
Bu listenin girişine yazacağımız hicbir soz, soz konusu şairin hayatıyla ya da şiirleriyle boy olcuşemez elbette. Tanıyan ve şiirlerini okuyan herkesin iyi ki var, iyi ki yaşamış ve şiir yazmış dediği sozcuk cambazıyla baş başa bırakacağız birazdan sizi.
Bilirsiniz, ağustos hem doğumu hem de olumu bakımından Turgut Uyar ayıdır. Onu olduğu gun hatırlamakla iyi mi yapıyoruz bilmiyoruz. Neden derseniz, Tomris Hanım, Turgut Uyar ’ın olduğu gun değil doğduğu gun hatırlanmasını istemişti.
Son olarak Edip Cansever ’in sarf ettiği cumleyi azıcık değiştirerek şoyle diyelim ve bitirelim bu girişi: “Biz dahil hepimiz Turgut Uyar okumalıyız.” Okuyalım o halde…
Durduğum yer benim değil iken,
gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı;
gidebilecek bir yerim yok iken hÂlÂ
ve inatla durmayışım ne gaflet
nihayetinde olmuyorken yaşıyor olan insanın,
yaşıyorken olduğunu bilmemesi bu,
bu ne tuhaf bi ’ hayret.
Her şey 4 Ağustos 1927 ’de başlar
Şiirin bu dev ismi 4 Ağustos 1927 tarihinde Ankara ’da, altı cocuklu bir ailenin beşinci cocuğu olarak dunyaya geldi. (Bazı kaynaklarda 1926 olarak yazılıdır.)
“Huzunlu bir cocuk” olmuştur kucukken
Babası Hayri Uyar bir subaydı ve ailesinden uzakta yaşamak zorunda kalıyordu. Dolayısıyla Turgut Uyar da babasından ayrı buyudu. Babasının bu durumu Turgut ’un -deyim yerindeyse- bir yanını eksik bırakmıştır. Naif kişiliğinin oluşmasında, babasından sıklıkla ayrı kalmasının yarattığı huznun payı buyuktur. Bu durumdan şu şekilde soz eder kendisi: “Huzunlu bir cocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkca annem “Yapma oğlum” derdi ona, “O icli bir cocuk…”
Şanslıdır ki muzik aşığı bir ailede buyumuştur şair
Şair Turgut ’un da bir uyesi olduğu Uyar ailesi, muzik duyarlılığı yuksek bir ailedir. Ailenin muziğe karşı olan bu tutumu, Turgut Uyar ’ın cocukluk yıllarından itibaren şiir yazmasına ve şairlik altyapısının oluşmasına buyuk katkı sağlamıştır şuphesiz.
Oğrenim hayatının ardından memurluk gunleri başlar
Turgut Uyar, ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulu Konya ’da askeri bir okulda okur. Daha sonra da Bursa Işıklar Askeri Lisesi ’ne gider. Askeri Memurlar Okulu ’nu da bitirdikten sonra Kars ’ın Posof ilcesinde (Posof şu an Ardahan ’a bağlı) askeri memur olarak calışmaya başlar. Burada 4 yıl calışır ve daha sonra Samsun ’un Terme ilcesine gonderilir. Burada da 2 yıl calıştıktan sonra Ankara ’ya tayin edilir. Burada da 4 yıl calışır ve askeri memurluktan istifa eder. (Hatta şoyle demiştir: Ben severim omuzlarımı bir gun/sırma apoletleri olmasa da…) Bundan sonraki iş hayatına SEKA ’da devam eder ve buradan emekli olur. Emekli olmasıyla birlikte İstanbul ’a taşınır ve oraya yerleşir.
İlk evliliğini Yezdan Hanım ile yapar
T. Uyar, İstanbul ’a taşınmadan once bir evlilik yapar. Yezdan Şener ’le yaptığı bu evlilikten ciftin 3 cocuğu olur. Fakat maalesef bu evlilik sona erer.
