
Nilgun Marmara, şiirin kırılan tarafından baktı hep dunyaya. Sonra insana, kendine ve her şeye. Şiirlerinde anlattığı her şey bir şeylerin dahilindeydi. Acı, Nilgun Marmara ’ydı biraz.
Kağıtlar kitabı, şairin kendi el yazmalarından oluşan bir derlemeyi iceriyor. Kısa notlar, şiir taslakları ve diğer her şey.
1. “Uzgun adım, ileri Marş!”
“Dili kilit pericik
Kilitleniyor
Acılmasa iyi
Dışarıda tel orguyu gorenler
Kuyrukta acmak icin
Hastane bahcelerinde
yaptığımız piknikler
ve sevincle acılan
yaralar
Geri donup ana binalara
pansumanlanırlar,
ve onların keneflerinde
su sukunet aranır.”
2. “Bir eskiciden satın alınmış bu teraziyi bir gun başka bir eskiciye vereceğim…”
“…O gun, tozanların her bir yana dağılıp, toprağın, suyun olumsuzluğune eklenecekler ve ben ozgurleşeceğim.”
3. “Kucuk bir şemsiye şakası. Karlı kara bir şemsiye ustume kapandı. Altında bir domates yedim hemen…”
“…Kocuma saygı. Aylar, aylardan sonra bir turfanda domates, kış karasında, grisinde, şeffaf saydam kırmızılık.”
4. “Bir gun, tanrı, canından bir lokma koparıp bana uzattı. Toktum; geri cevirdim. Can tanrının avucunda, onun gozleri benim yuzumde, yalvarmaklı…”
“…İsteksizce, ancak, kayra olsun diye cana uzandım. Ağzımın icinde duydum, yatağımda, midemde. Sonra, tanrı, bir telaş icinde ‘şimdi o arada sen de burada duracaksınız cunku zeki kuşlar ucmazlar ’ dedi.”
5. “Boşluktaki buyuk kuresel yaraya gore, kişinin iyileştirilemeyecek bir yarası olamaz gibi gorunuyor bana…”
“…Onun icin varoluş tarihindeki acılar insanın kendini, oznelliğini aşması icin nesnel bir destek. Bu dışı derinden tanıma ile gercekleşecek kurtuluş icselliğimizi de derinleştirirken, bize ozgurluk ve erinc duyumunu sunuyor. Artık, cirkef ilişkilerden, utku ve yenilgi ikileminden, her hamlede mat hevesinden, ele gecirme savaşımından vazgecmek gerekir. Vazgecilmiyorsa, gecilemiyorsa Uzunc Teyze gelir hep oturur icimizde. Şen ve ozgur hayaletler olalım!”
6. “Mavi cukurda bir aklık…”
“…Duracak bembeyaz yumurta
kabalt kÂsede.
Yenecek kopuk hep icinden
Kurenin korkunc unutmabenilerinden
Geceleri başladıktan boyle kesmeye tırnakları
ve ortturmeye ıslıkları bir tuhaf Kolibri
Bilinceye dek bilemeye ta en uclarına mavinin
Mıknatısn cokup de bir kutuptan oburune
Sonra karşılıklı hic uzuncsuz
Oğrenildiğinde artık buyukuz daracık
bir aynada”
7. “Ucurumlar var, var ucurumlar diyorum ben insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında, kendiyle başkası arasında…”
“…Boylece ozleyebiliyoruz, kendimizi, başkalarını. Ucurumlar arası ebem kuşağından kopruler kuruyoruz, ne cok renkli ve bembeyaz, renkleri ısıtıyor insanı ama aslında bu gokkuşağı kopruler buzdan, yani donuyor da baka baka, donuk donuk renkler doluyor yureklere, donduruyor. Yine de diyorum ben, var bir şeyler cunku duşlerde en derinlikler, soylenemeyen tam anlatılamayanda, balıklar asılı tavanlara, simsiyah kocaman balıklar insan yuzlu ve gozleri yaşlı donerken hıckırıyor tanıdık yuzler.”
8. “Anımsamadığım tum sozcukler anımsayabildiğim tek bir sozcuktu: Yara!”
“…Ortak yara, yeşil yatak ve zaman dışı, bitmeyen, zavallı saldırganlık. Bana saldırırken kendi yarasını okşadı, benim onda actığım yarayı, o guzel kızıllık… Sahiciliğimi sorgularken, kendi sahiciliğini, yeryuzunun sahiciliğini ağlayarak sordu: var mı?”
9. “Butun bu sıcak patlamayı en soğuk duvarımla karşıladım. Zaman icinde oluşmuş olan tortu herkese sıcratılan bir tortuydu o gece…”
“…Yalnızca bir kin, nesnesiz ve kimsesiz. Bunu dilemiştim, bunu bilemiştim, bilmiştim. En aşağılardan suruklenmiş olanaksızlık bilgisiyle. Acıklıktan soz eden hayvan kendi tuyleriyle kaplı. Salyası konuşurken sozcuklerini ortuyor. Gozlerindeki kan, gozlerini… Ve bir gercek intikamcı dinledi, dinledi ki, temaşa sursun, icler acısı can cekişme ve salyangoz birleşmesi…”
10. “Uyanınca, yanında yalnızlığın uyuduğunu gormek…”
“…Ne kutlu acı! Yer değiştirsin, kalık rahatlıkla; nesnelerle, nesne olanlarla kuşatılmışlığına gozacmayla, birlikteliğin zorbalığıyla, varlığın, oluşun yalınlığını zedeleyen somut başka ’nın somuren soluğuyla.”
11. “Bicilebiliyor ve canları acısa da bu gerceği surdurmek zorunda kalıyorlardı ve zorundalar…”
“…Sorunu kadına, bu ikinci cinse cekmem gerekiyor, onlar gizli gizli her şeyin ayırdında olup, yonetenleri daha alttan ve iceriden yonetiyorlar. Bu bir giz olarak aramızda kalsın, e mi?”
12. “Karanlık bir yuz bırakıp bana, gitti. Surahinin icinde oturan bir canbaz…”
“…Kendi surahi olan bir can bazına kapanın kapanışını duyduğundan beri. Bu yuz ancak bir surahiyle ortulebilir, bir vucut yalnızca bir surahiye donuşebilirdi değememe başladıktan sonra. Canlı bir surahi var konutta artık, kendi kendine ip uzerinde devinen, bir ışık huzmesinin icine girebilen, icinden gecebilen. Ağzından, eli cıkacak az sonra, dengesini, yalnızca kendine gosterdiği dengesini yok etmek icin, ipi kesecek, ışığın huzmesini kesecek, soylu bir yalpalanmayla parcalara ayıracak kendini.”