
“Oğlum kitap oku!”, “Kızım kitabını bitirdin mi?” demek yerine, kitap okumayı denediniz mi hic? İddia ediyoruz, cocuklarına “Kitap oku” diyen anne babaların yuzde 80 ’i kitap okumuyor. Peki kitap okumayan insan, cocuğu icin kitap secebilir mi? Cok zor…
Kendinizi kandırmayın. Kitap okumuyorsanız, cocuğunuzun iyi bir okur olması duşuk ihtimal. Bakın okuryazarlıktan soz ediyoruz, salt kitap okumaktan değil. Okumaktan okumaya fark var. Bizim burada sozunu ettiğimiz okumak, kitabı hayatının bir parcası haline getirmekle ilintili.
Cocuğunuzun, kitapları hayatının bir parcası yapması da, okuduğu kitapların nitelikleriyle, icindeki cizimlerle, icerdiği kavramlarla ve (pek onemsenmese de) cocuğun zihnine inceden inceye işleyen alt metniyle doğrudan ilişkili. Yani Pamuk Prenses okuyan cocukla, Kumkurdu okuyan cocuk arasında bazı farklar olması cok normal.
“Ayol benim oğlan da okuyor surekli” diyebilirsiniz. Sizin oğlan da okuyor ama eskimiş, alabildiğine yuzeysel ve aslında okumaması gereken bir kitabı… (Bu konuyu daha sonra başka bir listede ele alacağız.)
Bu listeyi ciddiye alın. Cunku bunlar; bizzat okunmuş, cocuklara okutulmuş, onların tepkileri dikkate alınarak bu listeye dÂhil edilmiş kitaplar. İyi okumalar, tartışmalar, sorgulamalar…
1. 24 sayfalık felsefe kitabı: Mutlu Kaplumbağa
Tek kelimeyle bir İran edebiyatı şaheseri. Sadece oyku değil, cizimler de olağanustu. Toplam 24 sayfadan oluşan bir kitaba hayatı sığdırmak da neyin nesi, Akram Ghasempour? Kitapta hayatından son derece memnun olan bir kaplumbağa anlatılıyor. Arkadaşı tavşan “Neden daha hızlı gitmiyorsun?” diyene kadar her şey yolunda. Ama sonra…
2. Cocuklar icin zaman, evren, olum: Kumkurdu
Listenin en başında olmayı, hatta tum kitap listelerinin en tepesinde yer almayı fazlasıyla hak eden bir kitap Kumkurdu. Toplam uc kitaplık bir seri bu; Kumkurdu, Daha Fazla Kumkurdu, Daha da Fazla Kumkurdu.
Ailesiyle deniz kıyısında bir evde yaşayan Zackarina adlı bir cocuğun, hayali arkadaşı Kumkurdu ’yla olan konuşmalarından oluşuyor kitaplar. Ama oyle boyle konuşmalar değil. Uzay, evren, olum, aşk, sabır, yalan, dostluk ve bunlardan cok daha fazlası yer alıyor kitaplarda. Hem 7-8 yaş (ve sonrası) duzeyindeki cocuklar, hem de yetişkinler icin tek kelimeyle buyuleyici bir seri.
Zackarina kucağında topla bir adım ilerledi.
-Merhaba, dedi.
Cok alcak sesle soylemişti ama yine de onu duydular. Donduler ve Zackarina ’yı gorduler. Once annesi, sonra da babası. Gozleri parlıyordu.
-Bir şey mi istiyorsun, dedi annesi.
-Evet, duşundum de, dedi Zackarina, dışarıya cıkıp benimle biraz top oynar mısınız?
Ve duşunsenize, kabul ettiler! Hem de hic nazlanmadan, dırdır etmeden. Tam Zackarina gol attığı anda -pat! kale direklerinin tam ortasına- Andromeda galaksisinde yeni ve değişik bir yıldız doğdu. Ama neredeyse hic kimse bunu gormedi. Finlandiya ’da yaşayan yalnız bir astronom ve iki kelebeğin dışında hic kimse.
3. Bakış acısının buyuleyici guzelliği: Ben Ne Zaman Doğdum?
Buyuk usta Behic Ak ’tan bir bakış acısı kitabı. Kitapta, onune gelen herkese ne zaman doğduğunu soran Memo var, bir de sorunun muhatabı insanlar. Kitap okuyucunun aklına şu soruyu takmayı başarıyor: “Zaman, birkac rakama sığdırılabilecek kadar sıradan bir kavram mı?” Zaman algısı ve bakış acısı daha guzel anlatılamaz sanırız.