Ve hepimizin malumu Turgut – Tomris aşkı başlar
Daha sonra şair, Ankara ’da oyku yazarı Tomris Uyar ile tanışır ve bu tanışma evlilikle sonuclanır.
Olumu omur torpusu hastalık, sirozdan olur
Alkol tuketimi şairde siroz hastalığına yol acar ve bu hastalık omrunun son donemlerinde Turgut Uyar icin buyuk sıkıntılara sebep olur. Şiirin bu dev huzunlu şairi 22 Ağustos 1985 ’te yaşama veda eder. Bedeni şu anda Rumelihisarı Mezarlığı ’na huzur vermektedir. Toprağı da “sevdiğimizi aldığı icin oyle guzel kokuyordur”. Eminiz…
İlk odulunu Arz-ı Hal şiiriyle kazanmıştır
Ben de gunahkar kullarındanım Allahım!
Bir “Kulhuvallahi” bilirim dualardan,
Bir de “Yarabbi şukur” demeyi doyunca,
Bir kere oruc tutmam ramazan boyunca,
Ama cekmediğim kalmadı sevdalardan.
Ben de gunahkar kullarındanım Allahım!
Benim gibi kulun cok dunyada, Allahım!
Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun,
Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni.
İnsan hatırlamıyor dun ne yediğini,
Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun.
Benim gibi kulun cok dunyada, Allahım!
Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!
Meleklerin sana bunları soylemezler.
Artık, pek yarattığın gibi değil dunya,
İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya.
Ne olursun hoşuna gitmediyse eğer,
Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!
Sana bir şey soracağım, affet Allahım!
Beş vakit kızlar doluyor camilerine,
Beyaz yaşmaklı, beyaz tenli masum kızlar,
Benim bir defa goruşte yureğim sızlar.
Sen tutulmadın mı, iclerinden birine?
Sana bir şey soracağım, affet Allahım!
İşte insanlar bu minval uzre, Allahım!…
Kıt kanaat sere serpe yollar boyunca
Sen, bizim icin hala o ezeli sırsın.
Sen de, bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın.
Herkesin kederi, gailesi boyunca.
İşte insanlar bu minval uzre, Allahım!
Turgut Uyar ilk şiiri YÂd ’ı, Yedigun dergisinde yayımlar. Nurullah Atac ’ın ısrarlarıyla da 1948 ’de Kaynak dergisinin yarışmasına katılır. Şiiri “Arz-ı Hal”, yarışmayı kazanır. Yarışmaya katılması konusunda ona destek olan Nurullah Atac, şairin Turkiyem adlı şiir kitabına yazdığı onsoz de şoyle demiştir: “Bilmem yanılıyor muyum Turgut Uyar ’ı iyi bir şair saymakla? Hic sanmıyorum. Ne olursa olsun, onun icin atıyorum zarımı.”
Bu şiire yapılmış bir besteyi dinlemek isterseniz sizi şoyle alalım.
Onun da bizim gibi gercek aşkı İkinci Yeni ’dir İlk şiirlerinde Garip akımının etkileri hissedilse de, Cemal Sureya ve Edip Cansever ’le birlikte İkinci Yeni akımının en onemli temsilcisiydi Turgut Uyar. Bu şairler dışında Sezai Karakoc, Ulku Tamer, İlhan Berk, Ece Ayhan, Oktay Rıfat, Kemal Ozer, Ahmet Oktay, Ozdemir İnce ve Nihat Ziyalan da bu akımı temsil eden şairlerdi. İkinci Yeni ’yi merak edenleri konuyu cocuğa anlatır gibi anlatan şu videodan da oğrenebilirsiniz.
