
Aydınlık bir gelecek icin aklını esaret altında tutmak istemeyen birey bilimin rehberliğine guvenir. Ancak bu noktada bir ikilemin ortaya cıkması da kacınılmaz olabilir. Konumuzu didaktik bir ture sokup sıkıcı hale getirmemek adına palas pandıras konuya girelim; orneğin, toplumların rehberi olması gereken bilimin (Bilimsel onluğun kisvesine girerek ticari kaygılar gudenleri ise merak etmeyin! Cunku o konuya da dokundurmak zorunda kalacağız) insanlığın faydası başlığı altında yaptığı hayvan deneyi ve bu kapsamda bize, yarattığımız vahşeti gosteren Save Ralph isimli kısa film.
Uzun cumlelerde yaptığımız yukarıdaki girizgah aslında konunun ciddiyeti ile paralellik taşıyor. Cunku sozde bizim faydamıza olan deneyler ticari cıkarların otesine gecmeyip nice cana mal oluyor.
Soz konusu icerik dikkatinizi cektiyse “Sıcacık Bir Dostluk Hikayesinden Gıda Endustrisinin Acımasızlığına Uzanan Okja Filmi” başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.
Oncelikle gundemimize giren carpıcı Save Ralph filmini kısaca konuşalım
Birkac gundur sosyal medyada da milyonların hayranlık ve pişmanlıkla izlediği bu film, alanında başyapıt olabilir. Save Ralph ismini taşıyan bu yapım, stop-motion turunde bir kısa film. Yapımı hikayeleştiren ve yoneten isim ise Spencer Susser. Akademi odulu sahibi olan Taika Waititi (Taika David Cohen), unlu İngiliz komedyen Ricky Gervais ve Zack Efron gibi isimlerin de karakterleri seslendirdiğini belirtelim.
Filmde karşımızda bir tavşan beliriyor. Ekrandaki bu hayvan ile kurduğumuz bağ ilk saniyelerden başlıyor cunku yuzundeki umutsuzluğu kabullendiği masumane yuz ifadesi bizi kendine cekiyor. Ayrıca ilk saniyelerde anlam veremediğimiz yaralar da kafamızda bazı soru işaretleri yaratıyor.
Bu tatlı tavşanın elindeki klaket ile “Boyle mi?” sorusu ile başlayan filmimizin devamında tavşanlar başta olmak uzere hayvanların birtakım sektorlerin gelişimi icin yavaş yavaş yok edilmesinin detaylarına şahit oluyoruz. Evet, kendi ‘keyfimiz ’ ve ‘mutluluğumuz ’ sanrısı altında kozmetik sektoru başta olmak uzere pek cok sektor temsilcisinin zenginleşmesine dair kaynakları goruyoruz. Başka bir deyişle, yaşama hakkı olan canlıları oldurerek devleşmemizin ozetini izliyoruz bize ayna tutan bu sahnelerde.
#SaveRalph etiketi ile milyonlara ulaşan bu ‘şok ’ kalıcı olur mu, bilemeyiz.
Bilim yanlış yapıyor olabilir mi? Bilimin kendi dinamikleri gereği duşunmemesi gereken bir sozcukten soz etmemiz gerekiyor. Bu sozcuk gundelik yaşantımızda dilimizden duşmeyen ve teoloji ile sosyoloji başta olmak uzere pek cok bilim dalını ve disiplini ilgilendiren ozelliklere sahip; ahlak. İşte bilim bununla ilgilenmez. Daha net konuşalım, bilim yaptıklarının ahlaklı olup olmadığı ile ilgilenemez. Cunku bu kulturden kulture ve donemden doneme gecer. Cok farklı bir ornekle acılım yapıp konuyu daha carpıcı hale getirelim mi? Misal, Berlin Duvarı ’nı duşunun; Doğu kısımdan diğer tarafa gecmek olum cezasını gerekli kılıyordu. Hatırlayın lutfen. Peki bugun? Batı tarafına koşarak ozgurluğe kacacaklarını zannedip olume kucak acanlar ve bu riski goze alanlar haklı. Oldurenler ise katil. Ama bugun oyle. O zamanlarda bu meşru bir ceza idi…
Dolayısıyla bilimin ahlaklı olanı yapmak gibi bir zorunluluğu yok. O halde hayvan deneyleri meşru ve gerekli mi? İşte katılamayacağımız bir varsayım. Cunku biz, bu noktada bilimsel bir calışmada rol almıyoruz. Dolayısıyla birtakım şirketlerin kasasını doldurmak icin ‘bilim ’ maskesi altındaki calışmalarını eleştirme ve reddetme hakkına sahibiz. Cunku bilim, aynı zamanda insanlığın ‘ortak cıkarları ’nı gozetmek zorundadır. Sozun ozu, sevimli tavşanımızın simgelediği deney hayvanlarına verdiğimiz zararı en aza indirmek olası kuresel tepkimizde saklı.