“Buyukanne ben ne zaman doğdum?” diye sordu Memo cekinerek. Buyukanne, sanki bu soruyu bekliyormuş gibi, hic şaşırmadı. “Cok ozel bir gundu” dedi ve gulumseyerek ayağa kalktı, salondaki yemek masasına doğru yurudu. Masanın ortusu, buyukannenin orduğu kucuk dantel parcalarından oluşuyordu. İşaret parmağını dantel parcalarından birinin uzerine bastırarak, “İşte” dedi, “Sen tam bunu orduğum gun doğdun.” Memo buyulenmişti. Demek ki bu kucuk dantel parcası, kendisiyle aynı yaştaydı.
4. Hibisku Hala ile Bay Pi arasında bir cekirge: Bortu Bocek Guncesi
Buram buram doğa sevgisi kokan bir kitap. Hayy Kitap ’tan cıkan bu kitabımızın yazarı Şiirsel Taş. Şu alıntı size kitapla ilgili bir fikir verebilir:
“Tıpkı baban gibi, arabayla giderken yolda karşıya gecen bir kaplumbağa gorursen, arabanı kenara cekip, kendini de tehlikeye atmadan kaplumbağayı karşıya gecirmeni diliyorum. Hayatın boyunca insanlara yardım etmenin iyi bir davranış olduğunu sana soyleyecekler. Ama bir kaplumbağaya yardım etmenin de onemli olduğunu pek az insandan duyacaksın. Cunku butun sozleri bir kaplumbağadan değil, insanlardan duyacaksın. Onemsemeyenlere ya da garipseyenlere aldırma. Salyangoz ya da kaplumbağa icin, senin o an orada olman her şeyi değiştirebilir. Sen, onlar icin o an yaşam demeksin.”
5. Okul hic de ona gore değil: 35 Kilo Tembel Teneke
Yani istisnasız her cocuk matematikte cok başarılı olmak zorunda mıdır? Ya da dilbilgisinde? Farklı kişilik ozelliklerinin ve ilgi alanlarının ne kadar değerli olduğunu, cocukları akademik anlamda sıkboğaz etmeyip sureci biraz akışına bırakmamız gerektiğini anlatan bir kitap, Anna Gavalda ’nın yazdığı 35 Kilo Tembel Teneke.
“Okuldan tiksiniyorum. Dunyadaki her şeyden daha fazla tiksiniyorum ondan. Ve hatta daha da fazla… Okul, hayatımı mahvediyor” diyor Gregoire. 35 kiloluk bu cocuğa bir kulak verin deriz.
6. Sen şişman değilsin ki Paula: Yerde Ağır Gokte Hafif
O kadar şişman ki, bazen kendinden nefret ediyor. Hatta bazen değil, coğu zaman nefret ediyor. Zoran Drvenkar şişman bir kız cocuğunun hislerini şiir tadında dile getirmiş. Bize de size tavsiye etmek yakışır bu guzel kitabı.
Bazen Paula bedenini baştan aşağı suzuyor ve bacaklarımda kurşun mu var, diye soruyor kendi kendine. Kim bilir, belki de kurşun dizlerindedir. Ya da midesinde. Paula hafif olmayı diliyor. Bir yusufcuk, bir mendil ya da sekiz kardeşi gibi tıpkı.p style=”clear: both;”>
7. Galata Kulesi ’ne nazır bir şirin aile: Galata ’nın Tembel Martısı
Usta kalem Behic Ak ’ın hayal dunyasından ikinci armağanımız listeye; Galata ’nın Tembel Martısı. Galata Kulesi manzaralı bir evde yaşayan bir aile var bu kitapta. Aile ici ilişkiler, hayvan hakları ve farklı bakış acıları uzerine harika bir kitap.
Hulya, doğum gunlerinde kendisi icin hediye istemezdi. Bir keresinde, “Ne istersin?” sorusuna, “Kedi maması!” diye cevap vermişti. Cunku aklı fikri mahalledeki, hatta koca İstanbul ’daki kediler, kopekler ve kuşlardaydı. Evdeyken, duvarların dışındaki hayvanları tek tek hissederdi. Geceleri yattığında şehrin hayvanlarıyla birlikte uyur, sabahleyin onlarla uyanırdı. Seslerden şoyle sonuclar cıkarırdı: Martı annesini cağırıyor!
Kopek acıkmış!
Serceler birbirini kıskanıyor!
Galata ’nın tembel martısı horulduyor!
Yattığı yerden, Boğaz ’daki yelkovan kuşlarının kanatlarının suya değişini bile duyardı o!
