Eserlerinde 19 ve 20 ’nci Yuzyıl başındaki İstanbul yaşamını gercekci bir bicimde yansıtan, romanı ahlakın aynası olarak goren, geniş bir okur kitlesine ulaşabilmek icin yalın bir dil kullanan, eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, din sorunlarını ustaca anlatan Huseyin Rahmi Gurpınar; zeki ve kurnazların, saf ve cahilleri kandırarak işlerini yuruttukleri carpık bir duzenden kurtulmak icin akılcı duşuncenin gelişmesi gerektiğini savunmuş ve ilginc yaşam oykusuyle dikkat ve eleştirileri uzerine cekmiş bir yazarımızdır. İşte onun ilginc yaşam oykusu ve edebi kişiliği…
1. Terk edilmişlik duygusu
17 Ağustos 1864 tarihinde İstanbul ’da dunyaya gelen Huseyin Rahmi ’nin babası HunkÂr yaveri Mehmet Sait Paşadır. Cok kucuk yaşta annesini kaybeden H. Rahmi, Girit ’te bulunan babasının yanına gonderilerek orada İlkokula başlar. Ancak babasının yeniden evlenmesi uzerine altı yaşında İstanbul ’daki anneannesinin yanına doner ve eğitimine burada devam eder. Cocukluk yıllarını annesiz ve babasından uzak, terk edilmişlik duygusu icinde gecirir.
2. Yazarak gecen bir yaşam
İlk ve orta oğreniminden sonra tarihci Abdurrahman Şeref Bey ’in himayesiyle Mekteb-i Mulkiye ’ye giren H. Rahmi, okulun ikinci sınıfında iken ciddi bir hastalık gecirerek buradaki oğrenimini yarıda bırakır. Kısa bir sure ceşitli devlet dairelerinde calışan Huseyin Rahmi yaşamı boyunca hayatını kalemiyle kazanmaya calışır. Cocukluk ve ilk genclik doneminde annesinin olumuyle başlayıp, babasından ayrı kalmayla suren ve yanında yetiştiği buyuk annesi ve teyzelerini art arda yitiren yazarın kişiliği ve yaşam cizgisi uzerinde butun bu felÂketlerin belirgin bir rolu olur ve bu etkiler eserlerinde de gozlemlenir.
3. Sızısı hic bitmeyen anne ozlemi
Bir yazısında annesinin olumunden duyduğu acıyı şoyle anlatır: “Validem okur yazar bir kadındı. Beni dort bucuk yaşında teyzemin terbiye aguşuna bırakarak pek genc iken yirmi ikisinde hayata veda etti. Soz valideme intikal edince kalemimi tutamam, ağlamadan duramam. Cunku kendisine pek duşkundum. Kucağından hic inmezdim. Cocukluğumda butun ateşleriyle zihnime intiba etmiş birkac levha vardır ki tahatturu beynimi daima yakar. O zaman ne olduğunu bilmediğim, itiraf lÂzım gelirse hÂl oğrenemediğim hayatın acılığı masum yanaklarımı pek insafsızca şamarlamıştı. Sızısı hÂl gitmiyor…”
4. İce donuk bir yaşam
Cocukluğunda hayli yaramaz olmasına karşın gittikce icine kapanan Huseyin Rahmi, buyukannesi ve teyzeleriyle bir arada yetişmesinin etkisiyle kadınlara ozgu birtakım davranış bicimleri geliştirir. Geleneksel toplum hayatının dışına cıkıp “kimse ile samimî olarak goruşmeme” gibi kurallarını kendisinin belirlediği farklı bir yaşamı tercih eder.
5. Kadınlarla dolu bir ev
Anneanne, teyzeler ve dadılardan oluşan kadınlarla dolu bir evde buyuyen Huseyin Rahmi Gurpınar, onlardan nakış işlemeyi, dantel ormeyi, yemek yapmayı, muziğe, estetiğe derin bir sevgi beslemeyi oğrenir. Romanlarındaki kadınları, onların ic dunyalarını bu kadar iyi anlatması cocukluğunda buyuduğu bu ortamın eseri olarak nitelenebilir.
6. Danteller, receller ve romanlar
Gurpınar ’ın cocukluğunda ozenti olarak başlayan orgu ve dantel merakı, ileriki yaşlarında yalnızlığını gidermek, sıkıntılarını unutmak icin hobiye donuşur. Şimdi muze olan Heybeliada ’daki evinde (şu gunlerde restorasyon calışmaları nedeniyle kapalı) yatak odasındaki yatağın uzerinde serili olan işlemeli pembe ortu, odalardaki danteller ve duvarlarda asılı peyzajlar da Huseyin Rahmi ’nin yaptığı eserlerdir. Yemek yapmayı cok seven yazarımızın ozellikle recel ve dondurma konusunda uzman olduğu da soylenir. Oyle ki tanıdıklarından bir hanımın ““Huseyin Rahmi ’nin recellerini Huseyin Rahmi ’nin romanları kadar severim” dediği soylenir.
