
Mektuplar; kimi zaman iki sevdalının birbirine yazdığı, kimi zaman bir anne ya da babanın evladına, kimi zaman da bir evladın anne-babasına yazdığı mektuplar… belki tarihin tozlu sayfalarında kaybolan, belki bir kutuda sararıp solan ama tarihe ışık sacan mektuplar… İşte o mektupların belki de en huzunlusu… Yureğindeki sevgiyi acıyla harmanlayan eğitimci bir babanın, cok genc yaşta vatanı ve idealleri uğruna darağacında can veren bir fidanın babasının yani Cemil Gezmiş ’in tam 46 yıl once oğlu Deniz Gezmiş ’e yazdığı mektup… İbretle ve dikkatle okunması gereken bir mektup…
1. Bursa Cezaevinden tahliye
1970 yılının Eylul ’unde Bursa Cezaevinden tahliye olan Deniz Gezmiş universiteyle ilişiği kesildiğinden askere cağrılır. Ama o, kafasındaki gerilla planlarını gercekleştirmek icin askere gitmez ve asker kacağı diye aranmaya başlar. Bir muddet ODTU kampusunde saklanan Deniz mucadeleye devam etmek icin arkadaşları Sinan Cemgil ve Huseyin İnan ’la birlikte bir bankayı soymaya, daha doğrusu kendi deyişleriyle “bankanın parasına el koymaya” karar verirler Bunun icin de “yabancı sermaye ile işbirliği yapan” bir bankayı secerler.
2. Halk icin banka soymak
Deniz ve arkadaşları 11 Ocak 1971 ’de Ankara-Emek ’te bir banka şubesini basıp kasadaki 124 bin liraya “el koyarlar”. Onlar bu parayı halk icin kullanacaklardır, ancak olay gazetelere adi soygun olayı gibi yansır. Kısa bir sure sonra da soygunu yapanların kimliği ortaya cıkar. Zaten onlar da baskın sırasında yuzlerini saklamamışlardır. Bunun uzerine polise, “Vur emri” verilir. Denizlerin gercek niyeti bilinmediğinden ve banka soygunu “sıradan bir soygun” sayıldığından, herkes şaşkına doner. En cok da Gezmiş ailesi… Nasıl olur da Deniz gibi bir politik eylemci, banka soyar?
3. Vur Emri ve Demirel ’e cekilen telgraf
Banka soygunu bahanesiyle oğlunun vurulacağından korkan Baba Cemil Gezmiş, zamanın başbakanı Suleyman Demirel ’e bir telgraf cekerek vur emrinin onune gecilmesini, yargısız infaz yapılmamasını, Deniz ’in “kim vurduya gitmemesini” ister. Ama butun bu cabaları karşılıksız kalınca o acıyla oğlu Deniz ’e bu mektubu yazar…
4. Ben butun omrumu bu nankor yaratıklar arasında mı gecireceğim
“Oğlum Deniz, 12 Ocak ’tan beri Turkiye radyolarında ve basında banka soygunu ile ilgili haberleri buyuk bir uzuntu icinde takip ediyorum. Kendi kendime bu sucun faili olup olamayacağını duşunuyorum ve bunun icin cok onceleri yeniden yaşamış gibi canlandırıyorum hayalimde. Karlı bir şubat sabahı Ayaş ’ta dunyaya gozlerini actığın zaman ilk işin ağlamak olmuştu. Şimdi anlıyorum, karşında canlı yaratık olarak ilk defa bizi gormuştun; insanları… Ve icinden, ‘Ben butun omrumu bu nankor yaratıklar arasında mı gecireceğim ’ diye duşundun, onun icin ağladın… İnsanlar; yani butun istikbalini onların daha mutlu olmaları uğrunda feda ettiğin insanlar… Canavarların en korkuncu olan bizler… Tanrı ’nın bahşettiği zek ve yetenekleri zehirli birer hancer gibi hemcinslerinin azap cekmesinde kullanan uygar canavarlar…
5. Sen hic kendini duşunmeyen bir cocuktun
Neden boyle yaptın oğlum? Gunluk kazancı ile gecinen bir aile topluluğu icinde, tuzuna haram karışmamış bir corba bulurdun. Giyecek bir elbisen, yatacak bir yatağın vardı. Hem zaten sen hic kendini duşunmeyen bir cocuktun. Kardeşlerine alınan bir giysi icin kıskanmaz sevinirdin. DiğergÂm bir yaradılışın vardı; paraya hic kıymet vermezdin. Hatta bir gun yapmayı tasarladığım bir iş konusunu sofrada konuşurken beni kınamış ve şoyle demiştin: ‘Baba, hayatta paraya değer vermeyen insan olarak seni bilirdim. ’ Benimle anlaşamıyordun. Benim goruşlerimi beğenmiyor, yarınki Turkiye ’nin size ait olacağını soyluyordun. Beni tutuculukla itham ediyordun. İcten ice sana hak vermekle beraber, artık iki ayrı dunyanın insanları olduğumuzu kabul ediyor ve susuyordum.
