Edebi bir metnin ilk cumlesi, ana hikÂyenin lokomotifidir. Cunku orada şekillenen ifade, kitabın tamamını etkileyen guclu bir etkiye sahiptir. Edebiyat tarihi, ilk cumlesiyle okurunu icine alan bircok guzide ornek barındırmaktadır. Tıpkı ilk cumlede olduğu gibi son cumlede de benzer bir etki soz konusudur. Son cumle vedadır. Ve tum vedalarda olduğu gibi huzun, heyecan ve merak duygusu bırakır.
Biten bir kitabın son cumlesi, aslında hayalimizde başlayan hikÂyelerin ilk cumlesidir.
Derlediğimiz liste, edebiyat tarihine gecen klasik kitapların son cumlelerinden meydana geliyor.
1. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yuzlerine, bir insanların yuzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
George Orwell, Hayvan Ciftliği
2. Doğrusunu isterseniz, ne duşunduğumu ben de bilmiyorum. Pek cok insanın hakkında konuştuğum icin uzgunum. Bildiğim tek şey, size anlattığım herkesi biraz ozluyorum…
…Bizim Stradlater ’i ve Ackley ’i bile, sozgelimi. Sanırım, o lanet Maurice ’i bile ozluyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi ozlemeye başlıyorsunuz sonra.
J.D. Salinger, Cavdar Tarlasında Cocuklar
3. Tomas anahtarı kilitte dondurdu ve tavandaki ışığı yaktı. Tereza yan yana bitiştirilmiş, iki yatak gordu, birinin yanı başında bir komodin ve lamba vardı….
…Tavandaki ışığın yansımasıyla birlikte urken iri bir pervane lambanın karpuzundan cıktı, odada fır donmeye başladı. Piyanoyla viyolonselin ezgisi belli belirsiz ulaşıyordu yukarıya.
Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
4. “Ama yakında” diye seslendi, hazin ve ağırbaşlı bir heyecanla, “Yakında oleceğim ve tum hissettiklerim artık hissedilmez olacak. Cok yakında bu yakıcı acılar yokluğa karışacak. Cenaze yığınıma sevincle tırmanacağım, alevlerin cehennem azabı icinde bayram edeceğim….
…Bu yangının ışığı ağır ağır sonup gidecek, kullerim ruzgarla denize savrulacak. Ruhum sukun icinde yatacak ve eğer hala hissedecekse, kuşkusuz şimdiki gibi hissetmeyecek. Elveda.” Bunu soyler soylemez, kamaranın penceresinden, geminin yanında bekleyen buzdan sala atladı. Dalgaların uzerinde hızla suruklenerek, cok gecmeden karanlığın icinde uzaklarda yitip gitti.
Mary Shelley, Frankenstein
5. “Bunu yapmak zorundaydın George,” dedi Slim. “Yemin ederim ki yapmak zorundaydın. Hadi, gel benimle.” George ’u patikanın girişine doğru surukledi, karayoluna doğru gozden kayboldular…
“…Curley ve Carlson durup arkalarından baktılar. “Bu ikisini ne demeye efkar bastı şimdi, anlamadım,” dedi Carlson.
John Steinbeck, Fareler ve İnsanlar
6. Sakin gokyuzunun altında, mezarların cevresinde dolandım. Fundalar ve can cicekleri arasında ucuşup duran pervaneleri izledim. Otları hışırdatan hafif ruzgarın fısıltısını dinledim….
…İnsan, nasıl olurda bu sakin toprağın altında yatanların huzursuz bir uykuda olduğuna inanabilir, şaşırdım.
Emily Bronte, Uğultulu Tepeler
7. “Bir kopek gibi!” dedi, sanki utanc, ondan sonra da hayatta kalacaktı.
Franz Kafka, Dava
8. Bu gurultulerin arasında kalan subay duygulanmış, ne yapacağını da biraz şaşırmıştı. Cocuklar, toparlanmaya vakit bulsun diye, sırtını cevirdi, uzaktaki bicimli kruvazore bakarak bekledi.
William Golding, Sineklerin Tanrısı
9. Bir sure sonra Terrenoire, olmuş adama bakmak uzere ayaklarını suruye suruye evden cıktı. İyice eğilerek onun paramparca olmuş yuz hatlarını inceledi…
…Guzel kızıl saclarının arasında kan pıhtıları oluşmuştu. Konuğunu yağmurdan korumak istercesine diz coktu; yumuşak bir sesle ona seslendi. “Cok erken dondunuz, Mosyo Falk, cok erken.”
George Steiner, Donuş Yok Artık
Kaynak: 1