
Surrealizm, Birinci Dunya Savaşı ’nın hemen sonrasında, ozellikle savaşların da musebbibi saydıkları akılcılığa bir tepki olarak Avrupa ’da ortaya cıkmıştır. Oncelikle resim ve edebiyat alanında filizlenen akım zamanla fotoğraf ve sinemada da kendisine yer bulmaya başlamıştır.
Savaşın neden olduğu yıkım, vahşet ve kaos ortamına tepki olarak akılcılığın prangasını kıran, mantığın egemenliğinden kurtulan; bilinc altına, sezgilere, duşlere kapı acan bu akım ilerleyen sureclerde sinemada bircok yapımda etkisini hissettirmiştir. Şu donemde eskisi kadar etkin olmasa da hala bu akımın yansımalarını sinemada ve sanatın bircok alanında gormek mumkun. Listemizde gercekustucu filmler dışında tam anlamıyla gercekustucu sayılmasa da surrealizm izleri taşıyan bazı filmlere de yer verdik. Gercekustucu sinemanın başka bir cok orneği bulunmakla birlikte bizim listemizin editorun seckisi olduğunu vurgulamakta fayda var.
1. Delicatessen (1991)
Listemize surrealizmin anavatanı sayılabilecek Fransa ’dan bir filmle başlamak istedik. Turkce ismi “Şarkuteri” olan bu kara komedi, surrealist sinema akımının en onemli orneklerinden birisi.
Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro ikilisinin yonettiği film bir apartman dairesinde yaşayan insanların ilginc yaşantılarını konu ediniyor. Apartmanın zemin katında bulunan kasap dukkanının sahibi de yine aynı apartmanda oturmaktadır. Apartmana taşınan işsiz bir palyaco kasapta cırak olarak calışmaya başlar. Ayrıca kasabın kızına aşıktır. Kasaptaki et nereden temin edilmektedir? Sistem insanı yutmadan once nasıl parcalara ayırır? Kafamızda deli sorular…
2. L ’Âge d ’or (1930)
Yine Fransız yapımı bir filmden bahsedeceğiz. Aslına bakarsanız sinemada surrealizmin ilk orneklerinden birisi. Yonetmeni Luis Buñuel zaten bu akımın sinemadaki onculerinden birisi. Gercekustucu bu deneysel film İngilizce konuşulan ulkelerde “The Golden Age”, Turkcede ise “Altın Cağ” olarak isimlendirilir.
Buñuel, bu filmin senaryosunu yakın dostu olan surrealist ressam Salvador Dalí ’yle birlikte yazmıştır. Orta metrajlı ve siyah beyaz olarak cekilen film Buñuel ’in ikinci filmidir. Film Hristiyanlık karşıtı olduğu ve burjuva toplumunun yerleşik değerlerine saldırdığı gerekcesiyle eleştirilmiştir. Hatta tepkiler saldırı boyutuna gectiğinde film yasaklanmış ve uzunca bir sure bircok ulkede gosterime girememiştir.
Filmde, kavuşamadıkları icin burjuva toplumuna savaş acmış iki aşığın oykusu anlatılıyor.
3. Eraserhead (1977)
David Lynch ’in ilk uzun metraj filmi olan Eraserhead, cok duşuk bir butce ve oldukca kısıtlı imkanlarla cekildi.
Kendi halinde bir adam olan Henry ’nin oykusudur Eraserhead. Henry hicbir şeyi sorgulamadan yaşayan bir adamdır. Duş ve gercek arasında savrulup giden bir adam…
Uzerinde cokca tartışma olmasına rağmen film coğu otorite ve sinemasever tarafından kult film olarak gorulmektedir.
4. Holy Motors (2012)
İc ice gecmiş oykulerden oluşan deneysel senaryosuyla surrealist ve oldukca akıcı bir şolen sunuyor Holy Motors. Randevu adı altında farklı kılıklara burunen Cesar isimli bir adamın cokca akıl kurcalayan oykusu anlatılıyor. Fransız yonetmen Leos Carax ’ın 13 yıl sonra sinemaya donduğu film, başka filmlere de gondermelerde bulunuyor. Filmin oyuncu kadrosunda Denis Lavant, Kylie Minogue, Eva Mendes, Edith Scob ve Michel Piccoli gibi isimler yer alıyor.
5. Orphee (1950)
Fransız edebiyatcı/sinema sanatcısı olan Jean Cocteau ’nun yazıp yonettiği Orphee, Yunan Mitolojisinde gecen oykuleri gercekustu bir şekilde 50 ’li yılların Paris ’ine taşımıştır. Film icin adeta bir ruyayı andırdığını soyleyebiliriz. Baş karakter olan Orphee icin aslında filmin yonetmeninin kendisi olduğu ve bu filmin Jean Cocteau ’nun ortulu bir otobiyografisi olduğunu soyleyenler vardır.
6. Brazil (1985)
Kurgusal bir evren ve zamanda gecen, yonetmenliğini Terry Gilliam ’ın ustlendiği bir kara komedidir Brazil.
Filmde totaliter bir hukumet yapısının toplum uzerinde yarattığı baskı gercekustu bir şekilde işlenmiştir. Yazar Jack Mathews film hakkında “Gilliam ’ın, yaşamı boyunca kendisini deliye ceviren burokratik, hantallaşmış endustriyel dunyaya karşı bir taşlaması” tanımlamasını yapmıştır.
7. The Holy Mountain (1973)
Sinemada surrealist akımın onemli temsilcilerinden birisi olan Alejandro Jodorowsky ’nin yonetmenliğini yaptığı film yaptığı eleştirilerle; siyaset, din, kapitalizm, savaş gibi kavramları film boyunca adeta topa tutuyor. Guclu bir alt metine sahip olan senaryosu, imgesel ogeleriyle izleyiciyi surrealist bir fantezi dunyasına surukluyor.
8. Un Chien Andalou (1929)
Gercekustucu sinemanın babası diyebileceğimiz Luiz Bunuel ’in akımın en unlu temsilcilerinden ressam Salvador Dali ile olan dostluğundan “Altın Cağ” filminde bahsetmiştik. Un Chien Andalou (Bir Endulus Kopeği) filmi de ikilinin senaryosunu birlikte yazdıkları bir film. Bu senaryo ikili arasında birbirlerine ruyalarını anlatmalarıyla oluşturuluyor. Temeli tamamen ruya olan bir senaryo da tabiatıyla tamamen irrasyonel ve duşsel oluyor. Film bu ozellikleri ve zamandan bağımsız kurgusuyla gercekustucu sinemanın ilk ve en onemli eserlerinden birisi olarak goruluyor.