
Muzaffer İlhan Erdost, şair ve yayıncı kimliğiyle birlikte yazın hayatımızın onemli bir yerinde duruyor. Aynı zamanda İkinci Yeni ’nin kurucuları arasında da gosteriliyor. Asıl Adı Muzaffer Erdost olan Muzaffer İlhan Erdost, 7 Kasım 1980 tarihinde kendisi gibi yayıncı olan kardeşi İlhan Erdost ’u gozaltında kaybediyor ve sonrasında kardeşinin adını yaşatmak icin kendi adına “İlhan” ekleyerek yazılarını Muzaffer İlhan Erdost imzasıyla yazmaya başlıyor.
Cemal Sureya‘nın 2000 ’e Doğru dergisinde 1988 yılında kaleme aldığı Muzaffer İlhan Erdost portresi, aslında İlhan Erdost ’a da oldukca yakın bir yerde duruyor. Bu yuzdendir ki, liste icerisindeki coğu fotoğraf, İlhan Erdost ’a ait olan fotoğraflardır.
“27 mayıs 1960 sabahı mahpustan salıverilen genclerden biri de oydu…”
“…12 mart doneminde Turk Ceza Kanunu ’nun 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu gerekcesiyle yargılandı ve mahkum edildi. Daha sonra af yasasıyla serbest bırakıldı. 12 eylul doneminde ise Sol Yayınları yoneticisi olarak yine iceri alınacak, bu kez dunyada benzersiz bir dram da yaşanacak…”
“Kardeşi Onur Yayınları sahibi İlhan Erdost da kendisiyle birlikte gozaltına alınmıştı. İlhan dovulerek olduruldu…”
“…Muzaffer ’i bu olay uzerine serbest bıraktılar…”
“Muzaffer olmasa, İlhan belki de gozaltına alınmayacak ve dovulerek oldurulmeyecekti…”
“…İlhan oldurulmese, Muzaffer kesinkes kısa gunde serbest bırakılmayacaktı….”
“Acının kokeni burada. Muzaffer Erdost, Muzaffer İlhan Erdost oldu. Yazılarını o adla yazmaya başladı…”
“…Zaten onun hayatında rastlantı ve yazgı cok kez yan yana duşmuş ve birbirini acıklamıştır. İlkokulu bitirdiği yıl Erzurum ’daki ortaokula gonderilmişti. Sınıfta kalınca okuma işi de ortada kalmış. Ama babası bir gun bir ruya gorecek ve onu okutmaya karar verecek…”
“1970 ’te, bir dergide edebiyatla, yazıyla ilişkisini anlattığı şu cumleler Muzaffer İlhan Erdost ’un butun hayatı, duşuncesi, sevgileri, eylemi icin de gecerli geliyor bana…”
“…Yazdığım zamanlar bir canlı olarak kendimi sunarım. Uyku, tıraş olmaya nasıl benzemezse; kahvaltı, otobuse binmeye nasıl benzemezse; sevişmek, kravat bağlamaya nasıl benzemezse, onun gibi, yaşantımdan parcalardır yazdıklarım. Yazdıklarım beni butunler mi? Pek sanmıyorum. Ama benim parcalarımdır. Değişirim. Ben değiştikce, duşuncemde onemli değişiklikler olur…”
“Veteriner Fakultesi ’ni bitirdikten sonra mesleğe başlamadı. Baştan beri icinde bulunduğu Ruzgarlı Sokak ’a gecti. Pazar Postası ’nda calıştı….”
“…1960 ’tan sonra Milli Birlik Komitesi ’nden bir grubun da girişimiyle yayımlanmaya başlayan Ulke dergisini yonetti. Askerlik donuşu bir sure Ulus Gazetesinde basımevi muduru olarak calıştıktan sonra Sol Yayınları ’nı kurdu…”
“Erdost ’un cok uzaktan ve cok yakından bakıldığında değişmeyen bir yuzu var…”
“…Ara uzaklıkları bilmem. Sanırım kendisini ıralayan yanı, asıl ozetleyen yanı, sanatcılığıdır. Şairliği her zaman ağır basar. Baştan beri onun hemen yanında gelişen duşunsel gucu zamanla one gecmiş gorundu. Bu iki nitelik eşzaman icinde Erdost ’u polemiğe iter. Soruna birdenbire girer Erdost. Sezgisinde de uscu bir birikim vardır; duygusal yanıyla da nesnelliğini etlendirir sanki. Gercek anlamda yaratıcıdır. Aramaya vakit kalmadan bulur. Hem yabancı ve insancıl, hem duygusal ve nesnel. Odunsuz. Bu konuda oyle aşırı plandadır ki odunsuzluk bir yerde bencillik gibi de gorunebilir. Oysa ozseverliğinden yalnızca parıltı olarak yararlanma eğilimindedir…”
“Uzay duşuncesine ulaşmış, ama koyluluğun diri ve doğal tatlarından vazgecmemiştir…”
“…Turk entelektuelinin doğal prototipi. Bağımsız, kendinden cıkış yapan…”
“Ankara onun gibi birkac kişiyle İstanbul ’u urkutur…”
“…Marksizmin editoru, aynı zamanda şiirde ikinci yeni deviniminin de savunucusu ve bir bakıma kurucularından biri. Pazar Postası ’nda iki orta sayfayla cok şeyi yerinden oynattı. Savaşcı ile ermiş aynı kişide. Bağışlar, bağışlamaz, bağışlar. Aşk adamı aynı zamanda. Surprizler bir de onda sınanır. Nedir Muzaffer İlhan Erdost? Şair mi, oykucu mu, yayımcı mı, duşunce adamı mı, ideolog mu, siyasetci mi, aile reisi mi, savaşcı mı, ressam mı? Hangisi? En azından şoyle denecek bir gun…”
“Hepsinde iyiydi! Evet, bir “canlı” olarak sunuyor kendini. Muzaffer İlhan Erdost diye biri var, orda duruyor…”
“…Kurtarıyor. O var ya, daha yurekliyiz. Daha karagozlu, daha gercekci, daha utopyacıyız. Gercekci utopya…”
“Yayımladığı ilk kitabının adı Kırkıncı Paralel ’di….”
“…Şemsiyesinde enlemler, boylamlar.”