
Cocuk ve kitap uzerine soylemek istediklerimizi ilk listede zaten soylemiştik. Cocuklarınıza kitap oku falan demek yerine onları dinlemenin ya da onlarla birlikte kitap okumanın cocuklar icin ne kadar değerli ve vazgecilmez olduğunu biliyor olmanız lazım artık.
Diğerinde olduğu gibi bunda da, hem oyku hem dil ve anlatım hem de estetik acıdan one cıkan kitapları listeledik. Kitapların her biri tek tek okundu, listeye o şekilde dÂhil edildi. Devamı gelecek, azıcık bekleyin, okuyoruz…
Sizi listeye uğurlamadan once Necdet Neydim ’den bir alıntı paylaşalım: “Mesela bir kitabı alırsınız, cocuğa okursunuz. Ertesi gun cocuk aynı kitabı yine getirir. Siz ona o metni belki de bin kere okumuşsunuzdur. Bin kere okumuşsunuzdur ama binbirincide canınız sıkılmış ve bazı cumleleri kesmişsinizdir. Boyle yaptığınızda cocuk “Hayır, oyle değildi!” diye size tepki gosterir. Siz de o zaman dersiniz ki “Madem biliyorsun niye okutuyorsun?”.
Cocuk size o kitapla gelerek bir suru şeyi denetler aslında. Sizin ona ait olup olmadığınızı, sizin gercekten ona konsantre olup olmadığınızı, onu onemseyip onemsemediğinizi denetler. Siz o iki cumleyi kestiğiniz zaman, “Hayır oyle değildi” derken, “sen beni onemsemiyorsun, sen benden cabuk kurtulmak istiyorsun” şeklinde bir mesajı da size ayrıca vermiş olur.
Edebiyat salt okuma kulturunden ibaret değildir. Edebiyatın cocuğu hayata goturmesi dediğimiz zaman, burada hayat sizsiniz, o cocukla kurduğunuz dunya. Siz de onun uzerinden cocuğu hayata goturduğunuze gore, onun hayatını eksiltme hakkına da sahip olmuyorsunuz. O zaman yapacağınız şey o butunluğu sağlamak olmalı.
Cocuğunuza surekli aynı metni okusanız da, onun size sorduğu sorular farklılaşacaktır. Cunku cocuğun gunluk hayatında yaşadığı şeyler o metin uzerinden size farklı bir bicimde gelecektir. Yaptığı yorumlara, sorduğu sorulara, karşılıklı sorgulamalara baktığınız zaman, cocuğun gelişim surecini de izleme imkanınız olur.”
Sen “oteki” değilsin kucuk yarasa: Rengini Arayan Pudra
Diğerleri ne kadar siyahsa, o da o kadar beyaz. Bu durumdan da hic ama hic hoşnut değil. “Coğunluğa” benzemek icin de denemediği şey kalmıyor.
“Diğerlerinden” farklı olmanın, coğunluğa benzememenin, yine o coğunlukla dost olmaya engel olmayacağını anlatan harikulade bir kitap Betul Sayın ’ın bu kitabı. Daha cok 1. ve 2. sınıf oğrencileri icin uygun olan bu oyku (diğer yaş duzeyleri icin uygun olmadığı anlamına gelmiyor), kendini keşfetmek, kendiyle barışık olmak, kendisi olabilmek, dostluk ve farklı olanı kabullenmek uzerine kurulu.
Diğer yarasalar ne kadar siyahsa, Pudra da o kadar beyazdı. Geceyle gunduz gibi. Coğu zaman bunun umursamazdı, hatta aklına bile gelmezdi. Ama goldeki yansıması yok mu, hep hatırlatırdı ona farklı olduğunu. Yuvalarına donduklerinde, uyumadan once, mağaranın en kuytu, en karanlık koşesine cekilir, kanatlarına bakıp duşunurdu: Ne yapsam da arkadaşlarıma benzesem acaba?
Lodolinda ’nın başı dertte: Afacan Resimler
Olağanustu bir Italo Calvino kitabı: Afacan Resimler. Kahramanımız Lodolinda resim yapmayı cok sever, ama sadece kendi kendine. Bir akşam ailesi, onu, arkadaşlarının cocuğu Federiko ’yla yalnız bırakırlar, cunku ailelerin dışarı cıkma plÂnı vardır. Ve Federiko kırmızı balıkları bulaşık makinesine koymak isteyecek kadar haylaz bir cocuktur.
