
Tanrı
Bin birinci gece şairi yarattı,
Bin ikinci gece Cemal ’i,
Bin ucuncu gece şiir okudu Tanrı,
Başa dondu sonra,
Kadını yeniden yarattı.
Der Ulku Tamer, arkadaşı Cemal Sureya icin. O; edebiyatımızın ve İkinci Yeni hareketinin en unlu, en sevilen isimlerinden… O; fırtınalı hayatıyla, aşklarıyla, dizeleriyle unutulmaz bir şair… Biz de onceden bazı alıntılarına listelediğimiz şairin hayatını anlatalım istedik bu kez elimizden geldiğince.
İki Kalp
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uclarıyla değebilen
İki kol
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek govde gosterisi zamanın;
Cok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmışlar gocuyorlar
Keşke yalnız bunun icin sevseydim seni.
Cemal Sureya 1931 ’de, o yıllarda Erzincan ’a bağlı olan (şimdilerde Tunceli ’ye bağlı) Pulumur ilcesinde doğdu. Babası Huseyin, annesi ise Gulbeyaz ’dır. Cocukluğunun ilk yıllarını Erzincan şehrinde gecirdi.
Dilekce
Sokağımsan
Ben anahtarı cevirdiğim zaman
Kapanan evin kapısı değil,
Senin kapın olsun acılan.
Adresimsen,
Mektuplarım doğru durust gelsin;
İki kişi telefonla konuşurken
Olmayalım hemen uc kişi.
Kentimsen,
Başka kentler de girsin araya;
Daha bir sevincle katılayım,
Şenliğimsen.
Her şeyi yaz tarihimsen,
Ama her bir şeyi;
Dilimsen,
Sen de koru biraz dilliğini.
Duşuncemsen,
Kızkardeşim pencereyi acsın;
Sorguclu bir ışık aracılığıyla
Gunyenisi dolsun iceri.
Uzat saclarını Frigya,
YÂrimsen,
Yurdumsan;
Soz ver Anadolu.
1938 ’de Dersim İsyanı sonrasında ailesi Bilecik ’e surgun edildi. Bilecik ’te ilkokula başladı, İstanbul ’da devam etti. Haydarpaşa Lisesi ’nden mezun olup Ankara Universitesi Siyasal Bilgiler Fakultesi Maliye ve iktisat Bolumu ’nu bitirdi. Ceşitli devlet kurumlarında calıştı.
Surgun
Bizi bir kamyona doldurdular
Tufekli iki erin nezaretinde.
Sonra o iki erle yuk vagonuna doldurdular
Gunlerce yolculuktan sonra bir koye attılar
Tarih oncesi kopekler havlıyordu
Aklımdan hic cıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler
Duyarlığım biraz da o cocukluk izlenimleriyle besleniyor belki
Annem surgunde oldu, babam surgunde oldu
Erzincan ’dan surgun edildiklerinde bindirildikleri surgun treni, nereye goturulduklerini bilmeyen insanlarla doludur… Yedi yaşında cıktığı bu yolculuk Cemal Sureya ’nın butun hayatını etkiler, şiirini besleyecek bir donemin başlangıcı ve ‘bir doğum anı ’ olur.
Trenden Bilecik ’te indirilirler. Bilecik halkı gelenleri horlamak bir yana, bağırlarına basar surgunleri; tepsi tepsi baklava borek taşırlar onlara.
Beni Op Sonra Doğur Beni
şimdi
utanctır tanelenen
sarışın cocukların başaklarında.
ovadan
gozu bağlı bir leylak kokusu ovadan
ceviriyor o kucucuk guneşimizi.
taşarak evlerden taracalardan
gelip sesime yerleşiyor.
sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
ve kuşlara doğru
fildişi ruzgarın tavrı.
dağ guneş iskeleti.
tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
kan goruyorum taş goruyorum
butun heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sutlu inciri –
kovanlara sızmıyor.
annem cok kucukken oldu
beni op, sonra doğur beni.
