarf etmek lazım… İşte bu film o cabaların filmi. İzlemeyen kalmasın. Hicbir şey olmazsa haftasonu yenilen gazın uzerine biraz moral olur.
Bonus: İstanbul LGBTİ Onur Haftası Komitesi, Onur Yuruyuşu ’ne saldırı emri verenler hakkında suc duyurusunda bulunuyor
Bildirinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bonus 2: There is Power in a Union – Billy Bragg