
Turk sinemasının sansur ve kitap uyarlamaları ile ilişkisi oldukca eskidir. Birkac ilki icinde barındıran ve bugun bile ilgi cekici bir konuya sahip olan Murebbiye filmi de “denetimli serbestlik”ten payını alır. Huseyin Rahmi Gurpınar ’ın aynı adı taşıyan eserinden uyarlanan film, hakkında bilgi toplamaya değer bir nitelik taşıyor.
1. Uyarlanan kitaba dair
Murebbiye eseri, Huseyin Rahmi Gurpınar ’ın komedi icerikli bir yergisidir. Kitapta Batılılaşmayı yanlış anlayan, şekilcilikle icli dışlı olan tiplerin bir portresi cizilir. Yazar bununla, donemin Turk aydınını da eleştirir. Tanzimat doneminde, zengin aileler cocuklarını Batılı tarzda yetiştirmek gayesiyle ozellikle Fransız olmak uzere yabancı uyruklu bakıcılara evlerini acarlardı. Piyano, şiir, dans gibi cok katmanlı niteliklere sahip bu dadılar sayesinde cocuklar Avrupai eğitim gorurlerdi.
Amazon ’da Fiyatını Gor
2. Kitapta anlatılanlar
Yazarın bu eserinde başkahraman Fransız asıllı murebbiye Anjel ’dir. Parisli fettan bir kadın olan ve burada dikiş tutturamayan Anjel, İstanbul ’a gelir. Dehri Efendi karakteri de cocuklarını eğitecek modern bir dadı, yani murebbiye aramaktadır. Fransa ’da duşkun kadın olarak sayıldığı halde burada murebbiye olarak gorevlendirilmesi eserin başlıca ironi ve capraşık durumudur. Yirmi beş yaşında ve erkeklerin başını dondurecek bir guzelliğe sahip Anjel, Dehri Efendi ’nin buyuk oğlunu, kardeşini ve damadını baştan cıkarır. Hatta romanda geleneği temsil eden Dehri Efendi ’nin dahi Anjel ’in ağına duştuğu gorulur. Huseyin Rahmi Gurpınar ’ın filme uyarlanan Murebbiye romanı, ulkemizin modernleşme surecinde ne gibi sancılı safhalardan ve yollardan gectiğini gormek acısından son derece onemlidir.
3. Filmin konusu
Uyarlandığı kitapla aynı adı taşıyan Murebbiye filmi, konu olarak da romanla birebir ortuşur. Parisli bir hayat kadını olan Anjel ’in İstanbul ’a gelip Dehri Efendi ’nin evinde murebbiyelik yapması ve evdeki erkekleri kendine Âşık etmesi işlenir. Fransızları rahatsız edici yonuyle de dikkatleri uzerine toplar.
4. Filmin mutfağı
1919 yapımı sessiz filmin yonetmen ve senarist koltuğunda Turk tiyatro ve sinema oyuncusu Ahmet Fehim yer alır. Fehim, aynı zamanda filmde de Dehri Efendi karakteri olarak karşımıza cıkar. Bir komedi filmi olarak gorulen Murebbiye, beri yandan eleştirel bir tutuma sahiptir. Tıpkı kitapta da olduğu gibi Batıcılığı şeklen alan Turk toplumu ve aydınına adeta durbunle bakılır. Oyuncular arasında; yonetmen Ahmet Fehim, Anjel ’i oynayan Kalitea, Behzat Butak, Raşit Rıza Samako, Verruti gibi isimler yer alır. Filmin yapım şirketi donemin sivil toplum kuruluşlarından Malul Gaziler Cemiyeti ’dir. İstanbul ’da gecen film Gulhane Parkı ve Fatih ’te cekilir.
5. Fransız generalin tepkisi ve sansur
Duşkun bir Fransız kadının filmde yer alması, hatta başkarakter olması donemin işgal makamlarını rahatsız eder: Anjel karakteri Fransız generali Francdet d ’Esperey ’i cok sinirlendirir. Boylesine ahlak duşkunu bir Fransızın sinemada olamayacağını ve onun şahsında tum Fransızların kucuk duşurulduğunu ifade ederek filmi sansurletir. Film bu bakımdan Turk sinemasının hem sansurlenen ilk filmi hem de başka bir milletin eliyle sansure uğrayan ilk filmdir. Murebbiye filminin Anadolu ’ya gonderilmesine de yasak koyulmasına karşın bu yasak delinir ve toplumun buyuk ilgisini kazanır.
6. Murebbiye filminin onemi
Sansure uğrayan ilk Turk filmi olarak tarihe gecen Murebbiye ’nin birden fazla ilki vardır. Bir opuşme sahnesinin ilk kez gectiği Turk filmi de yine Murebbiye ’dir. Aynı zamanda kadın kişiliği uzerine kurulan, başkahramanı kadın olan ilk film girişimi de yine Murebbiye ’ye aittir. Yonetmen Ahmet Fehim, İstanbul ’u işgal eden kuvvetlere karşı bu filmin sessiz bir direniş olduğunu da ifade eder.
7. Sinema tarihcisi Nihat Ozon ’un aktardıkları
Mustafa Nihat Ozon (1896 – 1980) yazar, dilci, edebiyat ve sinema tarihcisi olarak cok boyutlu ustalıklar sergilemiş bir isimdir. Onun Murebbiye hakkındaki yorumları da filme dair onemli bilgiler icerir: “Romana adını veren kadın kahraman, Turk ailesine murebbiye olarak kapılanan, ailenin butun erkeklerini birbirine duşuren duşuk ahlaklı bir Fransız yosmasıydı. Bundan dolayıdır ki, Gurpınar ’ın 1898 yılında yayımlanan, alafrangalığa duşkun bazı ailelerin başlarına gelebilecek gulunc ve tehlikeli durumları anlatan bu romanı 1919 yılının İstanbul ’unda, bilincli ya da bilincsiz, bir protesto ozelliği kazanıyordu. Nitekim film tamamlandığı vakit işgal kuvvetlerince gucluk cıkarıldı, hatta Anadolu ’ya gonderilmesi yasaklandı.”