Bilecik ’e yerleşir yerleşmez annesi Gulbeyaz ’ı henuz 23 yaşındayken kaybeder. Kucucukken yoksun kaldığı bu anne sevgisi şairi belki de ebedi bir surgun kılar. Ve bu surgun zamanla sevdiği her kadında annesinin arayışına donuşen bir surgun halini alır: “Annem cok kucukken oldu / beni op sonra doğur beni”
Huznun Kuşları* ben butun huzunleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu huznun kuşlarını
bir bir denemişim butun kelimeleri
yeni sozler buldum seni gormeyeli
kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni gormeyeli
kasketim eğip ustune acılarımın
sen yuzune surgun olduğum kadın
kardeşim olan gozlerini unutmadım
cık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu koku dışarda
olur boyle şeyler ara sıra
olur ara sıra
*Cemal Sureya ’nın doğrudan “Huznun Kuşları” diye bir şiiri yoktur ancak Mazhar Alanson, Sureya ’nın 5 ayrı şiirini (Ulke, Aslan Heykelleri, Ucurumda Acan, Bu Bizimki, Dikkat Okul Var) derleyip bu şarkının sozlerini oluşturmuştur.
1944 yılında, Sureya ilkokulun son sınıfındayken babası yeniden evlenir. Uvey anne, Cemal ’e ve kız kardeşlerine hayatı zindan eder. Cocukluk yıllarında halk edebiyatı ve Alevi kulturu ile tanışmasına vesile olan annesinin, surgunluklerinin ilk yılında olmesi ve akabinde kendisinin ve kardeşlerinin yaşadığı uvey anne zulmunun, Sureya ’nın hayatının en yıkıcı donemi ve şair oluşunu en cok etkileyen faktorlerden biri olduğu soylenebilir.
Sizin Hic Babanız Oldu mu?
Sizin hic babanız oldu mu?
Benim bir kere oldu kor oldum
Yıkadılar aldılar goturduler
Babamdan ummazdım bunu kor oldum
Siz hic hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri sondu
Gozumun biri sondu kor oldum
Tepede bir gokyuzu vardı yuvarlak
Şoylelemesine maviydi kor oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yuzumun yarısını gordum
Bir şey gibiydi bir şey gibi kotu
Yuzumden ummazdım bunu kor oldum
Siz hic sabunluyken ağladınız mı?
Cemal Sureya, Kurt olduğunu yıllarca saklamaya calışmış, bu surgun sonrasında dili, konu buraya uzanınca hep tutulup kalmış, ancak cok uzun bir zaman sonra cozulebilmiştir. O cozulmeden sonra bir patlama halinde her yerde “Kurt ve surgun” olduğunu anlatmış, oğlunun nufus kağıdında adı ‘Memo ’ olarak yazılan tek Kurt olmasıyla ovunmuş ve ‘Kadıkoy ’un Kurdu” demiştir oğluna.
Acılmamış Kapılar
Sevdiğin kentlerin selamı sanki
Sulus kamyon şoforleri
Kûfi hamallar
Anılar hep sonbaharda gibidir
Astragan gecede
Sut yıldızlar
Belleğinin yerini tutar kadehindeki
Taşlar taş kemerler
İvedi sarmaşıklar
Hayatını sarsan bin bir andan
Adlarını yıllara
Veren yargıc krallar
Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir
Bir kez girilmiş sokaklar
Acılmamış kapılar
Bilir misin iki kokeni var husnuniyetinin:
Cicek durumu aşklar,
Yaprak duzeni siyasalar.
Şimdi cok sevdiğim surgun sozcuğu cocukken beni allak bullak ediyordu. Bir gun buyuk anneme sormuştum: “Neyiz biz?” diye. Bir şey anlamadı. “Surgun ne demek?” diye yineledim. Surgun “menfi” demekmiş, “menfa”ya gonderilenlere “menfi” denirmiş. Bir an aklıma Yavruturk dergisindeki bir tefrika geldi: “Bir Gocmen Cocuğun Anıları.” “Gocmen miyiz yoksa biz?” diye soruyu değiştirdim. “Evet, işte buldun, gocmeniz biz” dedi. Rahatlamıştı. Ondan sonra kendimi bir sure gocmen olarak duşundum… Diye anlatır şair surgunluğunu.
