
Bir buyuk şair Umit Yaşar Oğuzcan ’ı anlatacağız bugun size, genellikle melankolik dizeleriyle, yaşamından tıpkı dizeleri gibi melankolik kesitlerle ve aile arşivinden edindiğimiz bazı ozel fotoğrafları ve kendisinden yaptığımız alıntıları ile.
Huzurlarınızda melankolik soz ustası Umit Yaşar Oğuzcan ve dizeleri…
Doğdum
Yıl 1926 Ağustos ayı
Tarsus ’ta sofular mahallesinde
Allar giyinmiş bir kadın
Doğum sancıları ceker
Ceker ya…
Toplanır konu komşu
Evde bir telaş, bir kıyamet
Elleri nur olsun ebe hanımın
Cıka gelir fakir haneye
Gelir ya…
Nur topu gibi bir oğlan cocuğu
Guzel mi guzel, beyaz mı beyaz
Anasının kibrinden yanına varılamaz
Ağzı kulaklarına varır peder beyin
Varır ya…
Cifte cifte maşallahlar boncuklar
Kaynar lohusa şerbetleri guğum guğum
Hayır duaların biri bin paraya
Bir de isim konur fukaraya
Konur ya…
Ninniler soylenir salıncaklar sallanır
Turlu turlu oyuncaklar alınır
Gulduydu, yuruduydu, koştuydu derken
Cocuk buyur mektebe gider
Gider ya…
“Once şunu belirtmek yerinde olur ‘benim hayatım ’ roman değildir. Baştan başa şiirdir benim hayatım, şiirdir ve aşktır. Kohne dunyayı 1926 yılında şereflendirdim. Daha doğrusu cilem 1926 yılında Tarsus ’ta başladı. Babamın adı Lutfu, anamınki Guzide. İlk cocukluk yıllarından bu yana ceşitli kazalar, hastalıklar, ameliyatlar gecirdim. Uc yaşında ayağım kırıldı, dort yaşında mangala oturdum, beş yaşında 20 basamak taş merdivenden duştum, yedi yaşında başıma sandık kapağı duştu, bu arada fazla ateşli gecirdiğim kızamık sonucu kekeme kaldım (o gunden beri ateşliyimdir). 14 yaşında apandisit, 19 yaşında bobrek (tek bobrekliyimdir), 30 yaşımda bademcik ameliyatı gecirdim.”
Buyudum
İlk mektep orta mektep lise
Edebiyat fizik kimya her neyse
Bir yandan hastalıklar ameliyatlar
Başı doner dunku yavrunun
Doner ya…
“Babamın memuriyeti dolayısıyla ceşitli illerde, ceşitli okullarda okudum. 1946 yılında Eskişehir Ticaret Lisesi ’ni bitirdim.”
Evlendim
Yaşı varır yirmi ikiye
İckiyi sigarayı kadını oğrenir
Coker omuzlarına maişet derdi
Gece gunduz şiir yazar bir yandan
Yazar ya…
Kavak yelleri eser başında
Değmez ayakları yere bir turlu
Bu arada evlenir nasılsa
Coluk cocuk sahibi olur
Olur ya…
Ekmek derdi, komur derdi, ev derdi
Kimin umrunda aşıksa, parasızsa
Şu meyhane senin, bu meyhane benim
Anlar ayık kafa ile cekilmeyeceğini dunyanın
Anlar ya…
Bu hikayenin sonunu kim bilir
Dunyanın derdi dunyada kalır
Biter kederi garipciğin
Elbet bir gun o da olur
Olur ya…
“Gecirdiğim kazaları sayarken 22 yaşında evlendiğimi de soylemiştim. Eşimin adı Ozhan. Vedat ve Lutfi adlarında iki oğlum var… Hayatımdaki istifaların yekûnu dokuzdur. Cok guzel istifa ve aşk mektupları yazdığımı hic bir tevazuya kapılmadan soylemeliyim.”