Dokuz şiir kitabının ardından tum şiirleri Buyuk Saat ’te toplanır
“Şiir işcisi” Turgut Uyar, yaşadığı sure boyunca 9 şiir kitabına imza attı. Bu kitaplar: Arz-ı Hal, Turkiyem, Dunyanın En Guzel Arabistanı, Tutunler Islak, Her Pazartesi, Divan, Toplandılar, Kayayı Delen İncir, Dun Yok Mu. 1984 ’te de butun şiirleri “Buyuk Saat” adlı bir kitapta toplandı.
Oğlunun da ismi Turgut Uyar ’dır
Turgut Uyar ’ın oğlu Hayri Turgut Uyar İTU Bilgisayar Muhendisliği oğretim uyesidir. Oğrendiğimiz kadarıyla acık kaynak kod ve ozellikle de Linux aşığıdır kendisi. Merak edenler şu sayfadan kendisini gorebilirler.
Yukarıdaki şiir de Turgut Uyar ’ın oğlu icin yazdığı şiirin taslak halidir; sonradan basılmış halinden farklıdır.
Denge ise adeta bir hayat manifestosudur Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız buyuk amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Butun ağaclarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaclar şoyleymiş
Ama sokaklar boyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerceklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gulumsuyorum
Hicbirinizle dovuşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dunyaya gore
Ben tam kendime gore
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.
Bu şiir “Tel Canbazlarının Tel Ustundeki Durumunu Anlatır Şiirdir” olarak da bilinir. Dunyanın En Guzel Arabistanı adlı kitapta bulunmaktadır ve Turgut Uyar ’ın hayata bakışını yansıtmaktadır.
Uyar, Akcaburgazlı Yekta gibi garip karakterler yaratmayı sever
…
Sarı bir kuşları vardı.
Adına kanarya derlerdi. Kucuk bir kafeste odayı doldururdu.
«Ama ben onların olumlu, yanılgan insan,
Gecen ve bir daha geri gelmeyen bir ruzgÂr
olduklarını unuttum.»
Cunku unutmak bana goreydi.
Cunku ben de olumluydum. Ben, Yekta, bunu pek hoş buluyordum.
Bu unutmak değildi, icinde olmaktı onun.
Onceleri daha iyi mi idi, bilmiyorum.
Gidip geldiğim,
Durulduğum koyu geceler vardı. Yıkık değildim.
Yıkılıp yeniden kurulmamıştım ama, yıkık değildim.
Gaz lÂmbaları yakardık,
Ensiz calgılar calardık geceye.
Tekliğimiz ayışığına boğulur giderdi.
Teker teker ucer kişi olurduk. Oyle de iyiydi.
Ben ona, Gulbeyaz kadına, eski yalnızlığımı soylerdim.
Ben soyledikce eskirdi,
Uzaklaşırdı.
Onunla, Gulbeyaz ’la bakışır ısınırdık.
Sonra yanılgan insanlığım başladı.
…
Turgut Uyar, Akcaburgazlı Yektanın Mahkeme Kararını Aldığında Soylediği Mezmurdur adlı şiirinin, ezilen, dovulen, Gulbeyaz ’ı seven, duşen, duşerken bile sevmekten vazgecmeyen, yaptıklarından da pişman olmayan kahramanıdır Yekta. (Bu uzun şiirin tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.)
Akcaburgazlı Yekta ’yla ilgili tek şiiri bu değildir Uyar ’ın. Şunlar da vardır: Akcaburgazli Yekta ’nin Yalnızlığına Kara Taştan Tapınak Kurduğunda Soylediği Mezmurdur, İki Dalga Katı Arasında Yapacağını Şaşıran Akcaburgazlı Yekta ’nın Soylediği Mezmurdur, Sular Karardığında Yekta ’nın Mezmurudur.
“Tokluğun ayıp olduğu” gunleri hatırlatır, cunku Aclık Coğunluktadır http://youtu.be/DXK3K3OQV54
Gulu ciğdemi filan bırak
sardunyayı karidesi filan bırak
acıyı ve olumleri bırak
oy pusulalarını ve secimleri bırak
evet,
secimleri ozellikle bırak
cunku aclık coğunluktadır.