Şarkısı Beyaz
ayıcılar gecti, affedilmemiş insanlar gecti
şehirler taş yurekliydi şarkısı-beyaz
insanların buyuk ruyaları vardı
insanlar bir olumle olduler ki
sevgiler arasında şaşırıp
bir unuttular ki deme gitsin.
ben olanca kuvvetimle
halatlara asılıyorum nafile
ben ayrı duşmuşum bir kere
ayrı duşmuşum insanlardan.
bu yıldız tutmaz mavilikte
ne deniz ne kopuk kar eder bana.
arada bir ağlamak icin
onu kocaman ellerimle sevdim.
olum daha saclarına gelmemişti şarkısı-beyaz
saclarını kestim, şarapla ıslattım
saclarını koynumda saklıyorum
arada bir ağlamak icin.
ve suların altında mavileyin
kustah bir calparaydı ayağını uzatmış
mesut hatırasına balıkların.
ve kocaman kufurleriyle sarhoş
yatardı yavaşlamış tuyleriyle
gemicilerin oldurduğu kuş.
sirakuzaya uğrayamadık
torbadaki cakıllara baktım şarkısı-beyaz
benimkilerin ustunde uc tane hilal
uc tane uzun hilal vardı, upuzun
sirakuza acıklarında bahanesiz bir yaz
calkandık durduk.
İkinci Yeni hareketinin onde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Sureya ’nın ilk şiiri “Şarkısı Beyaz” Mulkiye dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en guzel kullanan şairlerden birisiydi o. Kendine ozgu soyleyiş bicimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimiyle; duyarlı, carpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı orneklerini verdi.
Elma
Şimdi sen cırılcıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha allahlık
Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı
Kuşlar ucuyor ustunde
Gokyuzu var ustunde
Hatırlanacak olursa tam uc gun once soyunmuştun
Bir duvarın ustunde
Bir yandan elma yiyorsun kırmızı
Bir yandan sevgililerini sebil ediyorsun sıcak
İstanbul ’da bir duvar
Ben de cıplağım ama elma yemiyorum
Benim oyle elmalara karnım tok
Ben boyle elmaları cok gordum ohooo
Kuşlar ucuyor ustumde bunlar senin elmanın kuşları
Gokyuzu var ustumde bu senin elmandaki gokyuzu
Hatırlanacak olursa seninle beraber soyunmuştum
Bir kilisenin ustunde
Bir yandan can calıyorum buyuk yaşamaklara
Bir yandan yoldan insanlar geciyor coğul olarak
Duvarda bir kilise
İstanbul ’da bir duvar duvarda bir kilise
Sen cırılcıplak elma yiyorsun
Denizin ortasına kadar elma yiyorsun
Yureğimin ortasına kadar elma yiyorsun
Bir yanda esaslı kederler icinde gencliğimiz
Bir yanda Sirkeci ’nin tren dolu kadınları
Adettir sadece ağızlarını optururler
Ayakustu işlerini gormek yerine
Adımın bir harfini atıyorum
Sureya ’nın uvey kızı Gonca Uslu ’nun aktardığına gore iddiaya girmeyi cok seven şair, arkadaşıyla bir telefon numarası uzerine iddiaya girer ve kaybederse soyadındaki “y” harfinden birini sildireceğini soyler. İddiayı kaybeder ve Sureyya olan soyadını Sureya olarak değiştirir. Bazı rivayetlere gore iddiaya girdiği kişi, kimliğini bir sır gibi sakladığı “Uvercinkasıdır”.
“Elma” şiirinde, adındaki “Y” harflerinden birini attığını ilan eder, ve şoyle anlatır bu olayı: “O zaman cok guvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim icin kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu boyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
Sevgilim Bir Gunun
Sevgilim, bir gunun ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geciyor, her yer kalabalık,
Ben seni duşunuyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler goruyorum, kırıtarak yuruyen işci kızlar
İstanbul her gunku yaşantısı icinde, uğultulu,
Guvercinler guneşten bir sessizliği biriktiriyor
Ben seni duşunuyorum seni
Hani tıpkı o ilk gunlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dun tezgÂhtan cıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor duşler kadar
Bu yuzden diyorum ki aşk eskidikce aşktır
Sevgi eskidikce sevgi.
