Yonetmen icin de zor, oyuncu icin de, bir tek izleyen icin kolay. Filmde kar varsa atmosferin izleyiciyi sarıp sarmalaması, filmin icine alması cabucak oluverir. Kar, rengi, şekli, dokusuyla, kapladığı alanları gizleyip belli belirsiz hallere sokmasıyla film ve izleyen arasında taptaze bir ortuye donuşur.
Bir de evde filmi izlerken dışarıda kar varsa, duygular iyice şelale. Adeta 5 boyutlu atmosfer. Camdan bakınca yağan kar, ekrandaki resmin uzantısına donuşur. Film komediyse daha da coşar, korkuysa daha da gerilirsin.
Eskiden beri yonetmenler karın bu etkilerinden faydalanmak istemiş. Orneğin efekt kullanımında oncu işler deneyen Capra, o donem kullanılan klasik kar makinalarının cok ses yapmasından şikayet ederek, yangın kopuğunu sabunla karıştırıp fanlardan puskurtmuş.
Kar efektinin tum yurtta en gercek haliyle yaşandığı gunlerdeyiz. Oyleyse gelsin karlı, tipili filmler.
Fargo
Minnesota ’nın bir banliyosu olan St. Louis Park ’ta doğup buyur Coen Kardeşler. Biz gidip gormedik ama Google gorsellerde yanına winter yazıp aratınca Fargo ’daki karın nereden geldiğini anlamak hic zor olmadı. Hatırlarsanız filmde de mali sorunlar yaşayan Jerry Lundegaard (William H. Macy) Minnesotalı bir kardeşimizdi.
1996 yılında, gosterildiği her festivalde buyuk başarı yakalayan bu gangster komedisi, dunya sinemasına da Coenleri ilan etmişti. Coen gercekliğine muhteşem muzikler ve ipek (hafif kanlı) gibi bir kar ortusuyle tanık olmak icin Fargo gibisini bulamazsınız. Tuhaf bir film bu. İnsan ne kadar izlese de sıkılmıyor.
The Thing
Kar aslında ışığı yansıttığı icin ilk once bir ferahlık verir bunyeye. Ama karda uzun sureli zaman gecirmek ve kırılan ışığın her şeyi yutan derinliği yavaş yavaş klostrofobik bir ortama burunur. Goruntuler uzaklaşır, sesler belirsizleşir. Kuşku her kapı aralığından, carpan her camdan iceri dolar.
İşte bu ortamlar efsane yonetmen John Carpenter ’ın cılgın attığı ortamlar. Kuzey kutbunda gecen bilimkurgu gerilimde hem yonetmenin şupheyle karışık tekinsiz atmosferini, hem de Kurt Russell ’ın en iyi donemlerini izleyebilirsiniz. Bu gece izlemeyin tabi.
The Shining
Gulen adam vardı Kemal Sunal ’ın hani? Doğarken bile ağlamamış da gulmuş. Jack Nicholson‘da da doğarken aynı nevrotik ifadeyle doğmuş hissi yok mu sizde de? Shining ’deki o joker sırıtışıyla cıkmış gelmiş gibi dunyaya.
Shining, kuşkusuz sinema tarihinin en cok ilham alınan, uzerinde en cok konuşulan filmlerinden birisi. İkizlerin “Come Play With Us” demeleri, kapının kırılışı, banyo sahnesi, bardaki dialog, bahce kacışı, otele gidişin helikopter cekimi gibi akla gelen her sahnesi efsane olan benzersiz bir yapım. Aslında hic durmadan yağan karın etrafı sararak otelden uzaklaşmanın imkansızlığını desteklemesine gerek bile yoktu. Biz zaten inanmıştık yarattığın psikopat ortama Kubrick aabi.
30 Days of Night
Alaska ’da 30 gun boyunca gece. Mavi, siyah, beyaz… Saklanmak lazım cunku vampirler gelecek, hepimizi yiyicek! Filmin konusu kısaca bu. Kimi sitelerde pek beğenilmemiş, bakmayın siz oralara. Vaad ettiklerini yerine getiren guzel bir gerilim. Ha, ozellikle mekanlardan kacış sahnelerinde kimi karakterlerin aldıkları gerzek kararlara aşırı sinir olabiliyorsunuz ama olur o kadar. Sonucta Hollywood korkusu.