8. Siz onun hic konuşmadığına bakmayın: Alaaddin ’in Geveze Su Boruları
Listenin okunup yutulası diğer Behic Ak kitabı; Alaaddin ’in Geveze Su Boruları… Kitapta, mahalledeki gizemli adam Alaaddin anlatılıyor. Hicbir şey yapmayan, boş boş duran, ama mahallenin eskilerinin garip bir şekilde saygı duyduğu Alaaddin. Okuyun işte, biz bozmayalım gizemi…
Mahalledeki pek cok insan Alaaddin Bey ’in ne iş yaptığını bilmezdi. Cunku onu hep boş boş otururken gorurlerdi. Alaaddin Bey, sabahın erken saatlerinde kalkar, iskelenin doğusundaki banka oturur, guneşin doğuşunu seyrederdi. Oğlenleri evinde yemek yer, akşamustleri de iskelenin batısındaki banka oturup gun batımını izlerdi. Ne iş yaptığını bilmeyenler, “Sanki o olmasa guneş doğup batmayacak!”, “Boş gezenin boş kalfası!”, “Kaldırım muhendisi, n ’olacak!” deyip, onunla dalga gecerlerdi.
Ne iş yaptığını bilenlerse, hic oyle duşunmezdi. “Aman susun, kulağına giderse cok uzulur. O bir efsanedir.” deyip Alaaddin Bey ’in değerini bilmeyenleri sustururlardı.” Bu hic konuşmayan, banklarda oturmaktan başka bir işe yaramayan, okul aile birliği toplantılarında susan, şişman tembel adam nasıl efsane olur?” diye soran cıkarsa da, eskilerin cevabı hazırdı. “Alaaddin Bey ’in onemini, ancak ona ihtiyac duyduğunuzda anlayabilirsiniz.” derlerdi.
9. Dağınık ve cevreci olmak mı, duzenli ve normal olmak mı: Cevreci Olmak Zorunda Mıyım?
Annesi cevre gonullusu (hatta eylemcisi) olan bir ufaklık soruyor bu soruyu ve yanıtı da kendisi buluyor zaten. Şu alıntı size fazlasıyla fikir verecektir kitapla ilgili:
Annem kendi deyişiyle bir “cevre eylemcisi”; bu da bir otoyolun yapılmasını ya da bir kuşun yuvalama alanını yitirmesini engellemek icin, dilekceler ya da pankartlarla yağmur altında surekli yurumek demek.
Bay Bamber ise başka işlerin yanı sıra emlak yatırımcılığı yapıyor. Emlak yatırımcısı olmak da, surekli, bir kuş turunun yuvalama alanının ustune yeni bir otoyol ya da apartmanlar yapmaya calışmak demek. Bay Bamber ’a gore annem, bir cevre eylemcisi değil, “sulu zırtlak baş belası”. Onu “yeşil cadı” ya da “aşırı ucların yerel temsilcisi” olarak adlandırmadığı zamanlar tabii.
10. Ne işiniz var sizin Colosseum ’da: Ne Halin Varsa Gor Gladyator
Okurken ciddi ciddi eğlendiriyor, gulduruyor Ne Halin Varsa Gor Gladyator. Ellerindeki gizemli bir kitap aracılığıyla zamanda yolculuk eden uc kafadar anlatılıyor Jon Scieszka ’nın kitabında. Aslında sadece bu kitapta değil, tum Zamanda Gezinen Uc Kafadar serisinde. Yaşamadıkları macera kalmıyor tabii haliyle de.
Bir gladyatoru saf dışı bırakacak bir buyu duşunmeye calıştım. Kitap ’ta gladyator buyusu turunden bir şey okuduğumu anımsıyordum; ama sorunumuz her zamanki gibiydi: Kitap ’ı bulmalıydık.
“Afedersiniz, Gladyator Bey,” dedim. Eski Romalı bir gladyatore tam olarak nasıl hitap etmeliyim, bilemiyordum. Ancak, kibarlıktan zarar gelmeyeceğini duşundum. “Arkadaşlarım ve ben, buraya bir kaza sonucu duştuk. Kitap ’ımızı bulur bulmaz da yolumuza gideceğiz.” Gladyator ağını havada cevirdi. “Bu adamı atlatabileceğimizi hic sanmıyorum.” dedi Sam.
11. Yıl M.O. 40000: Annen Mağara Kadını Olmuş
Zamanda Gezinen Uc Kafadar serisinden bir kitap daha. Bu sefer zamanın hangi diliminde olduklarını tahmin ediyorsunuzdur.
Pek iyi gorunmuyor mu?” dedi Fred. “İnsanların konuşmayı, yazmayı, sonra da kitap yapmayı bulmaları icin bir milyon yıl beklememiz gerek. Ve senin tek soyleyebileceğin, durumun pek iyi gorunmediği mi?”
“Hesaplarıma gore,” dedi Sam, “buyuk olasılıkla milattan once 40 bin yılına geldik. Cırılcıplağız. Ne arac gerecimiz, ne silahımız, ne de erzakımız var. Ancak, yine de bir şeyimiz var.”
“Sivilce mi?” dedi Fred.
“Hayır, Cahil! Bilgi! Beyin gucu! Modern insanın oğrendiği her şey.
