Sabah bir martının kanadı değer,
Halic govdesiyle titrer…
Deniz şehirlerinin, sahillerin, en cok da İstanbul ’un susudur martılar. Denize olduğu kadar ozgurluğe sevdalıdırlar.
Bembeyaz kanatları ile “bakakalırlar giden gemilerin ardından”. Bir cocuğun elindeki simidin sevdasına, takılırlar vapurların ardına. Yorulmadan kanat cırparlar İstanbul‘un iki yakasını bir araya getirmek istercesine.
Oykulere konu olurlar ama en cok da şiirlere… İşte biz de bu martılı şiirlerden bir demet sunalım istedik, doyumsuz martı fotoğrafları eşliğinde…
Martılar ki
Gunlerdir kor kostebek nefsimle oyle hırlı
Ve oylesine harlı ki
Esrik nefesim
Bir kibrit tutsam parlayacak.
Bir sarnıc gemisi diyecekler alev almış
Boğazın iki yakasından
Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi guzel mi guzel bir ocak
Suların ortasında sevgili ofkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
Isıtsın diye martılar
Martılar ki sokak cocuklarıdır denizin
Can Yucel
Gun Olur
Gun olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni cıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dunyalar vardır, duşunemezsiniz;
Cicekler gurultuyle acar;
Gurultuyle cıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tuyunde ayrı bir telaş!
Gun olur, başıma kadar mavi;
Gun olur, başıma kadar guneş;
Gun olur, deli gibi…
Orhan Veli Kanık
Liman
Sıralanmış saksılar vardı
limana bakan
penceremizin onunde
ve cicekler arasında
ekmek kırıntıları serpen
martı yuzlu
bir anne
……..
Sunay Akın
İstanbul Destanı
…………
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gumuş, yarısı kopuk
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş…
Bedri Rahmi Eyuboğlu
Ağustos Cıkmazı
Beni koyup koyup gitme, n ’olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Duşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n ’olursun
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gucune baksana
Evlenirsin, cocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n ’olursun
Atilla İlhan
Martı
Her vapur dumanının ardına
yureği sıcak
bir insan sanıp takılırken
tuyleri ıslanan bir martı olduğumu
hem azarlayan
hem de sırtıma havlu koyan anneme anlatamam
Kanadım kırılsa da konmam
deniz kıyısındaki
hicbir caminin minaresine
kubbeye tuneyen martıların
keyiflerince ucmalarını bekleyen imam
ezanı gec okuduğu icin surulunce
bir dağ koyune
…………………
Denize duşen bir gazetedeki
olum ilanından oğrenirim
mendireğe attığı cakıltısıyla
urken martıların
alkışa benzeyen kanat seslerini
selamlayan yaslı adamın
unutulan bir tiyatrocu olduğunu
…….
Sunay Akın
Martı
………
Sut beyaz bir martıyım acıklarda
Gemilere ben yol gosteriyorum,
Buğday ve ilac yuklu gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir suzuluşte vatanım dalgalar!
Cahit Sıtkı Tarancı
Gozlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir guzellik doğuyor yureğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gozlerin İstanbul oluyor birden…
…………………………
Yavuz Bulent Bakiler
Martılar Ah Eder Beste: Mesut Cemil
Solist: Munir Nurettin Selcuk
Martılar ah eder, cırparlar kanat
Deryalar acılır, kat kat
Gayri beklemeye kalmadı tÂkat
Gorunsun karşıdan İstanbul şehri
Dalgalar yar beller, kopar kıyamet
Deryayı kan eder, kan eder hasret
Gayri beklemeye kalmadı tÂkat
Gorunsun karşıdan İstanbul şehri
NÂzım Hikmet
Sevda
martının sevdası tukenmez denize
ah bir de deniz sevdalanmayı bilse…
Barış Erdoğan
Martılar
Her tarafı buyuye boyanmış bir İstanbul
Martılar ucuyor kalbimin denizinde…
Mehmet Nedim Bilgic
İstanbul ’da Bir Martı
Dokunmayın kanatlarıma,
Kızkulesi ’nden suzuleyim.
Saclarını savursun ruzgar,
Boğazici ’nden bir geceyim.
Karışmayın ozgurluğume,
Vapurları uğurlayayım,
Bir cocuk, simidini bolsun,
Ben havada yakalayayım.
Dokunmayın kanatlarıma,
Galata ’da az dinleneyim.
Dalga sesleri eşliğinde,
Yenicami ’ye gitmeliyim.
Karışmayın ozgurluğume,
Turistleri karşılayayım.
Bir fotoğraf karesindeki,
İstanbul resmi olmalıyım.
Guneş kaybolurken ufukta,
Ayasofya ’ya konmalıyım.
Dokunmayın kanatlarıma,
Ben bu şehri solumalıyım.
Halime Dinc Yamac
İstanbul ’da Boazici ’nde
İstanbul ’da Boğazici ’nde
Bir garip Orhan Veli ’yim
Veli ’nin oğluyum
Tarifsiz kederler icindeyim
Urumeli Hisarı ’na oturmuşum
Oturmuş da bir turku tutturmuşum
İstanbul ’un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gozlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım…
Senin yuzunden bu halim.
İstanbul ’un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş, goruşurmuş bana ne
Sevdalım…
Boynuna vebalim
İstanbul ’da, Boğazici ’ndeyim
Bir garip Orhan Veli ’yim…
Orhan Veli Kanık