Edebiyatımızın cınarıdır Yaşar Kemal. Ona neden cınar diyoruz ve demeliyiz peki? Toprakla goğu, gecmişle geleceği birbirine bağladığı icin. Oyle ki onun romanlarında her daim sosyal meseleleri gorebilmekle kalmayız, o bize Anadolu ’nun iyi ve kotu, yuksek ve duşuk yanlarını da iceriden bir yaşayıcı olarak aktarır. 1926 ’da Cukurova ’ya oldukca yakın olan Osmaniye ’nin Hemite ilcesinde dunyaya gelmesi, bircok romanında da bize Cukurova halkını anlatmasının yolunu acar. Ama okuyucu belki icten ice belki aleni olarak bilir ki, anlatılan Anadolu ’nun hikÂyesidir. Aday gosterilmesinden sonra odulu neden alamadığına yonelik sayısız yorumun yapıldığı Nobel bir yana; Fransalardan, Almanyalardan en yuksek dereceli odul ve nişanları kazanır. 2015 yılında gocup gittiğinde ise ardında uzun ve kıymetli bir maraton ve bu maratonda peyda olan buyuk eserlerini bırakır. Biz de Yaşar Kemal kitapları gibi bir liste yaparak, Turk edebiyatının cınarının bize neler kattığına şoyle bir bakalım istedik.
1. Pis HikÂye (1946)
Yaşar Kemal ’in yirmi yaşındayken yayımlanan ve ilk olma ozelliğini taşıyan eseridir. Fadık adlı karakterin kacırılması ve kendisine tecavuz edilmesini anlatan oyku parayla insan satın almaktan, ağa – koylu catışmasından bahseder. Acıklama yazısından: ‘ ’Yaşar Kemal ’in oykuleri insanın caresizliğini ve yoksunluğunu anlatır. İnsanın hayat karşısında yenik duşuşunu bozkırın catalı icinde oylesine etkileyici bicimde yansıtır ki Yaşar Kemal, Pis Hikaye ’de Fadık ’ın oykusu unutulmaz bir tragedyaya donuşur. Pis Hikaye Yaşar Kemal ’in yazdığı ilk oyku. Altmış uc yıl once, 1944 ’te yazılmış ama uzun omruyle bir Yaşar Kemal klasiğine donuşmuş. ’ ’
2. Sarı Sıcak (1952)
Yazar 1951 ’de hapisten cıktıktan sonra 1951 – 63 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde calışır. Gorevi ise roportaj yazarlığı ve cocukluğundan itibaren oldukca bildiği fıkra yazarlığı olur. Boylesi bir donemde 1952 senesinde ilk oyku kitabı Sarı Sıcak yayımlanır. Koy romanlarının uretilmeye başlandığı bu tarihlerde Sarı Sıcak da Anadolu işcisinin, toprakla haşır neşir olanların zor şartlarını ele alır. Yirmiden fazla oykunun yer aldığı esere adını veren Sarı Sıcak hikÂyesi cehennem sıcağı altında Osman adlı bir koylunun şaşılası calışkanlığını anlatır. Eserin tanıtımından genel iceriğe dair: ‘ ’Sarı Sıcak Anadolu halkının yokluğa, aclığa, unutulmuşluğa karşı verdiği insanustu mucadelenin hikayesidir. Pisliğin, sıcağın, sefaletin ortasında bir avuc insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma cabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir. ’ ’
3. İnce Memed Serisi (1955)
1987 ’de tamamlanan dort ciltlik serinin ilk kitabıdır. Bugun kırktan fazla dile cevrilen, yazarıyla butunleşen, film ve muziklere konu olan İnce Memed yazarın başyapıtıdır. En genel haliyle; Cukurova koylusunun toprak ağalarına karşı verdiği mucadeleyi anlatır. Romana adını veren Memed ise bu mucadelenin sembol ismi, kilit noktasıdır. Serinin bu ilk kısmında Memed, ağanın baskıları nedeniyle koyunu terk etmek zorunda kalır, ağanın yeğeniyle evlendirilmesi planlanan Hatce ’yi kacırır. Zulmedenler icin bir eşkıyaya, koyluler icinse kurtarıcıyı donuşur. 1969 ’da yayımlanan İnce Memed II ’de ağa olur, boş buldukları toprakları ele gecirmeye calışanlarsa Memed ’in direnciyle karşılaşır. Serinin ilk kısmındaki ağa olur olmesine ama onun yerine başkası gelir. Yeni gelenin yerine de ileride bir başkası gelecektir. Ucuncu kitap 1984 ’te yayımlanır ve yine somurucu bir ağa ve ona karşı duran Memed vardır. Artık serinin bu kısmında Memed “Bir İnce Memed gitse de, yerine bin Memed gelir” felsefesini dustur edinir. Nihayet 1987 ’de yayımlanan dorduncu ve son ciltte ise Memed bir Akdeniz kasabasına yerleşip evlenir. Ancak burada da aynı ezen – ezilen ilişkisini gorur. Millî mucadele kahramanlarından biriyle tanışır, onu oldurenlerin peşine duşer, tekrar ‘ ’eşkıyalığa ’ ’ başlar. Fethi Naci İnce Memed ’in kıymetini anlatmak icin şu sozleri soyler: “Turk halkının 1950 yılında, ceyrek yuzyıllık bir siyasal iktidarı nicin değiştirdiğini anlamak icin bence İnce Memed 4 ’u, bu, resmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak yeter.”