…
Goğe Bakma Durağı ’nda herkese bir mola verdirtir şair ikimiz birden sevinebiliriz goğe bakalım
şu kacamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden guneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gozlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
goğe bakalım
…
Turgut Uyar ’ın “senin bu ellerinde ne var bilmiyorum goğe bakalım / tuttukca gucleniyorum kalabalık oluyorum” diyerek hepimizi kendisine bir kez daha aşık ettiği şiirdir bu. Ayrıca “bu karanlık boyle iyi, aferin tanrı ’ya…”
Ve insansoyunun mukemmel mutsuzluğu ’nu tarif eder Mutsuzluktan soz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mukemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın carpıklığını
bir sevinc sanarak…
“Alıp başını gitmenin” de şiirini yazar tabii ki http://youtu.be/2jm_GmB79oY
Birgun, bir yağmurla garip garip
-Coluğu cocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim
…
Uyar icindeki Tomris aşkını da ortaya cıkartır şiirlerinde
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben gecerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu “O” geciyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yureğim, hep sende durur.
Zamanı durdururum yureğimde,
Sensiz gectiği icin,
Akrep yelkovana kuskundur.
Şu bozuk saat calışsa benim icin olumdur.
Bil ki akrep yelkovanı gecerse,
Atan bu yureğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hic değilse;
Bir bozuk saattir yureğim, hep sende durur.
Turgut Uyar ’ın Tomris ’i icin yazdığı “Bir Bozuk Saattir Yureğim Hep Sende Durur” şiirinde ayyuka cıkan aşktır. Okuyanı da aşkla doldurur.
Tanrı ’yı sorgular “Hicsizliğe”
Tanrı sen ne kadar guzelsin
bir hic olarak
ormansın belki bilmiyorum
belki ormanda bir ağacsın şuncacık
bir pazartesi gunusun
insanları dupduru edemeyen
butun karayollarında ve demiryollarında
gider gelirim butun dunyada
ama biliyorum Kırşehir ’de mezarsın
bir kilisesin Kapadokya ’da
sozgelimi yumurtada zarsın
ustasın sabahları yapmada
en katı yoklukları koyarak insanın icine
akşamustlerinde biraz gaddarsın
sular ve zamanlar kararırken
ne yapalım
bari bağışlayalım birbirimizi.
Daima umuda olan inancımızı pekiştirir
…
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Uc ev gorsek bir şehir sanıyorduk
Uc guvercin gorsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap iciyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yuzunden
…
Turgut Uyar ’ın bize, biz “olumlulere”, her şeyin naylondan olduğunu hatırlattığı muhteşem şiiri: Geyikli Gece… (Tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.)
Uyar ’ın ardından Cansever de durmaz, yazar
Kocaman bir avlunun ortasında durdu durdu
İcindeki bomboş avluya bakarak
Gokyuzunden arada bir oraya
Olu bir kuş ya duşuyor ya duşmuyordu.
Gorseydi icinin olmadığını
Cekip onca celenkten bir sap karanfili
Koymak ister miydi hic
Bu ikindi vaktinin hırcın vazosuna.
Guzleri kullanırdı o kadar sevmese de
Dunyayı kullanırdı acıp da penceresini sonsuza
Su icse suya benzerdi biraz
Konuşsa
Uc beş kişi birikirdi herhangi bir koşebaşında
Yolu duşse de başka mor-sarı bir akşam kahvesine
Ne kadar eşleşirdi Van Gogh ’un bakışıyla.
Sevgiler gonderirdi nedense utanırdı da bundan
Gonderir gonderir geri alırdı bir gucenikliği sonra.
Dun muydu, yuzyıllar mı gecti, bilmiyorum ki
Bir yaz sonuydu yalnız denizi sıyırıp gectik
İki tek votka ictik varmadan Aşiyan ’a
Konuşmadık hic, nedense hic konuşmadık
Az sonra kalkıp gitti o
Kalakaldım ben oracıkta
Kapadım gozlerimi ardından gene birlikte olduk
– Garson! bize iki tek votka daha.