Babadan Oğula (1)
Gulersen gonlumde cicekler acar,
Sevgiyle getirdik dunyaya seni.
İnsanlar şuphesiz umitle yaşar,
Tanrı o umide bağlaya seni.
Gercekten olmadık para duşkunu,
Cihanın bir pula sattık koşkunu,
Yaktıksak kalbinde sanat aşkını,
Yuceltmek istedik dehaya seni.
……
Şiir sevgisi cocukluğunda başlayan Umit Yaşar, anne ve babasının da etkisiyle 9-10 yaşlarında şiir yazmaya heveslenmiştir. Cocukken evlerinde şiir okunması, annesinin cağın unlu ozanı Faruk Nafiz Camlıbel ’in şiirlerini ezbere bilmesi, evlerinin duvarlarında unlu şairin cerceveli bir fotoğrafının bulunması, babasının Faruk Nafiz ’i “evin ikinci adamı” olarak gormesi Umit Yaşar ’ın kucuk yaşlarda şiire ilgi duymasının nedenleridir.
Babadan Oğula (2)
Sen donme yolundan catılsın kaşlar
Ey oğul aldırma, yarılsın başlar
Kac yıldır dort yana attığın taşlar
Getirdi Eşref ’le hizaya seni
Bak dunya ne guzel, bu sitem niye,
Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Carptırma hicvinle cezaya beni!
Lutfi Oğuzcan
Baba Lutfi Oğuzcan ’ın oğluna sitem etmesinin nedeni, Umit Yaşar ’ın sık sık intihara kalkışmasıydı. Soylenenler gore Umit Yaşar yirmi uc kez, kendi sozlerine gore de uc kez intihara kalkışmıştı ve ne yazık ki bu ruh hali nedeniyle evde huzur kalmamıştı.
Vedat (1)
doğumunu anımsıyorum,
bir serce kadar sucsuz,
bir ot kadar bilincsiz
ve dilsiz bir taş gibi,
pembe, kırmızı, mor,
karışımında bir et parcası,
yoğrulmuş balcık,
yeşeren filiz,
bicimlenen tohum
ve başlayan bir yalandı seninle,
biliyorum…
ilk ağlayışını anımsıyorum,
urperten bir cığlık,
bir su şırıltısı huzun veren,
akortsuz telli sazların caldığı bir senfoni,
soluk soluğa
ve son ağlayışını anımsıyorum,
akmasını gozyaşlarının,
boşluğa, sonsuzluğa,
o muthiş yalnızlığa.
guluşlerini anımsıyorum,
kimi gun bir ustura gibi acımasız,
kimi gun bir gul gibi dokunaklı
ve kimi gun gokyuzu kadar
gorkemli, masmavi, yalansız,
guluşlerin inen bir tokattı aslında,
iğrenc yuzlerine insanların,
guluşlerin, isyandı aslında,
guluşlerin, ta kendisiydi caresizliğin,
guluşlerin, guluşlerin,
ah senin beşikten mezara kadar,
ağlayan guluşlerin.
Melankoli dolu ruhu ve bunları satırlara doktuğu şiirleriyle tanınan Oğuzcan ’ın şiirlerinde, aslında yaşadıklarının etkisi cok buyuktur. Umit Yaşar Oğuzcan, bu kadar etkili aşk şiirleri yazmasına rağmen, cokca intihar etmeye teşebbus edecek kadar da karamsar bir ruh haline sahiptir aslında. Baba Umit Yaşar Oğuzcan ’ın bu hayatı buyuk oğlunu da olumsuz yonde etkiler. Babasının hayata bakış acısı ve bunu uygulama cabası, Vedat Oğuzcan ’ın da aklında ‘intihar ’ fikrini dolaştırır. Evde surekli Umit Yaşar ’ın başarısız intihar girişimleri, acı sonucları konuşulur hale gelmiştir ve ne yazık ki bu ruh hali nedeniyle evde huzur kalmamıştır.