Ozeleştiri, onyargı, mukemmellik, hatasını kabullenme ve anlaşamayacağınızı duşunduğunuz kişiyle aslında ne kadar cok ortak yonunuz olabileceğini fark etme uzerine harika bir eser.
Lodolinda hemen kÂğıdına kıvrım kıvrım bir boa yılanı yapmaya koyuldu. Federiko, “Ne oluyor benim kaplanıma!” diye bağırdı. Kaplanı ortasından sıkılmış bir diş macunu tupu gibi incelip uzamış ve ağzını ısırmak icin değil de boğulmak uzereymiş gibi acmıştı. Lodolinda zaferle gulumsuyordu ama Federiko onun yılanının kendi kaplanını mahvedeceğini hemen anladığı icin, alelacele, kocaman ve guclu kanatları olan, pencelerini acmış bir akbaba yapmaya başlamıştı. Bu akbaba, bir boğayı yalayıp yutacak bir kaplanı boğazlayan bir boa yılanını guzelce kapabilirdi.
Otekileştirmenin harikulade hikÂyesi: Ateş Boceği ile El Feneri
İran edebiyatından bir şaheser daha: Ateş Boceği ile El Feneri. Kitapta, ormanda yaşayan ve ateş boceğinin ışığında kendilerince vakit geciren hayvanlar topluluğu ve ormana avcıların gelmesiyle değişen hayatları anlatılıyor, demek isterdik ama diyemiyoruz. Zira kitap bundan cok cok daha fazlasını barındırıyor. Otekileştirme, yabancı duşmanlığı, farklı olanı dışlama dersem az bucuk zihninizde bir şeyler oluşur. Hatta şu alıntıyı da paylaşırsak ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız:
Cekirge cok kucuktu, hatta Uğur Boceği ’nin yavrularından bile kucuktu. Orumcek “Cekirge yanımıza gelmemeli. Buradaki herkes cok guzel, o ise cirkin. Ayrıca o bir yabancı ve biz yabancılardan hoşlanmayız” dedi.
Ateş Boceği ise yalnızca parladı. O kadar fazla ve guzel ışık sacıyordu ki, ışığı Kucuk Siyah Cekirge ’ye bile ulaşıyordu.
Hayal gucu her şeydir: Kedi ve Yıldızlar
Acgozluluğu, başına olmadık işler acan bir kedinin hikÂyesi. İran edebiyatının dunyaya armağan ettiği şaheserlerden biri de bu. Arkadaşlık, fedakÂrlık, mucadele etme, pes etmeme, acgozluluk gibi kavramlarıyla one cıkan bir oykusu var. Başta 1. sınıf oğrencileri olmak uzere, her yaş duzeyine hitap eden bir kitap.
Siz de lutfen azla yetinmeyi bilin:
Tek başına kalan kucuk yıldız cok uzgundu. “Tum yıldızları kurtarmalıyım” diye duşundu. Boyle duşunerek, gokyuzunden yeryuzune indi…
Sozcuk biriktiren bilge fare: Frederick
Bir garip fare Frederick. Hem de cok garip bir fare, cunku tum fareler kışa hazırlanmak icin harıl harıl erzak toplarken, o guneş ışını, renk ve sozcuk topluyor. Ama tabii var bir bildiği, boşuna değil bu tembelliği…
Kitap, 1966 Caldecott Onur Kitabı, 1967 New York Times Yılın En İyi Resimli Kitabı ve 1966 ALA Dikkate Değer Kitap odullerine lÂyık goruldu. Gorduğunuz gibi yeni bir kitap da değil Frederick. Gayet yıllanmış ve nitelikli bir kitap. Ozellikle 1. sınıfa giden cocuklar icin buyuleyici bir eser. Cocuğunuz kitabı okuduktan sonra, “Ben de guneş ışını biriktirmek istiyorum” diye tutturursa, bunun sorumlusu Frederick ’tir.
Sanatını konuşturan ağustos bocekleri aşkına!
Kışa hazırlık yapan tarla fareleri harıl harıl calışıyordu. Biri haric: Frederick. Herkes yiyecek toplarken o oylece oturuyor, etrafı izliyordu. Durun, hemen parmağınızı sallamayın. O da calışıyordu elbette, kelimeleri, guneşin parıltılarını ve renkleri topluyordu. Peki, gri kış kapıya dayandığında bunlar karın doyurur muydu?
