Edebiyatın hayatımızdaki yeri farklıdır ve biliriz ki, sadece o olmasaydı olmazdı diye cağırabileceğimizi ve somut karşılığı olmayacak bir durum olduğunu…
Gel gelelim bu eserlerin hÂl okunabilirliğini sorduğumuz zaman bir yanıtınız yok, ya da var mı? Ama Uğultulu Tepeler, Moby Dick, Karamazov Kardeşler bugunun insanın elinde gorebileceğimiz eserler olmasının şaşırtıcı bir yanı olduğundan hemfikiriz. İnsanlar epeyce -başkalaşmışken- hem de daha buyuk bir tutkuyla ve etkilenerek okumayı surduruyorsa, var bir şey.
1. Demek yaratıcıları kendilerinden cıkıp insanın yuzlerce yıl boyunca yeniden okunacak ozunu, evrensel doğasını yakalamayı başarmış. Yaptıkları yalnızca kendilerini ilgilendirmemiş. Peki, ama nasıl başarmışlar?
Daha ileri de gidebilirsiniz. Orada Latin şairlerine, ornekse İO 1. yuzyıl şairlerinin en carpıcılarının belki ilki olan Romalı Catullus ’a rastlayınca durun ve Alova ile Ciğdem Duruşken ’in Latince aslından cevirdikleri şu dizelere bakın:
“Ilık lodoslar getiriyor ilkbahar,
geceyle gunduzun eşit olduğu Ânın yarattığı cılgınlık
yatışıyor batı yelinin tatlı esintisiyle,
2. İki bin yuz yıl once yazılmış bu dizeleri, gunumuz şairlerinden biri yazmış gibi değil mi? Dile kolay geliyor. Oysa bu orneklerde edebiyatın başka hicbir gucun sahip olamayacağı ilahi yaratıcılığıyla yoktan var ettiği bir gerceklik var.
Ve klasikler, insanların, hicbir zaman “Okuyorum” demedikleri, genellikle “Yeniden okuyorum” dedikleri kitaplardır.
3. Cevap şu olabilir mi? Yazınsal metinlerle aramızda canlı bir etkileşim kurulur. Metin orada tek sozcuğu bile değişmeden dururken onu zihnimizde yeniden anlamlandırarak yaptığımız okumalarda bize surekli bir şeyler anlatır.
Bu karşılıklı soyleşimden asıl biz yararlanırız ama bu arada metin de bizim okumalarımız sırasında kabarıp dalgalanır ve yazıldığı gibi durmaz. Ve her okumada karşısındakine farklı karşılıklar verir. Bu olmasaydı, yeniden ve yeniden okunmazdı.
4. Yazınsal metin ile okuru arasında bazen bir şimşek cakımında kurulur bu ilişki, bazen de kıyıda uzak dalgaları bekleriz. Bir buluşma mutlaka gercekleşir, siz ona kendinizi acık tutmuşsanız.
Bu karşılıklı etkileşim, kanlı canlı insanlarla insan yaratısıyla yapılmış ve orada sanki cansız duran metin arasında kurulabildiğine gore, o metnin canlı olmadığını duşunmekle yanıldığımız da goruruz.
5. Oyle ya, aynı doğadan gelmekle birlikte, bugunun insanı yuzlerce yıl onceki insan değil, ne onun gibi konuşuyor ne onun gibi duşunuyor, onun gibi hic yaşamıyor. Oysa aynı metni alıp aynı gulumseyen yuzle ya da aynı huzunle okuyor. Tuhaftır bu.
Arada kurulan bu etkileşimin sonucları elbette birbirinden bambaşka zamanlar ve mekÂnlar arasında farklı sonuclar doğurur. Dedik ya, yoksa okunmayı surduremezlerdi.
6. Klasikler, hem imgelemimize unutulmaz bir bicimde yerleşerek, hem de belleğimizin kıvrımları arasına bireysel ya da ortaklaşa bilincdışı kılığında gizlenerek, belirli bir etki yaratan kitaplardır.
Bu nedenle, olgunluk donemimizde, gencliğimizin en onemli kitaplarını yeniden keşfetmeye ayrılmış bir zaman olmalıdır. Kitaplar aynı kalmış olsalar da (ki, değişmiş bir tarihsel bakış acısının ışığında onlar da değişir), biz hic kuşkusuz değişmişizdir; dolayısıyla da, bu yeniden okuma tumden yeni bir okuma olacaktır.
7. Klasikler, oyle kitaplardır ki, onları okumuş ve sevmiş olanlar icin alabildiğine değerli bir deneyim oluştururlar; ama, en cok tadını cıkaracakları duruma geldiklerinde okuma fırsatını saklı tutanlar icin de aynı olcude zengin bir deneyim olarak beklerler.
Aynı kitabı, olgunluk cağımızda yeniden okuduğumuz zaman, işte o zaman, nereden geldiklerini unutmuş olmamıza karşın artık ic duzeneklerimizin bir bolumunu oluşturan bu değişmez değerleri yeniden keşfederiz.
8. Klasik, ilk okumada verdiği keşif duygusunu her yeniden okumada veren kitaptır.
9. Klasikler, bize, bizden onceki okumaların izlerini taşıyarak ve icinden gectikleri kultur ya da kulturlerde (ya da yalnızca diller ve alışkılarda) bıraktıkları izleri arkalarından surukleyerek gelen kitaplardır.
10. “Okumuş ve sevmiş olanlar icin zenginlik anlamına gelen ama zevkine varabileceği daha iyi koşullarda ilk kez okuma şansını bulanlar icin de o denli zenginlik demek olan kitaplara klasik denir.”
11. “Bir edebiyat metninden buyulendiğiniz zaman cozumlemeden uzaklaşmaya, eleştirel bakışınız silinmeye, dolayısıyla o metnin cekim alanına kapılmaya başlarsınız. Bendeki, kesintisiz cozumleme refleksini derinlik sarhoşluğu icinde yaşamak gibi. Daha ne istenir.”