Vedat (2)
bir dostluğu anımsıyorum aramızdaki,
gun gun değişen,
ama her gun biraz daha pişen,
acılarla buyuyen gelişen,
bir dostluğu anımsıyorum,
benimle ilk icişini,
ilk kez bir kadına gidişini,
ilk kez sevişini anımsıyorum bir kızı,
kırılışını,
ayrılışını
ve bir gun o buyuk yıkılışını anımsıyorum,
yine de kızmıyorum sana, kızamıyorum,
cirkin yaşamamak icin,
guzel olmek istedin,
anlıyorum.
son gunlerini anımsıyorum,
bir sır gibi sakladığın,
dayanılmaz acıların aklıma geliyor,
sonra korkuların, kuruntuların
ve o en vazgecilmez yerinde uykuların,
yatağından sıcrayışların aklıma geliyor,
solan yuzunu anımsıyorum,
huzunlu gozlerini,
bembeyaz, duzgun dişlerini,
yumuşak kahverengi saclarını anımsıyorum,
sonra ellerini,
konuşan, duşunen, duyan ellerini,
bir sanatın cilesini dokuyan ellerini,
guclu ellerini,
sonunda butun kahpeliklerine dunyanın,
o meydan okuyan ellerini.
yarım kalmış hatıraydın sen,
tamamlandın olunce.
şimdi yarım kalmış hatırayım ben,
tamamlanacağım yanına gelince…
Evet, bir gun… 1973 yılında on yedi yaşındaki Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi ’ne cıkar ve kendini aşağı bırakır… Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar oyle edilmez, boyle edilir!” Bu olay, şairin ruh dunyasında tamiri mumkun olmayan hasara yol acmıştır ve o zamandan sonra kendini “Acılar Denizi” olarak tasvir etmiştir…
Galata Kulesi
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz gunuydu
Aydınlıktı, guzeldi dunya
Bir adam duştu o gun Galata Kulesi ’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Omrunun baharında
Butun umutlarıyla birlikte
Paramparca oldu
Bir adam benim oğlumdu…
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gozleri
İci butun insanlar icin sevgiyle doluydu
Cıktı apansız o donulmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Sondu guneş, karardı yeryuzu butun
Zaman durdu
Bir adam duştu Galata Kulesi ’nden
Bu adam benim oğlumdu
“Acarken ufkunda guller alevden”
Cıktı, her gunku gibi gulerek evden
Kimseye belli etmedi icindeki yangını
Yurudu, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesi ’nde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Olum yolcusunun son arzusu buydu
Bir adam duştu Galata Kulesi ’nden
Bu adam benim oğlumdu
Kucuktu bir zaman
Kucağıma alır ninniler soylerdim ona
“Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”
Bir daha uyanmamak uzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesi ’nden bir adam attı kendini
Bu nankor insanlara
Bu kalleş dunyaya inat
Şimdi yine bir ninni soyluyorum ona
“Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”…
Hayatını, duygularını şiirlerine yansıtma konusunda usta olan şair; bu acısını yine dizelere dokerek yenmeye calışmıştır.
Beni Kor Kuyularda
Beni kor kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Oylesine yıktın ki butun inanclarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Vedat ’ın olumu uzerine yazdığı ve ustad Munir Nurettin Selcuk tarafından bestelenen bu dizeler, şairin bestelenmiş şiirleri arasında en sevilenlerindendir.
Acılar Denizi
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur duduklerini, martı cığlıklarını
Dalgalar her gun bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim icin ağladıklarını
Oluyum coktan, bir baksana gozlerime
Gor, icindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece boyle
Butun gemiler sondurmuş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes icime dokmuş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli ruzgar cıksa; alıp goturse
Yılların icimde bıraktıklarını…
Onceleri “su birikintisi” olarak nitelendirdiği şiiri, zamanla “minik bir gol” ve “kendi yatağında kıvrıla kıvrıla akıp giden bir ırmak” halini alır.
