Son donemin sozu kıvrak, hisli ve samimi kalemlerinden Emrah Serbes. İlk kitabını 2006, son kitabını da 2014 yılında yayımladı. Sekiz yıla uc roman, iki oyku kitabı sığdıracak kadar uretken; kısa surede buyuk bir hayran kitlesi yaratacak kadar yetenekli. Ama Emrah Serbes ’i bu kadar ozel kılan; yazdıklarının yanında hayattaki duruşu, yaptıkları ve daha yapacakları belki de…
Beşiktaş‘a ve Carşı‘ya sahip cıkan, iktidara lafını soylemekten geri durmayan, kalabalığa karışan, sokakta olan bir yazar Emrah Serbes; sen, ben, o gibi. İcimizden biri Emrah Serbes ’i ozleyenler icin, bu liste hasret gidermelik olsun. Buyrunuz Emrah Serbes dunyasına…
1. Guzel yayınların Ankara ’daki sesi
1981 yılında Yalova ’da doğan Emrah Serbes ’in kitaplarına da konu olan Ankara ile tanışması, universite ile birlikte olur. Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakultesi (DTCF) Tiyatro Bolumu ’nde okuyan yazar, 2003 yılından 2009 yılına kadar Ankara ’da yaşar.
Sadece oğrencilik yapmaz; Radikal 2 icin tiyatro eleştirileri yazar. Birgun gazetesi icin roportajlar yapar; aynı zamanda da Hayvan dergisinin Ankara temsilciliğini yurutur.
2. Komedi yazmak istiyordu
Emrah Serbes, okuduğu bolum itibarıyla işi yazmak olan biri. Oğrenciyken bolca oyun metni yazması gerekir zaten. Ancak yazdığı oyun metinlerinin sonunda hep birileri oluyordur. Bunu fark eden hocası, “Madem bu kadar heveslisin oldurme meselesine, polisiye yaz” der bir gun.
Gonlunde komedi yazmak vardır ama hocasının bu onerisi de aklına yatar. Zaten kendi deyimiyle ya kuruyemişci olacaktır ya da yazar.
3. Polisi yakından tanıyan polisiye yazarı
Elbette Serbes ’in polisiyeye bu kadar rahat gecişinde polisi yakından tanıyor olması da buyuk etken. Ankara DTCF oğrencisi icin polisle tanışmak gundelik hayatın bir parcası cunku. Serbes de oğrencilik yıllarında polisle doğal ortamında tanışmış olur.
4. Amerikan polisiyesindeki tipler Ankara ’da
Serbes polisiye yazmaya karar verir vermesine ama daha once polisiye roman okuma alışkanlığı pek yoktur. Yazmadan once polisiye kulliyatını okumaya karar verir. Bir soyleşisinde de bu donemle ilgili “Karakterlerim nasıl gercek ve yerli olabilir diye duşundum. Amerikan polisiyelerindeki tipleri aldım ama onu Ankara ’ya oturttum” der.
5. Cop kutusundan cıkan roman
İlk polisiye kitabı “Her Temas İz Bırakır” 2006 yılında yayımlanır ancak kitabın ortaya cıkış sureci hic de kolay olmaz. “Bir Ankara Polisiyesi” alt başlığı ile yayımlanan, sonradan dizisi ve sinema filmi cekilen bu kitap; Serbes ’in beşinci kitabı, daha doğrusu kitap yazma girişimidir aslında; daha once yazmaya başladığı dort kitabı bitiremez.
Hatta “Her Temas İz Bırakır” kitabının yarısını yazmışken bilgisayardan siler. Ona gore bir turlu olmuyordur, istediğini yazamıyordur. Neyse ki, bir arkadaşı bilgisayardaki geri donuşum kutusundan yazdıklarını bulur ve okur.
HikÂyeyi beğenen arkadaşı yazmaya devam etmesi icin Serbes ’i teşvik eder. Roman ’ı bitiren Serbes, değerlendirmeleri icin dosyasını İletişim Yayınları ’na bırakır. 15 gun sonra telefonu calar, arayan Tanıl Bora‘dır ve kitabı basmak istediklerini soyler.
6. Behzat C. furyası başlar
Kitabın başkarakteri Behzat C.‘yi okuyanlar, onu sevmekle sevmemek arasında gidip gelir. Olayları kaba kuvvetle cozmeye calışan polis profili hem cok tanıdık hem de uzaktır. Adaletin işlemediği yerde kendi adaletini sağlamaya calışan bu polisin başından gecenler okuyucunun ilgisini ceker.