Gunumuz ekmeğimiz, turkumuz
Coluğumuz cocuğumuz
Binalar yan yana yukselip gidiyor
Vapurların ağzı kopuk icinde
Uzaklarda ne kapılar acılıyor
Trenin biri bir istasyona varıyor
Ordan cıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Ustune titrediğimi?
Geldiğimi?
Gittiğimi
Hadi!
Seniha Hanım, Cemal Sureya ’nın ilk aşkıdır ve ortaokul yıllarında başlayan bu aşk evlilikle sonuclanır. Hatta Sureya, Seniha Hanım ’dan bahsederken, o yıllarda sınıfın tahtasına yazdığı kızıl mısralar adlı şiirinde ‘Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu, Masmavi defterime kızıl satırlar doldu ’ der. 1955 guzunde Eskişehir ’den İstanbul ’a yardımcı maliye mufettişi olarak atanır. İstanbul ’a yerleşmesiyle edebiyat cevrelerinde ve etkinliklerinde daha sık gorunmeye başlar; ancak bu durum ailesini ihmal etmesine yol acar.
Aşk
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git.
Gozlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler.
Oysa ben senin gozlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugun iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk acılışı gozlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun otmuştu
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dunlerde evvelsi gunlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hic olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta carpıyordu
Şurda senin gozlerindeki bakımsız mavi, guzel laflı İstanbullar
Şurda da etin coğalıyordu dokundukca lafların dunyaların
Oyle duzeltici oyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy koprusune yağmur yağarken
Bıraksalar gokyuzu kendini ikiye bolecekti
Cunku iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saclarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere opsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere opeyim desem ucun boynu bukuk
Yuzunun bitip vucudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik guzellik.
Aşkın onu bir menevşe kurusuna cevirdiği gunler de Mulkiye yıllarına rastlar. Bu tutkulu Âşığın yani şairin, karısına attığı tokadın pişmanlığı yuzunden, jiletle bileklerini kesecek kadar ileriye gitmesi, bu evliliğinin omru hakkında daha o gunlerde ipucları verir aslında. 1958 yılında ayrılan cift, yedi yıl sonra resmî olarak boşanır.
Yazmam Daha Aşk Şiiri
Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından ucarı
Cocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu
Dunyanın en guzel kadını oydu
Saclarını tarasa baştan başa rumeli
Otursa ama hic oturmaz ki
Kan kadını ruzgardı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu
En cok neresi mi ağzıydı elbet
Butun duyarlıklara ayarlı
Opuşlerin turlusunden elhamra
Sınırsız denizinde carşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı
Ah şimdi benim gozlerim
Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor
Bir kadın gomleği ustumde
Gunun maviliği ondan
Gecenin horozu ondan
İlk evliliğinden sonra ikinci evliliğini Zuhal Tekkanat ’la, ucuncu evliliğini Gungor Demiray ’la yapar, ondan ayrıldıktan kısa bir sure sonra tekrar Zuhal Tekkanat ’la birlikte olur (tabii bu evliliklerin arasında sayısız gonul macerası, evlilikten donen nişanlılıklar da vardır) ve bunlardan sonra Cemal Sureya Birsen Sağnak ’la evlenir. işte bu şiir Birsen hanım icin yazılmıştır.