Aşk Şairi
Acılar vardır, bir de caresizlikler
Ne zaman başladıysa benim oykum
Yuruduk, kim bilir kac yıl beraber
Bir yanımda aşk, bir yanımda olum
Durup durup kirlendim yaşadıkca
Aşktı beni yıkayan, arıtan su
Dunyamı saran bir uctan bir uca
Hep o bir gun sevememek korkusu
Ben kalbimi o taşlarda biledim
Butun pisliklerini yeryuzunun
Kazıdım hancerimle yeniledim
Son dakikasında bile omrumun
Ben Tanrıdan başka bir şey istemem
Her sevgiye acık olsun pencerem
Umit Yaşar, şiirlerinde aşkı zirveye cıkarmış ve butun cıkmazlardan ona sığınmıştır. Şiirlerinde toplumsal icerik bulunmakla birlikte zaman zaman da bireysel icerikli olup kendi duygularını ortaya koymuştur. “Hayatımdaki şairliğimi alıp cıkarırsanız geriye onemli bir şey kalmaz. Oylesine tutkunum şiire” der.
Ayrılanlar İcin Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar guc olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız
Her kaderin tesellisi bulunur, uzulme
İnsan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler gelir gecer, yıllar gecer
Sen de unutursun bir gun gelir
Hic yaşamamışcasına, hic sevmemişcesine
Unutursun o gunlerimizi, gecelerimizi
O gunlerce gecelerce sevişmelerimizi
Her şeyi, evet her şeyi unutabilirsin
Hatta butun yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, icinde bir derin sızı kalır
Eşine olan sevgisini şiirlerinde yansıtan şairin evliliği cok sevdiğini ve bunun icin de yalnızlıktan hoşlanmadığını şiirlerinden anlıyoruz. Eşinden ayrı kaldığı zamanlardaki ozlemini şiirlerine yansıtan şair, eşi olmayınca yarım kalmış ve hayattan haz almaz olmuştur.
Yalnız Kadın
Kim bilir yalnızlığı kadınlar kadar
Karlı dağların en yuksek tepeleri mi
Terk edilmiş şehirlerin caddeleri mi
Gokyuzunun yıldızsız geceleri mi
Kadınlar bir omur boyunca yalnız
TÂ dunya kurulduğundan beri
Yalnızlık ışığını yakar her gece
Sonsuz karanlığımızda elleri
Nasıl yağmur yağarsa yalnızlığına şehrin
Oyle mahzun ve yalnız kadınlar tanıdım
Denizler ortasında geniş ve derin
Bir dunyu gordum kadınların gozlerinde kapkara
Yalnızlık ne imiş anladım
Acıdım kadınlara.
Umit Yaşar ’ın kadınlarla ilgili şiirleri sadece guzel, akıllı, seven ve aşık olunan kadınlarla ilgili değildir. Cirkin, yalnız, terk edilmiş ve “oyle” kadınlar icin de şiir yazmış; bu kadınların yalnız ve sevilmemiş olmaları ile kendi yalnızlığı ve sevgisizliği arasında bağ kurarak onlara acımıştır. Umit Yaşar hayatı boyunca kadınları sevmiş, fakat hic sevilmemiştir. 1957 yılında Anahtar dergisine verdiği roportajda, aşkı tatmamış bir aşk şairi olduğunu soylemiş, bu durumu kendisi de gulunc bulmuş ve eklemiş: “Ben aşkı yaşamıyorum, onu arıyorum, bulduğum zaman gercek bir aşk şairi olabilirim.”
Erkekler de Ağlar
Kederler vardır yağlı bir ilmek gibi
Dolanır boynumuza kor gecelerde.
Bir boşlukta durmadan sallanır insan
Ki ağlamak son caredir o yerde.
Gozyaşı… O ilk isyanı cocukluğumuzun
Bir nehrin yatağından ilk taşması,
Yaşamak, sele boğulması arzuların
Ve nehirlerin sonunda bir denize karışması
Olur zamanla anılar, dostlar, sevgiler
Bir yurek ne kadar dayanır bu ozleme
Calgılar calmaz olur, şarkılar biter
O yer son cizgidir erkekte direnmenin,
Son guluş de ucar gider dudaklarından
Bir damla yaş suzulur solgun yanaklarından.