Olayların gectiği yer olan Ankara ise kitapta bir nevi başroldedir. SSK İşhanı, Kızılay Meydanı, Sakarya Caddesi, Guvenpark gibi yerler sayfalardan taşarak sizi selamlar. Behzat C. ile Ankara sokaklarında o olay senin bu soruşturma benim gezerken bir bakarsınız ki, kitabı bitirmişsiniz. Akıcı hikÂyesi ve sade yazım diliyle Emrah Serbes kısa surede sağlam bir hayran kitlesi edinir.
7. Seviyorum merkez!
Kitabın hikÂyesi ve karakterleri dizi yapımcılarının da dikkatini ceker. Kitap, Behzat C. adıyla diziye donuşur. Dizinin senaristi olarak karşımızda Ercan Mehmet Erdem vardır. Her on bolumde bir Serbes dizinin senaryosunu Erdem ile birlikte yazar.
Dizi gerek nev-i şahsına munhasır karakterleri gerekse de guncel olayları ele alma bicimi ile bir fenomene donuşur. Alkolik, şiddete meyilli, sicili bozuk komiser karakteri Behzat C. televizyonun en unlu karakterlerinden biri haline gelir. Behcat C. ’nin amiri olduğu Cinayet Buro ’nun diğer karakterleri Harun, Hayalet, Akbaba, Cevdet ve Eda ’nın da dizinin sevilmesinde buyuk katkısı vardır.
Hayalet ’in “Ben olmuşum cinayet” cıkışı, Hayalet ’in gecekonduları yıkan belediyeyi aynı kepceyle yıkmayı hayal edişi, Harun ’un Eda ’ya olan aşkı ve şapşallıkları… Daha saymayalım, iyisi mi diziden unutulmaz anlardan biriyle duygularımızı anlatmaya calışalım.
8. Diziden ‘bip ’ sesi eksik olmaz
Dizinin en onemli karakterlerinden Ercument Cozer‘i unutmadık tabii. Kabalıktan nefret eden ve birini sırf kabalık yaptığı gerekcesiyle oldurebilen Ercument ile Behzat ’ın diyalogları bazen doğallığı ile baş dondurur. Kufurlerin havada ucuştuğu bu konuşmalar, gercekciliği ile sinir bozar.
9. Ankara ’da bir garip hafriyat
İlk kitabını 2006 yılında yazan Serbes, ikinci romanı “Son Hafriyat”ı iki yıl sonra yayımlar. İlk kitabın ana karakterleri, ikinci kitapta da yer alır. Ancak bu kitapta karşımızda oldukca farklı bir hikÂye vardır.
Behzat C. yaşadığı ağır depresyon nedeniyle sessizliğe gomulur. Duygu ve duşuncelerini mimik ve hareketler ile anlatır. Bu haline etrafındaki herkes de alışır bir sure sonra.
Cinayet Buro olarak kendine “Red Kit” diyen bir seri katilin peşine duşerler. Tabutlara insanları koyup Ankara ’nın değişik yerlerine gomen Red Kit ’i bulmak icin, Behzat C. ve ekibi Ankara kazan onlar kepce misali dolanıp durur.
10. Afili bir filinta
“…Bir cocuğun, kuş olduğunu duşunmeye hakkı vardır. Tabii bu biraz tehlikelidir. Ozellikle arka balkonlarda manasızca oturmayı seviyorsa.”
Emrah Serbes de afili bir filintaydı. Yazılarını ozleyen okuyucusuyla bir sureliğine bu sitede buluştu. Artık bu site icin yazmasa da eski yazılarını sitenin arşivinde bulmak mumkun.
11. Bir cocuğa nefret tohumu eken karanlık
İki romanın ardından bir oyku kitabı yayımladı Serbes; “Erken Kaybedenler”. Bu kez ergenlik donemindeki erkek cocuklarını anlatıyordu, tum samimiyeti ve şiddetiyle. Kitabın tanımında yer alan bir ifadeyle; taşrada ve kÂinatta, yapayalnız kalmış erkek cocukların hikÂyesiydi, bu.