4. Teneke (1955)
MekÂn yine Cukurova, meselemiz yine ezen – ezilen, ağa – koylu catışması. Her seferinde farklı hikayeler, temalar, kişiler bulmakta hic zorlanmayan Kemal bu defa celtik ağalarına karşı mucadele veren koyluleri anlatır. Ama bunun yanında bir trajikomik vaka daha vardır: koye yeni gelen kaymakam oldukca idealisttir ve esasen koylunun yanındadır. Ancak koy ortamını bilmemesi, Anadolu ’yu yeterince tanımaması bu saf kaymakamın idealist olmakla yetinemeyeceğini ona gosterir. Tanıtımdan: ‘ ’Bir Anadolu kasabasında, celtikci ağaların yonetmeliklere karşı gelerek ektikleri celtik sıtmaya neden olur. İdealist ve genc kaymakam tum tecrubesizliğiyle, sıtmaya tutulan kasaba halkı adına ağalarla mucadeleye girişir. Ancak kaymakam kasabadan, ardından teneke calınarak surulur. Teneke idealizm ile baskın guc arasındaki mucadelenin romanıdır. ’ ’
5. Cukurova Yana Yana
Yazarın gazetecilik maharetleriyle ortaya cıkardığı roportaj kitabıdır. Cukurova ’ya gelen traktorun tarımda insan gucunun onune gecmeye başlaması, toprak – insan ilişkileri, değişen finansal ve toplumsal yapılar bu kitapta tek tek okuyucusuna aktarılıyor.
6. Peri Bacaları (1957)
Yaşar Kemal ’in roportaj kitabıdır. Daha sonra Bu Diyar Baştanbaşa serisinin ucuncu kitabı haline getirilen Peri Bacaları Van Golu, Cukurova, Anadolu koyleri gibi geniş bir coğrafyaya yayılan bir kitaptır. Buralarda roportajlar yapmış olan yazar romanlarında olduğu gibi bu kitabında da Anadolu ’nın yabanıl ve varsıl yonunu gozler onune serer. Arka kapaktan: ‘ ’Romanlarında Anadolu insanının gercek dunyasını destansı boyutlara taşıyan, yaşanmış ve yaşanan gerceği mitlerin, efsanelerin evreninde coğaltan Yaşar Kemal, sadece bir romancı ve halkbilimci değil, gazetelerimizde modern roportaj yazarlığının da kurucusudur. Onun, her biri yayımlandığı donemde olay yaratan roportajlarında gercek, hayat buldu ve okuyucuyu sarstı. ’ ’
7. Orta Direk (1960)
Dağın Ote Yuzu uclemesinin ilk kitabıdır Orta Direk. Doğup buyuduğu Cukurova bolgesinin hakim olduğu eser yore halkının zorlu hayat mucadelesini ele alır. Yaz sonunda pamuk toplamak adına Cukurova ’ya giden koylulerdir eserin kahramanları. Yore ağzı olduğu gibi aktarılır, batıl inanc ve itikatlar da değiştirilmeden romana uyarlanır. Ekonomik dertlerden payını alan koyluler, haksızlıkları gorseler dahi ses cıkaramaz ve pamuk toplama vakti gecmeden Cukurova ’ya doğru yol alırlar. HikÂye de bu uzun yolu ele alır. Tanıtım bulteninden: ‘ ’Uclunun ilk kitabı Ortadirek ’te uzun ve zorlu yolda yuruyenler anlatılır. Bir cile yuruyuşudur bu; varacakları yerde onları sadece ayakta kalmak mucadelesi bekliyor olsa da, her yuruyuş bir umuttur. Pamuklar toplanmadan Cukurova ’ya ulaşmak, cileye ve umuda da ulaşmaktır. ’ ’
8. Yer Demir Gok Bakır (1963)
Dağın Ote Yuzu serisinin ikinci parcasıdır. Yalak koylulerinin cektikleri sıkıntıları, hayata tutunmak adına uydurdukları hikayeleri, bu durumun caresizliği anlatır. Uzun yıllar pamukla uğraşan Yalak koylusu onde gelen bir isimden borc almış, ancak bunu kendileriyle alakasız bir nedenden oturu odeyememiştir. Tum koyu borcunu almak icin gelecek olan adamın korkusu sarar. Turlu entrikalar, dolambaclı işler de peşi sıradır. Fransız gazetesi Journal de Centre, roman hakkında şunları ilave eder: “Yaşar Kemal ’in ozgun ya da bilge bir anlatıcıdan cok daha başka bir şey olduğunu bir kez daha kabul etmek gerekir.(…) Yazar ve halkı sanki gercekten tek bir butunmuş gibi, kişileri de anlatımı da aynı şiirsel imgelemi ve aynı buyuleyici cekiciliği taşır.”
