
Omru boyunca kalp gozuyle gordu Âşık Veysel Şatıroğlu. Dertlenince de sevinince de sazının tellerine vurdu. Yalın ve duygulu dili ile her daim hislerimizin tercumanıydı.
Bugun Âşık Veysel ’in doğum gunu; elbette dostları eserleri sayesinde onu hep hatırlıyor…
Genc Yaşımda Felek Vurdu Başıma
Ucyuz onda gelmiş idim cihana
Dunyaya bakmadım ben kana kana
Kader boyle imiş cicek mahana
Levh u Kalem kara yazmış yazımı
Bu dizelerle ozetledi cocukluğunu ve sazla tanışmasını Âşık Veysel. Annesi Gulizar 1894 ’te Sivas ’ın Şarkışla ilcesine bağlı Sivrialan koyunde, koyun sağmaktan donerken doğurdu Veysel ’i. Yedi yaşında cicek hastalığından bir gozunu kaybetti, diğer gozune de perde indi. Tedavi olabilecek gozunu talihsiz bir kaza sonucu kaybedince, renklerden sadece kırmızı kaldı aklında. Cicek hastalığından duştuğunde, sıyrılan elinde gorduğu kanının rengi…
Sazıma Ben gidersem sazım sen kal dunyada
Gizli sırlarımı aşikÂr etme
Lal olsun dillerin soyleme ya da
Garip bulbul gibi ah u zar etme
Gizli dertlerimi sana anlattım
Calıştım sesimi sesine kattım
Bebe gibi kollarımda yaylattım
Hayali hatır et beni unutma
Evinde sık sık yore ozanlarını ağırlayan babası Ahmet Ağa, oğlunun saz ve soz tutkusunu fark edince ona bağlama aldı. Henuz on yaşında bağlama ile tanışan Veysel ’e ilk derslerini Molla Huseyin ve babasının arkadaşı Carnışlı Ali Ağa (Âşık AlÂ) verdi. 39 yaşında ilk şiirini yazıncaya kadar Karacaoğlan, Dadaloğlu, Dertli ve Yunus ’tan turkuler soyledi.
Guzelliğin
Guzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gonlumdeki koşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu duğumu kim cozerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk ’olmasa
25 yaşında gonlu aşka duştu ve ilk eşi Esma ’yı Âşık Veysel cok sevdi, cok kıskandı. Karısının komşuları Huseyin ile kacacağını anlamasına rağmen, sırf rahat etsin diye corabına para saklayacak kadar sevdi Esma ’yı.
Memlekete Destan Oldum
Memlekete destan oldum
Karım beni beğenmedi
Eşten oldum dosttan oldum
Yarim beni beğenmedi
Ne soylesem “deli” dedi
“Meyva vermez calı” dedi
“Acma bana kolu” dedi
Sarım beni beğenmedi
Âşık Veysel ’in Esma ’dan olan oğlu henuz on aylıkken oldu, annesi terk ettiğinde altı aylık olan kızı ise iki yıl dayanabildi. Yaşadıkları ağır gelen Veysel, arkadaşı Kasım ’la Zara ’ya gitti ve bir sure orada kaldı. Koyunden uzaklardaki turbe ve tekkelere yaptıkları ziyaretler Veysel ’e tasavvuf ağırlıklı ilk şiirlerini yazdırdı. Can yoldaşı, altı cocuğunun anası Gulizar Hanım ’ı da o ziyarette buldu.
Turkiye ’nin İhyası Hazreti Gazi
Turkiye ’nin ihyası Hazreti Gazi,
Kurtardı vatanı duşmanımızdan,
Canını bu yolda eyledi feda,
Biz dahi gecelim oz canımızdan…
1933 ’te Sivas ’ta Âşıklar Bayramı ’nda tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer, kendisinden Cumhuriyet ’in 10. yılı icin şiir yazmasını istedi ve bu dizeler ortaya cıktı. Şiir cok beğenilince Veysel, Mustafa Kemal Ataturk ’e kendi elleriyle şiirini goturmek istedi. Arkadaşı İbrahim ile uc ay yayan yollara duştu. Ankara ’da Ataturk ile bir turlu tanışamasa da Veysel ’in şiiri Hakimiyet-i Milliye gazetesinde uc gun yayımlandı.
İstanbul…
Sevgisi icimde yaşayıp duran
Nazlı guzellerin şirin İstanbul
Hayali kafamda hukumdar suren
Gormez gozlerime gorun İstanbul
Ortasında deniz kenarlar kara
Bu dunyada cennet olmuş kullara
Mehtapta sandallar ne hoş manzara
Sahildir yayladır yerin İstanbul
Âşık Veysel ’in yolu, ulke capında tanınmaya başladığı donemde elbette İstanbul ’a da duştu. Saz ustadı İstanbul Radyosu ’na konuk olduğunda, kendini radyodan dinleyen Ataturk ’un ilgisine mazhar oldu. Ama talihi yaver gitmeyince bir kere daha Ataturk ile tanışamadı.