Biliyorum Sana Giden
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Ustelik sen de hic bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada ucurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni duşundum
Yalnız seni, yalnız senin gozlerini
Sen Bayan Nihayet, sen olumum kalımım
Ben artık adam olmam bu derde duşeli
Şimdilerde bir kopek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su ictiğimi
Ve icim goturmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kac kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimcin soylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Cocukca ve seni uzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hicbiri
Rastlaşmamak icin elimden geleni yaparım
Bu boyle pek de kolay değil gerci…
Alışırım seni yalnız duşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Cıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hic rahatsız etmem,
Son isteğimi de soyleyebilirim şimdi:
Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma carşamba gunleri
Bunun hikayesini Zuhal Tekkanat şoyle anlatır:
“Bayan nihayet! Yani, bu artık son; bundan sonraki yaşamımda Birsen ’den başkası olmayacak, anlamındaydı; ama Cemal, benim icin de Gungor hanım icin de ‘nihayet ’ demişti. bu hatırlatıldığında, bu kez kararlı olduğunu belirtmek uzere, Birsen hanıma ‘bayan en nihayet ’ diyordu.”
Bir Cicek
Bir cicek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı duzeltircesine acmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle acıklarda,
Guverteleri uctan uca orman;
Aldım ciceğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun icin sevseydim seni.
Tomris Uyar, Ulku Tamer ile evliyken Âşık olur Cemal Sureya ’ya… İkisi de evlidir, ikisi de birbirleri icin boşanırlar eşlerinden ve bugun bile, ‘Turk edebiyatının en verimli aşkı ’ tanımını hak eden uc yılı birlikte gecirirler. Tomris Uyar ’ı “Aşkları Uğruna Yazılanlarla Edebiyatımıza Yon Veren Kadınlar” listesinden hatırlayacaksınız zaten.
Verimliydi aşkları, cunku Cemal Sureya aşk dolu, cinsellik yuklu en guzel şiirlerini onun icin yazdı.
Gul
Gulun tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında oldukce
Onumu arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gozlerinin
Ellerini alıyorum sabah kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Gulu alıyorum yuzume suruyorum
Her nasılsa sokağa duşmuş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir calgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir cingene
Tomris Uyar ’ın Cemal Sureya ile olan ilişkisi hem enteresan, hem dillere destandır…
Her akşam işten cıkıp şıp diye eve damlardı Cemal Sureya. Bir gun Tomris Uyar, “Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş” der. Ertesi gun gec gelir Cemal Sureya, daha ertesi gun de, hep gec gelir. Bu akşamlardan birinde, ortu silkelemek icin pencereyi acan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal ’i gorur ve gercek ortaya cıkar. Her akşam iş cıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu ’ Cemal Sureya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rotarı…
Tomris Uyar Cemal Sureya ile ilgili: “Tanıdığı kac kişi varsa, o kadar Cemal Sureya vardır. O yuzden ben bir tane Sureya biyografisi duşunmem. Uc tane yazılabilir. Ucu de apayrı.” demiştir.
Uvercinka
Boylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli ’den dunyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yureğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yureğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yururluğe giriyor
Butun kara parcalarında
Afrika dahil
Aydınca duşunmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak gunah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saclarının
Ben boyle canlı sac gormedim omrumde
Her telinin icinde ayrı bir kalp carpıyor
Butun kara parcaları icin
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı icin haklı
Gununu kazanıp kurtardı diye guzel
Bircok cicek adları gibi guzel
En tanınmış kırmızılarla acan
Butun kara parcalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar duşunuyoruz ama iyi ama kotu
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha soylesek sanki her şey duzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Boylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gun sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Butun kara parcalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf acmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hurluğun şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Cicek Pasajında akşamustleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Butun kara parcalarında
Afrika haric değil
Uvercinka, kızının doğumunu karşıladığı anda hastanenin kapısında bekler onu. Hani şu meşhur şiiri ve aynı adlı kitabı Cemal Sureya ’nın…
Uvercinka, Cemal Sureya ’nın eşi Seniha Hanım hamile iken tanıştığı ve adını bilmediğimiz genc bir kızdır. Sureya ’nın hayatında her daim bir sır olarak kalan bu kızın adını bilen olmamıştır. Turk şiirinin en guzel orneklerinden biri olan ‘Uvercinka ’, bu genc kızın guzelliği sayesinde Sureya ’ya şohreti getirmiştir.
