(Hikayesine Evren Bozması romanında, roman karakterinin bir kadın yazmak istemesiyle başlayan Gece, altı bolumluk kısa bir hikaye dizisi icin sayfasından duştu ve ListeList ’e konuk geldi. Her Carşamba 23:00 ’de anlatacakları var.)
Bembeyaz bir bezirgandı kafasının ustundeki ve bir kussa hayatını rahatlayacaktı sanki.
Bir bezirgandı ki bezginliği gozlerimin onunden dunyaya atlıyor. “Ah” dedim. “Kendimi cok ozlemişim.”
Kadının yureği bir galaksi kadardır ve sevince tum sistem coker. Boş boş guluyorum bu aralar. Bunu yeni oğrendim. En yeni numaram da bu oldu. “Aa demek yalnızsınız.” diyorum herkese. Ben, tum renkleri topac gibi ceviren buyuk adamların yanına uyuya kalmış bir felek bozmasıyım. Guzel bir kadınım aslında. Sadece bu beni ilgilendirmiyor. Gelin size bir hikaye anlatayım. Bu hale nasıl geldiğimizi, bu insan bozması pezevengi nasıl oldurmeye calıştığımı. Gene sondan mı başlayayım? Peki.
Bir ofis kiraladım ve tam ortasına baygın bir adam yatırdım. Ben bu gece bu insan bozmasını oldureceğim.
Hayatım cok değişti diye ilan vermek istiyorum da, ben kimim ve de kime silah cekiyorum acaba. Vahşi kovboy, sana diyorum! Yaşamam gerektiğine karar vereli cok olmadı, gene bir hikaye anlatmak icin peydah oldum, gene bir şey yaşadım. Neler buldum, neler kaybettim tam bilmiyorum. Hadi o zaman, cok ozlediğiniz Pearl Jam ’i bağırın kulaklarınıza. Black bize eşlik etsin, konuşacak şeylerimiz var. Cok yaşa.
Bu, bir hikayenin son bolumu. Cok zekice.
Aylar Mayıs ’ı yemiş, renk koru bir Haziran ’a geldik. Sigarayı bıraktım. Nasıl yaptım, neden yaptım ben de bilmiyorum. Balkonumda oturamıyorum artık, bir ofis kiraladım. Bir ofis kiraladım ve o pezevenk kurusunu ortasına yığdım. Topuklu ayakkabılarımın altlarını bileyip ustune ustune gidiyorum. Topuğumun ucunu ellerine dayıyorum. Basmayacağım, ihtimallerden korkarak ortamlarda reddeddiği tum duaları hatırlamaya calışmasını istiyorum. Ben, havalarından gecilmiyorum. Bir insanı kızdırırsanız, araya soğukluk girer. Bir kadını kızdırırsanız, araya ateş girer ve kadın sizi yakar. Bir kadını kinlendirirseniz, edebi bir şey olmaz. O kadın, sizin ağzınıza sıcar. Sıcarım.
Bu insan bozması pezevenkten intikamımı aldım almasına da, ben kendime kızıyorum. İşin kotusu, birini sevmeye ne zaman başladığımı biliyorum. Biliyorum ve bu canımı cok acıtıyor. Bazen boyle olur, kadının yureği bir galaksi kadardır ve sevince tum sistem coker.
İnsan olmak benim sucum değil. Cok ozlemedim.
Parcayı değiştiriyorum. Nefret eder Beck dinlemekten. Beck, ingilizce Mehmet Gureli demek. Al ulan o zaman, aklının derinindeki en sığ anında da mutsuz ol. Ağzına tıkadığım dantelli tangamın ustune, icmediğim tum sigaların izmaritlerini basıyorum. Dedim ya, bıraktım. Aklı calıştırıyor.
Hayat akıla zararlıdır yazmıyor mu hepimizin alnında? Her zamanki gibiydi. Babamı yerde arayıp kozmosta bulamıyordum. Arada boyle yapar o. Bir gune kavuşur ve haftaları kendinden soğutur. Uzun zamandır anlatmıyordum, cunku benim hayatımda bir şey anlatılması icin, bir şeylerin bozulması gerekir. İşte anlatacak bir şeyim var. Cicekli can eteğim, siyah bluzum, ağlamaktan akan utanmış makyajım ve kızıl kadın saclarım. Oğlum Gece, sen tam bir şırfıntısın.
Tanrı insanı mukemmel yarattı, ama insan oyle kalmadı.
Biz sanırım onun hatalarıyız. Bilmiyorum bunu duşunmedim gercekten. İcimde gumbur gumbur bir ritm atıyor, bangır bangır, cala kalem bir hayat geciyor ki aklımdan, ben o yerde yatan pezevenkten başka bir şey duşunemiyorum. Kimse iyi davranmak zorunda olmadığımı hatırlamam iyi oldu. Ben saniyelerustu mukemmeldim, -di ’li gecmiş zaman bir masturbasyondur ve ego sadece kahır boşaltır diyorum ya. Bu gece, bu adam olecek. Hatıralarım da. Benim dertleşmekten anladığım bu. Bu yaşadığımız an, bir evren bozması. Ve birinin evreni oldurmesi gerek.
Spor yaptığım zamanlardan kalan bir atikliğim de var, yer cekimine duymadığım bir saygı da. Bir ceviklik ustune atlıyorum ve ağzındaki camaşırları cıkartıyorum. Tırnağımla gırtlağına bir cizgi cekip, “Naber?” diyorum ona. “Bu senin cinayetin.” Korkudan aklına doğru işiyor.
“Ozur” diyor “Dilerim.”
“Kabul” Diyorum. Gozleri parlıyor. “Ama ben tanrı değilim, git onunla hesaplaş.” diyip bıcağı boğazına saplıyorum. Dok murekkebi, bitir işi. Ofisimin tavanı, bir gokkuşağı heyulası gibi oluyor. Her yerime kırmızı akıyor. Ben kendimi sonunda hayattan kurtardım. Durun da anlatayım.
“Ah” dedim, tum akan kanların uzerine. “Kendimi ne ozlemişim.”

(….devamı haftaya.)