Bu kitapta yer alan oykuler hayranları tarafından cok sevilir ancak iclerinden bazıları daha derin izler bırakır. “Ust Kattaki Terorist” başlıklı oyku gibi… Serbes, bu oykusu ile gectiğimiz yıllarda Fransız bir fondan sinema desteği aldı.
Serbes, oykunun senaryolaştırma işini tamamladı mı emin değiliz. Verdiği bir roportajda bununla ilgili sozu olduğunu belirtip; “…Bizim boynumuzun borcu, yapmalıyız bunu. İnsanların faşistleştirilmesine, 13-14 yaşlarındaki cocukların sağa sola saldırmasına, hic olmasına yonelik bir oyku, bu bizim meselemiz, buna girmek zorundayız, boyle bir zorunluluğu hissediyorum, yapacağız” der.
12. Parca parca hikÂyeler
Serbes, oykuleri ile okuyucusuna seslenmeye devam eder. Uc yıl once “HikÂyem Paramparca” adlı kitabında Afili Filintalar ’daki kısa oykulerini toplayan Serbes, bunun yanına bir de “Galip Han” adlı yeni bir oyku ekler.
Kitap, adıyla musemma; parca parca anlar, parca parca anılar ve paramparca hikÂyelerden oluşur. Okurlarından genel olarak olumlu eleştiriler alan Serbes, bir sonraki kitabı icin inzivaya cekilir.
13. “Oğlum sen bunu yazmak zorundasın”
Gectiğimiz yıl “Deliduman” romanıyla kitapcıların raflarında yerini alan Serbes, 17 yaşındaki Cağlar ’ın taşradan İstanbul ’a uzanan ve Gezi Direnişi ’ni de icene alan romanını yazmak zorunda hisseder kendini.
Gezi Direnişi ’nin başladığı tarihlerde kafa dağıtmak icin İğneada ’ya giden yazar, 31 Mayıs akşamı İstanbul ’a geri doner ve şehirdeki olağanustu hali gorunce oldukca şaşırır. Arkadaşlarıyla telefonlaşır. Oğrenir ki, polis her yerde ve herkesi gazlıyor. Kendini dışarı atar.
Bundan sonrasını bırakalım Serbes anlatsın: “Sokağa ilk cıktığım andan itibaren caddelerde o barikatları gorunce kendi kendime dedim ki ‘Oğlum sen bunu yazmak zorundasın. ’ Bir de o gunlerde herkes bir şey yapıyordu, muzisyen beste yapıyor, ressam bir şey ciziyor; ben yazarım, bunu yazmak zorundayım hissi oldu bende.”
14. ‘Beşiktaş ’ deyince akan sular durur
Emrah Serbes bir yazar elbette ama o yazar kimliğinin yanı sıra farklı uğraşları ve dertleri olan biri. Sıkı bir Beşiktaş taraftarı mesela. Taraftarı olmanın otesinde takımına sevdalı. Ayrıca o bir Carşılı…
Carşı davalarını takip eder, sonuna kadar destekler. Carşı davası dosyasına bakıp, sadece iki sayfada isminin gecmesine bozulacak kadar hisli. Dosyadaki suclamaları ‘ti ’ye alacak kadar samimi.
“…Dosyada bir şahıstan 24 bin lira aldılar, ‘darbe yapacaklardı ’ diyorlar. Ya 24 bin liraya darbe yapılabiliyorsa eğer, bankalar o zaman darbe kredisi versin vatandaşa, boyle sacma sapan bir şey olur mu?”
15. Sokakla ic ice Hayatı da kalemi de politik biri Serbes. Doğru bildiği şey uğruna lafını, sozunu soylemekten geri durmaz. Bu yuzden iktidar tarafından pek sevilmez, davalar hayatından eksik olmaz. Ama o, “İlk defa mı dava acılıyor” deyip yoluna devam eder.
Sokakla bağı hic kopmaz. Gezi Direnişi sırasında da yaptığı ilk şey kendini sokağa atmak olur zaten. Arabasına atlar, acar Ahmet Kaya‘yı, ceker bir barikatın onune. Direnişciler “Abi kendine acımıyon da arabaya da mı acımıyon” diye sorar. Serbes ’e gore araba dediğin nedir ki, dunya malıdır neticede.
16. Bonus: Emrah Serbes CNN Turk ’te penguencilerin peşinde
“ olabileceğim iki şey vardı tekelci-kuruyemişci veya yazar, ikincisi oldum“