“Uvercinka, guvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sozcuk; barışa, aşka, dayatmaya donuk bir kavram. Kitabımın adını Uvercinka koyarak , kelimeyi zorlayan şiirimden ufak ama anlamlı bir kesit vermiş oluyorum galiba.” der şair…
Az Yaşadıksa da
Ben kibriti caktığım zaman
Her şey kırmızıydı yuzun olarak
Ben kibriti caktığım zaman
Cunku her yuz bir memlekettir
Ben sigaramı yaktığım zaman
Cunku her sigara bir kelimedir
Ben sigaramı yaktığım zaman
Guz gunleriydi bir şarkı olarak
Bir guvercin ben olduğum zaman
Nice huzunlerden yaprak yaprak
Bir guvercin ben olduğum zaman
Sunay Akın ’dan:
Cemal Sureya Darphane ’de mudur; paranın yerinde şair mudur. Butun yolsuzlukları tespit edip, rapor eder, Ankara ’ya gonderir, mukafat bekler, ama ses yok. Bir daha yazıp bir daha gonderir.
Cok gecmeden zamanın bakanı Darphane ’yi teftişe gelir. Gelir ama Cemal Sureya ’nın elini bile sıkmaz. “Bu kapının arkasında ne var?” diyerek butun odaları dolaşır. Cemal Sureya ’ya hic muhatap olmaz, yardımcılarına sorar. Bu kapının arkasında ne var, burada ne var… İki saat dolaşır ve gider.
Giderken Cemal Sureya der ki:
“Bir kapı var ki, onu size hic acmayacağız”.
“Hangi kapı, ne kapısı” der bakan.
“Gonlumuzun kapısı”.
Bakan gider, bir rapor hazırlar: Darphaneyi gezdim, cok pis buldum. Mudur Cemalettin Seber ’i (Cemal Sureya) gorevden alıyorum.
Cemal Sureya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı duzenler ve der ki:
“Bakan haklı, gercekten de o gun şanlı Darphane, tarihinde ilk defa kirliydi. O da Sayın Bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi.”
Kırmızı Bir Kuştur
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral goklerinde saclarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yuzunun yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz cok kısa
Dort nala sevişmek lazım
Ahmed Arif oylesine hayrandır ki Cemal Sureya ’ya, yuzunu bile gormediği kız kardeşi Ayten ile evlenmek ister. Cemal Sureya ’nın duyguları da ondan farklı değil. “Evlen kız, Turkiye ’nin en iyi şairi!” der. Ayten once şaşırır ama sonunda ağabeyinin sozunu dinler. Zafer carşısında buluşmak uzere sozleşirler; gelin ve damat adayı tanışacak. Bekle bekle Ahmed Arif yok! Cemal Sureya ertesi gun oğrenir ki, temiz bir gomleği olmadığı icin gelememiş Ahmed Arif…
Edip Cansever
Yeşil ipek gomleğinin yakası
Buyuk zamana duşer.
Herşeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden oldu Edip Cansever.
Şair edebiyatcı arkadaşlarına sık sık kuserdi. Bu kusluk gunlerinin birinde Edip Cansever “Cemal Sureya ’ya icki icmesini ben oğrettim” deyince intikamını “Edip ’e şiir yazmayı ben oğrettim” diye alır ancak barıştıklarında da, dunyaya ilan ederbunu: “Edip ’le barıştık.” diye.
Ustu Kalsın
Oluyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her olum erken olumdur
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…
Ustu kalsın…
“On yedi dergi, birkac evlilik, bir meslek, bir banka batırdı.”
Cemal Sureya ’nın, şair Sureya ve denemeci Sureya ’yı yan yana koyup değerlendirme yaparken şair tarafı icin kendi kendine sarf ettiği sozlerdir bunlar. Ama arkasına eklemeyi de unutmaz:
“Hayatımı başka bir hayatla değiştirmek istemediğime gore demek ki mutsuz değilim.”
Not: Listenin bazı bolumlerini hazırlarken Feyza Perincek ve Nusret Duruel ’in Can Yayınları ’ndan cıkan “Cemal Sureya – Şairin Hayatı Şiire Dahil” adlı eserinden faydalandık.