Şair icin, olmek bazen bir kurtuluştur. Coğu zaman da sevgiliden ve guzelliklerden ayrılmak demektir. Aynı zamanda olumsuzluktur. Şair bazen de olulerle konuşur, cok sevdiği kadını oldurup onu macerasını olumsuzleştirmek ister.
İstanbul
Evin icinde bir oda, odada İstanbul
Odanın icinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın cantasını actı, cantada İstanbul
Cocuk bir olta atmıştı denize, gordum
Cekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne bicim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yurusek yuruyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye gorsun, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.
Şair, İstanbul ’da sevgilisi olduğu icin veya orada sevgiliyi gorup tutulduğu icin İstanbul ’u sevmiştir. Oyle ki bu şehrin butun sokakları, caddeleri, semtleri sevgiliyi anlatır. Sevgili de İstanbul kadar guzel ve şiirlere konu olacak kadar vefasızlığa sahiptir. Ancak sevgilinin varlığıyla guzelleşen ve sevilen İstanbul, şairde boylece bir tutku oluşturmuştur. O yuzden şair sevgilisi olmadan hicbir şeye onem vermez.
Son Mektup
Olursem şaşırma
Olebilirim
Olursem ağlama
Yine gelirim
Olursem seslenme
Uyuyacağım
Olursem uzulme
Yaşayacağım
Olursem bekleme
Geri donemem
Olursem olme
Sensiz edemem
Yıl 1984… Şair bu yılda ozlemini duyduğu son nefesin mutluluğuna ulaştı… Ve sevgili oğlu Vedat ’ına kavuştu. (4 Kasım 1984)
Sadrazamın Kavuğu
Sadrazam efendimizin kavuğu
Halkın derdini dinler her sabah mÂbeyinde
El pence divÂn durup ağlaşırlar
Fukara Aliler
Dert kupu olmuş Veliler
Hasanlar, Huseyinler…
On binler
Yirmi binler
Yuz binler…
Velhasıl mÂbeyinde her sabah
Halk inler
Kavuk dinler.
Umit Yaşar deyince aklımıza “depresif, lirik, duygu yuklu” şiirler gelir. Ama şairin bir de yergicilik yonu vardır. Umit Yaşar, kendi yergiciliği hakkında şoyle diyor: “Benim yergiciliğimin en onemli ozelliği, koru korune bir partiyi ya da bir ideolojiyi tutmayışım ve bu nedenle hiciv oklarımı ozgurce atışımdır. 28 yıllık yergicilik yaşamımda ne polis ne de yargıc karşısına cıktım… Ve tum yazdıklarımı gunu gunune, sıcağı sıcağına yayınladım ceşitli gazetelerde, dergilerde, kitaplarımda… Ve ben, hiciv şairi Umit Yaşar; bugun yaşıyorsam, bu onsozu yazıyorsam, bu kitabı yayınlıyorsam, oldurulmemişsem, diyardan diyara surulmemişsem; bu da yaşadığım cağın onuru ve yıllardır hicvettiğim devlet adamlarının yuz akıdır. Bundan şiir adına, memleketim adına ovunc duyuyorum.” (Umit Yaşar Oğuzcan, 07.01.1984)
Umit
“Evet” de,
Butun marifetlerimi gostereyim sana
Gor, bir kilo rakı nasıl icilirmiş
Nasıl şiir yazılırmış ac karnına
Nasıl yaşanırmış
Nasıl sevişilirmiş
Oğren
Sana bin yıl yaşatayım bir gunde
Once evet de umitleneyim
İstersen sonra hayır de.
Saygıyla anıyoruz bu buyuk ustayı…
Kaynak: Zekiye Oğuzcan ’ın aile arşivi…