
Bazen olur ya hani, hayatın anlamını sorgularsınız, bir garip hissedersiniz, efendime soyleyeyim varoluşsal sancılar saplanıverir icinize. Olur oyle, herkese oluyor. Onca filozof, yazar cıkmış; duşunmuşler, konuşmuşlar, yazıp cizmişler bunun hakkında. Oyle “ha” deyince cozulecek şeyler değil bunlar yani. Ama bu kallavi insanların sayfalarca anlattıklarını bir kenara bırakalım da şimdi, kısa bir hikaye okuyalım beraber. Bakarsınız bu kısa hikayenin bile etkisi derin olur. Kim bilir?
Hikayemizin kahramanı Sisifos adında bir adam. Yunan mitolojisinin bahtsızlarından bu arkadaş da. Zeus ’un gazabına tanık olmuş kendisi. Şoyle efendim hikayesi:
Irmak tanrısı Asopos ’un kızı kaybolur bir gun. Asopos ne kadar arasa da bulamaz kızını. Daha sonra olayın aslını bilen Sisifos gidip bu tanrıya der ki: “Ben biliyorum senin kıza ne olduğunu. Bir şartla soylerim ancak.” Sisifos ’un da şoyle ufak, mutevazı bir krallığı vardır o sıra. Krallığına bir ırmak bahşetmesini ister Asopos ’tan. Karşılığında da kızını Zeus ’un kacırdığını soyler. Zeus bu ihanet karşısında cok sinirlenir. Olum tanrısı Thanatos ’u gonderir bu kafirin canını alması icin. Ancak Sisifos yaman delikanlıdır, zincire vurur Olum ’un ta kendisini. Hal boyle olunca kimse olmez olur. Yeraltı tanrısı Hades, Zeus ’a gidip der ki: “Ağabey bu iş boyle olmaz, bak şunun caresine.” Zeus da bu kez savaş tanrısı Ares ’i gonderir yeryuzune. Ares guclu bir tanrıdır. Yakalar Sisifos ’u, goturur yeraltına. Olum ’u de kurtarır gitmişken. Her şey yoluna girmiştir. Ama işte, Sisifos ’un kafası zehir gibi. Hades ’i kandırıp yeraltından da kacmayı başarır bir şekilde. Gider yeryuzunde yaşlanıncaya dek tanrılara yakalanmadan yaşar bir şekilde. Gun gelir, Sisifos yaşlanır. Eski mecali kalmamıştır, kacamaz tanrılardan daha fazla. İşte o zaman Zeus ona cezasını vermeye hazırdır. Dimdik bir dağın eteğine bırakır Sisifos ’u Zeus. Kocaman da bir kaya koyar onune. “Bu kayayı bu dağın tepesine cıkaracaksın” der. Cıkarır Sisifos kayayı cıkarmasına. Ama en tepeye gittiğinde kaya hep geri duşer. Sonsuza dek bu şekilde lanetlenmiştir Sisifos. Boyledir Sisifos ’un hikayesi. Bir Prometheus kadar değil belki ama kendisi de bahtsız bir karakterdir. Lakin bu hikayeden cıkarılacak birtakım onemli şeyler vardır elbet. Albert Camus ’yu cok etkilemiştir bu hikaye. Oyle ki, Turkce ’ye “Sisifos Soyleni” adıyla cevrilen bir kitap dahi yazmıştır. Albert Camus ’ya gore Sisifos bir kahramandır. Amazon ’da Fiyatını Gor
Sisifos her seferinde kayanın duşuşunu izler. Daha sonra başına gelecekleri bilmesine rağmen aşağı iner ve tekrar taşımaya başlar her seferinde. Camus, Sisifos ’un mutlu olduğunu soyler. Ona gore Sisifos ’unki bir boyun eğiş değil, başkaldırıdır. Tanrıların oyuncağı olmayı kabul etmez Sisifos. Yaptığı şeyi benimser ve bundan keyif almayı secer. Sisifos artık mutludur. Der ki Camus: “İnsan, anlamsızlığına ve tum baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır.” Tıpkı Sisifos ’un tanrıları yendiği gibi. Aksi bir secenek duşunulemez cunku. “Absurdist” olarak tanımlar kendini Albert Camus. Varoluşcu değil. Sisifos hakkındaki goruşleri de hayata bakış acısını ozetler bir noktada. Bakarsanız, hepimiz Sisifos ’uz ozumuzde. Hepimizin kayası, kayaları var. Yaşam dediğiniz bitmek bilmeyen bir sorunların ustesinden gelme silsilesinden ibarettir. Camus ’nun dediği şekilde, hayatın absurtluğunu kavrayıp, benimsemek ve hayatımıza devam etmek gerekir. Başka bir yol yoktur cunku. Cok rahatlıkla kapılabilir insan yanılgıya, mutsuz olmayı secebilir. Velhasıl kelam, taşıyın efendim kayanızı. Keyif alın hayatın absurtluğunden. Mutlu olmayı secin. Başkası sizin yerinize secemez cunku. Tıpkı kimsenin Sisifos ’un nasıl hissedeceğini secemediği gibi.