9. Uc Anadolu Efsanesi (1967)
Kemal cocukluğunda destanlar, masallar, efsaneler dinler ve kucuk yaşta da cevresine anlatır. Sozlu kulturun icinde yetişmiş olan yazarın tum eserlerinde şiirsel bir dil gorebilirsiniz ancak, Uc Anadolu Efsanesi tamamen destansı bir roman ozelliği taşır. Anadolu ’ya dair betimlemeleri, tarifleri burada da insanı alıp goturecek cinstendir. Eser uc parcaya ayrılır: Koroğlu ’nun Meydana Cıkışı, Karacaoğlan, Alageyik. Ressam Abidin Dino eser hakkında şunları soyler: “Kilometrelerce yuruyup, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kardır kuralınca, one ağıtları, sonra da turkuleri, koşmaları, destanları, Cukurova ’nın tum uyaklı uyaksız soz ceşitlerini, tekerlemelerini, kufurlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan değildi, bu iş hayat memat işiydi, ozbeoz malını kurtarıyordu Cukurova ’nın, sorumlusuydu kurda kuşa karşı, şaka değil.”
10. Butun HikÂyeleri (1967)
Yazarın 1950 ’den itibaren yayımlanan hikÂyeleri once 1952 ’de Sarı Sıcak, sonra birkac eklemeyle beraber 1967 ’de Butun Hikayeleri adıyla yayımlanır. Yoksulluğun, dayanışmanın, koy hayatı ve tabiat tutkusunun anlatıldığı bir hikayeler butunudur.
11. Olmez Otu (1968)
Dağın Ote Yuzu uclemesinin son parcasıdır. Cevirisi Fransa ’da yayımlandığı yıl en iyi yabancı roman odulunu alan Olmez Otu Kemal ’in sınırsız imgelemi, şiirsel anlatımını ve bu husustaki derinliğini gorebileceğiniz eserlerinden bir diğeridir. Bu defa diğer iki romana kıyasla koyluler mutludurlar. Mutludurlar, cunku borclarının odenmesi soz konusudur. Ancak bu aşamaya gelene kadar onlarca farklı hikayeden, zorluklardan gecen koylulerin hepsinin şimdi tek tek ayrı hikayeleri ve hesaplaşmaları vardır. Birinin amacı evlenmek, oburununki cektiği eziyetlerin hesabını sormaktır. Anasının olumunden korkanlar, hasret ve yalnızlıklar… Acıklama yazısından: ‘ ’Bir koy topluluğunun yarattığı mitin yıkılış oykusu… ‘Patetik, acı ve guclu bir roman… ’ ‘Olmez Otu ’nda Yaşar Kemal insan olarak bakıyor koyluye, roman malzemesi olarak değil. ’ ‘Bu ana topraktan fışkıran yazarın yanında, bizim tum romancılarımız apartman saksılarında yetişen bitkilere benzediler. ’ ‘Olmez Otu ’nda şehvet, kan, şiddet, cinayet hepsi vardır ve hepsi olağanustu boyutlardadır. ’ ’
12. Ağrıdağı Efsanesi (1970)
Hakkında turkuler yazılan şu Ağrıdağı ’nın destansı romanını Yaşar Kemal kadar iyi anlatacak bir yazarımız yok dersek abartmış sayılmayız sanırım. Bu defa karşımıza bir aşkın destanı cıkıyor. Ağrıdağı ’nın dağ koylerinden birinde yaşayan Ahmet ile bolgenin idarecilerinden Mahmut Han ’ın kızı Gulbahar ’ın aşkıdır konusu. Birbirlerine kavuşmak icin giriştikleri mucadeleleri, yazarın lirik, coşkulu ve destansı uslubuyla aktarılıyor. Tanıtımdan: ‘ ’Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han ’a karşı savunan Ahmet ile Gulbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk soylencelerine yurekten bağlı Yaşar Kemal ’in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de icerir. ’ ’
13. Binboğalar Efsanesi (1971)
Yukarıda belirttiğimiz coşkunun aynısı, yine destansı bir roman şeklinde burada da karşımıza cıkıyor. Binboğa Efsanesi Turkmenlerin romanıdır. Hemen arka kapaktan iceriğe dair: ‘ ’Yuzyıllarca yerleşik duzene gecmemek icin direnen Turkmenler ’in romanı Binboğalar Efsanesi Hıdrellez şenliklerinde, gocerlerin kış icin sığınacak topraklar bulma dilekleriyle başlar. Ancak, kış onlar icin bir yok oluş oykusune donuşecektir. Yoruklerin yok oluşuna yakılmış bir ağıt. ’ ’
14. Demirciler Carşısı Cinayeti (1974)