Mecnunum Leyla ’mı gordum
Mecnunum Leyla ’mı gordum
Bir kerece baktı gecti
Ne sordu ne de soyledi
Kaşlarını yıktı gecti
Soramadım bir cift sozu
Ay mıydı gun muydu yuzu
Sandım ki Zuhre yıldızı
Şavkı beni yaktı gecti
Plağa okuduğu ilk turku Emlek yoresinin unlu ozanlarından Âşık İzzeti ’nin bu turkusuydu. Unlu ozan, ilerleyen yıllarda Tecer ’in girişimleriyle yurdu dolaşarak Koy Enstituleri ’nde saz oğretirken, şiirlerine memleket hasreti de duşecekti.
Bu Âlemi Goren Sensin
Bu Âlemi goren sensin
Yok gozunde perde senin
Haksıza yol veren sensin
Yok mu sucun burda senin
KÂinatı sen yarattın
Her şeyi yoktan var ettin
Beni cıplak dışar ’attın
Comertliğin nerde senin
Bektaşi geleneğine bağlılığı bu şiirinde doruğa cıkan Âşık Veysel, cocukluğunda ve gencliğinde tekkelerden anılarına suzulenleri, kimi zaman kaderine isyan ederek sazının tellerine doktu.
Uzun İnce Bir Yoldayım
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gunduz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gunduz gece
Dunyaya geldiğim anda
Yurudum aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gunduz gece
Âşık Veysel kendi uzun ince yolunda, dort elle hayata sarıldı. Kızılırmak uzerindeki Kaplan Deresi Koprusu ’nu koy koy dolaşıp para toplayarak yaptırdı. Sivrialan ’da ilk meyve bahcesini yetiştirdi. Başta koyundekiler “Bu topraklarda meyve yetişmez!” deseler de ağaclar meyvesini verince “Veysel değil, kor bizmişiz.” dediler. Hatta rivayete gore yetiştirdikleri elmayı Veysel elması diyerek satışa sundular.
Yeter Gayri Yumma Gozun Kor Gibi
Kambur felek sanki beni kayırdı
Eşten dosttan nazlı yardan ayırdı
Gizli sırrım memlekete duyurdu
Sanki benim bir ettiğim var gibi
Kimine at vermiş estirir gezer
Kimine aşk vermiş coşturur gezer
Kimine mal vermez koşturur gezer
Sanki bunu zengin etmek zor gibi.
Fikret Kızılok ’un yolu henuz universitedeyken Âşık Veysel ile kesişti. Oğrencilik yıllarında unlu ozanla tanışan Kızılok, 1969 ’da Uzun İnce Bir Yoldayım turkusunu yeni bir duzenlemeyle kayda aldı. Yine aynı yıl, Veysel ’in yanına Sivrialan ’a gittiğinde kar yolları kapayınca uc ayı ustası ile gecirdi. Donuşte Yumma Gozun Kor Gibi / Yağmur Olsam, Kızılok ’un asıl cıkışını yaptığı plak oldu. 1973 ’te Âşık Veysel ’in hayatını kaybetmesiyle yıkılan Kızılok sazını kırıp muziğe bir sureliğine ara verdi.
Dostlar Beni Hatırlasın
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Duğun olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.
Can bedenden ayrılacak,
Tutmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.
70 yıl kalp gozuyle goren ozana bir gun doktorlar gozlerini iyileştirmeyi teklif ettiğinde reddetti. O gunu kendi boyle anlattı: “İstanbul ’da geldiler gozlerini acalım dediler. İstemem dedim… Yahu nasıl olur da istemezsin. Bu fırsatı insan kacırır mı dediler. İstemem dedim tekrar. Sebebi dediler. Sebebiyse, ben şimdiye kadar kafamda bir yuva kurmuşum. Gozum acılırsa, o yuva dağılır.”
Kara Toprak
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarım kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır
Nice guzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gordum ne fayda buldum
Her turlu isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Âşık Veysel 21 Mart 1973 ’te sadık yÂrine kavuştu ve doğduğu yere, Sivrialan Koyu ’ne gomuldu. Unlu ozan elbette arkasında pek cok kıymetli eser bıraktı. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Olumunden sonra Butun Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayımlandı.
Kimler Yorumladı?
1970 ’li yıllarda Humeyra, Esin Afşar gibi bazı muzisyenler Âşık Veysel ’in deyişlerini duzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Son donemde ise Yaşar Kurt, Julide Ozcelik, Fazıl Say, Tarkan gibi pek cok muzisyen unlu ozanın eserlerini yorumladı.
Film Bonusu: Karanlık Dunya
Yonetmen: Metin Erksan, Senaryo: Bedri Rahmi Eyuboğlu, Oyuncular: Ayfer Feray, Ahmet Say, Âşık Veysel, 1952
Senaryosunu Bedri Rahmi Eyuboğlu ’nun yazdığı, Metin Erksan ’ın yonettiği Karanlık Dunya Aşık Veysel ’in biyografisini konu aldı. Film bir donem, Sivrialan ’daki buğday başaklarının boyu kısa ve ulke toprakları verimsiz gorunuyor gerekcesiyle yasaklandı.