Frederick ’in hepimiz icin şairane bir surprizi var… (Arka kapaktan)
İzleme demiyoruz yine izle, ama hobi olarak: Kılkuyruk Popi
Ailesiyle birlikte yaşayan, gokyuzu sevdalısı bir kopek Popi. Herkes uyur, ama o uyumaz, yıldızları ve ayı izler. Buraya kadar sorun yok, izlesin tabii. Ama cok gec yattığı icin, cok da gec kalkar ve ailecek yapılan etkinlikleri kacırır. Bu gec yatma sorununu bir şekilde cozmesi gerekiyor Popi ’nin.
Şiirsel anlatımıyla, sayfa kalitesiyle, punto buyukluğu ve fontlarıyla cocukları icine cekebilecek bir kitap Kılkuyruk Popi / Uykusuz Her Gece. Ozellikle 1. sınıf oğrencileri icin ideal.
Onu cok seven babası, annesi
ve altı kardeşiyle beraber yaşardı Popi.
Annesi,
“Sen cok farklı bir cocuksun” derdi.
Tum kardeşleri uyurken geceleri,
Popi yıldızları ve ayı seyrederdi.
Bu kaşıntı da neyin nesi: Minik ve Benek
Karnını doyurmak icin ağac ağac gezen Benek ’in ve tam da ihtiyacı olduğu anda onun yardımına yetişen Minik ’in hikÂyesi Minik ve Benek. Oykusuyle, cizimleriyle, yazı tipi ve buyukluğuyle dikkat ceken bir kitap bu da. İcerdiği temel kavram da “yardımlaşma”. Ozellikle 1. ve 2. sınıf oğrencileri icin ideal bir kitap.
Guzel bir sabaha uyanan Benek, guruldayan karnını doyurmak icin yollara duşer. Ağacların en tepesindeki tatlı yaprakları midesine indirirken kafasının uzerinden bir ses gelir. Bu sesin sahibi Minik ’e gore. Benek ’in kafası, oldukca rahat bir yataktır. Minik orada konaklamak ister, ama once Benek ’i ikna etmelidir.
Sekiz kollu hayat: Yavru Ahtapot Olmak Cok Zor
Sabahın korunde yataktan uykulu uykulu kalkıp giyinmek hepimiz icin eziyet şuphesiz. Fakat bizim yaşadığımız bu tatsızlık Nino ’nun yaşadığıyla kıyaslanamaz bile, zira o bir ahtapot. Giysisinin sekiz deliğinden gecirmesi gereken sekiz kolu var. İşte bu yuzden, onu her gun sevgi dolu sozlerle okula gonderen anne babasına rağmen, yavru ahtapot olmaktan bıkmış usanmış. Ta ki, sıradan bir gun, o cok ozendiği yılanbalığı onun kahramanlığına ihtiyac duyuncaya kadar…
Kendiyle barışık olmak ve fedakÂrlık uzerine harika bir kitap. İceriğinin guzelliğine şiirsel dilini de ekleyince tadından yenmiyor bu oyku. Hem okuyun, hem okutun…
Biliyordu Nino…
Sonraki adım yatağın kenarına ilişmek,
Her gunku gibi curcunayla giyinmek.
Annesi yardım ediyordu soyunmasına,
Pijamalarını cıkarmasına.
Sıra geliyordu giysilere…
Kolları sekizer delikten gecirmeye.
Cok tanıdık bir balığın kuzeni: Ucan Balık
“Bir zamanlar denizin derinliklerinde kucuk, renkli bir balık yaşıyordu. Kucuk balığın bir buyukbabası vardı. Buyukbaba, keskin bıcağıyla butun gun yuzerek balıkcıların attığı ağları arar, bulduğunda da ağları bıcağıyla keser, icindeki balıkları kurtarırdı. Kucuk, renkli balığın ise yapacak bir işi yoktu. Bu yuzden de sabahtan akşama kadar hayaller kurardı” diye başlıyor Ucan Balık.
Başka bir oykuye goturdu mu sizi de bu paragraf? 🙂
Bizimle birlikte yaşlanan eşyalarımızın harika oykusu: Guneşi Bile Tamir Eden Adam
Cocuk edebiyatının en onemli isminden “başıma ne geliyorsa iyi niyetimden geliyor” oykusu.
Adanın sakinlerinin, her şeyi tamir eden adam Kadir Bey ’den kurtulmaya calışma hikÂyesini anlatıyor Guneşi Bile Tamir Eden Adam.
Dostluk, kıskanclık, kuskunluk, huzun, alcakgonulluluk, yani kısaca bir mahallenin sakinleri arasında yaşanabilecek ne varsa bu kitapta da o var. Eskiyen ne varsa atıp, her şeyin yenisini almaya meraklı tuketim alışkanlığımıza da duşundurucu gondermeler var kitapta. Ozellikle 2. sınıf ve sonrası oğrencileri icin uygun. Yetişkinler icin de harika bir eser olduğunu yazmamıza gerek var mı?