Akcasazın Ağaları serisinin ilk eseridir. Cokuş donemine giren ağaların, değişimin, hesaplaşmanın oykusudur. Bundan once konusu anlatılan; ağalar ve muktedirler tarafından ezilen koylu meselesi yerini yazılacak yeni bir tarihe bırakır. Tabiat da bu savaşa izleyici kalmaz, tepkisini verir. Tanıtımdan: ‘ ’Demirciler Carşısı Cinayeti birbirini yok etmek icin tum hunerlerini, olanaklarını, guclerini, bundan da ote akıllarını, nefretlerini ve kinlerini kullanan iki derebeyinin ayakları altında ezilen toprağın, toprağın insanlarının ve yeşerttiği doğanın buyuk efsanesidir. Lanet, cıktığı bağrı vuracaktır. ’ ’
15. Yusufcuk Yusuf (1975)
Akcasazın Ağaları uclemesinin ikinci romanıdır. İlk ciltte sozu edilen cokuş yaşanmaya devam eder, feodal duzen kacınılmaz sonuyla karşılaşır, bunun karşısında da gelmekte olan kendisini hazırlamaya başlar. MekÂnımız yine Cukurova ’dır. Arka yazıdan: ‘ ’Yusufcuk Yusuf Cukurova ’ya kuşaklar boyunca egemen olmuş iki derebeyinin hikÂyesidir. Koyluleri yıllarca baskı altında tutan bu guc kırılırken, yeni zamanların gereklerine uyum sağlamış yeni zenginler başka bir guc oluştururlar. Barbarlığı cağrıştıran bu guc, ‘bataklıktan kurtulmaya yuz tutmuş bir bataklık toprağını yağmalar. ’ ”
16. Cakırcalı Efe (1975)
İnce Memed ’in yaşantısına benzer bir şekilde; Cakırcalı Efe yoksullar tarafından koruyucu, muktedirler tarafındansa eşkıya olarak bellenir. Bir Osmanlı zamanında gecen bu hikaye, roman karakterlerinin biri tarafından anlatılır ve Efe ’yi tanıyanların yorumları da olayları aydınlatmaya yardımcı olur. Acıklamadan: ‘ ’Cakırcalı Memed Efe, on beş yıldan fazla bir zaman boyunca eşkıya olarak Osmanlıya başkaldırmış, binden fazla insanı oldurmuş, ote yandan fakir fukaranın koruyucusu olmuştur. Yaşar Kemal, Cakırcalı ’yı olduren mufrezenin kumandanı Albay Ruştu Kobaş ’ın verdiği bilgiler ışığında eşkıyanın hayat hikayesini, tanıklarının yorumlarına da yer vererek anlatır. ’ ’
17. Al Gozum Seyreyle Salih (1976)
Hemen ertesi yıl cıkan roman, icimizi ısıtacak kadar sıcak bir sevgiyi konu edinir. Romanın kahramanı Salih adında 11 ’indeki bir cocuktur. Kanadı kırılmış bir martıyı son derece hassas bir şekilde sever, belki de kendisiyle bu beyaz misafiri arasında bir ozdeşlik kurar. Roman iki masum canlının; bir cocukla bir martının sevgi dolu oykusudur. Bu cocuk vasıtasıyla yetmişlerin ne durumda olduğu da gozler onune serilir. Tanıtımdan: ‘ ’Al Gozum Seyreyle Salih ’te Karadeniz ’in kucuk bir kasabasında on bir yaşındaki Salih ’in, kanadı kırık bir martıya duyduğu sevgi ve mavi oyuncak bir kamyonu elde etme isteği konu alınır. 1970 ’lerin Turkiyesi, donemin insan, devlet, iktidar ilişkileri Salih ’in dunyasını cevreler. Yaşar Kemal, Salih ’in gozunden hayata bakar ve cocukluğun bahcesinden, Turkiye ’nin genel yapısını tum inceliğiyle cizer. ’ ’
18. Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca (1977)
Fevkalade bir cocuk romanıdır. Yazar kendi cocukluğunda dinleyip aktarıcısı haline geldiği masallardan yola cıkar. Filler sultanı kendi yenilmezliğine o kadar inanır ki karıncalara karşı savaş acmaya kalkışır. Calışkanlığı ve azimleriyle bilinen karıncalarsa bir araya gelerek sultana karşı sonunda galip gelecekleri bir mucadele verir. Tabii anlattığı esas konu itibariyle buyukleri de ilgilendiren roman; figurleri, kadrosu, masalımsı havasıyla cocuklara da hitap eder: ‘ ’Filler Sultanı ’nda bir halk masalından yola cıkılarak guc ve haklılık arasındaki ilişki ele alınır. Filler Sultanı gucune guvenerek karıncalara savaş acar. Haklı ya da haksız olmak onun icin onemli değildir. Gucunu kendinden milyonlarca kez kucuk karıncalar uzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler. ’ ’
19. Kuşlar da Gitti (1978)
