Sinema odulleri; ne onlarsız olabiliyoruz ne onlarla. Sanatın hangi dalında bir kesimin verdiği oylar değerlendirilip genel kanı oluşturulabilir ki sinema odulleri iyi filmle kotu filmi keskin bir cizgiyle ayırabilsin. Ancak ne kadar odullerin bir filmi değerlendirmek icin tek başına yeterli olmadığını duşunsek de olay adayların ya da kazananların tahmin edilmesine geldiğinde tum olumsuz duşunceleri bir kenara bırakıp başlıyoruz tutan tahminlerimizle sevinmeye. Ama gelin biz Oscar ’ın habercisi olarak adlandırılan Altın Kure adaylarının acıklanmasıyla bu tartışmayı bir kenara bırakıp En İyi Film adaylarına (Dram, Komedi-Muzikal) şoyle bir bakalım;
Carol
Başrolunde Cate Blanchett ’in yer aldığı film adından en cok soz ettiren yapımlardan. 1950 ’ler Amerikası ’nda gecen yapım neredeyse tamamen Cate Blanchett ’ın uzerine kurulmuş diyebiliriz. Yonetmen Todd Haynes ’in başarılı yonetmenliği Cate Blanchett ’a pozitif ayrımcılık da yapmasa daha değerli olabilirmiş.
Mad Max: Fury Road
Bu yıla kadar Mad Max dendiğinde ilk akla gelen Mel Gibson ’dı kuşkusuz. Ancak rol aldığı her yapımda oyunculuğunu daha da geliştiren Tom Hardy, Mel Gibson ’ın koltuğunu sallamış gibi duruyor. Tom Hardy gunumuz teknolojisinin verdiği imkanlarla da bir adım one gecse de bu filmde kuşkusuz unutulmaz bir performans sergilemiş. Ona eşlik eden ve her yıl bir yaş daha gencleştiği rahatlıkla iddia edilebilecek olan Charlize Theron ’la birlikte Mad Max ’i bu yılın en iddialı yapımı haline getiriyorlar.
The Revenant
Gecen sene Oscar torenine damga vuran Birman ’in yonetmeni Innaritu ’nun yeni filmi Altın Kure ’de En İyi Film dahil iki adaylıkla beklenenin altında bir başlangıc yaptı diyebiliriz. Her ne kadar Innaritu ’nun gecen seneki başarısını diğer filmlerin gucsuzluğune bağlayan ve Innaritu ’dan pek hoşlanmayan onemli bir kesim olsa da The Revenant ’ın merakla beklendiği yadsınamaz. Martin Scorsese ile Oscar odulune cok yaklaşmasına rağmen alamayan ancak Altın Kure ’de iki Scorsese filmiyle odul alan Leonardo DiCaprio bu yıl Innaritu ile Oscar şansızlığını kırar mı bilinmez ancak rakiplerinin yine cok guclu olduğunu ve belki bu kez Altın Kure ’de de gulemeyeceğini belirtmemiz gerek.
Spotlight
Spotlight, oyunculuğu yonetmenliğinden daha on planda olan Tom McCarthy ’nin yonetmen koltuğundaki beşinci filmi. Ancak Altın Kure ’de filminin uc dalda aday gosterilmesi ile yonetmenliğinin oyunculuğunun onune gecebileceğini soylemek mumkun. Filmde Mark Ruffalo, Rachel McAdams ve gecen sene Birdman ile Oscar ’a aday olan Michael Keaton rol alıyor. Gecen yıl En İyi Erkek Oyuncu odulunu Eddie Redmayne ’e kaptıran Keaton ’ın bu yıl da en buyuk rakibi Redmayne ancak işi daha da zor cunku diğer adaylar da oldukca iddialı.
The Big Short
Christian Bale, Steve Carell, Ryan Gosling, Brad Pitt. Her biri tek başına bir filmi alıp goturebilecek isimlerin bir araya geldiği The Big Short, Michael Lewis ’in 2008 krizinin nasıl gostere gostere geldiğini anlattığı kitabından uyarlama. Amerika ’nın kriz oncesinden başlayıp 2010 yılına kadar gecirdiği sureci anlatan film sırf oyuncu kadrosuyla bile merak uyandırıyor. Asıl merakla beklenen ise Amerika ’nın yaşadığı her turlu başarısızlığı sinema yoluyla başarıya donuşturduğu gerceği ortadayken bu filmin yaşanan buyuk ekonomik krizden de Amerika başarısı cıkartmayı başarıp başarmayacağı
Joy
Silver Linings Playbook, American Hustle derken David O.Russell Joy filminde de Jennifer Lawrence ve Bradley Cooper ikilisinden vazgecmiyor. Lawrence-Cooper ikilisinin de son 4 yılda 4 filmle sevenlerini mutlu ettiği ancak sevmeyenleri de intiharın eşiğine getirdiği, artık bıkkınlık verdiği goruluyor. David O. Russell ’ın cekmediği diğer iki film beklentilerin oldukca altında kalırken Joy ’un Silver Linings Playbook kadar sevilip sevilmeyeceği merak konusu. Film, merkezine Jennifer Lawrence karakterini alarak aynı anda anneliği ve ailenin yonetimini surduren bir iş kadınının hayatını anlatıyor. Bu ikiliye Silver Linings Playbook ’ta eşlik eden Robert De Niro da bu filmin kadrosunda.
The Martian
Mars ’ta hayat var mı sorularını son zamanlarda sıkca duyuyorken The Martian “Mars ’ta Yaşama Kılavuzu” gibi cıkıyor izleyicinin karşısına. Gecen yıl Christopher Nolan yonetmenliğinde uzaya giden Matt Damon bu kez Ridley Scott ’la Dunya ’ya hic inmeden Mars ’a uğruyor. Matt Damon, Mars ’ta patates yetiştirmeyi başaran bir astronot olarak aklın kolay kolay almayacağı bir durumda karakterini inandırıcı kılmayı başarıyor. Hatta filmden sonra bircok kişi neden Mars ’a gidilmiyor ki hala diye duşunmuş bile olabilir. Şu da bir gercek ki Interstellar ’ın gecen sene goğuslediği eleştirilerin bircoğuna maruz kalmaması The Martian ’ın Interstellar ’dan daha iyi film olmasından değil ortaya attığı tezlerin daha az olmasından. Bu bağlamda The Martian icin iyi film, kotu film tartışmaları uzun sure değil ama en azından odul sezonu boyunca surecektir.
Spy
Melissa McCarthy ’nin masabaşından sahalara inen bir ajanı canlandırdığı Spy, tipik ajan komedi filmlerinin barındırdığı her şeyi barındırıyor. Bunun yanı sıra Amerika sınırlarını aşıp Avrupa ’yı turlayarak izleyiciye mekan ceşitliliği sunuyor. Oyuncu kadrosu da iyi isimlerden kurulu olunca komedi-muzikal dalında odule aday olması şaşırtıcı değil. Yine de yıllardır izlediğiniz ajan komedi filmleri icinde en ust sıralarda yer alır mı, tartışılır!
Trainwreck
Altın Kure ’nin en surpriz adaylarından. Judd Apatow ’un yonetmenliğini yaptığı filmleri seven izleyici kitlesi tarafından bile “pek olmamış” olarak değerlendirilen film bir kez daha espri kulturlerinin farklılığının kanıtı gibi. Klasik romantik komedilerden pek bir farkı olmayan Trainwreck ’in en buyuk surprizi LeBron James ’in konuk oyunculuğu. Bunun dışında da tahmin edeceğiniz gibi yine mutlu sonla biten bir romantik komedi.