6. Kaderin cizdiği yolda hızlı adımlarla ilerliyordun
Bundan sonraki olaylar belli… Sen kaderin cizdiği yolda hızlı adımlarla ilerliyordun. Benim hayat tecrubem, senin bu hızını kesmeye yetmedi. 18 yaşını bitirmiş, kanun nazarında reşit olmuştun, ama benim gozumde henuz ilk genclik cağının en hassas ve tehlikeli bir doneminde idin. Benim şefkatim, cevrenin hoyrat davranışı ile meydana gelen tahribatı onarmaya yetmiyordu. Halbuki sen eğitime muhtactın. Artık olaylar seni kotu niyetlilerin pencesine atmıştı. Cıkmana imkan yoktu. Cıkarlara sekte vurduğun cevreler senin butun cıkış yollarını tıkamışlardı.
7. İt urur, kervan yurur
Sana Ermeni demişler. Sen de ‘it urur kervan yurur ’ demiş gecmiştin. Bana sorsaydın. Anne tarafından deden Balkan Savaşı ’na askeri lise oğrencisi olarak katılmış, Kurtuluş Savaşında yaralanmış ve İstiklal madalyası almış şerefli bir subaydır. Baba tarafından deden şimdi seni Ermenilikle itham eden zibidilerin var olması icin Sarıkamış Muharebesinde Moskof ordularına karşı savaşırken esir duşmuş ve uc yıl Sibirya ormanlarında işkence cekmiştir. Sen bilir misin, Gezmiş oğulları Birinci Dunya Savaşında on altı şehit vermiş bir ailedir. Babanın uc dayısı Erzurum ’un geri alınmasında Ermeniler tarafından şehit edilmişti. İşte sen bu bicim Ermeni ’sin.
8. Bu ne tezat oğlum
Senin icin butun bu olayları kolay diploma almak icin yapıyor diyorlar. Evde bulunan oğrenci karnene baktım şimdiye kadar girdiğin butun derslerden iyi, pekiyi almışsın. Zaten sacı uzun genclerin devam ettiği yerlere uğramaz, gece yarılarına kadar odana kapanır, calışırdın. Sana dışardan cok miktarda para alıyor dediler, bazı gazete sahipleri zarflar icinde binlikleri sana gonderdi dediler. Bu ne tezat oğlum, bu kadar bol parası olan banka soyar mı?
9. Seni anlamak işimize gelmedi
Butun bunları yazarken icimin kan ağladığını tahmin edersin. Bu duyguyu sen değil, yalnız baba olanlar bilir. Sağlıklı, yakışıklı, boylu poslu bir delikanlı idin. Sen gelecekten, biz de senden neler beklerdik. Nasıl oldu da seni bu hale getirdik? Suca itmek icin elimizden gelen her şeyi yaptık. Başta universitenin buyuk hocaları, ana, baba, bizler, toplumun her kesimi, politikacılar ve tum yonetim sorumluları… Anlamadık seni; anlamak işimize gelmedi, cıkarlarımıza aykırı duştu! Her cıkış yapışında kendi hesabımıza bir yararlanma yolu aradık senden… HÂl oyle değil miyiz? Bak bizim felaketimizin ustunde kÂşÃ‚neler kuranların ağızları kulaklarında… Her oğrenci kurşunlanmasında, ‘Darısı diğerlerinin başına ’ diye demec veren, cok muhterem usule uygun banka soyguncusu bile şimdi ne parlak demecler hazırlar bilinmez.