Değişen İstanbul ’un cehresini anlatan bir eserdir. İlk kez 1946 ’da calışmak icin gittiği İstanbul yazar icin oldukca değişmiş ve bu değişim pek de hayırlı bir şekilde gercekleşmemiştir. Eserin ismini okuyunca Kemal ’in ‘ ’gidenlerle ’ ’ ilgili o meşhur sozu de akla gelmiyor değil. Ben de alıntılayayım da geleneği bozmamış olayım; “O iyi insanlar, o guzel atlara binip cekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın picine kaldık.” Kitabın acıklama kısmından: ‘ ’Kuşlar da Gitti, İstanbul ’un curuyen, kirlenen yuzunun ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. Kuşların bir zamanlar mekan tuttuğu İstanbul ’da cocuklar onları yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapılarında ‘azat buzat beni cennet kapısında gozet ’ diyerek satarlar. Ancak cocuklar satamadıkları kuşları yemek zorunda kalırlar. ’ ’
20. Deniz Kustu (1978)
Aynı yıl cıkan Deniz Kustu benzer bir temayı kendine konu eder: curumeye yuz tutan İstanbul. Parklardan ağaclara, insanlardan otomobillere, sulardan balıklara kadar İstanbul ’u kuşatan sayısız unsur bir curumenin tezahuru olarak karşımıza cıkar: ‘ ’Romanlarında, Karadeniz ’den Toroslar ’a, Ağrı Dağı ’ndan Ege ’ye uzanan cok geniş bir Anadolu coğrafyasını anlatan Yaşar Kemal, Deniz Kustu ’de, ana tema olarak İstanbul ’un curuyen doğasını secer. Bir kentin tum coğrafyasıyla her anlamda yozlaşmasının ve curumesinin anlatıldığı romanda, tum karakterler İstanbul ’a goc yoluyla gelmişler ve beraberlerinde hayallerini de suruklemişlerdir. ’ ’
21. Allah ’ın Askerleri (1978)
Yazar bu yıllarda İstanbul Basınsitesi ’nde ikamet eder. Cevresindeki ve civar muhitteki cocuklarla yaptığı roportajlar kitabı oluşturur. Yaşar Kemal ’in kumaşına uygun bir şekilde; bu cocukların icinde zor hayat şartlarından gecenleri de vardır. Boylece belli olur ki İstanbul da uzaktan sanıldığı gibi bir cennet değildir: ‘ ’Yaşar Kemal İstanbul ’un ceşitli semtlerinde cocuklar arasında dolaşarak onların hikayelerini anlatır. Kucuk yaştaki bu cocuklar, sokaklarda yatıp kalkıyor olmalarına, kimsesizliklerine, hor gorulmelerine, aclığa rağmen hala hayatta, hala insan kalmışlardır. Allahın Askerleriyle yapılan roportaj zengin bir dille huzunlu bir hikayeye donuşur. ’ ’
22. Yağmurcuk Kuşu (1980)
Kimsecik uclemesinin ilk kitabı olan Yağmurcuk Kuşu yazarın kendi gecmişinden hareketle kaleme aldığı bir eserdir. Erişkin dunyanın cinayet, katliamlar karşısında yaşadığı korku duygusu bir yana masumiyetini kaybetmemiş cocukların cesareti gozler onune serilir. Arka kapaktan: ‘ ’Uclunun ilk kitabı Yağmurcuk Kuşu bir cinayetin yarattığı korkuyla şekillenir. Roman katliamların nedenleri ile sonucları arasındaki urpertici ilişkiyi acığa cıkarırken, bir yanıyla da bir koy cocuğunun masum ve cesur dunyasının nasıl belirdiğini ortaya koyar. ’ ’
23. Yılanı Oldurseler (1980)
Yazarın Osmaniye Hemite ’de doğup buyuduğunu soylemiştik. Eser de buradaki Esme ’nin hikayesini ele alır. Bunu yaparken kulaklarımıza yabancı gelmeyen ‘ ’aşk, tore, anne şefkati ’ ’ unsurları eseri kuşatan konulardır. Cok guzel bir kadın olduğu kacırılan Esme, istemeden evlendiği Halil, esas sevdiği adam olan Abbas eserin doruk noktalarını oluşturan karakterlerdir. Ancak bir kişi daha vardır ki… Arka yazıdan: ‘ ’Hasan aile onuru uğruna akrabaları ve koylulerin baskısıyla annesini oldurmek zorunda kalır. Dokuz yaşında işlediği bu cinayeti hicbir zaman aklı almayacak, kabullenmeyecek ve anlamlandıramayacaktır. Toplumsal cinnetin bir cocuğu katil olmaya suruklemesinin romanı Yılanı Oldurseler kurban kavramına odaklanır. ’ ’
24. Ağacın Curuğu: Yazılar, Konuşmalar (1980)
Yaşar Kemal ’in gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarının bir derlemesidir. Toplumcu gercekci bakış acısını buradaki yazılarında da konuşturan Kemal bir yandan da halkın yaşadığı muşkul hayatı gozler onune serer. Yazarın kitapta yer alan yazısından bir parca: “Dunyayı sonuna kadar odemek… Calışarak, kitapların, turlu insanların. Doğanın macerasına katılarak, yoksul, acı cekerek odemek. Ama dunyayı sonuna kadar odemek. İliklerine kadar butun yoğunluğuyla odemek. Kırk yıllık yolda yaprak kımıldasa, yureğinin başında duyarak, dunyanın acısına, sevincine katılarak odemek.”