Tamirci Kadir Bey, yıpranmış ilişkileri, damlatan musluklara, kopmuş volan kayışlarına benzetir. “Paniğe kapılmayın, ilişkiniz biraz paslanmış; biraz pas cozucu sizi mutlu edecektir” gibi laflar eder.
“Pas cozucu mu? O da nedir?” diye sorarlarsa, “Aman canım, bunu siz benden daha iyi biliyorsunuz,” diye utangac utangac cevap verir. “Kucuk bir lokantada birlikte yenen guzel bir yemek, birkac sevgi sozcuğu…”
İşte, Ciğerci Muammer Bey, boyle bir adam olan kardeşi Kadir Bey ’e kustur. Adada herkes sabah akşam bu konuyu konuşmasına rağmen, ciğercinin tamirciye kus olduğunu yalnızca bir kişi bilmez. Şaşıracaksınız ama, bu kişi Kadir Bey ’in ta kendisidir.
Değer mi bir sakız icin: Balonlu Sakız Ağacı
Tim ve kız kardeşi Nikola ’nın ayıla bayıla ciğnedikleri o muhteşem sakızları ureten kişi Bay Gopal biraz mutsuz. Cunku urettiği sakızlar artık eskisi gibi şişmiyor, patlamıyor. Tim bunu oğrenince, bir sakızsever olarak duruma el koyuyor: “O sakız tekrar eskisi gibi şişecek!”
Bir sakız bundan guzel anlatılamaz. Ozellikle 2. sınıf ve sonrası oğrenciler icin uygun. Okunası, harika bir kitap. Sakızın gozunuzdeki yeri değişecek.
Orada babamın, ‘Bombay ’ın En İyi Balonlusu ’ adındaki balonlu sakızlarını urettiği buyuk bir balonlu sakız fabrikası vardı. İşi cok başarılıydı, ama uzulerek soyluyorum ki, bir gun korkunc bir yangın koca fabrikayı baştan aşağı kul etti. Kimse yangının nasıl cıktığını bilmiyordu, ancak babamın butun malı mulku yok oldu; hayatta sahip olduğu hemen her şeyi yitirdi. Hatta bıyığı bile yandı. Cok guzel bir bıyıktı, ama cılız, kavruk bir cizgi halinde kaldı.
Başka careniz yok, dost olacaksınız: Berta ve Girolamo
Birbiriyle hic anlaşamayan, gun icinde yaptıkları tek konuşma “merhaba”dan ibaret olan zurafa Berta ile su aygırı Girolamo ’nun yaşadıklarını anlatıyor bu kitap. Gunun birinde, iki adamın konuşmasına kulak misafiri olmalarıyla dunyaları değişiyor ikisinin de. Bir paniktir, endişedir başlıyor. Bu sorunun ustesinden gelmek icin de birbirlerine kulak vermeleri gerektiğini fark ediyorlar.
Okuması gayet keyifli, oykusu nitelikli ve cizimleri harika. Font buyukluğu de ozellikle 1. sınıf oğrencileri icin ideal.
Bir akşam sakin sakin evlerinde otururlarken calının arkasından gelen korkunc bir cığlık duydular. İki hayvan korkuyla irkildi, sonra bir kelime bile kacırmamak icin boyun ve kulak kesildiler. Duydukları tek bir haykırıştı. Berta yaprakların arasına gizlenerek etrafa dikkatle baktı. Girolamo bataklık camurunun icine neredeyse tamamen batmış halde gizlice etrafı gozetledi. Henuz bilmiyorlardı ama o andan itibaren hayatları sonsuza kadar değişecekti. Hararetli hararetli konuşan iki adam vardı orada.
Kralice olmak da neyin nesi: Kral Kızının Armağanı
Normalde icinde kral, kralice, prens, prenses gecen oykuleri hic sevmeyiz. Hatta “bir zamanlar ulkenin birinde bir padişah varmış”taki, okuyucuya yer-zaman belirsizliği yaşatan padişahlardan nefret ederiz. (Tamam bağlıyoruz, kızmayın.)