The Chronicles of Narnia: The Lion, the Witch and the Wardrobe
Ah boyle filmler bizim cocukluğumuzda olacaktı ki diyesimiz geliyor. Yaratılan fantastik dunyaya yağan ucuşan beyaz noktalar, yazının girişinde anlattığımız atmosferin en guzel tamamlayıcıları. Kar deyip gecemedik 🙂 Cunku Narnia ’da her yeni mekan ve karakter şiir gibi betimleniyor. Tabi bir de Tilda Swinton var, kendileri White Witch ’i canlandırıyor. Neden White olduğunu tahmin etmek zor değil.
Batman Returns
Muzik Danny Elfman, yonetmen Tim Burton ve deri – lateks karışımlar icinde Michael Keaton ’ın (Bruce Wayne) uzerine yatmış bir Michelle Pfeiffer (Kitka).
Kabul edelim ki filmdeki Tim Burton etkisi Batman ’ın kara atmosferini biraz da olsa perdeliyordu ama asla Joel Schumacher ’in 0 – 6 yaş figurleri gibi değil. Sonucta Burton, Gotham ’a değen eliyle cok tatlı fetişik sahnelere de şahit olduk. Keşke Hollywood sansur kafası olmasaydı da dahasını da gorebilseydik. Sonucta kar Gotham ’a cok yakışıyor.
Misery
Bugunler icin hayli yaşlı bir kadro: Yonetmen Rob Reiner, eser Stephen King, senaryo William Goldman. Oyuncular James Caan ve Kathy Bates.
Paul Sheldon isimli unlu bir yazar kuş ucmaz kervan gecmez, karı kışı bol bir noktada kaza gecirir ve Annie Wilkes isimli bir manyak tarafından kurtarılır. Biz aslında başlarda Annie ’nin bir manyak olduğunu bilmeyiz. Annie sadece yazarın tutkulu bir hayranıdır. Ancak zamanla… Diyor ve izlemeyenler icin bahsi burada kapatıyoruz. Gerilim klasiği Misery tam da uzun ve karlı geceler icin.
Frozen River
Sundance Film Festivali ’nde buyuk odulu olan bu yapım 2008 ’de Filmekimi ’ni de sallamıştı. Kanada – Amerika sınırındaki gocmen dramını odak olan Donmuş Nehir, uzun sure etkisinden kurtulamayacağınız bir dram.
Home Alone
Tum dunyada kısa surede kult olan Evde Tek Başına ’nın yonetmeni Chris Columbus, film yapmaya Coppola ’nın Baba serisini izledikten sonra karar vermiş. Steven Spielberg ’in elinden tutmasıyla da olayı koparıp goturmuş.
Amerikan ruyasının noel suslu hali olan Evde Tek Başına, yayınlandığı donemde gercekten de her cocuğun hayallerini suslemişti. Oyle ev bende olsun, isterse kapıya IŞiD dayansın modundaydı herkes. Bol bol kar, oyuncaklar, tchaikovsky ’nin piyano dokunuşları, gizemli yabancılar ve her şeyden onemlisi unu filmi gecen sarışın zıpır Macaulay Culkin.
Alive
Filmimiz gercek hayattan alıntı. Zamanında hikaye medya aracılığıyla (internet yokkene) dunyaya yayılmış. Bir rugby takımı mac icin Şili ’ye giderken ucakları And dağlarında cakılır. Kayıtlara gecmiş en gercekci cannibalism vakalarından biri başlamak uzeredir. Hayatta kalanlar hayatta kalmaya devam etmek icin kazada hayatını kaybeden arkadaşlarını yemek zorunda kalırlar. Kar mı? And Dağları… Ayrıca Ethan Hawke var.
Frozen
Hic oyle Disney renkleriymiş, sıradan karakterlermiş diye burun kıvırmayalım. Bu film cok guzel bir animasyon. Hikaye Hans Christian Andersen ’den geliyor ve Kuzeyden gelen her şey gibi gayet etkileyici.
