Modernitenin bize kazandırdığı kavramlar az değil. Flanor de yuzyıllardır ozgun bir tipi tanımlamak icin kullanılan bir tabir. Modern kent tecrubesinde aşırı uretim ve tuketimle beraber kimi insanlar doğal yaşam, dedi kimileri de kentte kalmaya devam etti. Flanorse kentte kalmaya devam ettiği halde gizli bir gozlemci olarak varlığını surdurdu. İcimizde de oyleleri yok değil. Bakalım flanor nasıl bir tip?
1. Flanorun kelime kokeni
Bu tipi anlamak icin sozluk bilgileri cok işimize yarayacak. Flanor; Fransızca “flÂneur” kelimesinin bir versiyonudur. Bu kelime ise “aylak, başıboş” anlamlarını taşımasının yanı sıra yine Fransızca “flÂner” kelimesinden turetilen bir kelimedir. FlÂner ise; oyalanmak ve aylaklık etmek anlamlarına gelir. Bu tabirin hayatımıza girmesine edebiyatın buyuk katkısı olmuştur.
2. Ortaya cıkışı
Flanor tipi, endustrileşme sonrasında 19. yuzyılda ortaya cıkar. İlk defa 1854 ’te bir metin icerisinde kullanılır. Temelleri de Charles Baudelaire ’nin “Paris Sıkıntısı” kitabında atılır. Flanor, esasen modern kentin ve hayatın araştırmacısıdır ama gozlemlerini gizlice, kendisinin gorunmeyeceği şekilde gercekleştirir. Bir ayağı kentin icindeyse bir ayağı da dışarıdadır. Bununla beraber adı konmasa dahi sanayileşme oncesi de bir flanorluk vardır. O donemin flanorunun yaptığı tek şey şehrin kaosuna karşı galip gelme uğraşıdır. Sanayiden sonra ise kendi hayatını anlamlandırma cabasına girişir.
3. Walter Benjamin ve flanor
Flanor, Alman duşunur ve yazar Walter Benjamin ’in (1892 – 1940) de kafa yorduğu bir kavram. Yaşadığı yer ve zamanlar gereği modernitenin gobeğine doğmuş olan Benjamin ’e gore flanoru iyi kavramak gerekir; cunku o, modern kent dunyasını anlamak icin onemli bir karakterdir. Kendi deyimiyle; “Flanor, kendini kaplumbağanın temposuna uydurmaktan hoşlanırdı. Eğer ona kalsaydı, ilerlemenin boyle adımlarla surmesini isterdi.”
4. Flanorun ozellikleri
Flanor dediğimiz tip en kaba haliyle; kapitalizm ve modernizm dunyasında kendini anlamlandırmakla uğraşan, kenti gezen ama kentlilerden uzak duran ve bu celişkiden beslenen kişidir. Evet, bir flanor kalabalıkların icinde gezer ama aynı zamanda onlara sırtını donebilir; cunku flanor bir yandan da bireycidir, kendi ic dunyasını inşa eder. Uzerinde modernitenin ve sistemin bireysel etkilerini yaşamak istemez ve ona mesafeli durur. Beri yandan kendini anlamlandırmak icin de gittiği adres yine modernite ve sistemin ta kendisidir. Flanor yaşadığı bu paradoksu pek de onemsemez ve cozmekle uğraşmaz.
5. Flanorun gezdiği yerler
İlk başta pasajlar gelir. Pasajlar, bir kentin gorunmeyen yuzunu gormek icin ideal yerlerdir. Kenar mahalleler, pasajlar, sokaklar, şehrin toplanma alanları ve meydanları flanorun gozlemleri icin en musait dış mekÂnlardır. Genelinde boyle yerleri gezdiğini soyleyebileceğiniz flanoru daha da ozelleştirirsek karşımıza kent hayatının en canlı olduğu Paris ve Londra ornekleri cıkar.
6. Charles Baudelaire ve flanor
Walter Benjamin ’e gore Fransız şair Charles Baudelaire (1821 – 1867) de bir flanorun izlerini taşır. Paris, Baudelaire ve flanor Benjamin ’in satırlarında şu şekilde birleşir: “Paris, ilk kez Baudelaire ’de lirik şiir konusu olur. Bu şiir, yoresel sanat niteliğinde değildir; burada alegorik sanatcının, yabancılaşmış sanatcının bakışlarını kente cevirmesi soz konusudur.”
7. Walter Benjamin ’in Flanor kitabı
Yine Walter Benjamin ’den gidersek; onun Flanor kitabında Charles Baudelaire ’yi baz alarak anlattıkları bugunun kentini cozumleyenler icin de onemli ipucları taşıyor. Buyukşehirde gozlemleriyle yaşayan flanorun tarafsız kalmayı başarabilmesi de onun ayırt edici ozellikleri arasındadır.
8. Edgar Allen Poe ve flanorluk
“Kalabalıklarda Bir Adam” adlı polisiye oykusunde şehirde amacsızca gezinmeleri konu edinen Poe, flanorluğu edebiyata ilk sokan isimlerden biridir. Şehirdeki bu başıboş gezintiler sonucunda karşılaşılan bir cinayet vardır ortada. Buradaki aylak gezintilerin flanorlukle ozdeşleşen ilk edebi orneklerden biri olduğunu soylemek de yanlış olmaz.