25. Huyukteki Nar Ağacı (1982)
Yazar bu defa mevsimlik işcileri mercek altına alıyor. Ben burada direkt guzel bir şekilde yazılmış arka kapağı aktarayım: ‘ ’Yaşar Kemal ’in ‘doğa – insan ilişkilerini en iyi anlamda verdiğim yapıtlarımdan biri ’ dediği Huyukteki Nar Ağacı, traktorun tarıma girmesiyle birlikte işsiz kalan yarıcılar ve mevsimlik işcilerin dramını konu alıyor. Kapitalizmin Cukurova ’ya duşen buyuk golgesi, her satırla gorunur kılıyor. ’ ’
26. Bir Bulut Kaynıyor (1985)
Uzun yıllar gazetecilik de yapmış olan Yaşar Kemal ’in bir diğer roportaj kitabıdır. Kitapta yer alan simge isim ve sanatcılar tanıtımda şoyle anlatılıyor: ‘ ’Bir Bulut Kaynıyor diğer uc kitap gibi doğa ile insan arasındaki kimi zaman icli tatlı, kimi zaman acı acıtıcı ilişkileri orer. Kaymakamlar, ağalar, şoforler, gecekondularda yaşayanlar, fakir evleri, zengin mezarları, martılar, ‘Amerikalılar ’, rektorler, yunuslar ve balıkcıların yanı sıra, Cetin Altan, Abidin Dino, Sait Faik bu kitabın konuklarıdır. ’ ’
27. Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor (1992)
Bir soyleşi sonucunda ortaya cıkan bir kitaptır. Aydınlatıcı arka kapaktan: ‘ ’Alain Bosquet, Yaşar Kemal ile 1957 ’de bir Amerikan dergisi icin soyleşi yapmak amacıyla tanışmıştı. Tanışmakla yetinmedi. Yaşar Kemal ’i yakından tanıdı. 1984 ’e gelindiğinde, artık yakın dost olduğu Yaşar Kemal ’in “kendini anlatması” fikri gelişti aralarında. Yazışmalarla, yuruyen bu buyuk soyleşi I989 ’da tamamlandı. Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor ’ da Yaşar Kemal masalsı oğelerle bezenmiş cocukluğundan Anadolu topraklarının tarihine, demokrasisi kesintiye uğrayan bir ulkede yazar, birey, insan olmaktan kendi adlarına dek, kendini ulkesiyle, insanlarıyla, beslendiği kaynaklarla birlikte anlatıyor. ’ ’
28. Zulmun Artsın (1995)
Roman – oyku turleri dışında roportaj derlemeleri, gazete ve dergi yazıları ile de karşımıza cıkan yazarın bu kitabı da ceşitli yayınlardaki metinlerini bir araya getiriyor. Ulkenin farklı donemleri, insanları, coğrafyaları Kemal ’in toplumcu bakış acısıyla değerlendiriliyor.
29. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1997)
2000 ’lere doğru gelirken yazarın bir seri olarak eser uretmeye devam ettiğini goruyoruz. Bir Ada HikÂyesi dizisinin ilk kısmı olan bu eser tarihsel bir zemine oturmuştur ve Yunanistan ’ı, Rumları, Lozan ’ı konu edinir. Tanıtımdan: ‘ ’Yunanistan ’a gonderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma cabalarını konu alır. Umut romanın başkahramanıdır. Lozan ’da alınan mubadele kararıyla, Rumlar Yunanistan ’a gonderilmiş ve savaşlarda yerini yurdunu yitirmiş insanların Ege ’deki bu adaya yerleştirilmelerine karar verilmiştir. Adanın kaderi Poyraz Musa ’nın gelişiyle değişir. Adaya sığınan ceşitli kokenlerden insanlar, Poyraz Musa ’nın desteğiyle yaşadıkları butun acılara karşın mutlu ayakta tutarak yeni bir yaşamın filizlerini yeşertirler. ’ ’
30. Gokyuzu Mavi Kaldı: Halk Edebiyatından Secmeler (1999)
Turk yazar ve cevirmen Sabahattin Eyuboğlu ile beraber ortaya cıkan kitap binlerce yıl pek cok medeniyet ve uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu ’ya yoneliyor. Bu topraklarda doğan kadim hikÂyeler, yani halk edebiyatı urunleri bir secme halinde sunuluyor: ‘ ’Her kulturun kendinden once var olmuş bir başka kulturun yatağında buyuduğu Anadolu toprakları binlerce yıl zengin bir halk edebiyatına kaynaklık etti. Sabahattin Eyuboğlu ile Yaşar Kemal ’in ortak calışması olan Gokyuzu Mavi Kaldı bu buyuk edebiyatın secme urunlerinden oluşuyor. Adını Yaşar Kemal ’in koyduğu bu kitap, bir yandan halk edebiyatımızın zenginliğini, buyukluğunu hangi buyuk kulturlerden beslendiğini ortaya koyarken, bir yanıyla da halk edebiyatı tarihimize duşulmuş buyuk bir not. ’ ’
31. Kale Kapısı (1999)
