
Ahmet Hamdi Tanpınar ve onunla birlikte yaşayan edebiyatı, dilin butun imkanlarını okurun hayal dunyasında yaşatan en incelikli metinlerden kurularak bir araya getirilmiştir. Tarihin ve zamanın butun mumkunleri, yaşamın her alanında kendini tıpkı Ahmet Hamdi ’nin eserlerindeki sakinliğiyle sağlamış, gercek kılmıştır. Onun kitaplarındaki insanlar geriye donme arzusunu coğalttığı gibi gerceğe de donuşturmuştur. Cunku zamanı guzellerken yaşamı da sonuz kılmayı bilmiştir.
Yazarın ilk olarak 1946 yılında yayımlanan Beş Şehir adlı eseri, Ahmet Hamdi ’nin gozunde ve gonlunde var olan bir gecmişin, aynı guzellikle sonsuz kılınabilmesi icin bir araya getirilmiştir.
Ahmet Hamdi‘nin İstanbul ’unu sizler icin derledik.
İlginizi Cekebilir: Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın Tum Eserleri
“Boğaz bana daima zevkimizin, duygumuzun buyuk duğumlerinden biri gibi gelmiştir…”
“Oyle ki, onun kulcelenmiş manasını cozduğumuz zaman buyuk hakikatlerimizden birini bulacağız sanmışımdır. Bu bir hayal olabilir…”
“Guzelin en buyuk hususiyeti her an yeni gibi gorunmesinde, her an bizi kendisine ve kendisinde uyanmaya zorlamasındadır…”
“Boğaz ’ın kendisi de sanatkÂrhane, hatta muzikaldir. Amiel ‘manzara bir ruh halidir ’ der. Fakat bazı manzaralar vardır ki bizi Amiel ’in iddia ettiği kadar serbest bırakmaz. Hulya ve duşuncelerimize kendiliğinden bir istikamet verirler…”
“Bu esrarlı dehliz oyle teşekkul etmiştir ki, bir tarafında yaşanan şey, obur tarafında bir hatıra gibi tadılır…”
“Cunku guneş, Boğazici ’nde doğup batmaz. Tıpkı hoparlorle dışarıdan dinlenen bir opera gibi, butun hareket adesenizin dışında kalır. Siz yalnız musikiyi duyarsınız. Her iki kıyı birbirine zamanın saatlerini tutar…”
“Beylerbeyi ’nde, Emirgan ’da, Kandilli veya İstinye ’de gunun her saati birbirinden ayrı şeylerdir…”
“Beykoz, Cubuklu, ağaclarının serin golgesinde henuz son ruyalarını ustlerinden atmaya calışırken Yenikoy veya Buyukdere gozlerinin ta icine batan guneşle erkenden uyanırlar…”
“Kuzguncuk ’ta sular, sahil boyunca, arasına tek tuk sumbul karışmış bir menekşe tarlası gibi mahmur kulcelenirken, ince bir sis tabakasının buyuk zambaklar gibi kestiği İstanbul minareleri kendi hayallerinden daha daha beyaz bir aydınlıkta erirler…”
“Rumeli kıyısında akşam, daima uzakta, daima eşyaya sinmiş bir hal olarak tadılır…”
“Ağaclar, evler, mukaddes bir ziyaretten arta kalmış mahluklar gibi bicare ve mahzun, geceye girerler. Onun kendisine sectiği elbiseye burunurler…”
“Bu bazen bir musikinin sırmadan hil ’atı olur, bazen sadece mehtabın sarı gulleridir, bazen yaşayan gunun dilde ve damakta dolaşan lezzeti veya dort bir taraftan semt ve mahalle adlarının hayalimize birbiri ardınca sunduğu hizmetlerdir…”