
Koy Enstituleri, duşunce ve hareket olarak Turkiye toplumunun kultur ve yaşam dengelerini her anlamda iyileştirmiş, daha aydınlık gunler icin başlatılan yuruyuşte en parlak ışık olmuştur. Enstituden yetişen sanatcı ve yazarlar saymakla bitmez… Onlardan biri de yazar Talip Apaydın ’dır. Yazar, enstitude oğrenciyken yaşadığı bir olayı kendi kaleminden anlatıyor. İmkansızlığın, yoksulluğun ve caresizliğin kader değil; mucadele ve inancla donuşebileceğini vurguluyor.
Talip Apaydın ’ın kaleminden anlatılan hikayeyi sizler icin derledik.
“Kurban bayramı tam kışın ortasına rastlıyordu. O gunler bir soğuktu, bir soğuktu… Kar, fırtına, tipi… Eskişehir ortalarında papaz harmanı savruluyordu. Goz gozu gormuyordu dışarılarda…”
“Sular donmuştu hep. Seydi Suyu iri buz parcaları akıtıyordu. Santral kanalı kapandığından, elektriklerimiz kac gundur doğru durust yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyorduk, ders calışamıyorduk. Lambalar ikide bir usulca sonuveriyordu.”
“Dersliklerimizde pelerinlerimizle oturuyorduk da, gene de ısınamıyorduk. Musluklarımızdan su akmıyordu. Ellerimizi yuzlerimizi yıkamak icin dere kıyısına gidiyorduk. İcme suyumuz yoktu…”
“Uc gun bayram iznimiz vardı, ama bu soğukta nereye gidecektik? Koyu yakın olanlar gitti ancak. Bayram sabahı kampana caldı. Dışarıda toplanılacak dediler. Başımızı gozumuzu sararak, buzulerek cıktık…”
“Mudurumuz Rauf İnan merdivende bizi bekliyordu. Ustunde palto bile yoktu. Ellerini arkasına bağlamıştı. Boz urbaları icinde, yağsız cehresiyle bir heykel gibiydi. Savrulan karlardan gozlerini kırpıştırıyordu…”
“…O halini gorunce usulca pelerinlerimizin yakalarını indirdik. Ellerimizi cebimizden cıkardık…”
“Arkadaşlar!” diye başladı. Bir canlıydı sesi, bir heybetliydi. Once yılgınlık psikolojisinin zararlarını anlattı. Korkan insanın muhakkak yenileceğini ve korktuğuna uğrayacağını soyledi….”
“Bu hava soğuk evet, fakat siz isterseniz uşumezsiniz ’ dedi. Olduğumuz yerde birkac kez sıcramamızı ve kuvvetli tepinmemizi istedi. Dediğini yaptık. Birden ısınmıştık sanki. Hoşumuza gitmişti.”
“Bugun bayram ’ dedi. ‘Şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra yapacağımız iki iş var…”
“Ya tekrar iceri girip sıralara buzulmek, mıymıntı mıymıntı oturmak, bu uc gunu boyle faydasız, hatta zararlı gecirmek, can sıkıntısından patlamak. Boşuna iclenmek. Ustelik uşumek…”
“Yahut da kazmayı, kureği alıp, santral kanalını temizlemeye gitmek. Emin olun gidenler, kalanlar kadar uşumeyecektir. Cunku, inanarak calışan insan ne soğukta uşur, ne sıcakta yanar…”
“…O; yucelten, dirilten, kuvvetli kılan bir heyecan icinde her turlu gucluğun ustune cıkmıştır…
Onu hicbir karşı kuvvet yolundan alıkoyamaz. Yeter ki bir insan yaptığı işin gereğine inansın.
Ben şimdi kazmamı kureğimi alıp kanala gidiyorum ’ dedi…”
“Cunku kanal acılınca elektriklerimiz yanacak. Elektrik yanınca okulun işleri yoluna girecek. Kitap okuyabileceksiniz, ders calışabileceksiniz. Sularınız akacak, yıkanabileceksiniz…”
“Parolamız şu olmalıdır; ‘Bayramlarda calışırız, bayramlar icin. ’ Ben gidiyorum. Gelmek isteyenler gelsin…”
“Oyle calışıyoruz ki, boyunlarımızdan buğu cıkıyor. Bazen adam boyunda buz parcalarını elleyip cıkarıyoruz kıyıya. Kimisi bağırıyor, kimisi kazmalara tempo tutuyor. Bir gurultu gidiyor kanal boyunca… “
“Yeşilyurt koyluleri evlerinin onune cıkmış, bize bakıyorlar. Boyle calışmamıza alışkınlar ama, bayram gunu, bu soğukta nasıl donmadığımıza şaşıyorlar…”
“…Ayaz ovanın ıssızlığı yırtılıyor. O gun o kanalın yarı yerini actık. Bir bucuk metre derinliğinde, uzun, derin bir cukur karları yara yara gitti…”
“Sonra merasimle suyu saldık. Nazlı bir gelin getirir gibi onunden ardından yuruyerek, turkuler marşlar soyleyerek getirdik ve gec zamanda, santral havuzuna donduk, sonra bir baktık, okulumuzun balkonuna cakılı Cifteler Koyu Enstitusu yandı…”
“Dunyanın en icten gelen, en coşkun bayramı oldu belki. Hic unutmam bir arkadaşımız kendi ellerini opuyordu. ‘Aferin ulan eller, diyordu, bu elektiriğin yanmasında senin de hissen var, yaşasın!”
“Mudurumuz bir tumseğe cıktı. Birkac kelimeyle başarımızı tebrik etti. Her nokta koyuşta ‘sağool! ’ diye bağırıyorduk… Şimdi, depomuza su dolacak, banyoyu yakacağız…”
“…Yıkanın ve calışıp başarmış insanların huzuru icinde uyuyun. İşte gordunuz, inanarak calışan yapar! Amacına ulaşır! ‘Bayramda calışırız, bayramlar icin!”
Kaynak: 1