Edebiyat metninin muzikle kurduğu bağ her zaman icin yeni bir duygu yoğunluğuna donuşmuştur. Ozellikle şiirlerden bestelenen şarkılar, hem muziğin hem de şiirin yeniden ifade edilmesiyle birlikte donuşmuş, varlığını yeni alanlarda yaşatmaya devam etmiştir.
Bizim şiirimizde de bestelenerek şarkılara donuşen pek cok şiir yer almaktadır. Şairlerin dunyasının muzikle yakın temas kurduğu gerceği, bu gibi bestelerle bir kez daha kendini gostermiştir.
1. Ezginin Gunluğu – Ayrılıkta Soylenmiş Bir Yaz Turkusu Ayrılıkta Soylenmiş Bir Yaz Turkusu
Gozlerine bakar ağlar
Bu son şarkı
Son umut
Gitme hep burada kal
Bizimle kal bu kıyıda
Her yanına dokundum bakışının
Her yerini tanıdım goklerinin
Gun boyu sende uctum
Dinlendim dallarında
Atlılar gibi yoruldum yanında
Uyudum
Olur kıyı olur yazlar
Alır goturur karakış
Her bahar her umuda zorunlu mu
Neden yolcusun bu kadar
Gideceksen
Al gotur umudumu
Al gotur sonuna kadar
Şiir: Afşar Timucin
2. Fikret Kızılok – İki Parca Can Suskun
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın olurum ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra…
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?
Bir stradivarius inler kendi kendine,
Yayı, recinesi, koprusu yeşil.
Once bendim diyor ve sonra benim…
Olumsuz, guzel ve cetin.
Ezgisidir dolaşan butun evreni,
Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
Canımı, tuylerimi sarmada şimdi
Kendi ruzgarıyla vurgun…
Sarıyor yeşil.
Ruya, butun cektigimiz.
Ruya kahrım, ruya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram…
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
İki yitik hasret,
İki parca can.
Catladı yureği cakmaktaşının,
Ağıyor gok kuşaklarının serinliğinde
Cağlardır boğulmuş bir su…
Ağıyor yeşil.
Yivlerinde yeşil guller fışkırmış,
Susmuş butun namlular…
Susmuş dağ,
Susmuş deniz.
Dunya mışıl-mışıl,
Uykular derin,
Yılan su getirir yavru serceye,
Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
Memeleri bereketli ve serin…
Sağıyor yeşil.
Aydım yarı gecede,
Neron, cocuk kitaplarında cirkin bir surat,
Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
Ama hancer taşı sanki
Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi ustune
Bak nasıl alıyor, yigit,
Binlerce yıl da sonra
Alıyor yesil.
Vurur dağın doruğundan
Atmacamın calkara,
Yalın golgesi.
Kuş vurmaz, tavşan almaz,
Ama ac, azgın
Kopek balıklarıydı parcaladığı
Bak, Tiber saygılı, suskun.
Bak nilufer dizisi zinciri.
Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
Ve ilk gerillası Spartakus ’un.
Susuyor yeşil.
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, olurum ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parcası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ruhum…
Mısra cekiyorum, haberin olsun.
Carşılarin en kucuk meyhanesi bu,
Sacları yuzumde kardeş, cocuksu.
Derimizin altında o olum namussuzu…
Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
İlktir dost elinin hancersizliği…
Ağlıyor yeşil.
Şiir: Ahmed Arif

3. Yeni Turku – Konuğum Ol Konuğum Ol
Bir akşam konuğum ol
oturup konuşalım biz bize
Anıların cubuğunu yakıp
uzatalım geceyi biraz
Gecmişe bir el sallayıp
yaşanan gunleri konuşalım
ve gunlerin ustune coken
dumanlı, isli havaları
Kendimize daha az zaman
ayırsak da olur geceden
Cunku boğulabilir insan
yalnız kendini duşunmekten
Kapağı acılmayan kitaplar
unutulmuş aşklar gibidir
Kitaplardan soz edelim
ve onların gizli kalmış
sessiz tadlarından
Sabaha doğru perdeyi
aralayıp ufka bakalım
ve bir cocuk gibi
hayretle seyredelim
guneşin kızıllığını
Konuşulmadan kalan
daha cok şey vardı
diye duşunerek cıkalım
guneşle kucaklaşan balkona
— Uşutmesin sabah serinliği
Bir bardak demli cay
burukluğu gibi kalsın
gecenin ve sabahın tadı
yaşasın anılarımızda
Konuğum ol, oturup
konuşalım bir akşam
ve uzatalım geceyi
sozun cubuğunu yakarak
Şiir: Ahmet Telli
4. Ahmet Kaya – Alnında Dağ Ateşi alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yuzunu
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gulumseyen bordo gul
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin govdende
uğultuyla buyuyen sessizlik
birgun benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
goğsumde taşıyayım seni
govdem govdene can olsun
Şiir: Arkadaş Zekai Ozger
5. Nur Yoldaş – Sultan-ı Yegah Sultan-ı Yegah
şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegÂhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen Âhın
gizemli kanatları ruhta olum karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegÂhın
yansıyan yaslı guluşmelerdir karasevdalı suda
bulbuller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda
eylem dağılmış gonul tenha calgılar kış uykusunda
olumun tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegÂhın
bir başkasının yaşantısıdır donup arkamıza baksak
cunku yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak ruzgÂr yasak acık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegÂhın
Şiir: Attila İlhan
6. Ezginin Gunluğu – Bir Eflatun Olum Bir Eflatun Olum
kırgınım, sacılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da donmez, guz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi gunleri,
kotu
gunleri bırakırım.
aynı gokyuzu aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
soylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir cocuğun dilinde.
butun derinlikler sığ
sozcuklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hic
olum haric.
aynı gokyuzu aynı keder.
Şiir: Behcet Aysan
7. Doğan Canku – Takalar Taka
takalar geciyor allı yeşilli
takalar geciyor dumenleri lÂzlı
takalar geciyor en nazlı
yelkenlilerden de guzel
guvenli sularda işsiz donenen
gezi yelkenlerinden cok duyarak denizi
takalar geciyor enginlere
yamalı goğsunu gere gere
takalar geciyor yukle yurekle
takalar geciyor emekle dolu
gunluk guneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde Anadolu
kıyılar kadın olmuş
acılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde carpan yureği
Şiir: Bulent Ecevit
8. Munir Nurettin Selcuk – Ne Doğan Gune Hukmum Gecer Gun Eksilmesin Penceremden
Ne doğan gune hukmum gecer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan olumum gecer;
Sonra bu kuş, bu bahce, bu nur.
Ve gonul Tanrısına der ki:
– Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulum, yeter ki
Gun eksilmesin penceremden!
Şiir: Cahit Sıtkı Tarancı
9. Grup Yorum – Haziranda Olmek Zor Haziranda Olmek Zor
havada tuy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylÂk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/guzel haziran
ne anlar guzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
cırpınıp durur
calışmışım onbeş saat
tukenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sovmuş patron
ter doktuğum gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla soylemişim umutlarımı
susarak soylemişim
sıcak bir ev ozlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan opucukler
cıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
Şiir: Hasan Huseyin Korkmazgil
10. Sezen Aksu – Gulumse Gulumse
Hadi gulumse bulutlar gitsin
İşciler iyi calışsın, gulumse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir guzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur, gulumse.
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı cok
Cakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme kustum
Tum şehir bana kuskun
Bir kedim bile yok anlıyor musun
İklim değişir, Akdeniz olur, gulumse.
Şiir: Kemal Burkay
11. Ahmet Kaya – Gecmiyor Gunler Gecmiyor Gunler
Burda cicekler acmıyor,
Kuşlar suzulup ucmuyor,
Yıldızlar ışık sacmıyor,
Gecmiyor gunler, gecmiyor.
Avluda olta vururum;
Kah duşunur, otururum,
Turlu hayaller gorurum;
Gecmiyor gunler, gecmiyor.
Gonulde eski sevdalar,
Gozumde dereler, bağlar,
Aynada hayalim ağlar,
Gecmiyor gunler, gecmiyor.
Dışarda mevsim baharmış,
Gezip dolaşanlar varmış,
Gunler su gibi akarmış…
Gecmiyor gunler, gecmiyor.
Yanımda yatan yabancı,
Her sozu zehir gibi acı,
Butun dertlerin en gucu;
Gecmiyor gunler, gecmiyor.
Şiir: Sabahattin Ali
12. Zulfu Livaneli – Cırak Aranıyor Cırak Aranıyor
Elim sanata duşer usta
Dilim kufre, yureğim acıya
Olum hep bana
Bana mı duşer usta?
Sevda ne yana duşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı duşer usta?
Gurbet ne yana duşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı duşer usta?
Şiir: Refik Durbaş
12. Ezginin Gunluğu – Şimdi Sevişme Vakti Cıplak heykeller yapmalıyım.
Cırılcıplak heykeller
Nefis ruyalarınız icin
Ey onunden gecen ak sakallı
kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri
gozuken
Dilenci
Sana once
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım,
resimlerden…
Şu oğlan cocuğuna bak
Fırca sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dortyuzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Şiir: Sait Faik Abasıyanık

13. Onur Akın – Bekle Bizi İstanbul İstanbul
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni duşunurum İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Suleymaniyende guneş
Hey sen guzelsin kavgamızın şehri
Ve uzaklardan seni duşunduğum bugunlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul
Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni duşunduğum bugunlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Şiir: Vedat Turkali
13. Timur Selcuk – Beyaz Guvercin Suzulup mavi goklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz guvercin kondu
Aldım elime, usul usul okşadım
Sevdim, gencliğimi yeniden yaşadım
Bembeyazdı tuyleri, oyle parlaktı
Acsam ellerimi birden ucacaktı
Eğildim kulağına; dur, gitme dedim
HÂreli gozlerinden opmek istedim
Duydum; avuclarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını
Cırpınan kalbini dinledim bir sure
Ve ucmak istedim onunla goklere
Şiir: Umit Yaşar Oğuzcan

14. Ahmet Kaya – Hani Benim Gencliğim Hani benim sevincim nerede;
Bilyelerim, topacım,
Kiraz ağacında yırtılan gomleğim?
Caldılar cocukluğumu habersiz..
Penceresiz kaldım anne,
Ucurtmam tel orgulere takıldı..
Hani benim gencliğim nerede?
Ne varsa buğusu genzi yakan,
Ekmek gibi, aşk gibi,
Ah, ne varsa guzellikten yana,
Boluştum, buyumuştum.
İcime sığmıyordu insanlar..
Bu ne yaman celişki anne,
“Kurtlar sofrasına” duştum..
Hani benim direncim nerede?
Şiir: Yusuf Hayaloğlu
15. Munir Nurettin Selcuk – Beni Kor Kuyularda Merdivensiz Bıraktın Beni kor kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Oylesine yıktın ki butun inanclarımı
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Şiir: Umit Yaşar Oğuzcan