
Sefiller, Victor Hugo ’nun en onemli kitabıdır desek; kesinlikle abartmış olmayız. 19. yuzyıl Fransa ’sında gecen eserin sosyal yonu daha ağır basar ancak icindeki cumlelerin altını cizmeye başladığınızda tum kitabı karalamanızı gerektirecek kadar da insan ruhuna hitap eder aslında. Genelde ilkoğretim yıllarında hocalarımızın zoruyla okuduğumuz bu efsane kitabı, omrumuz boyunca birkac kez daha okumamız kacınılmazdır.
İşte ailesini doyurmak icin sadece bir somun ekmek calan Jan Valjean ’ın başına gelecekleri anlatan ve gozyaşıyla biten bu olumsuz eserden 21 anlamlı alıntı. Alıntılar oylesine bizden ki, Victor Hugo ’nun tum dunyayı cozup bir kenara koyduğunu duşunmemek imkansız.
“Sevmek ve sevmiş olmak.” Bu kadarı yeter. Gerisi? Başka bir şey istemeyin. Hayatın karanlık kıvrımları icinde bulunacak başka inci yoktur. Sevmek bir tur tamamlanmaktır.
Kadın bakışları sakin ve muthiş bir makineye benzer. Her gun sessizce ve zarara uğramadan, bir şey fark etmeden onun yanından gecilir…
Bir zaman gelir ki boyle bir şeyin orada olduğunu bile unutulur. Gider, gelir, duşunur, soyler, gulersiniz! Birdenbire yakalanmış olduğunuzu hissedersiniz! İş bitmiştir. Makinenin carklarına kapılmışsınızdır, bakışlar sizi tutmuştur. Nerenizden ve nasıl tutmuş olursa olsun, ayak surumekte olan duşuncenizin bir tarafından, dalgınlık halinizden sizi kapmıştır, mahvolmuşsunuzdur. Carklar butun vucudunuzu arasına cekecektir.
Gullerin kadınlardan fazla ya da eksik olan yanları şudur ki; tırtılların onlarda bıraktığı izler gozle gorulebilir.
Yaratılışın bir kanunudur ki; yuksek ruhlar yuksek ruhlardan, alcak ruhlar alcak ruhlardan hoşlanır.
Başkalarına verdiğimiz sevincin guzel yanı şudur ki, her akis gibi zayıflamak şoyle dursun; ışığı busbutun parlaklaşmış olarak bize doner.
Aziz mertebesine erişmek bir istisna, doğru olmak bir kuraldır. Yanılın, kusurda bulunun, gunah işleyin ama ‘doğru ’ olun.
Cebimize ait olan tehlikelerden evvel ruhumuza ait olan tehlikelere dikkat etmeliyiz.
İnsanın en buyuk ihtiyacının, duşunce ve duygularını başkalarına aktarmak, onlar tarafından anlaşılır olmak olduğunu unutmamak gerekir.
Ozgurluk kurtuluş değildir. Hapisten cıkılır, mahkumiyetten değil.
Olmek bir şey değil, yaşamamak muthiş şey!
Mutluluk, elde etmek icin peşinden koşulacak; sonra da kaybetmemek icin caba sarfedilecek bir şey değildir. Mutluluk, senden bağımsız olarak istediği zaman gelir, dokunur sana.
Onemli olan, o eşsiz temas anının tadını cıkarmayı akıl edebilmektir.
Irmaklar geri akmadığı gibi; fikirler de geri donmez.
Garip değil mi, ruhunu bile değiştirebilen insanoğlu, kaderini değiştiremiyordu.
Sefalet, sadece bir sınıfın malı veya kaderi değildir. O, butun insanlığın ve icinde sefaletin kol gezdiği cemiyetlerin ayıbıdır…
Eğer bir evde sefalet varsa, bir aile yoksulluğun, cehaletin, duşkunluğun korkunc pencelerinde can cekişiyorsa; bundan sırası ile o evin komşuları, o mahallenin sakinleri, o şehrin kalabalıkları, o memleketin devleti sorumludur.
Tanrı, hicbir cocuğu kotu olsun diye yaratmaz. Onu kotu yapan, kotu eğitimdir. Kotu anne-baba, kotu cevre, kotu yonetim balcık gibidir; zavallı yavruları da cekip yutar.
Eşitlik, kardeşlik, adalet ile yola cıkanlar; ahlaksızlığın en sefilini sergilemekten cekinmiyorlar, buna da ‘hurriyet ’ diyorlardı.
Yeryuzunde ahlak yok. Aşkın simgesi olan mersin ciceğini, savaş simgesi olan defneyi, barış simgesi olan şu koca aptal zeytin dalını, cekirdekleriyle az kalsın Adem ’i boğacak olan elmayı ve etekliklerin ağababası olan incir yaprağını buna kanıt gosterebilirim.
Duşunurlerin meydana cıkmasında, zorbaların cok buyuk payı vardır. Zincire vurulan soz, korkunc bir sozdur.
Bir zorba, halkı susmaya zorlarsa; yazar, yapıtlarının bicimini iki uc kat guclendirir. Bu sessizlikten, duşunceye suzulen ve tunc gibi donan gizemli butun cıkar. Tarihteki baskı, tarihcideki vecizliği yaratır. Falan unlu yazıdaki granit sağlamlığı, zorbanın yaptığı yağmadan başka bir şey değildir.
Cok zaman acı acı şoyle duşunurdu: “Bir salona girebilmek icin ‘kişinin vicdanının camuruna ’ kimse bakmaz, ayakları temiz olsun yeter.”
Yuzyılımızın acıkgozleri, kendilerini ‘devlet adamı ’ nitelemesiyle odullendirerek ‘devlet adamı ’ ifadesinin kısmen argo bir ifadeye donuşmesine yol actılar.
BONUS: