Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın “Saatleri Ayarlama Enstitusu” isimli romanı muhteşem bir sistem eleştirisidir ve Turk insanının Doğu ile Batı arasındaki bocalamasını irdeler. Yeni ile modern arasındaki gecişi, guclu bir kara mizahla kitabında sembolize etmiştir Ahmet Hamdi. Ve Saatleri Ayarlama Enstitusu oyle bir enstitudur ki, gercek dunyada da olsun istersiniz okurken.
Biz de bu muhteşem kitabı, icerisinde gecen, saatlere ve saatlerin otesinde bir kavram olan “zaman”a dair 12 muhteşem alıntıyla yeniden hatırlayalım istedik.
1. “Saatin kendisi mekÂn, yuruyuşu zaman, ayarı insandır… Bu da gosterir ki, zaman ve mekÂn, insanla mevcuttur!”
2. “Ben şimdi saatlerimi uşengecliğe ayarladım…”
“…Yarına uşeniyorum mesela o yuzden bugun dun. Yahut bira icmek cok yorucu geliyor sodayla sarhoş oluyorum. Uzerimi ortmektense uşumem lazım. Bunları duşunmemek icin de mektup bekliyorum. Mektupta her şey yazacak. Ben okumayacağım, tahmin edeceğim ama fazla da duşunmeyeceğim. Boyle boyle zaman lastik gibi uzayacak. Bir elimden bırakacağım yarın olacak dun.”
3. “…İyi ayarlanmış bir saat, bir saniyeyi bile ziyan etmez! Halbuki biz ne yapıyoruz? Butun şehir ve memleket ne yapıyor? Ayarı bozuk saatlerimizle yarı vaktimizi kaybediyoruz.”
“…Herkes gunde saat başına bir saniye kaybetse, saatte on sekiz milyon saniye kaybederiz. Gunun asıl faydalı kısmını on saat addetsek, yuz seksen milyon saniye eder. Bir gunde yuz seksen milyon saniye yani uc milyon dakika; bu demektir ki, gunde elli bin saat kaybediyoruz. Hesap et artık senede kac insanın omru birden kaybolur.”
4. “Şurada burada tesaduf ettiği yaymacılardan bu tip bozuk saatleri satın alıp otesini berisini değiştirerek tamir ettikten sonra fakir dostlarına hediye ederdi: ‘Al bakayım şunu! Hele bir zamanına sahip ol… Ondan sonrasına Allah kerimdir!.. ’ “
5. “Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, goğsunun ustunde butun heyecanlarını paylaşan,yahut masasının ustunde gun dediğimiz zaman butununu onunla beraber olup bittisiyle yaşayan saat ister istemez sahibine temessul eder, onun gibi yaşamağa ve duşunmeye alışır.”
6. “Bazı insanların omru vakit kazanmakla gecer… Ben zamana, kendi zamanıma celme atmakla yaşıyordum.”
7. “Herkes bilir ki, bir saat ya geri kalır yahut ileri gider. Bu işin ucuncu şekli yoktur.”
“…Bu da tam ayar imkansızlığı gibi umumi bir kaidedir; meğer ki durmuş olsun. Fakat burada iş şahsîleşir. Benim nazariyem şudur ki, insanlar kainatın sahibi olmak uzere yaratıldıkları icin, eşya onlara uymak tabiatındadır.”
8. “Nakit cezamızın dayandığı esas, şehre ait umumi saatler başta olmak uzere, acıkta bulunan saatlerden biriyle uymayan her saatten alınan beş kuruştan ibaretti.”
“…Fakat bu saat ile bir başka saatin arasında da ayar farkı varsa, bu sefer ceza iki misli oluyordu. Boyle komşu olan saatlerin sayısı coğaldıkca ceza da hendesî nispetle artıyordu.”
9. “Ne kadar acayip insansınız! Hic iradeniz yok mu? Hep bugunle mi meşgul olursunuz? Biraz da butun hayatınızı duşunun.”
10. “Her insan, ne kadar muspet yaradılışta olursa olsun olumunden sonra tekrar dirilmeyi duşunur, ozler. Bu hayat dediğimiz mihnetler silsilesinin cok ileri zamana, mupheme atılmış bir mukÂfatı gibidir.”
“…En musait ve daima kazanacak kağıtlarla oynanan bir oyun gibi, yeniden, adeta baştan aşağı beğenmemek, inkÂr etmek, değiştiğinden dolayı sevinmek icin kalmışa benzeyen kucuk bir mazi şuurundan başka her şeyi, her tarafı değişmek, guzelleşmek şartıyla tekrar yaşamağa başlamak insanlığın elbette vazgecemeyeceği bir hulyadır.”
11. “Modern hayat, olum duşuncesinden uzaklaşmayı emreder.”
12. “Bazen duşunuyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz omrumuzun kısalığından şikayet ederiz; fakat gun denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak icin neler yapmayız?”