Olumunden sonra Edip Cansever, Turgut Uyar icin bu olağanustu dizeleri yazmıştır.
İlhan Berk de Guzel Devedikeni ’ni kaleme alır
Bir yuz. Turgut uyar. Guzeldevedikeni.
Bir edirnekapılı. Oyleyse, fukara, umarsız bir sokak: vaiz sokak. Numara 70.
At pazarları, bahce kahveleri, develer ve yeşil, soluk tramvay vagonları: hep bu fakir sokak icin.
Bir cocuk, icli, kırılgan. Daha o zamandan. ‘Ben sıkıntılıyım! ’ diyordur.
Tanaş usta, oğlu toma; komurcu Eda Hanım. Ve bakkal Topal Halit. (bu topal halit her gun karagumruk ’e gidip saclarını taratır. İlk yuzler)
Ancak uzun bir yolculuğa hazırdır yuzu. Butun buyuk kucuk kentler.
Ve Posof.
Cunku şiir dağlardan Zanerhev Koyu ’ne inmiştir. Ceketi ve atın dizginleri yağmur altındadır.
Posof ’daki bir fotoğrafta uzanmış kendi yanaklarından opuyordur.
Bir yaya. ‘Butun mumkunlerin kıyısında! ’
…
Guzel Devedikeni olumunun ardından İlhan Berk ’in Turgut Uyar icin yazdığı şiirden bir kuple.
Can Yucel de bir şeyler karalar Uyar ’a
Bakayım siciline “emekli yuzbaşı” kaydı işlendiğine
Kendisi mirlivaydı…
Nası da surerdi yavrum, gebelerden aşağı
Şiir-aşkın komutu uzre
Livalarını
O umarsız ve umulmaz guzellikteki benliğimize doğru!..
Gordunuz hepiniz arazide onu
Butun piyade ve suvari tatbikatlarında…
Derken indirirdi bir paraşut boluğunu
Benlen karımı barıştırmak icin,
Oturup patlıcan salatası yapardı
Unutmaz kırmızı biberi, sarımsağını…
O, aynı zamanda, Napoleon ’un ordusunda
Mısırların, kıtaların ta onunde
Yuruyen bir trampete cocuktu
Waterloo veya 12 Mart ’ta…
Belki de İspanyol İc Harbi ’nde
Pisi pisine olen bir Lorca…
Ben Turgut ’la okuşup koklaştığımda
Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda
Denize acılır olurdum hep
Fethe cıkarcasına “Dunyanın En Guzel Arabistanı”nı
Şiirimizin o en kızıl saclı levendiyle..
Can Yucel “Varsa Olumun Arifesi” adlı şiiri yazmıştır Turgut Uyar icin.
Olumunun ardından buyukler duşuncelerini kağıda doker “Şiirde Dun Yok mu?”da…
Tomris Uyar ’ın yayına hazırladığı ve Nurullah Atac, Muzaffer Erdost, Kemal Tahir, Cemal Sureya, Fusun Akatlı, Edip Cansever gibi şair ve yazarların, Turgut Uyar ’ın şiirleri hakkındaki duşuncelerini dile getirdikleri bir kitap bu.
Bonus 1: Turgut Uyar ’ın dizeleriyiz
Bonus 2: “Ben ne guzel işerim sabah guneşe karşı” Ferhan Şensoy ’un Ferhangi Şeyler adlı oyununda seslendirdiği “Ben ne guzel işerim sabah guneşe karşı” adlı şarkısında Turgut Uyar ’a bir gonderme bulunur.
Ağustos yirmi iki, dediler ‘ustan olmuş ’,
cok komiksin Azrail, Turgut Uyar olur mu?
Bonus 3: Metin Eloğlu ’nda Turgut II şiiri