Kale Kapısı ’nda bahsi acılan mucadele onceki ezen – ezilen ilişkisine benzer bir şekilde ilerler. İlaveten; korku – cesaret gibi iki farklı kavramın da yoğun bir şekilde altı cizilir. Arka kapaktan: ‘ ’Kale Kapısı ’nın kahramanları, iyilik ile kotuluğun buluştuğu tek avuctaki iki insandır. İşlediği cinayetten sonra dağa cıkan Salman ’ın saldığı korku kalpleri karartır. Ancak korkunun hukum surduğu yerde cesaret uyanırsa yaşam surer, surecektir. ’ ’
32. Karıncanın Su İctiği (2002)
Bir Ada HikÂyesi serisinin ikinci kitabıdır. Serinin ilk kısmında Yunanistan ’a gonderilen Rumları burada bir adaya yerleşip yaşam kurmaya calışırken goruyoruz. Savaş, olumler, bekleyiş, sabır, surgun başlıca konular. Arka yazıdan: ‘ ’Yunanistan ’a gonderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma cabalarını konu alır. Umut romanın başkahramanıdır. Karıncanın Su İctiği, beklemenin ve sabrın romanıdır. Savaştan donmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna donmeyi bekleyen surgunlerin, denizi bekleyen balıkcıların, aşkı bekleyen yureklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanc, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır. ’ ’
33. Tanyeri Horozları (2004)
Bir Ada HikÂyesi dizisinin ucuncu kitabıdır. Hemen arka kapağa geceyim: ‘ ’Tanyeri Horozları, yeni bir yaşam kurma cabası, korku, ozlem, umut, sabır ve gecmişin acıları arasında, aşktan ve insan olmaktan duyulan sevincin romanıdır. Denize, adaya, insanlara duydukları aşkın gecmişin acılarıyla golgelenmesine izin vermeyen, sevdalarını yureklerinde sır gibi taşıyan adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar yuzlerini yeni bir hayata donerler. ’ ’
34. Bugunlere Bahar İndi (2010)
Duzyazıdan once, ilk gencliğinde şiirler yazmış olan Yaşar Kemal bu kitabında soz konusu şiirlerini bir araya getirmiştir. 1940 ’larla 1970 ’lerin başı arasında yazılan bu şiirler toplumcu bir bakış acısına sahip yazarın gozunden coşkulu nazım urunleridir: ‘ ’Kitapta yer alan şiirlerde ofkeyle umut, başkaldırıyla sevgi ic ice yer alıyor. En kasıntılı şairin bile ozgunluğunden urkebileceği bir şiir yazıyor Yaşar Kemal: O, calışmak isteyip işsiz kalan Kemal Sadık ’ın huznunu, direncini, umudunu, dile getiriyor… Kitapta, daha once yayımlanmamış ancak Zulfu Livaneli tarafından bestelenmiş Ulaş ve Merhaba şiirleri de yer alıyor. ’ ’
35. Roportaj Yazarlığında 60 Yıl (2011)
Birkac sefer Yaşar Kemal ’in ilk gencliğinde gazetede calıştığını, roportajlar yaptığını belirtmiştik. Bu kitabı da Anadolu ’yu ondan fazla yıl boyunca dolaşıp derlediği roportajlardan oluşuyor. Roportaj yazarlığında 60. yılına girmesi maksadıyla bir araya getirilen bu sohbetler ulkenin yakın tarihine de ışık tutması acısından onemli bir calışma: ‘ ’Roportaj yazarlığına gonul verenler kadar, turun meraklıları icin de bir “ders kitabı” niteliğindeki Roportaj Yazarlığında 60 Yıl romanlarında Anadolu insanının gercek dunyasını destansı boyutlara taşıyan, yaşanmış gerceğin, mitlerin, efsanelerin evreninden coğaltan Yaşar Kemal ’in klasikler arasında yerini almış toplam on iki roportajına yer veriyor: Diyarbakır, Kacakcılar Arasında 25 Gun, Hasankale Yerle Bir, Gorulmemiş Lufer Akını, Sait Faikle Goruşme, Mağara İnsanları, Sahaflar Carşısı, Fureyanın Cini Cenneti, Yanan Ormanlarda Elli Gun, Peri Bacaları, Neden Geliyorlar? ve Bir Bulut Kaynıyor. ’ ’
36. Cıplak Deniz Cıplak Ada (2012)
Bir Ada HikÂyesi serisinin dorduncu ve son kitabıdır. Bu son roman artık bir kapanış romanı olmakla birlikte gecmişin yaraları karakterler uzerinde kalmaya devam eder. Gecmiş gecmişte kalmıştır ama yaralar oradadır ve zaman zaman sızlamaya devam eder: “Cıplak Deniz Cıplak Ada, Yaşar Kemal ’in yerlerinden edilen insanların Ege ’de bir adada yeni bir yaşam kurma cabalarının destansı oykusu Bir Ada HikÂyesi ’nin dorduncu ve son kitabı. Dortlunun bu son romanında, gecmişin yaraları kapanmaya yuz tutmuş ama izleri kalmıştır… Ağaefendi ’yle Melek Hatun, Poyraz ’la Zehra, Ali Huseyin ’le Nesibe muradına erecektir; Lena Ana ’nın hasretle yollarını beklediği kayıp oğulları da geri donmuştur ama balıkcıların reisi Hıristo ’nun başına beklenmedik bir olay gelir. ’ ’