10. Surlardaki toplar da Deniz ’indir
Senin icin ‘Cezaevine girdi cıktı ’ dediler. Bildiğim kadarıyla polis koydu, yargıc cıkardı, ama sen de durmadın. Polis seni doverken elini kaldırır, başını korursan elbette emniyet mensubuna mukavemet eder ve girersin iceri. Hatta bir defasında emniyet mensuplarından birinin başına kiremit parcası atmış, yaralamıştın. ‘Yarasında hayati tehlike vardır ’ kaydıyla bir ay rapor almış, iki gun sonra da emniyet mudurluğune tayin edilmiş, goreve başlamıştı. Sen genclik teşkilatında otururken, Yıldız ’da asansor boşluğunda bulunan av tufeği sana mal edilmiş ve bunun icin 9 ay iceride kalmıştın. Belki de oyledir, sen onlardan iyi mi bileceksin? Hem ne diye sen ifade verirken arkadaşların dışarıdan, ‘Surlardaki toplar da Deniz ’indir ’ demişlerdi? Ben ondan şupheliyim!
11. Bir gun ‘Suclu ayağa kalk ’ derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız
İşte boyle oğlum… Uc yıldan beri yaşantımızı zehreden, toplumu tedirgin eden bu olaylar zinciri başladığı yerde cozulur ve bugunku elem verici sonuca varmazdı. Bunun icin biraz anlayış, sağduyu ve ihtiraslardan arınmış, genclik psikolojisinin genel kurallarına uygun bir politika yeterli idi. Boyle olmadı. Şimdi sen ve senin kader cizginde giden on binlerce genc bu metotla birer toplum ve duzen kırgını olup cıktınız. Ben bir evlat kaybettim, fakat toplum kendi geleceği uzerinde bir kumar partisini kaybetmektedir. Korkunc bir ihmaldir bu… Bir gun ‘Suclu ayağa kalk ’ derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!
12. Suca itmek, suclu yakalamak, ceza vermek kolaydır
Suc ve ceza teorilerinde kursu sahipleri, suc ve ceza konusunda uygulama yapanlar, tum eğitimciler, yoneticiler, politikacılar… Suca itmek, suclu yakalamak, suc tasni etmek ve ceza vermek kolaydır. Guc olan sucu işletmemek, suca yonelten nedenleri ortadan kaldırmak ve suca yonelmişleri anlamaktır. Gayretlerinizi, guclerinizi ilim ve irfanınızı bu noktada birleştirin. Cezanın, hele maddi cezanın islÂh niteliğini cağdaş eğitimci kabul etmemiştir.
13. Eğer sucsuz isen cık, adalete teslim ol. Korkma, memlekette yargıclar da var
Mektubumun sonundaki teklifimi iyi dinle: İcişleri Bakanlığı, Turkiye radyoları ile seni suclu ilan etti. Ben evdeki yığın hukuk kitaplarına baktım, orada ‘kendisine suc isnat edilen kişi yargıc kararı ile sucu sabit oluncaya kadar sanık sıfatını haizdir ’ diyor, ama ben hukukcu olmadığım icin belki de bildiri doğrudur, bilemem. Eğer sen bu sucun faili isen bulunduğun yerde adaletin hukmunu beklemeden kendini cezalandır. Eğer sucsuz isen cık, adalete teslim ol. Korkma, memlekette yargıclar da var.”
Baban Cemil Gezmiş 18 Ocak 1971
14. Ya vatan ya olum
Baskınların arttığı, gozaltıların coğaldığı ve cemberin daraldığı o gunlerde Deniz Gezmiş, kamuoyuna eylemlerinin nedenini anlatmak icin babasının acık mektubuna cevaben, onun yaptığı gibi acık bir mektup yazar ve arkadaşları Huseyin İnan ’la yayınlanması isteğiyle Cumhuriyet gazetesine yollar. Cumhuriyet Gazetesi de bu mektubu 29 Ocak 1971 tarihinde yayınlar…
“Baba, Sana her zaman muteşekkirim, cunku Kemalist duşunceyle yetiştirdin beni. Kucukluğumden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla buyudum. Baba biz Turkiye ’nin İkinci Kurtuluş Savaşcılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız ve bir gun mutlaka yeneceğiz onları. Duşun baba, bugunku hukumet, işini gucunu bırakmış bizimle uğraşıyor. Cunku bizden başka gercek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist cizgiden sapmışlar ve tarih onunde hukum giymiş durumdalar. Biz coktan onları tarihin copluğune atmış durumdayız. Ya vatan ya olum!” Deniz Gezmiş
Kaynak: “Abim Deniz” kitabı