Bu oyku farklı ama. Bakmayın siz adının Kral Kızının Armağanı olduğuna. Oyku, olmeye yakın bir kralın, cocuklarından, buldukları en değerli şeyi armağan olarak kendisine getirmelerini istemesini ve cocukların da diyar diyar gezip bunu aramalarını anlatıyor. Desteklemediğimiz birtakım unsurlar barındırsa da (birden fazla eşe sahip olmak gibi), mutevazılık ve fedakÂrlık uzerine kurulu guzel bir oyku bu. İcinde farklı kavramlar da geciyor (savana vb.), cizimleri de bir hayli guzel.
İşin doğrusu, babasını pek az tanıyordu. En son o doğmuştu ve dunyaya geldiğinde babası yaşlanmıştı bile. Onunla oyunlar oynamaya, kızının peşinden koşup kahkahalar atmaya artık hic hevesi kalmamıştı. Hatta annesi, rahatsız etmesin diye kızını babasından uzak tutmaya ozen gosteriyordu. Fakat Uma yine de babasına her zaman saygı gostermesi gerektiğini ve yerine getirmek zorunda olduğu bu gorevin onemli olduğunu biliyordu. Hem sonra yumuşak başlı bir kızdı ve annesinin kendisiyle gurur duymasını cok ama cok istiyordu. Sonuc olarak ne anlama geldiğini anlamasa da bu kutsanmış gorevi başarmak icin bir cuval dolusu nedeni vardı. Aslına bakılırsa kralice olmak istemiyordu. Ne sacmalıktı bu boyle! Bu boyda bir kralice, o minicik başıyla tacı taşımayı bile beceremezdi. Onun yerine kardeşleriyle oynamayı, bu buyuk ailenin bir parcası olmayı, hatta babasıyla şakalaşıp dizlerinde zıplamayı pekÂl tercih ederdi. Onca istediği şeyi elde etmenin doğru yolu bu muydu, pek bilmiyordu; cunku babası dunyaya elveda demek uzereydi ve kendisiyle oynamaya vakti kaldığından şuphe duyuyordu.
Değdi mi yalan soylediğine: Bıcırık Billie B – Kucuk Yalan
Yalan soyleyip onun getirisi duyguları (boburlenme, anlık rahatlama vb.) yaşamaktansa, utanarak da olsa doğruyu soylemenin daha tercih edilir bir secenek olduğunu anlatan bir kitap. Yazı buyukluğu, dikkat cekici fontları ve zihin bulandırmayan oykusuyle, okuyan cocukları (ozellikle 1. sınıfa gidenleri) mutlu eder Kucuk Yalan.
Bıcırık Billie B ’nin iki rengÂrenk kol askısı, uc pembe yara bandı ve başına sarılı bir bandajı var. Bilin bakalım Billie B ’deki B ne anlama geliyor. Bereli. Bıcırık Billie B, en iyi arkadaşı Jack ile birlikte dinozor avlıyor. Dinozorlardan biri Billie ’yi ayakları altında ciğniyor. Korkunc bir acil durum soz konusu! Billie ’nin iki kolu kırılıyor. Hatta belki kafası da!
Mahallenin tum kedileri aşkına: Kedilerin Kaybolma Mevsimi
Bu kitabımız, “başkalarını mutlu etmek icin kendi mutsuz olmaya razı olanlar derneği uyeleri”ne gelsin: Kedilerin Kaybolma Mevsimi.
Mahalleli icin en onemli gun: 18 Haziran. Onemli, cunku mahalledeki tum kediler tam da o gun yok oluveriyorlar. Kendini mutsuz etme uzmanı Sevgi ’nin kedisi Titrek, patavatsız Nazan Hanım ’ın kedisi Arsız, soğuk mu soğuk Nurten Hanım ’ın kedisi Buz, Koşucu İbo ’nun kedisi Kırlangıc, dunyanın en yavaş insanı Suat Bey ’in kedisi Miskin, Komiser Sabit Bey ’in kedisi Sumsuk, Dişci Necati ’nin kedisi Zamk…
O andan sonra mahallelinin birbirine sorduğu tek soru var: Bu kediler nereye gitti? Bulabilene aşk olsun…
Sevgi icekapanık bir cocuktu.
Kendisini dunyada olup biten her şeyden sorumlu hissederdi. Bu yuzden de surekli sucluydu o. Allem eder kallem eder, kendini suclayacak bir konu mutlaka bulurdu. Afrika ’da savaş cıksa, “Cıkar tabii, odevimin ilk satırındaki virgulu koymayı unutmuşum,” deyip, kendini suclayabilirdi. “Bugun cok kotu bir gun. Kim bilir daha ne yangınlar, ne depremler olacak?” Pireyi deve yapma yeteneği vardı onda.