7. İnzivada suren bir yaşam
Heybeliada ’nın kuş ucmaz kervan gecmez bir tepesine yaptırdığı koşkune cekilerek cocukluk yıllarından beri tanıdığı ve kendisi gibi hic evlenmemiş olan Miralay Hulûsi Beyle birlikte toplumdan ve donemin edebiyat cevrelerinden uzak bir hayat suren Huseyin Rahmi ’nin dışa oldukca kapalı bulunan ozel hayatı ve ozellikle de hic evlenmeyişi hem az sayıdaki dostları hem de donemin edebiyat cevreleri tarafından daima merak edilen bir konu olur. Fakat yazar bu konuda kendisine yoneltilen soruları hep geciştirir yahut cevapsız bırakır.
8. Muzmin bir bekar
Muzmin bir bekar olan Huseyin Rahmi icin aşk, cinselliğin one cıktığı, gelip gecici bir durumdur. Refik Ahmet Sevengil, Gurpınar ’ı anlattığı bir yazısında şoyle der: “Şimdiye kadar hic evlenmemiştir. Bir gun sebebini sorduğum zaman once sıkıldı. Cocukluğunda aralarında buyuduğu eski İstanbul hanımlarından oğrenilmiş bir mahcubiyet edası ile kızardı, sonra galiba suali cevapsız bırakmış olmamak icin gulumsedi: Yattığım odada başka nefes istemem, sinirlenirim; bunun icindir ki misafirlikte de kalamam, diye cevap verdi.”
9. Naturalist bir yazar
Huseyin Rahmi; hemen hemen butun romanlarında yarattığı ahlÂk kurallarını ciğnemekte hicbir mahzur gormeyen deli, cani, zuppe ve bencil tipler vasıtasıyla toplumsal hastalıkları tespit ve teşhir ederek tedavi yollarını gostermek istemiştir. Ozellikle yazarın “en korkunc eseri” sayılan ve Son Posta gazetesinde tefrik edildiği yıllarda ahlaka aykırı bulunarak yazarın yargılanarak beraat ettiği “Ben Deli miyim” romanı bunun en guzel kanıtıdır.
10. İstanbul ’un kenar mahalle insanları
Huseyin Rahmi Gurpınar ’ın eserlerinde Anadolu yoktur. Yazarımız İstanbul halkının toplumsal, toresel yaşantısını, aile gecimsizliklerini, mahalle kadınlarının kavgalarını, batıl inanclarını, yaşadığı cağdaki Turk toplumunun gecirmekte olduğu kriz ve değişimleri gozlemci bir mizah dehası ile anlatır. Servet-i Funûncuların yaşıtı olduğu halde, toplumcu bir sanat anlayışıyla yazar. Romanlarındaki kahramanların coğu 19. Yuzyıl sonu İstanbul ’unun canlı, renkli insan ve hayat manzaralarıdır. Roman ve oykulerinde sectiği tipleri seviyelerine uygun, ustaca konuşturur; olayları hem komik hem acıklı yonleriyle anlatır. Huseyin Rahmi ’nin Gulyabani isimli romanından Ertem Eğilmez ’in sinemaya uyarladığı “Sut Kardeşler” filmi bunun guzel bir orneğidir.
11. Kibar bir İstanbul hanımefendisi gibi
Refik Ahmet Sevengil Huseyin Rahmi ’yi anlattığı kitabında yazarımızı şoyle anlatır: “Cocukluğu eski İstanbul hanımları arasında gecmiş; aradaki yarım asırdan hayli fazla olan zamana rağmen o hayatın tesirlerini jestlerinde kuvvetle muhafaza ediyor; gun gormuş, anÂneye sadık, kibar bir İstanbul hanımefendisi gibi ekseriya ellerini ya dizlerinin ustunde, ya goğsunun ustunde kavuşturarak oturur; gulerken parmakları birbirine bitişip guzel bir siper haline gelen bir eli ile ağzını orter; kahkahaları kucuk, sessiz ve kibardır; dudaklarında sonen gulumsemesi bir muddet de gozlerinde devam eder… Gayet iyi tentene orer, yastık işler, beyaz işi yapar…” (Refik Ahmet Sevengil, Huseyin Rahmi Gurpınar, Hilmi Kitabevi, İstanbul)
12. Eldivenleri olmadan asla
“Murebbiye adlı romanıyla birdenbire şohretin ve muvaffakiyetin en yuksek mertebesine cıkan bu muharriri hep severdik, fakat uzaktan…” diyen Halit Ziya Uşaklıgil ise onun insanlardan kacan huyunu haklı gosterecek bir sebep bulamadığını anlatır “Kırk Yıl” adlı hatıralar kitabında. Şevket Rado da eserleri kadar eldivenleriyle de tanınan yazarımızı: “Huseyin Rahmi yanına eldiven almadan asla sokağa cıkmazdı. Sokakta el sıkmasını sevmez, evdeki kapıları entarisinin eteği ile tutarak acardı. Belki de hayatında hic evlenmemesinin sebebi bu idi.” diye anlatır.
13. Arkada kalan anılar ve eserler
İlginc kişiliği ve “Gulyabani, Şık, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivac, Murebbiye…” başta olmak uzere yazdığı onlarca eserleriyle edebiyat tarihimizde yerini alan Huseyin Rahmi, Turkiye Buyuk Millet Meclisinin 5. ve 6. Donemlerinde, Kutahya milletvekili olarak gorev yapmıştır. Omrunun son otuz bir yılını gecirdiği Heybeliada ’daki koşkunde 8 Mart 1944 tarihinde hayata veda eden yazarımızın mezarı da Heybeliada ’daki Abbas Paşa Mezarlığındadır.
Yararlanılan Kaynak; 1