Kalorifer peteğinin uzerinde, ama eski, dokum olanlarından, beyaz, plastik bir saksı. Bir yandan guneş, bir yandan su, bir yandan uzerinde buyuttuğu mor yapraklı telgraf ciceği, hepsi bir olmuş gunden gune, icten ice eritmişler plastik saksıyı. Hani dayanıklıydı plastik, yuz yıl kaybolmazdı? O bile erimeye başlamış, kırılmış, catlamış. Cama doğru duran o peteğin uzerinde saksı, yoksa sadece sıkıntıdan mı patladı catladı? Ah ’laya ah ’laya mı kırıp gecirdi sonunda kendini?
Cicekleri cok severiz. Tıpkı Didem Madak ’ı sevdiğimiz gibi, tıpkı onun acı acı kokan kasımpatılarını sevdiği gibi
“Bahar dallarının hatrına beni anla” demişti Didem Madak. Beyaz cicekler acardın sonunda, bahar dallarının hatrına beni anla…
13 yaşında annesini kaybetmişti, 40 ’ını bitiridiğindeyse kansere yenik duştu. 90 ’lar cocuklarını beyaz boyalı duvarlara uzun uzun baktıran şiirler yazdı Didem Madak. Toplumun “kadın olmakla” ilgili dertlerini, o dandik etiketlerini sorguladı.
Aşkı duşundu, olumu, hayatı. Hepsinin sonunda hep şiire geldi. Kendini şiirle anlattı. Bilenler vazgecemez Didem Madak ’tan. Bir cicekte, bir yatakta, bir cocukta, sevgilinin hic gelmeyen sesinde bulurlar onu. Alır Grapon Kağıtları ’nı nefes nefes yeniden okurlar. Okuz ’de basılan ilk şiirlerini Tumblr ’dan değil, dergilerden şiir kesilen zamanlardan hatırlarlar.
2011 ’de genc yaşında aramızdan ayrılan Didem Madak ’ın henuz tanımayanlar icin bazı dizelerini derledik. Belki Ah ’lar Ağacı ’nı, Pulbiber Mahallesi ’ni merak eder de okumayı isterler diye.
Eciş bucuş bir adam dikiş seti, satıyor, alıyorum
Sen yanımda olmadığından, teyelliyorum ruhumu hicranıma.
Dunyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam, elimde parlak bir harita
Hicbir atlasta henuz yer almamış. Ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam. Yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?
Anlatarak bitiriyorum hayatımı, bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat
Bir cicek cizdim bu akşam avucuma. İsmini her şey koydum. Simli ojeler surdum yalnızlıktan sıkıldığımdan. Musveddesi gibi şimdi tırnaklarım, yıldızlı bir gecenin.
Cicekli şiirler yazacağım ill ki bir gun
Biri kalbine, 
biri kalbime.
Ne bir şarkısın, ne de dillerde nağme adın
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
Tehlikeli sayılmam artık
Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum..
Annem olduğunde ay dede icimde yuzluk bir ampul gibi parcalandı
Annem işte oyle bir kadındı. Aşure getiren cocuklara, teşekkur eder gibi yaşardı. Olduğunde gul resimli bir takvim yaprağıydı.
Pollyanna,
Sana gore insan profiterol yer gibi yaşamalı. Bir camur deryasının icinde, kucuk mutluluk topları yakalamalı.
Bense vucuduma şiirler saplıyorum durmadan. Sen de bilirsin ya, Allah dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
Uyumadığım gecelerin sabahında gozaltlarımdan mor cocuklar doğardı
Mor cocuklarıma ninni soylerdi sabah ezanları.
Cunku cok calışmam gerekiyordu ve depresyona girmeye vakit bulamıyordum
Depresyona girememek nedeni ile cunku oyle lop yumurta gibi. İcimde kaskatı duran bir şeylerin varlığından kimseye soz etmiyordum.
Ey beni dili kesik bir korku filmine esas kız yapan hayat!
Bak kufrun sokaklarında lambalar yandı. Ben sesleri birbirine uyduğu icin yalnızca perşembeleri endişelenen bir şair değilim. Bilesin ki devamlı endişeliyim. Bilhassa pazarları. İzmir ’deyken eski gunlerde. Benim eski gunlerim İzmir ’de kaldı. İşte o gunlerde Pazarları pazara cıkıp sebze ve meyveleri rengarenk bir eski duğme kutusu gibi karıştırır ve rahatlardım.
2.75 miyoptum ve cizdirmeye de hic niyetim yoktu
Goz gormeyince gonul kanatlanırdı insanlığa doğru.
Bonus: Guzel ruhlu, guzel bakışlı, guzel sesli şair, Didem Madak