Save Ralph, bizlere gercekleri kanıtlayan muhteşem bir yapıt olarak zihnimizde surekli oynaması gereken bir film!
Save Ralph sayesinde duşunmemiz gereken hayvan deneyleri Ote yandan, bilimsel calışmalar ekseninde ilgin olan bir başka orneğe daha değinelim istiyoruz. Şimdi detaylarına yer vermeye calıştığımız iki deney, Save Ralph ile yeniden fark ettiğimiz bir gerceği aydınlatma potansiyeli taşıyor.
Zombi kopek deneyi Rus bilim insanları, 1940 yılında bir deney yapmaya karar verdiler. Bu deneyin esası; bir kopeğin başının kesilmesi sonrası o kopeğin ne kadar sure nasıl tepkiler vereceğini gosteriyor.
Rus bilim insanları, soz konusu tarihte, birkac saat civarında canlı tutulan, seslere tepki olarak kulaklarını kımıldatan ve dudaklarını yalayan kopmuş kopek kafalarının videoya aldılar. Yayımladıkları bu videodaki amacı ise şu şekilde acıkladılar: Yapay bir kan dolaşım sistemi ile hayvanları hayatta tutabiliriz.
Deneyi yapan bilim insanları ileri surdukleri bu savı bir anlamda kanıtladılar. Cunku bedeninden ayrılan kopek kafaları, bilim insanlarının sozunu ettikleri şekilde bazı tepkiler veriyordu. Gozlerini ve kulaklarını oynatan bu kafalar, yapay kan dolaşımı ile bekleneni ortaya koyuyordu…
Soz konusu videonun, rahatsız edici olduğunu duşunduğumuz icin o goruntuleri yayımlamıyoruz.
Zombi kopek deneyi 16 yıl once tekrarlandı Yukarıda anlattığımız deneyin uzerinden 65 yıl gecti ve bilim insanları yeniden bu konuya kafa yormak istedi. 16 yıl once 2005 yılında, Amerikalı bilim insanları, yaptıkları zombi deneyi ile bir gerceği daha gozler onune serdi; hayvanları denek yapıp insanlığımızdan uzaklaşmamız hakikati.
Pittsburgh Universitesindeki Safar Resusitasyon Araştırma Merkezi bunyesinde yer alan araştırmacılara gore, deneyi yapan ekip, kopekleri vucutlarındaki tum kanı temizledi. Ardından boşalttıkları kanın yerine oksijen ve şekerle doldurulmuş salin vasıtasıyla denek hayvanlarını oldurdu. Ekip, yaklaşık uc saatin sonrasında kopeklere kan nakli ve elektrik şoku verdi. Denek olarak kullandıkları kopekleri gozlemleyen soz konusu bilim insanları, gercekten de kopekleri biyolojik acıdan diriltti. Ancak bu durum, bazı kopeklerde kalıcı hasara sebebiyet verdi.
Soz konusu ‘bilimsel sureclerde ’ kopeklerin beyinleri refleksif davranışlara tepki verebiliyorken herhangi bir bilişsel surecte rol oynamadı. Yalnızca, beyinde bulunan ve temel refleksleri (tepkileri) vermeye yarayan bolumler aktif oldu.
Save Ralph ile zombi deneylerinin birbirlerinden farkı İlk bakışta baktığımızda Save Ralph filmi ile eleştirmemiz gerekenin kozmetik sektoru ile benzer alanlarda calışan (orneğin gıda sektoru de dahil) şirketlerin faaliyetleri. Cunku bu turden yapılar, kendi kasalarını dolduracak talepleri yaratabilmek icin insanlık dışı calışmaların adresi.
Zombi kopekler deneyinin Save Ralph filminde eleştirmemiz gereken noktadan farkı ise beyaz onluklerin, banka hesaplarına doğrudan etkisinin olmaması. Yani, birtakım iş insanlarının zenginliklerini artırmaya doğrudan bir etki yaratmaması.
Ancak son kertede soruşturmamız gereken insanların insanlık yararı gerekcesiyle olsa dahi bu kadar yoğun bir şekilde hayvanları oldurmesi. Hem de acıyla, yavaş yavaş…
Peki ya o hayvanların yerinde biz olsaydık? Buna razı gelir miydik? Gunumuz dunyasındaki konjonkturu duşunursek bu konudaki referansımızın “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı olduğunu inkar edemeyiz. Şapkanızı onunuze koyun ve tum dunyadaki farklı gelişmeleri, katliamları, geleceğimizi calan bilumum girişimlere karşı sessizliğimizi duşunun… Dolayısıyla aslında biz, bize yapılanlara bile sessiz kalıyoruz. Gunden gune olurken. Her gecen gun zombileşerek ve bu şekilde bilişsel yeteneklerden yoksunlaşarak.
Teşekkurler Save Ralph. En yakın zamanda ‘insan ’ olmamız dileğiyle. Her ne kadar bu niteliğimizden uzaklaşsak da….