Filmde karlar kralicesi Elsa ’nın kız kardeşi Anna, cesur dağ adamı Kristoff ve onun tum işlerine yerine getiren ren geyiği Sven ’ın, işbirliği yaparak kar kralicesi Elsa ’yı bulmak ve buz buyusunu yok etmek amacıyla yolculuk anlatılıyor.
Låt den rätte komma in (Let the Right One In)
Hazır Kuzeyden gelen her şey iyidir dedikten sonra bu şaheseri atlamadan gecmeyelim. Bir 2008 filmi daha. O yıl ki festivaller cidden iyi film yapmıştı 🙂
İki ergen tipin aşkını, buz gibi bir vampir hikayesiyle izliyoruz. Senaryodaki minik dokunuşlar, zaman zaman etrafı saran gotik atmosfer ve eve alıp besleyesimiz gelecek kadar ozdeşleşdiğimiz bir vampir kardeş. Yani, o kadar değil tabi ama yine de empati kuruluyor kendisiyle. Bir defa nazik bir kişi, yol yordam biliyor, sokakta gorduğumuz insansılardan cok daha insan bir kişi. Ozetle izlemediyeniz buyuk kayıp, hemen şeediniz.
Transsiberian
Bizdeki orta yaş ustu yazar cizer tayfanın hayalini kurduğu yolculuklardan biri de trenle Rusya ’yı gectiğiniz bu Transsiberian hattıdır. Aslında hat Rusya ’da olmasa onlarca ayrı filmi cekilirdi Hollywood tarafından ama eldeki bir kac ornekle yetinmek zorundayız.
Filmimiz surprizli ve gerilimli bir yolculuğu anlatıyor. Başta işler muhteşemken zamanla konunun seyri değişiyor. İnsan aslında gerilimin daha da artmasını beklemiyor değil. Keşke Coenler cekseydi.
Into the White
Oncelikle karıştırmayınız, Into the Wild değil. O da muhteşem bir yapım ama bununla alakası yok. İsmi de farklı hem? Kime desek aynı tepkiyi verdiği icin bu acıklamayı yapalım dedik.
İkinci Duya Savaşı ’nın Norvec ’e bulaşan kısımlarındayız. Norvec ve savaş, haliyle karla buluşma anlamına geliyor. Nedense hak ettiği değeri goremedi bu film. İzlemeyenler kacırmasın, her dakikası nefes kesen bir yapım.
Dead Snow
Yukarıdaki film savaşın dramını anlatıyor, bu da aynı yerde, aynı savaşın dalgasını geciyor. Yeterince ilgi gormemiş bir başka yapım. Kesinlikle harika bir korku – komedi. Aslında korkuyla alakası yok ama adettendir sonucta icinde zombiler var.
İkinci Dunya Savaşı sırasında yeniden Norvec ’teyiz. Albay Herzog ’un liderliğinde Rusya ile İngiltere arasındaki iletişimi kesmek icin Norvec Dağları ’na gelen Nazi askerler bolgede yarattıkları vahşetin ardından halkın cabalarıyla oldurulmuşlerdir. Diriliş zamanı geldiğinde mekana tatile gelen oğrencilerin başına musallat olurlar.
Dumb and Dumber
Konuyu biliyorsunuz. Dilin soğuktan metale yapışması, şampanya mantarı – baykuş, mushil ve Aspen! Bugun izleyince o kadar da komik olmuyor kabul, ama nostaljik bir yanı var.
Edward Scissorhands
Şeker pembesi mekanlar icinde gotik bir adamcık. Johnny Depp ’e makastan el bile taksalar yakışır dedirten bir film. Kendisini kesmemesi icin deriden kıyafetleriyle adeta yuruyen bir fetiş objesi olan Edward ’ın huzunlu macerası. Henuz elleri tamamlanmadan kendisini yaratan adam olduğu icin makasları el gibi kullanan Edward, Johnny Depp ’lere bile sığmaz taşar. İşin kar kısmı? İzleyiniz, gorunuz.
Bonus: İce Age
Koymasaydık olmazdı.