37. Cocuklar İnsandır (2013)
Yaşar Kemal bu eserini ‘ ’Cok iyi bir roman yazsaydım bu kadar sevmezdim ’ ’ şeklinde anar. Savaş ve sefaletin, aclığın, yokluğun ve esaretin hukum surduğu bir cağ ve dunyada bu minik kahramanları, yureklerinde saf bir ışığı taşıyan tıfılları konu alıyor. 1970 ’lerde yaptığı roportajların bir derlemesi olarak karşımıza cıkan Cocuklar İnsandır bizi belki her gun gorup de yuzumuzu cevirdiğimiz bir konuya tekrar cağırıyor: ‘ ’Kemal ’in, 1970 ’lerde sokak cocuklarıyla yaptığı roportajların bir araya getirildiği bu kitap, roportajın ne kadar carpıcı bir edebi tur olduğunu gostermesi bakımından onemli bir ornekti… Kundura boyacılarının, yankesicilerin, hırsızların, katillerin, kacakcıların, surların dibinde camur icinde yaşayanların, kendi golgesinden bile korkanların ve gozupeklerin; muthiş bir yoksulluğun, itilmişliğin, otelenmişliğin ayna gibi parladığı hazin ve sarsıcı bir kitaptı bu. Florya ’dan Balat ’a, Sirkeci ’den Dolapdere ’ye uzanan bir başka İstanbul sureti. Zilo ’su, Selim ’i, Muhterem Yoğuntaş ’ı ve daha nicesiyle, Yaşar Kemal ’in kaleminden unutulmamaya muhurlenen hayatlar… ’ ’
38. Tek Kanatlı Bir Kuş (2013)
Bicim ve iceriğe dair doyurucu bir arka yazısı olduğundan hemen oraya gecebiliriz: ‘ ’Edebiyatımızın cınarı, buyuk usta Yaşar Kemal ’in Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı, toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destansı bir romanı.
Halkının neden terk ettiği bilinmeyen, gizemli karanlık bir kasaba, bu kasabaya atandığı halde gidemeyen bir posta muduru, yalnızlığın timsali bir istasyon şefi, ‘Alamancı ’ bir genc kadın… Ve butun fantastikliğine karşın son derece gercekci gelen bir dunya… Metafor mu? Alegori mi yoksa? Şaşırtıcı ve cok katmanlı olay akışı, kişilerinin zenginliği ve derinliği, zaman zaman bir roportaj keskinliği kazanan masalsı diliyle tam bir Yaşar Kemal romanı. ’ ’
39. Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Ustune: Secme Yazılar (2014)
Kitaba adını veren kavramlardan da anlaşılacağı uzere bir sohbet havası tadında okuyabileceğiniz bir kitap. Umutları yeşerten, insanın yuzunu guldurebilecek bir kavram olarak ‘ ’sevgi ’ ’ Kemal ’in secili yazılarıyla beraber karşımıza cıkıyor: ‘ ’Turkiye edebiyatının buyuk ustası Yaşar Kemal ’in edebiyat, kultur ve ozgurluk uzerine temel duşuncelerini genclere tanıtmak icin secilen yazılardan oluşuyor… Bu başlık, henuz Yaşar Kemal edebiyatıyla tanışmayanlar icin, onun dunyaya yaklaşımını ozetliyor. Bir insan, bir yazar ve bir aydın olarak hayattaki duruşunu olduğu kadar; kokleri asırlar oncesine dayanan olay ve duyguları acı, yoksunluk ve isyanla harmanlayan Anadolu ve Cukurova ’nın kulturunden beslenerek yarattığı coşkulu, zengin ve evrensel dilini de ele veriyor. ’ ’
40. Beyaz Pantolon (2014)
Baştan sona doğru geldiğimiz bu madde sırasında diyebiliriz ki; Yaşar Kemal bize hep ‘ ’oteki ’ ’nin, yoksul ve sefil olanın, bekleyenlerin, elinden bir şey gelmeyenlerin, ezilenlerin oykulerini anlatır. Bunu masalsı bir kılığa burunup cocuk raflarına girerek de yapar, gazeteci maharetleriyle ortaya cıkardığı roportajlarda da. Roman ve oykuleriyse zaten başlı başına bu anlamda alacalıdır. Beyaz Pantolon da yazarın vefat etmeden bir yıl once yayımladığı ve kotu bir hayat yaşan bir cocuğu anlattığı eseridir. Ayakkabı tamircisi bu cocuğun beyaz bir pantolon alabilmek adına ne kadar calışması gerektiği, verdiği mucadele eserin konusudur: ‘ ’Yaşar Kemal bize butun eserlerinde yoksulları, ezilenleri, zulme uğrayanları, emekcileri, memleket insanını, cocukları anlattı… Bunca yoksulluğa, yoksunluğa, acıya rağmen, hayatın bu cehennem kıyısını anlatırken bile kelimelerini hep umuda kilitledi. ’ ’