12. Goz yaşartıcı şiirler: Sakız Ciğneyen Kedi
Listemizdeki tek şiir kitabı Melek Ozlem Sezer ’in Sakız Ciğneyen Kedi ’si. Cocuklar icin yazılmış gorunebilir ama biz pek cok yetişkinin de şiirlere bayılacağını iddia ediyoruz. Okuyun, muhtemelen bize hak vereceksiniz.
… Ve butun bu işleri bitirince
Bir gokyuzu oluyor annem, masmavi
Masal anlatırken yatağımın başında
Ope ope uzanıyorum bulutlarına
Onu ne kadar sevdiğimi anlatınca
Bulut kucucuk bir yağmur bırakıyor
Anneciğimin gul pembe yanaklarına
Diyor ki saclarımı ope koklaya:
Beni boyle guzel sozlerle ağlatma…
13. Kızıl saclı, gizemli Frida: Alev Saclı Cocuk
Avusturyalı yazar Christine Nostlinger ’in Alev Saclı Cocuk adlı harika kitabı var sırada. Alev gibi kızıl sacları yuzunden arkadaşları arasında surekli alay konusu olan Frida anlatılıyor kitapta. Frida da saclarından nefret ediyor durum boyle olunca. Ama Frida ’nın, henuz kendisinin bile bilmediği bir gizemi vardı.
Kedinin adı Kedi ’ydi. Buyuk, şişman ve yaşlıydı. Kurku ateş kırmızısıydı. Butun gun boyunca koltuğun ustunde yatıp uyurdu. Yaşlı kediler genellikle uyurlar. Catıya cıkmaz, fare yakalamaz ve kucuk kızlarla oynamazlar. Mırlamazlar da. Bazen hapşırırlar.
14. Matematiği yaşamak: Benim Bir Karışım
İşte, bir bakış acısı kitabı daha ve tabii ki Behic Ak ’tan. Kitapta, elleri kocaman bir adamla el sıkışan ve hayatı değişen Memo ’nun soru-cevap macerası anlatılıyor. Bu sefer cevabını bulmaya calıştığı soru “Benim karışım ne kadar?” Fakat goruyor ki, sorduğu sorunun tek bir doğru cevabı yok.
Bir de sayın ebeveyn, matematiği hayatın bir parcası yapmak nedir, bilir misiniz? Bilmiyorsanız bu kitap size onu da oğretiyor.
Yolda, mahallenin tamirat işlerini yapan Ali Usta ’yla karşılaştılar. Ali Usta, iri yarı bedeninden hic beklenmeyen bir zariflikle eğilerek, “Merhaba delikanlı, nasılsın bakalım?” deyip, Memo ’ya elini uzattı. Memo da onun elini sıktı. “Ali Usta ’nın elleri de amma kocamanmış” diye duşundu Memo, “ellerim avucunun icinde kayboldu.” Ali Usta sanki onun duşuncelerini okumuş gibi, “Ellerim cok buyuk değil mi?” dedi, “inşaatlarda calışmaktan kocamanlaştılar.”
15. Hic kimse yoksa renkli kalemlerim var: Renkli Kalemler ve Ben
İran edebiyatının kucuk dostlarımıza hediye ettiği bir kitap Renkli Kalemler ve Ben. Ailesiyle vakit gecirmek isteyen, fakat hicbirinden olumlu karşılık alamayan ve resim yapmayı seven bir cocuğun imdadına ne yetişir? Elbette renkli kalemleri.
Annem işten gelir. Hemen mutfağa gider. Ben de onu izlerim. Annem beni sandalyeye oturtur ve yemek yapmaya başlar. Annemin işi bitsin diye beklerim, fakat yemek yapma işi bir turlu bitmez. Ağlarım. Annem beni kucağına alır, oper ve tekrar sandalyeye koyar. Cok uzulurum, cunku annem ne zaman yemek pişirse yuzunu goremem.
16. Maceraperest Kerem ’in Seruvenleri serisinin ilk kitabı: Bahcedeki İncir Ağacı
Hakan Bayhan ’ın yazdığı, Zeynep Şimşek ’in resimlediği kitap, cocukların masal okurken birey olmalarını, doğa ve hayvan sevgisi kazanırken kendilerine guvenmelerini ve bu guvenle kendi kararlarını kendilerinin vermesinin yolunu ciziyor.
Maceraperest Kerem ’in kişiliğinde arkadaşlık, dostluk, aile, paylaşım ve birlikte yaşama kulturunun onemini anlatılıyor. Kahramanının adından da anlaşılacağı uzere maceraya atılmanın hayatı ne kadar zenginleştirdiği de vurgulanıyor.
Bahcedeki İncir Ağacı ’nı okurken seruvenlerin hayatı nasıl guzelleştirdiğini hatırlayıp sırt cantasını yeniden omuzlayacak yetişkinlerin olacağını duşunuyoruz. Bakalım…